Hükümetin gündeminde YÖK var

Yükseköğretim sisteminin yeniden yapılandırılmasına ilişkin çalışmalar, 2012 yılı hükümet programında yer alıyor. Buna göre, ''YÖK'ün sorumluğunda, MEB, Maliye Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, TÜBİTAK, DPB, üniversiteler ve STK'lar ile iş birliği halinde, yükseköğretim sisteminin yeniden yapılandırılmasına yönelik hazırlık çalışmaları tamamlanacak.

2012 yılı hükümet programında, yükseköğretim kapsamında YÖK, üniversiteler, öğretim üyeleri, yabancı öğrencilere ilişkin yapılacak çalışmalar yer alıyor.        

Eğitimin yükseköğretim kademesinde önemli gelişmelerin yaşandığının belirtildiği programda, yükseköğretime erişimi artırmak amacıyla iki önemli adımın atıldığı anımsatıldı.        

Bunlardan ilkinin, 2006-2011 döneminde 50 yeni devlet üniversitesi, 2007-2011 döneminde ise 37 yeni vakıf üniversitesi kurulması olduğu belirtilerek, Türkiye'de üniversitelerin bütün illere yaygınlaştırıldığı, 103'ü devlet ve 62'si vakıf olmak üzere toplam üniversite sayısının 165'e ulaştığı kaydedildi.        

Yükseköğretime erişimin artırılmasına yönelik atılan ikinci önemli adımın ise 2006-2010 yılları arasında örgün yükseköğretim kontenjanlarının yüzde 65,5 oranında artırılması olduğu vurgulandı. Ancak, yükseköğretimdeki bazı program ve alanlarda kontenjan doluluk oranlarının düşük düzeyde kaldığına dikkat çekildi.        

Geçen yıl üniversite giriş sınavına 1 milyon 76 bin adayın başvurduğu belirtilerek, başvuran adayların sadece yüzde 43,7'sinin (768 bin kişi) ortaöğretim son sınıf öğrencilerinden, geri kalan kısmının ise önceki yıllarda yerleşememiş, bir yükseköğretim programına yerleşmiş ya da bir programdan mezun olmuş kişilerden oluştuğu bilgisi hatırlatıldı.        

Ortaöğretim mezun sayısıyla örgün yükseköğretim kontenjanı karşılaştırıldığında yükseköğretim arzının ortaöğretimden yükseköğretime geçiş için yeterli olduğunun belirlendiği kaydedilerek, ''Bununla birlikte, örgün yükseköğretim programına yerleşen kişilerin sadece yüzde 54'ü (355 bin kişi) ortaöğretim son sınıf düzeyinde bulunmaktadır'' ifadeleri kullanıldı.        

Önceki yıllarda herhangi bir programa yerleştirildiği halde tekrar sınava girenlerle yerleşmemiş olanların üniversite giriş sınavına başvuran adaylar içindeki yoğunluğunun, ''yükseköğretime giriş sisteminin etkinliğiyle ortaöğretim kademesindeki yönlendirme ve mesleki rehberlik hizmetlerinin kalitesine ilişkin sorunları'' gündeme getirdiği belirtildi.        

Bu sorunların, ortaöğretimden yükseköğretime geçiş sisteminin bütüncül bir bakış açısıyla yeniden ele alınması gerekliliğini ortaya koyduğu kaydedildi.
        
''PLANLAMA VE EŞ GÜDÜMDEN SORUMLU OLACAK ŞEKİLDE YENİDEN YAPILANDIRILMALI''
YÖK başta olmak üzere yükseköğretim yönetim sisteminin yeniden yapılandırılamaması ve buna bağlı olarak üniversitelerin idari ve mali özerkliklerinin tam anlamıyla sağlanamamasının kaliteyi olumsuz yönde etkilediği ifade edildi.        

Bununla birlikte, kalite değerlendirme ve hesap verebilirlik sisteminin işlerlik kazanamaması, üniversitelerin gelir yaratma kapasitelerinin düşük olması, öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayılarının yüksek olması ve fiziki altyapı yetersizliklerinin kaliteyi etkileyen diğer önemli sorunlar olduğu sıralandı.        

YÖK'ün, uzmanlık esasına dayalı planlama ve eş güdümden sorumlu olacak şekilde yeniden yapılandırılması gerektiği üzerinde durularak, üniversitelerin idari yönetiminde profesyonel yöneticilik anlayışına geçilmesi ve üniversitelerin performansa dayalı olarak esnek harcama yapabilmelerine imkan verecek torba bütçe benzeri modellerin uygulanması ihtiyacının önemini koruduğu belirtildi.
       
''DENETLEYEN BİR KURUM HALİNE DÖNÜŞTÜRÜLECEK''        
2012 yılı programında, YÖK'ün sorumluğunda, Milli Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, TÜBİTAK, DPB, üniversiteler ve STK'lar ile iş birliği halinde, yükseköğretim sisteminin yeniden yapılandırılmasına yönelik hazırlık çalışmaları tamamlanacak.       

