Avrupa'dan Futbol

Bu hafta kafamızı ülke sınırlarından kaldırıp biraz Edirne’den ötesine bakalım istedim.

Avrupa'dan Futbol - 1

UEFA sıralamasına göre kulüp takımları bazında yapılan puanlama İngiltere, İspanya, İtalya ve Almanya’yı ilk 4 sıraya yerleştiriyor. Ligi gereği “4 büyük” bilen bir ülkenin evladı olarak bu liglerin biraz geçmişlerine, biraz da bugünlerine bakmak niyetindeyim.

Premier League 1992-93 senesinde birinci ligden kopup ayrı bir şirketleşmeyle üst lig halini aldığından bu yana dört farklı şampiyon çıkartmış. Bunlardan Blackburn pek dikkate değer olamamış, değerlendirememiş bu başarısını, hatta çok geçmeden küme düşmeyi bile başarmış Tugay’ın eski takımı. Kalanlar Manchester United, Chelsea ve Arsenal. Bir tek Liverpool eksik ki, onlar da son yirmiküsur seneyi boş geçmiş olmalarına rağmen lig tarihlerinin tamamını hesaba katınca Manchester United’la aynı sayıda şampiyonluğa sahip, bu rakam 18. Arsenal bu ikiliyi 13 şampiyonlukla takip ediyor. Toplamda 23 (yazıyla YİRMİÜÇ) takım şampiyonluk kupası kaldırmış. Tarihi 1800’lerin sonuna kadar uzanan liglerinde 1961’den bu yana en üst seviyede mücadele edememiş şampiyon bile mevcut, Preston North End. Bu takım şu anda 24 takımlı Championship’te 15. sırada.

La Liga’ya dönüp baktığımızda Real Madrid’in inanılmaz üstünlüğü görülüyor. Kral’ın takımı 31 kez müzesine götürmüş bu kupayı, üçüncü binyılın takımı Barcelona ise 19 ancak onların da bu rakamının yarısı son 20 yılın içerisinde ve El Classico’dan sonra Mert Aydın’ın yazısında belirttiği gibi popülaritelerine katkı yapan da bu en başta. Onların da dokuz şampiyonu var 80 yıllık tarihlerinde. Bu “4 büyük” lig içinde belki en kısırı İberyalılar. Real’in pek kimseye göz açtırmamış olmasının bunda payı büyük tabi ki.

Serie A’nın sık sık şike, maç bağlama, manipülasyon lekeleriyle kirlenir gözüken tarihi ise 16 şampiyon görmüş. Tabi bu şikeler sadece yeni hadiseler değil, takvimler 1926-27 sezonunu göstediğinde Allemandi şikesi olarak bilinen olay gerçekleşmiş ve bu nedenle Torino’nun şampiyonluğu elinden alınmış. Juventus’un küme düşmesiyle son bulan Calciopoli şikesinin sonucunda ise Juventus’un kazandığı son iki şampiyonluktan biri Inter’e verilirken diğeri sahipsiz bırakıldı. Juventus, Milan ve Inter’in aslan payını götürdüğü tabloda Pro Vercelli, Casale, Novese gibi “Kim?” diyeceğimiz takımlar da yok değil. Maradona’lı Napoli’yi de unutmamak lazım.

