Yasin Öztekin: Kaderimi değiştirdiler

Yasin Öztekin "Hamza hocanın takımın başına gelmesi, Sneijder'in varlığı ve pasları Galatasaray'daki kaderimi değiştirdi.

Yasin Öztekin: Kaderimi değiştirdiler

Galatasaraylı Yasin Öztekin, Hamza Hamzaoğlu'nun göreve gelmesiyle sarı-kırmızılı takımdaki kaderinin değiştiğini söyledi.
     
Galatasaray Dergisi'ne açıklamalarda bulunan Yasin, Cesar Prandelli döneminde takımda fazla forma şansı bulamadığını belirterek, şu ifadeleri kullandı: "Hamza hocanın takımın başına gelmesi benim Galatasaray'daki kaderimi değiştirdi. Sol açıkta oynadığımı, beni tanıdığını, neler yapabileceğimi çok iyi bildiğini söyledi. 'Antrenmanlarda yüzde 100'ünü ver, gerisi kendiliğinden gelecek' dedi. Benim için güven çok önemli. O güveni aldıktan sonra, Ziraat Türkiye Kupası'nda 4-2 kazandığımız Eskişehirspor maçının son yarım saatinde oyuna girdim ve o maç benim için milat oldu. Galatasaray'da ilk kez istediğim gibi futbol oynamaya başladım."
     
Geçen yıl Galatasaray'ın şampiyon olmasında önemli rol oynayan 28 yaşındaki futbolcu, takım arkadaşı Wesley Sneijder'ın kendisine çok yardımcı olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti: "Wesley dünyanın en iyi 10 numaralarından biri. Birlikte oynadığım en iyi 10 numara. Hem antrenmanlarda hem de maçlarda uyumumuz harikaydı. Sürekli benimle konuşuyor, koşu yollarını, pas yollarını bana anlatıyordu. Onun varlığı ve pasları Galatasaray'daki yaşamımı değiştirdi."

Yasin Öztekin: Kaderimi değiştirdiler - 1

Galatasaray Dergisi'ndeki röportajın tam metni şöyle...
 

Galatasaray’a imza attığında, belki de bir önceki sezonun flaş transferlerinin de etkisiyle büyük yankı uyandırmamıştı Yasin. Oysa hedefleri dünya kadar büyüktü; en iyi olmak, en iyi takımlarda oynamak, en büyük zaferleri elde etmek.

2014-2015 sezonu başlarken, o dönemki teknik direktörümüz Cesare Prandelli, yabancı sınırlamasına takılmayacak, hızlı ve çevik bir sol/sağ kanat oyuncusu istemişti. Gözlemcilerin önerdiği, kendisinin de beğendiği isim bir sezon önce Kayseri Erciyesspor’da gösterdiği müthiş performansla takımının ligde kalmasını sağlayan Yasin Öztekin’di. Yasin’in Kayseri’deki performansı, onu Türkiye liglerinde adından en çok söz ettiren oyuncular arasına yazdırmıştı. Sezon boyunca rakip kalelere 66 şut göndermiş ve bu istatistikte Toto Süper Lig’in zirvesinde yer almıştı. Süper Lig’in en çabuk oyuncuları arasındaydı. Topla kaleye çok hızlı gidebiliyor, driplingleriyle rakip defansları tedirgin ediyordu. 82 kez faule maruz kalarak bu alanda da zirvede yer alması, Yasin’in rakip takımlar üzerinde ne kadar büyük bir tehdit olduğunun göstergesiydi.

Galatasaray’daki ilk sezonunda, Prandelli yönetiminde çok fazla giyme şansı bulamadığı 7 numaralı formayı Hamza Hamzaoğlu’nun gelişinden itibaren bırakmayan Yasin Öztekin, 2014-2015 sezonunda ligde, kupada ve Şampiyonlar Ligi’ndeki 34 maçta forma giyiyor, gösterdiği müthiş performansla dört yıldızlı şampiyonluğun mimarları arasına adını yazdırıyordu. Attığı beş gol ve yaptığı altı asistin yanında, özellikle Wesley Sneijder ile sol kanatta yarattıkları pas istasyonu, Galatasaray’ın 20’nci şampiyonluğunu taçlandıran bir hücum şablonuna dönüşüyor, Yasin Öztekin kritik haftalarda attığı gollerle taraftarın da sevgilisi haline geliyordu. Profesyonel liglerdeki ilk şampiyonluk, Milli Takım’a yükseliş ve yepyeni hedefler... Yasin Öztekin’le konuşmanın tam zamanıydı...

Galatasaray Dergisi’ne taşıyacağımız hikayenin başrolüyle, Yasin Öztekin’le Florya’da buluşuyoruz. Bir antrenman sonunda, yanında altı yıllık eşi Mücella Öztekin, babası gibi iyi bir futbolcu olmak isteyen oğlu Miraç ve henüz beş aylık kız çocukları Selma Hira da ona eşlik ediyor.

