"Koca Dünya’nın yükü çok ağır!"

10 yıl önce, Nisan’lar kış gibi geçmezken ve yaz çok sıcakken, gezi programı için bir yere gittik. Kırklareli’nin İğneada beldesi...

"Koca Dünya’nın yükü çok ağır!"

Longoz ormanlarını görün dediler. Girdik Subasar anlamına gelen Longoz’a. Ruhlarımız bir değişimin içine girdi aynı anda. Suların içinde büyüyen ağaçların, adını sanını bilmediğimiz yaratıkların, güneşin yarattığı en farklı gölgelerin diyarında olmak, başka olmak demekti. Başkaydım. Ağzımdan çıkarabildiğim tek cümle, “burda bir film çekilse” oldu. Belki gören yüzlerce göz söyledi bu cümleyi. Ya da biri bir şiir okudu. Biri şarkı yazdı, biri sevişti belki, bilemiyorum. 10 yıl geçti üzerimden. Hiç unutmadığım o manzarayı “Koca Dünya”da gördüm. Film bu hafta vizyonda.

"Koca Dünya’nın yükü çok ağır!" - 1

Reha Erdem her daim doğanın içinde ve her seferinde yeniden doğuyor

Reha Erdem, beni bu kez ensemden yakaladı. Ense köküme yeşili enjekte etti. Acı, huzur, acı, huzur... Film boyunca bu iki duyguyu aynı anda ve birlikte yaşadım. Koca dünyanın enseme binen ağırlığıyla, ormanın hafifletici kucaklayışı arasında uzun bir yolculuğa çıktım. Reha Erdem kime gönderme yapmış, neyi sorgulamış, önceki iki filminin devamı mıymış? Gibi sorulara gerek yok. Erdem, her filminin yeni bir film gibi izlenmesini istiyor. O anda kim, neyi, ne kadar biliyor, kaç yönetmeni tanıyor, izleyenin birikimi hikayenin ağırlığını kaldırabilir mi? Kaygıları suya karışıyor. Önemli olan ne bildiğin değil, ne hissettiğin oluyor. Böylelikle üretilen hiçbir şey gerçekten kötü olmuyor, hayat dışında...

"Koca Dünya’nın yükü çok ağır!" - 2 Reha Erdem’in ödüllü filmi “Koca Dünya” bu hafta vizyonda. Florent Herry’nin görüntü yönetmenliğini üstlendiği filmin müziklerinde Nils Frahm’ın imzası var. Bülent Emin Yarar ve Ayta Sözeri gibi isimler de küçük rolleriyle hikayeye katkıda bulunuyor.

Ali, Öyle Güzelsin Ki!

Benim bir annem, bir babam var. Hatta çok sevdiğim bir dayım bile var. Sırtımı yumuşacık göğüslerine dayayabileceğim 3 insan... Her şey sizin yüzünüzden oldu diye ağzımdan tükürükler saça saça arsızlaşacağım en az 3 insan. Bir de yalnızlığım var tabi. Ona henüz çare bulunamadı. Hem çok sevilen hem de korkusu duyulan yalnızlık, en az 3 insan sayesinde bazı zamanlarda unutulabiliyor. Ali, benim en büyük yalnızlığım. Bir annesi, bir babası yok. Zamanında süt kokan, şimdi tütünün dumanıyla beslediği dudağının üstünde ince bir bıyığı var sadece. Uzun ince bir yol Ali’nin bedeni. Nereden geldiği belli olmayan yolun nereye gittiği hiç belli değil. Hayal kurmuş olabilir mi Ali? Bunun için birilerinden izin alması gerektiğini düşünüyor olabilir mi? Karıncaları kibrit kutusuna koyup yakmış mıdır, yetimhane zamanları? Dayak yemiş midir yetimhanelilerden? 18’ine geldiğinde haneden atılmak, dayak yemekten ağır gelmiş midir? Yalnız elleri çok bilgili Ali’nin. 100 yaşında. Bozulan motorları tamir ediyor. “Kardeşin” dedikleri Zuhal’i başkalarının yanından kurtarıyor. Ali benim kardeşim, Ali hiç düşünmediğim, Ali kendimden utandığım, Ali yarın unutacağım...

"Koca Dünya’nın yükü çok ağır!" - 3 Berke Karaer filmde yetimhanede büyüyen, 18 yaşından sonra oto tamircisinde çalışmaya başlayan Ali rolünde. Şahsi fikrim Karaer’in umut vadeden oyuncu ödülünü alması gerektiği yönünde.

Zuhal Bir Melek ve Adı Mimi!

Benim bir abim yok, kardeşim var. Bazen içim ister, keşke bir abim olsa derim. Zuhal’in bir abisi var ama insanın adisi çok. Zuhal, sıcak bir yuvanın kızı olmak yerine, yağlı bir kucağın karısı olacaktı. Çok kötüsü olmuştu belki. Daha kötüsü olmadan kaçtı Zuhal. Bir motorun üstünde, Ali’nin sırtında. Zuhal, ormana yakıştı. İçinde büyüyene direndi, terkedilmeye ve aşağılanmaya... Zuhal bir melekti, bundan eminim. Bembeyaz, yumuşacık, tombul bir melek. Ormanın yaşadığını ilk o farketti, hayvanlarla ilk o konuştu. Abisi işe gitti, o yalnız kaldı. Saçının kızılı, yaprağa karıştı. Bu mucivezi ve ürkütücü görüntü ancak bir meleğin varlığıyla mümkün olabilirdi. Gece oldu, sesler indi, abi geldi. Abi “Korktun mu” diye sordu, Zuhal cevap verdi: Korkmadım, yalnız kaldım...

"Koca Dünya’nın yükü çok ağır!" - 4 Filmde küçük bir kızı canlandıran Ecem Uzun, 25 yaşında olmasına ve birçok projede yer almasına rağmen umut vadeden oyuncu ödülünü aldı. Zuhal karakterinin gerçekliğinde yönetmenin, mekanın, kostümlerin ve yönetmeninin katkısı yadsınamaz.

Orman Yaşıyor, İçinde Birileri Ölse Bile...

Koca Dünya... Gündüz el falı, gece anlarsın ya. Sahnede çok küçük bir kız çocuğu. Ne güzel sesi var, ne kadar güzel bir kız. Parayı alıp kaçtı biri. Kavga etti, birini vurdu. Polis, hastane, akıl hastası... Ormanın biraz ilerisindeki manzaranın küçük bir kısmı bu. Şehirle yeşil arasında görünmez bir duvar var. Duvarı aştığında dönüşüm kaçınılmaz. Kaçaksan, yakalanmaman gerekiyorsa yani mecbursan ormana, delirmek de kaçınılmaz. Ama daha güvenli. Rengin, yılanın, sesin, rüzgarın, böceğin, suyun, yemişin ve balığın yanında, her şeyi hissetmek... Yine de insan birini istiyor. Kendisine benzeyeni, onu önemseyeni, öldüğünde üzüleni, ölmemesi için mücadele edeni...

KOCA DÜNYA FRAGMANI - İZLE

Sayfa Yükleniyor...