YÖK, üniversiteler arasında koordinasyon sağlayan ve kalite standartları belirleyerek denetleyen bir kurum haline dönüştürülecek.        

Üniversitelerin şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkeleri doğrultusunda idari ve mali özerklikleri artırılmak suretiyle yükseköğretim sisteminin rekabetçi bir yapıya kavuşması sağlanacak.        

Bu çerçevede, YÖK'ün düzenleme, yönlendirme, koordinasyon, planlama ve denetimden sorumlu bir yapıya dönüştürülmesine ve kurumsal kapasitesinin uzmanlığı esas alacak şekilde geliştirilmesi, üniversitelerin idari ve mali açıdan özerk ve hesap verebilir hale getirilmesine yönelik çalışmalar yapılacak.
        
ARAŞTIRMA GÖREVLİLERİNİN ÖZLÜK HAKLARI İYİLEŞTİRİLECEK        
Ayrıca üniversitelerin uzmanlaşacakları alanları belirlemeye yönelik bir strateji de hazırlanacak.       

Hazırlanacak araştırma altyapısı ve öğretim üyesi envanterine dayanarak üniversitelerin bulundukları yörelerin potansiyellerine de uygun şekilde uzmanlaşmaları gözetilecek. Bu çerçevede, akademik personel ve harcama politikası etkili şekilde kullanılacak.        

Çalışmalar arasında öğretim elemanı açığının giderilmesi ve yurt geneline daha dengeli dağılımının sağlanması da yer alıyor.        

Bu kapsamda, Öğretim Üyesi Yetiştiren Programı (ÖYP) etkin bir şekilde uygulanacak. Yeni kurulan üniversitelerde öğretim üyesi açığının yarattığı olumsuzlukları gidermek amacıyla uzaktan eğitim imkanları da kullanılarak gelişmiş üniversitelerin öğretim elemanı ve altyapısından yararlanılacak.       

Öğretim görevlisi, okutman ve uzman sayısını artırmak suretiyle yeni üniversitelerdeki öğretim elemanı açığı azaltılacak.        

Kısmi zamanlı ders verme özendirilecek. Araştırma görevlilerinin özlük hakları iyileştirilecek ve özellikle yeni kurulan üniversitelerde öğretim üyeliğini teşvik edici düzenlemeler yapılacak.

''ÜNİVERSİTELERİN FİZİKİ İHTİYAÇLARI KARŞILANACAK''        
Öğretim üyesi başına öğrenci sayısının yüksek olması ve öğretim üyelerinin üniversiteler arasında dengesiz dağılımının yükseköğretimin bir diğer sorunu olduğu belirtildi.        

2010-2011 eğitim döneminde örgün öğretimdeki öğrencilerin yüzde 9,3'ünün vakıf üniversitelerinde öğrenim gördüğü, öğretim elemanlarının yüzde 11,3'ünün, öğretim üyelerinin ise yüzde 11,6'sının bu üniversitelerde görev yaptığı belirtildi.        

Lisans ve önlisans programlarına kayıtlı örgün eğitimdeki öğrencilerin yüzde 24'ünün, öğretim üyelerinin de yüzde 40'ının üç büyük ilde Ankara, İstanbul ve İzmir'de yoğunlaşması sonucunda, bu illerde öğretim üyesi başına 23,3 öğrenci düştüğü ifade edildi.        

''Yükseköğretim sistemindeki son genişlemeyle birlikte yeni kurulan üniversitelerin fiziki ihtiyaçlarının karşılanması daha da öncelikli bir konu haline gelmiştir'' tespitine yer verilen programda, yükseköğretim kurumlarında ilave kapalı alanlar yaratılması gereği bulunmakla birlikte mevcut kapalı alanların da daha etkin şekilde kullanılmasının önem arz ettiği vurgulandı.
       
KREDİ VE BURS İMKANLARI FİNANS SEKTÖRÜYLE İŞ BİRLİĞİYLE ÇEŞİTLENDİRİLECEK
Programda, artan üniversite sayısı ve örgün yükseköğretim kontenjanlarına paralel olarak yurt ihtiyacının da arttığı belirtilerek, 2011-2012 eğitim öğretim döneminde yükseköğretim düzeyindeki yurt kapasitesinin yaklaşık 506 bin 111 olduğu belirtildi.      

