Çal çalabilirsen

Yorum hakkı hakemde değil, yorumcularda artık. Hakemin ne gördüğü, nasıl gördüğü ve gördüğünü nasıl yorumladığı önemli değil, akşam hakem ulemalarının ne diyeceği önemli olan.

Çal çalabilirsen - 1

Her hafta sonu, Cuma'dan itibaren dokuz tane (Ankaraspor olayı sayesinde bu seneliğine sekiz tane) Süper Lig karşılaşmasını naklen veya geniş özet şeklinde izliyoruz. Milyon çift göz. Her Türk gibi iyi anlıyoruz futboldan, kurallarını ezbere biliyoruz, FIFA'nın Laws of the Game kitapçığı elimizden, cebimizden düşmüyor.

Aynı gün ve saatlerde Almanya, İngiltere, İspanya, İtalya ve Fransız liglerini de izliyoruz. Hatta Brezilya, Portekiz, Rusya ve Arjantin liglerini bile. Bunlara hafta içi UEFA Europa League ve Şampiyonlar Ligi'ni de ekleyin. Hanımların korkulu rüyası; her an her dakika maç var. Bu ligleri izlemek zaman zaman daha zevkli geliyor.

Her maçta 11'erden 22 futbolcu ve 4 de hakem var. Bunun da istisnası 6 hakemli Europa League.

İzliyoruz, görüyoruz, anlıyoruz, mutlaka, olmazsa olmaz yorumluyoruz ama sahada olan bitenle ilgili yorumları hep başkasına bırakıyoruz: Erman hoca. Ulema seven yapımız gereği "bilen bir büyüğümüz" olmazsa mutsuz mu oluyoruz nedir, mutlaka "tabi akşam bir de görüntülere bakmak lazım" diyiveriyoruz. Bunu kimi zaman o tartışmalı pozisyonun aktörlerinden olan futbolcular bile söylüyor. Rakibine vurdu mu vurmadı mı bilmiyor, veya gözüyle gördüğünü biri onaylasın istiyor. Tuhaf.

Belki diğer liglerden daha çok zevk almamızın tek nedeni oynanan futbolun kalitesi değil, sonrasındaki polemiklerin azlığı.

Ve bu koşullarda sahada maç yönetmeye çalışan "asıl mesleği" (benim gibi) "bilmemne" olan hakemlerden sektirmeden adalet dağıtmasını bekliyoruz. Mümkünatı var mı?

Futbol oyun kurallarındaki ihlaller belli. Eskiden dokuz, sonradan ona çıkan kusurlu hareketler yanında sekiz tane de endirek serbest vuruş gerektiren hareket var.

Sayalım;

1 – Rakibe tekme atmak veya atmaya teşebbüs etmek
2 – Rakibe çelme takmak veya takmaya teşebbüs etmek
3 – Rakibin üzerine sıçramak
4 – Rakibi gövdeyle itmek
5 – Rakibe vurmak veya vurmaya teşebbüs etmek
6 – Rakibi elle itmek
7 – Rakibi gövdenin herhangi bir yerini kullanarak devirmek
8 – Rakibi tutmak
9 – Rakibe tükürmek
10 – (Kaleci hariç) topa bilerek elle müdahele etmek.

Endirek serbest vuruş gerektiren sekiz hareketin de başı kel değil diyerek;
1 – Kalecinin topu elinde 6 saniyeden uzun tutması
2 – Kalecinin yere bıraktığı topu başka bir oyuncu dokunmadan yeniden eline alması
3 – Kalecinin kendisine ayakla bilerek verilen geri pası eliyle kontrol etmesi
4 – Kalecinin taç atışından kendisine gelen topu eliyle kontrol etmesi
5 – Bir oyuncunun tehlikeli şekilde oynaması
6 – Bir oyuncunun rakibin ilerlemesini engellemesi
7 – Kalecinin topu elinden çıkarmasına engel olunması
8 – 12.kuralda belirtilmiş fauller dışında bir şekilde oyunun durmasına veya oyuncu ihracına neden olacak herhangi bir ihlalde bulunulması.

