Hülya Tunçağ NTV Radyo'nun konuğu oldu

Türkiye’de cazın tanınmasında büyük katkısı olan müzikolog Hülya Tunçağ, İrem Gökbudak’ın hazırladığı NTV Radyo’nun Bizim Cazcılar programında müzik yolculuğunu anlattı. Tunçağ ayrıca "acemi dinleyici ne yapmalı?" sorusuna da yanıt verdi.

Hülya Tunçağ NTV Radyo'nun konuğu oldu

NTV Radyo’da programcı olan Hülya Tunçağ, çocukluğundan bugüne hikayesini, cazın ne demek olduğunu, nereden ve nasıl doğduğunu, dünyadaki ve Türkiye’deki cazı ve cazcıyı anlattı. Onun müzik yolculuğu, tam anlamıyla “müzik aşkı yolculuğu’dur. Tunçağ, caza gönül vermiş, cazı en iyi bilen ve yaşatan Türkiye’deki en önemli insanlardan biridir. Benim gibi birçok insan cazı ve caz programının nasıl yapılacağının ABC’sini ondan öğrendi…

Hülya Tunçağ NTV Radyo'nun konuğu oldu - 1

Etkilendiğim ilk caz müzisyenleri Ella Fitzgerald, Louis Armstrong ve Dave Brubeck. Ayrıca Duke Ellington, Bud Powell gibi isimleri biliyordum ve seviyordum. Ama radyo programı prodüktörü olduktan ve Cüneyt Bey’in programlarını dinlemeye başladıktan sonra çok daha modern müzisyenleri keşfettim. Mesela Bill Evans’ı, Oliver Nelson’ı ve Lennie Tristano’yu. Dolayısıyla caz akımlarını öğrenmeye ve programlarımda uygulamaya başladım.

HER ŞEYİN BAŞLADIĞI YER

Tunçağ şöyle devam etti: İlk olarak bilincinin uyandığı, hatırladığım şey Mersin'de olduğumuz. Balıkesir doğumluyum. Babam PTT müdürüydü ve 5 erkekten sonra ben doğmuşum. Babam amatör müzisyendi. Türk Müziği besteleri vardı hatta ve çok iyi bir tenordu. Annem müziği ve sinemayı çok severdi. Ayrıca en büyük ağabeyim o zamanlar konservatuarda okuyordu Ankara'da. Hatta Ahmet Muvaffak Falay'la sınıf arkadaşıydı kontrbas bölümünde. Bilincimin uyandığı dönem, trenle Mersin'e gelişimiz. Portakal bahçesi içinde, camlı bir odası var. O oda müzik odasıydı. En büyük ağabeyimin davulu (kırmızı bir davuldu) ve akordiyonu, babamın cümbüş ve kemanı vardı. Piyano da olan böyle bir oda düşünün. Tüm o sesler içinde büyüdüm.

ANTALYA GÜNLERİ VE CAZ

Daha sora Antalya'ya geçtiğimizde ilkokula başlamıştım. Annem Antalyalıydı. Daha ilkokuldayken babam Türk müziği makamlarını öğretmeye başlamıştı. Bir yandan da radyo vardı, tabii müthiş bir radyo dinleyicisiyiz o zamanlar. Moskova radyosu, Monte Carlo radyosu açılır, bütün dünya radyoları dinlenilirdi. Ankara radyosu, İstanbul radyosu, eğlence programları.

Caz müziğini ilk kez ortanca ağabeyimin sabaha karşı dinlettiği, Willis Conover'ın sunduğu Jazz Today ile tanıdım.

ACI VE TATLI ANILAR. İZMİR…

Okulda mandolin derslerine gönderdiler, hiç sevmedim. Bütün derdim piyano öğrenmekti aslında. Ama o sıralarda imkan yoktu. Babam felç geçirdi ve İzmir Karşıyaka'ya taşındık.

İzmir'e gelmemizin bir amacı da babamın, benim konservatuvarda şan bölümüne girmemi istemesiydi. Beni konservatuvara götürdüklerinde müdür, "Kız çocuğu için şan bölümü henüz erken. Liseye geçtiğinde gelsin, başvursun, sesinin olgunlaşması için." dedi. Beklerken babamı kaybettik. Lise çağına geldiğimde beni göndermediler çünkü okul yatılıydı.

Çok üzüldüğümü, ağladığımı hatırlıyorum. Çünkü çok beğenmişti o zaman müdür beni. Müthiş bir absolute kulak demişlerdi. Sesimi beğendiler, soprano ve lirik soprano olacak dediler. Ama izin vermediler işte. Sonunda caz müziği üzerine yoğunlaşıp prodüktör olmak bence çok daha hoş bir şey.