Bu kapasitenin yaklaşık 263 bin 849'u YURTKUR yurtlarından, 55 bin 467'si üniversite yurtlarından, 186 bin 795'i de özel yurtlardan oluştuğu ifade edilerek, şunlar kaydedildi:        

''YURTKUR yurtlarında başvuru yapılabilecek boş yatak kapasitesi 103 bin 52 iken başvuran sayısı 299 bin 42 olmuş ve karşılama oranı yüzde 34,4 olarak gerçekleşmiştir. Öte yandan, YURTKUR yurtları özellikle maliyet ve güvenlik açısından öğrenciler ve aileleri tarafından öncelikli olarak tercih edilmesi, son yıllarda yeni açılan yurtların kalite standartlarının yüksek olması ve eski yurtların yapılan iyileştirme çalışmaları neticesinde kalite standartlarının yükseltilmesi, yurtların yaklaşık tam kapasiteyle hizmet vermesi sonucunu beraberinde getirmiştir.        

Önümüzdeki dönemde yükseköğretimdeki genişlemeyle beraber öğrencilerin barınma ve burs/kredi ihtiyaçlarının artacağı göz önünde bulundurulduğunda finansman kaynaklarının çeşitlendirilmesi ve buna bağlı olarak YURTKUR'un kurumsal kapasitesinin geliştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.''        

Konuya ilişkin politika öncelikleri arasında, yurtların ihtiyacının karşılanması ve kredi ve burs imkanlarının iyileştirilmesine yönelik düzenlemelerin yapılması yer alıyor.       

Buna göre, YURTKUR'un kurumsal kapasitesi güçlendirilerek; yurt yapım ve yönetiminde kamu-özel ortaklığı modelinin uygulanabilirliğine ve öğrencilere sağlanan kredi ve burs imkanlarının finans sektörüyle yapılacak iş birliği çerçevesinde çeşitlendirilmesine yönelik düzenlemeler yapılacak.
       
ÜNİVERSİTELERİN GELİRLERİ
2010 yılı itibarıyla üniversite gelirlerinin yaklaşık yüzde 56'sını merkezi yönetim bütçesinden aldıkları ödenek, yüzde 33'ünü döner sermaye gelirleri ve yüzde 11'ini özel gelirlerin oluşturduğu bilgisine yer verildi.       

Bu durumun, üniversitelerin gelirlerinin önemli bir kısmını merkezi yönetim bütçesinden tahsis edilen kaynakların oluşturduğunu ve üniversitelerin gelir yaratma kapasitesinin oldukça düşük seviyelerde olduğunu gösterdiği kaydedildi.        

Bu nedenle, üniversitelerin özel sektörle iş birliği kurmaları, katma değere dönüşecek projeler üretmeleri ve toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilecek mekanizmaları kurmaları gerektiğinin altı çizilerek, yükseköğretimin yarı kamusal bir hizmet olması ve ilk ve ortaöğretime kıyasla daha fazla kişisel getiri sağlaması nedeniyle, öğrenci katkı paylarının yükseköğretimin finansmanındaki payının artırılması ihtiyacının devam ettiği ifade edildi.
        
''ÜNİVERSİTELERİN DAHA ÇOK YABANCI ÖĞRENCİ ÇEKEBİLMESİ İÇİN...''
Küreselleşme sürecinde bireylerin farklı ülkelerde yaşama, çalışma ve öğrenim fırsatlarını elde etmesi ve bilgi ekonomisi sürecinde küresel bilgi paylaşımının önem kazanmasıyla birlikte uluslararasılaşmanın, yükseköğretimde önemli bir eğilim haline geldiği vurgulandı.       

Bu eğilime paralel olarak 2008 yılında dünyadaki toplam uluslararası öğrenci sayısı yaklaşık 3 milyona ulaştığı, bu öğrencilerden en büyük payı yüzde 22 oranıyla ABD'nin aldığı bilgisi aktarıldı.        

Türkiye için bu oranın yüzde 0,7 düzeyinde olduğu ifade edilerek, şunlar kaydedildi:        

''Bu itibarla, yükseköğretimde uluslararasılaşma boyutu konusunda farkındalığın artırılarak ihtiyaç duyulan desteğin sağlanması, Türkiye'nin bu alandaki ulusal politika eksikliğinin giderilmesi, dünyadaki uluslararası öğrencilerden daha fazla pay alarak öğrenci çeken bir ülke konumuna gelmesine yönelik yeni bir yapılanmaya gidilmesi gerekmektedir.       

Üniversitelerimizin daha fazla yabancı öğrenci çekebilmesi amacıyla özellikle Türk Cumhuriyetleri ve soydaş/akraba topluluklarıyla Afrikalı öğrencilere yönelik burs ve barınma programlarında düzenleme ihtiyacı devam etmektedir.''        

Yabancı öğrencilere yönelik burs ve seçim sisteminin yeniden yapılandırılacağı ifade edilerek, burs ve barınma aksaklıkların giderilmesi, bursların çeşitlendirilmesi, kısa-orta ve uzun süreli burs modüllerinin sunulması, ülke ve topluluklara göre farklı burs programlarının uygulanması sağlanacak.

Sayfa Yükleniyor...