İlk on maddedeki ihlaller ceza sahası içinde olursa penaltı. Tekrar tekrar okuyorum "penaltı gibi penaltı" diye bir tanım görmek mümkün değil. Neyin penaltı GİBİ olduğunun yorumu tamamen subjektif olduğu sürece de çizgileri net çizmek mümkün değil.

İşte tam bu noktada tıkanıyoruz. Çünkü yorum hakkı hakemde değil yorumcularda burada artık. Hakemin ne gördüğü, nasıl gördüğü, neyi gördüğü ve gördüğünü nasıl yorumladığı önemli değil, akşam hakem ulemalarının ne diyeceği önemli olan.

Maçta olan bitenler sırasında çalınan çalınmayan düdükler içinde "hakem hatası" dediklerimizin çoğu zaten yorum hatası aslında. Veya bir şekilde görmemek, görememekten kaynaklanıyor. Kural hatasının sonu maç tekrarına kadar gidiyor zaten.

Şimdi teknolojinin son icatlarından piero çıktı başımıza. Santimle ölçebiliyoruz çeşitli pozisyonları, ofsayt mı değil mi, top çıkmış mı, girmiş mi, ne olmuş. Ama o çizgileri bile beğenmiyoruz bazen. Bazen hakikaten eğri çiziliyor her nedense, bazense işimize gelmiyor.

"Saatte 120 kilometre hızla gitmiş hocam" denilen hızda seyreden bir oyunda savunmacının öne hücumcunun arkaya kaçtığı pozisyonda 25 santimetreyle ofsayt varsa vay yardımcının haline. Nasıl görmez efendim. Takdir az, tenkit bol.

Yorum denince ilk akla gelenlerden biri de hakemlerimizin robota bağladıkları jest ve mimikler. Türkçe bilmeyen bir oyuncunun eliyle kart işareti yapması sarı kart gerektiriyor. Sorun nerede? Oyuncunun bu hareketi yaparken hakemi seyircinin önüne itip itmediği değil mi? "Sen nasıl bu harekete kart çıkarmazsın?" denmesiyle "E, arkamdan çekti, bunun cezası kart değil mi?" demek aynı mı? Ve diyelim yerli bir oyuncu hakemin duyma mesafesinden bunu elle kolla değil de ağzıyla ifade etse kart görecek mi? Bunun arasındaki çizgiyi yorumlayabilmek çok mu zor? Kayserispor-Fenerbahçe maçında eliyle kart isteyen Cangele'ye çıkmayan kart bu yoruma göre doğrudur örneğin, çünkü yapılan faul kartlıktı ve bu durumda oyuncu haklıdır istemekte. Aynı maçta "Ben topa bakıyordum" demek için elleriyle gözünü gösterip havayı işaret eden Kazım'ın hareketinin "Görmüyor musun" isyanı olarak algılanıp sarı kart çıkarıltması da aynı derecede yanlıştır yine. Aynı hakem, aynı maç.

Kuralların kesin olduğu noktalar var ancak önünde sonunda hakemin ihlaldeki niyeti süzmesi ve kendi yorum süzgecinden geçirmesi gerekiyor. Her faul aynı değil. Niyeti tamamen topla oynamak olan bir oyuncunun rakibinin becerisiyle kendinden kaçırdığı topa dokunamayıp yaptığı faulle, topun menzilde olmadığı bir pozisyonda yapılan müdahele aynı değil. Bu ikisinin arasındaki ayrım faul/faul değil ekseninden ziyade kart uygulamasında. Sizden kendisine yapılan faulün kartla cezalandırılmasını bekleyen oyuncunun o anda yaşadığı olası acıyı hesaba katmadan eli cebine götürmekle, ortalığı sakinleştirmek arasındaki fark iyi hakem olmakla kötü hakem olmak arasındaki fark olabilir. Veya daha sonra izlendiğinde bariz olduğu çıkacak bir pozisyon için yardımcıya "görmüyor musun" diyen herkesi hemen cezalandırmak ya da cezalandırmamak da öyle.

Hemen hemen her ihlalde bu soruları kendi kendine saniyenin çok kısa aralıklarında sorup, karar verip düdüğü çalması gereken adamların vicdanlarına biraz güvenmek lazım. Tepelerindeki "akşam bir de televizyondan bakalım" kılıcını kaldırmadıkça, çal o düdüğü çalabilirsen.

Sayfa Yükleniyor...