|
15 Mayıs 2003 Matrix meselesi, Fukuyama görse, bakın ben haklıymışım diyeceği başlıklar ile sunuldu. Bir süredir memleketi kasıp kavuran matrix hadisesi başarılı bir film olmaktan çıkıp bir felsefe meselesine döndü. Daha film gelmeden başlayan tanıtım çalışmaları ki, son derece doğal ve olması gereken bir çalışmayken, kendi içinde şekil değiştirip bambaşka bir şeye dönüştü. |
Matrix felsefesi ve Matrix kuşağı tanımlamaları bir anlamda filmin bile önüne geçti. İmkansızı isteyen bir kuşak (ya da filmi gördükten sonra isteyecek!) tarifi yapıldı. İmkansızı isteyen bu nesil tahminen filmi görmek için sinemaya gittiğinde bilet bulamıyacağını bildiğinden iki haftalık rezervasyonunu şimdiden yaptırmış, aslen bu meseleye de bir tür imkansızı isteme ve hatta gerçekleştirme tavrı olarak yaklaşmış! Öte yandan hayatın hakikatleri ile Matrix felsefesi arasında kalan bir nesil var mı onu da bilmek zor. Fakat en azından memleket insanının imkansızı isteme şansı olduğunu düşünmek zor. Bu filme önceden bilet alabilme şansı olanların, belki de imkansızı isteme kredisi vardır herhalde diye düşünüyoruz. Sözü edilen imkansızı isteme hadisesi, bahse konu nesil için gerçekten söz konusu olsaydı, herhalde başka şeyler isterlerdi, rezerve edilmiş film bileti yerine Sözgelimi efendi gibi bir okul, efendi gibi bir hayat... Bir tanıtım hadisesinin felsefi bir meseleye, hatta bir tür hayatı tanımlamaya dönüşmesi memleketin genel görünüşü itibarıyla üzüntü verici. Kaldı ki, hiç bir şeyin göründüğü gibi olmadığı hakikatı, bütün batı edebiyatının adeta temelini oluşturan ana meselelerden biri olarak, çok eski zamanlardan bu yana işlenen bir konu olma özelliğini hep korumuştur. Bu meselenin aniden ve şaşırtıcı bir biçimde yüksek bütçeli bir Hollywood filmiyle karşımıza çıkıyor olması, şüpheli bir durum. Bilim kurgu edebiyatında özellikle Philip K. Dick ve William Gibson neredeyse bütün kitaplarını bu meseleyi temel alarak yazdılar. Ölümlüler dünyasında hakikatın aslen ne olduğu sorusu, kanımızca temel bir meseledir. Ancak bir ucu doğuda bir ucu da batıda olan ve üstelik batı ile arasında derin problemler olan bir ülkede Matrixin (yani filmin) böyle derin bir mevzu içeriyor olduğu iddiası ve o ülkenin insanlarının da bunu hakiki bir mesele olarak ele almaları nerden baksanız biraz acayip kaçıyor. HAKİKAT YANIBAŞIMIZDA Gerçi acayip durumlar bu memlekete yabancı değildir. Sözgelimi, nüfusun en az yedide birinin günde bir kaç dolarla yaşamaya gayret ettiği bir coğrafyada hakikatin nasıl bir şey olduğunun anlaşılması, kabul edersiniz ki, gayet önemli bir mevzudur. Bu hakikatin anlaşılması, her şeyden, hatta hakikatin kendisinden daha da önemlidir. Matrix filmini yapan Waschowski kardeşler için farklı coğrafyaların bir önemi yoktu elbette Bu yüzden mesele filmi ya da söylediğini eleştirmek değil, bizim coğrafyamızda filmin nasıl ele alındığıdır. Diyeceğimiz şu ki, memleketimizde hakikatin ne olduğunu anlamak için bu denli uzak göndermeler yapmaya gerek yoktur. Hakikat hemen yanıbaşımızda mevcuttur. Bizim bunu idrak etmemiz için de mavi hap kırmızı hap olayına girmemize hiç gerek yoktur. | ||||
38. Rotterdam Film Festivali başladı | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||