Hülya Tunçağ NTV Radyo'nun konuğu oldu - 2

İŞLER CİDDİLEŞİYOR. MÜTHİŞ EKİP VE EVLİLİK.

Liseyi bitirdikten sonra üniversite sınavına girdim. Ankara'da Dil – Tarih İngiliz Dili ve Edebiyat'ını kazanmıştım. Yine yollamadılar beni. Kız çocuğu olmanın dezavantajları. Fakat o sırada İzmir Radyosu sınav açtı ilk kez. Çok sesli müzikler bölümüne prodüktör alınacaktır diye. Bülend Özveren de İstanbul Radyosu'ndan yeni tayin ettirmiş kendisini, şef olacaktı başımıza. Benim yine en büyük ağabeyim son gün rastlıyor bu ilana radyoda. Hülya bu tam sana göre, dedi. Ama o zaman radyo prodüktörü nedir daha bilmiyoruz. İlk sınava girdim, üst dereceyle de kazandım. İki ay kurs gördük ve ikinci sınavı da kazandım. Müzik prodüktörü oldum. Fakat niyetim caz programı yapmaktı. Kurs hocamız Cüneyt Sermet'ti. Hüseyin Sermet'in babası ve Türkiye'deki tek caz otoritesi ve yine Türkiye'de tam anlamıyla eleştirel biçimde tek caz kitabını yazan insan. İlhan Mimaroğlu'ndan sonra tabii. Cüneyt bey o zamandan saptadı ve “İçinizden yalnızca Hülya caz pogramı yapabilir” dedi…

Caz programlarına İzmir Radyosu’nda başladım. Bu programları yapmaya başlarken de tabii örnek olarak Cüneyt Bey’in programlarını Ankara Radyosu’ndan yolladılar. Caz müziği programıydı onlar. Dinleyerek nasıl caz müziği programı metni yazılır, nasıl açıklama yapılır gibi şeyleri öğreniyordum. Bir yandan da bir sürü şeyi; Keith Jarrett’i, Charles Lloyd’u, Oliver Nelson’ı keşfediyordum.

BİR SABAH, 12 EYLÜL

Üniversiteye gidememiştim ve bu içimde kalmıştı. Belli bir süre sonra yaş konusunda af çıktı, yaş haddi kaldırıldı ve üniversite sınavlarına girip müzikoloji bölümünü kazandım. Müzikolojide Halk Müziği de öğrendik. Bağlama, flüt, piyano gibi bütün şan derslerinde kullanılan enstrümanları çalıyorduk, hepsinin dersini alıyorduk.

9 Eylül Üniversitesi Müzikoloji Bölümü, Türkiye’nin ilk müzikoloji eğitimini veren okuldur. Bu bölümü kuran kişi merhum profesör Gültekin Oransay’dı. Sabahları erkenden okula gidip sonar radyoya gelirdim ve programlarımı yapardım. O arada da evlendim. Oğlum oldu. Bir yandan radyo, bir yandan aile, bir yandan da müzikoloji… Ama ikinci yılımızda 12 Eylül patlak verdi ve Gültekin Oransay’ı aldılar, hapishaneye götürdüler. Mahvolduk ! Eğitimim yarım kaldı…

Hülya Tunçağ NTV Radyo'nun konuğu oldu - 3

İKİNCİ AŞK “SİNEMA”

Sonraki yıllarda bir yaş affı daha çıktı. Bir daha girdim üniversite sınavına 1982’de. Bu sefer ikinci aşkım olan sinemayı gözüme kestirmiştim. Sinema Televizyon ve Fotoğrafçılık Bölümü’ne girdim. 2 yıl sistematik bir çok şey öğrendim. Programcılığımı çok etkiledi. Müthiş güzel dersler vardı ve ardından sinema bölümünün 4 yıllığını kazasız belasız bitirdim. Böylelikle beraber yürüdü sinemayla caz müziği.

BİR ÖDÜL. AMA HERHANGİ BİR ÖDÜL DEĞİL!

Yaşam Boyu Başarı Ödülü hayatımın dönüm noktasıdır. İstanbul Jazz Festivali’nin danışma kurulundayım ve bu kararı aldıklarında çok şaşırdım. Hep birlikte bir oylamayla seçiliyor gerçi ama hep ben öneririm bazı isimlere verilsin diye. Beni uygun gördüklerinde çok onurlandım. Çünkü Ahmet Ertegün’den Arif Mardin’e, Süheyl Denizci’ye, ödül verilenler arasına beni de almaları çok büyük bir onurdu. Çok mutlu oldum. Ödül, baş köşemde durur.