Son kez, üst düzey liglerin dördüncüsünü, Bundesliga’yı incelediğimizde şampiyon sayısının yine yirminin üzerinde olduğunu görüyoruz. İkinci Dünya Savaşı’na kadar bölgesel liglerinin şampiyonları arasında eleme usulü lig düzenleyen Almanlar daha sonra Doğu ve Batı Almanya diye bölündükten sonra liglerini ayrı ayrı yürütmüşler. Buna bağlı olarak da 1990 senesindeki birleşmeye kadar hesapları çift gidiyor. Dinamo Berlin’in duvarın doğu tarafında tamamı üst üste kazanılmış 10 şampiyonluğu bulunuyor örneğin. Ancak Alman futbolu denince en çok tanınan Bavyera temsilcisi Bayern Münih’in 21 kupası bu rakamın epeyi üstünde. 1963 senesinde üst düzey liglerinde bölgesel lig uygulamasını bırakan Almanlar ilk şampiyon olarak Köln’ü görmüşler. Geri kalan 47 sezonun ise yarısına yakınını yine Bayern kazanmış. Toplamda 28 şampiyonu bulunan liglerinde Bayern Münih haricinde Nurnberg, Schalke04, Hamburg ve Borussia Dortmund kupayı en çok kaldıran takımlar.

Bugün bu liglerin tamamında son haftalara girilmiş durumda. Almanya’da ezber sürüyor, Bayern lider, Schalke ensesinde. Bitime iki hafta kala üçüncüyle arayı yedi puana çıkartan bu ikili Nisan ayı bitmeden önümüzdeki sene Şampiyonlar Ligi’ne doğrudan katılmayı garantilemiş durumdalar. Bu, örneğin, bu iki takımı şimdiden transfer için cazip hale getiriyor. “Neden bize gelmiyorlar?” diye hayıflanacağımız bir çok oyuncunun bu ülkenin yolunu tutmasına şaşırmıyoruz. Şampiyonlar Ligi’ne son koltuk için Werder Bremen, Leverkusen ve Dortmund, hatta Stuttgart fotofinişe doğru gidiyorlar. Werder Bremen Avrupa Kupası ümitlerini kaybetmiş Hamburg’u ağırlamanın dışında şampiyonluk için tırmalayan Schalke deplasmanına gidecek. Leverkusen küme düşmeyi garantilemek üzere gözüken Hertha’yı ağırlayacak, bir de ligde fişi çekmiş Mönchengladbach deplasmanına gidecek. Borussia Dortmund’un işi de kolay değil, onlar da geçen senenin şampiyonu, bu senenin Bundesliga hayalkırıklığı Wolfsburg’u ağırlayacak, yine ligin dibinde nefes almaya çalışan Freiburg deplasmanına gidecekler. Stuttgart ise evinde ligi bitirmiş Mainz’la karşılaşacak, deplasmandaki maçları ise geçen senenin sürpriz ekibi Hoffenheim’la.

İtalya’da da durum farklı değil, Inter ve Roma yine CL’yi garantilemiş durumdalar. Roma bu hafta büyük bir intihar yaşadı ve tepedeki takımlardan Sampdoria’ya yenildi. En büyük hayalkırıklığı Juventus’un ise umudu sürse de işi zor. CL için son biletlere Palermo, Milan ve Sampdoria talip. Palermo ve Sampdoria birbirleriyle oynayacaklar, ev sahibi pembeler olacak. Palermo’nun diğer iki maçı ise can havlindeki Atalanta ve Siena’yla, işleri kolay değil. Sampdoria düşmeyi bu hafta garantileyen Livorno ve Europa League için daha iyi pozisyon arayan Napoli’yi ağırlayacak. Milan’ın ise ligle işi bitmiş gözüken Fiorentina, artık kayba tahammülü olmayan Juventus ve yine Avrupa kupaları için takipte olan Genoa’yla karşı karşıya geleceğini görüyoruz. Serie A’nın finişi heyecanlı olacak belli ki.