YOKLUK VE ESARETTEN DOĞAN MÜZİK?

Caz çok özel bir müzik. Neden o kadar müzik türü varken ben caza yöneldim, beni neden içine çekti? Sanırım özgürlük duygusundan. Blues’dan başlayan, Blues’un verdiği o duygu, kullanılan akorlar beni çok cezbediyordu. Cazın geçmişine baktığımızda yokluktan ve esaretten doğmuş bir müzik. Yani ezikliğin ifadesi olmuş. Özlem var, Afrika’dan gelen siyah ırkın köle olarak çalıştırılması var; tarlalarda ve maden ocaklarında.

AYİNLERDEN BİRLEŞİK RİTİMLER

Afrika ritimleri bileşik ritimlerdir. Bir bakıma da bizim müziğimize benzer. Halk müziğimize çok benzer yanları var. O zamanlarda kullanılan ilkel çalgılar, daha sonra marimbaya dönüşüyor. Sonrasında da Marimba Vibraphone’a dönüşüyor. Tarihi gelişim içinde New Orleans’ta ilk filizlenme başlıyor.

ÖZGÜR AMA NE YAPACAĞINI BİLMEYEN

Siyah ırkın, özgür ama ne yapacağını bilemeyen, cahil bırakılmış insanlarını düşünün. İçgüdüsel olarak müziğe yöneliyorlar. Satıcılar bile blues söyleyerek satış yapıyor. İlk caz bandoları sokakta oluşuyor, orada duyuluyor. Ondan sonra organize müzik 1920’lerde başlıyor Fletcher Henderson’la beraber. Sonra aranjman başlıyor, orkestra aranjmanları başlıyor ve aranjörler yetişiyor. Savaştan sonra yavaş yavaş Chicago, Kansas City, ve New York merkez haline geliyor. New York’ta hala devam ediyor. Modern cazın doğduğu yer Harlem (Manhattan)…

CAZ DİNLEMİYORSA ROCK DİNLİYORDU

Biz millet olarak tek sesli müziğe alışkınız. Ayrıca yine millet olarak insan sesi duymak isteriz. Enstrümantal müziğe sıcak bakmayız kulak olarak. Caz da genellikle enstrümantal. Ama mesela şöyle bir şey var, radyoya girdiğim  yıllarda (80’lerin başında) önerdiğim programlardan biri pop cazdı. Çünkü genç nesil caz dinlemiyorsa da rock dinliyordu. Cazı  belli bir orta kuşak ya da daha yaşlı kuşak dinliyordu. Ben ise gençlerin caz dinlemesini istiyordum. Onlara koyu bir caz ile ulaşamazsınız. Bir anda zor gelebilir dinlemek.

GENÇLER CAZ DİNLEMELİ DİYE

Pop’un yanına cazı koyalım dediğimde, olur mu hiç öyle şey cevabını aldım. O zamanlar 1968 yılında başlayan bir caz - rock akımı vardı. Rock ile cazın bileştiği akım. Amerika’da fusion caz olarak anılıyor. İngiltere’de caz – rock diye ortaya çıkıyor. Oradan yola çıktığım programla çok dinleyici kazandım. Sonra dedim ki, benim dinleyicim burada cazı seviyorsa artık Charlie Paker’ı merak eder, hem günümüzdeki cazı sever hem de bu işin ustalarını öğrenir. Bir içgüdü ile girdim işe ama yıllar sonra bunun doğru olduğunu gördüm…

PEKİ ACEMİ DİNLEYİCİ NE YAPMALI?

En basitten başlasınlar. Önerim ustalardan başlamak. Bir Louis Armstrong’la başlasınlar. Bir Ella Fitzgerald dinlesinler, Billie Holiday dinlesinler. Bir anda bebop dinlemesinler. Charlie Parker’a hemen geçiş yapmasınlar. Bir de bizim müzisyenlerimiz fevkalâde şu anda. Hatta 60’ların sonları 70’lerin başında Türk Halk müziğimizi cazla birleştiren sanatçılarımız var. En başta Okay Temiz. Muvaffak Falay, onun Sevda Grubu mesela.

Hülya Tunçağ NTV Radyo'nun konuğu oldu - 4

Sayfa Yükleniyor...