İspanya’da ezeli rakipler zirvede sinir harbi yaşıyor. Dört hafta kala zirvede yalnız kaldılar ve Bayern, Schalke, Inter ve Roma gibi onlar da Şampiyonlar Ligi biletini ceplerine koydular. Bu iki kulübün transfer söz konusu olduğunda CL’de oynamak gibi bir kaygıları tabi ki yok. Mallorca inanılmaz iç saha formunu CL biletine dönüştürmek üzere. 2000-01 sezonundaki üçüncülüğünden bu yana yakalayamadığı bir yerde ama bırakın CL’yi Europa League’i bile ıskalayabilir matematiksel olarak. Yine de ONO Estadi yolunu tutan her takımın endişe seviyesini arttırmayı başardılar. Real’in kalan maçları Athletic Bilbao ve Osasuna’yla içerde, Malaga ve deplasman kabusu Mallorca’yla dışarıda. Lider Barcelona ise bu hafta yendiği Xerez’in dışındaki diğer iki küme düşme adayı Tenerife ve Valladolid’i Camp Nou’da terletirken kendisi terlemek için Sevilla ve Villareal’e konuk olacak. Üçüncülüğü Mallorca’ya kaptırmaya niyeti olmayan Valencia da Tenerife ve Xerez maçlarıyla düşme potasını evinde ağırlarken kendisi Español ve Villareal’e konuk olacak. Mallorca sadece şampiyonluk yolundaki Real Madrid’i değil, Español’u da sahasında gerilime sokarken kendisi Bilbao ve Deportivo deplasmanlarında 3 puan kovalayacak.

Ada’nın da ilk iki takımı garantilemiş durumda, Liverpool’un şu an için ilk dördün dışında kalmasıyla İngiltere’yi temsil edecek dördüncü takım için rekabet kızışmış halde. Kalan üç maçında Bolton’u ağırlayıp Burnley ve mücadelede olduğu Manchester City’e konuk olacak olan Tottenham maç eksiğine rağmen en avantajlı ekip. Manchester City ve Aston Villa da bu rekabetin içindeler ve birbirleriyle oynayacaklar. Manchester City’nin kendi göbeğini kesme şansı var, geçmesi gereken rakipleriyle evinde oynayacak. Liverpool için de iş bitmiş değil, üstündeki rakiplerin sürekli birbirleriyle oynadıkları ortamda bu maçlar için sürekli bahis kuponlarına beraberlik basacaklardır. Kendi maçlarından ne çıkacağı da tabi ki önemli, Liverpool’da kazan Benitez için zaten biraz sıcak, bu sene ezber bozup ilk dördün dışında kalmaları kadro ve yönetim sıkıntılarıyla birlikte limancıları sancılı bir yaz dönemine sokabilir.

Edirne’den sonrası bununla kalsın, her ne kadar bu sıralamada Alman Bundesliga’yla Turkcell Süper Lig arasında (?) bir de Fransız Ligue 1 bulunsa da o ligin zorluk derecesi tatminkar gelmiyor. Hollanda ligi Eredivisie gibi o lig de geri kalan dört ligin yanında hareketli, hızlı ama zayıf kalıyor ve kıstas olmaktan uzakta. Bu ligde başarılı olan oyuncuların da ilk dörtteki liglere kapağı atmak için çaba sarfettiğini görecek olursak arada biraz uçurum olduğunu da görmüş oluruz. Daha çok açık alanda süratli ve tek topa dayalı oyun oynanan Fransa ligi buradan oyuncu ithal ederken gösterilmesi gereken dikkati azami seviyeye çekiyor. Aynı şekilde Hollanda ligi de, Romario, Ronaldo, Ruud gibi isimlerin ünü Hollanda’dan sonra sönmemiş olsa da gönderip de arkasından baktıkları Kezman, Afonso Alves gibi isimlerle diğer liglerle adaptasyon sorunu riski taşıyan ligler arasında anılabilir. Şimdi El-Hamdaoui ve Luis Suarez de aynı soru işaretini taşıyorlar şu anda.

Bizim bazılarına göre altıncı, UEFA sıralamasına göre ise onbirinci sıradaki ligimizde ise son düzlüğe girerken Fenerbahçe burun farkıyla önde, hemen arkasında Bursaspor, üçüncü sırada yarım boy geriden Galatasaray geliyor, sağrısında Beşiktaş var.

Sayfa Yükleniyor...