Hikayesine kısaca göz atıyoruz Yasin’in. Kırşehirli bir ailenin Almanya’nın Dortmund şehrinde dünyaya gelen beş çocuğundan üçüncüsü olan Yasin, futbola ilk olarak babasının da antrenörleri arasında yer aldığı Alemannia Scharnhorst takımında başlamıştı. Henüz dört yaşındaydı ve iki abisiyle birlikte ilk futbol eğitimini babasından alıyordu. Daha o günlerden hızlı ve çevikti. Borussia Dortmund gözlemcilerinin dikkatini çekmesi çok uzun sürmedi. Dokuz yaşında katıldı Borussia Dortmund’a. Farklı kademelerinde olmak üzere tam 15 yıl forma giyecekti orada.

‘BORUSSIA DORTMUND ALTYAPISINDA PES ETMEMEYİ ÖĞRENDİM’
Kulağa basit gibi geliyor. Ne de olsa 15 yıl boyunca kaldığınız her kurumda belli bir rahatlığınız, sizden önde giden bir künyeniz oluşur. Yasin ise Almanya’da işlerin ne kadar farklı olduğunu anlatıyor: “Benim için çok zordu. Çünkü orada her yıl yeni bir hedef koymanız, her yıl bir kademe daha yukarı çıkmanız gerekiyor. Futbolcular dört beş yaşında altyapılarda oynamaya başlarlar. Aynı yaş grubunda olduğunuz 20-25 oyuncudan yalnızca üç dört tanesi A takıma kadar yükselebilir. Rekabet çok çetindir Dortmund altyapısında. Dünyanın en iyi altyapılarından biri ne de olsa.”

Yasin pes etmemeyi öğreniyor o dönemde. Almanya’da kendisine ve ailesine daha iyi şartlar sağlamak isteyen binlerce genç Türk futbolcudan biri olarak, her gün çift antrenman yapıyor, kimi zaman otobüsle, kimi zaman bisikletle tesislere yetişiyor, gurbetçi ailelerin yaşadığı zorluklara karşı futbola odaklanarak göğüs germeye çalışıyordu.

O zamanlar daha çok sağ ve sol bek pozisyonlarında oynuyordu Yasin. 2006 yılında, 19 yaşındayken Borussia Dortmund II ile bölgesel ligde oynamaya başladı. Oynadığı ikinci sezonda takımın değişmez isimlerinden biri oldu. Bu performans onu 2007- 2008 sezonunda Dortmund’un A2 takımına taşıdı. A2 takımı ile RL-West liginde şampiyonluk sevincini yaşadı. Orta sahanın soluna yerleşmişti ve o sezon 30 maçta 10 gol, 10 asistlik performansıyla şampiyonluğun mimarı olmuştu. Artık A takıma hazırdı. 28 Ocak 2009’da Borussia Dortmund ile ilk resmi maçını, Werder Bremen’e 2-1 yenildikleri kupa maçının 84’üncü dakikasında oyuna girerek yaşadı Yasin. Yalnızca birkaç gün sonra ilk kez bir Bundesliga maçında forma giyiyordu. Altyapı kademelerinden arkadaşı Nuri Şahin’in yerine oyuna giriyordu Bayer Leverkusen karşısında.

Bu maç, Yasin’in Bundesliga’daki ilk ve son maçı oldu. Onu A takıma çıkaran Jürgen Klopp olsa da, sonraki maçlarda onun kurduğu kadroda almasına rağmen sahada şans bulamadı.

'KENDİMİ HİÇBİR ZAMAN  BIRAKMADIM’
Bu soru sürekli soruluyordu Yasin’e. Dortmund’da en yüksek kademeye kadar yükselip orada tutunamamanın sebebi neydi? Yasin; “Elimden gelenin en iyisini yaptım” diyor. “O soruyu Jürgen Klopp’a sormayı çok istiyordum. Hatta geçen yıl oynadığımız Şampiyonlar Ligi maçında soracaktım ama denk gelmedi bir türlü. Beni sürekli kadroya alıyordu aslında. Antrenmanlarda da iyiydim ama maçlarda bir türlü oynayamıyordum. Elbette o dönem dünya çapında tanınan çok üst düzey futbolcular da vardı takımda. Mario Götze ve yeni aramıza katılan Kevin Grosskreutz, Nuri Şahin, hepsi A takımdaydı. Kaval kemiğimden geçirdiğim sakatlığın da etkisi vardı o dönem. Yine de hiçbir zaman bırakmadım kendimi. Orası çok disiplinli bir ülke. Moralinizi hep yüksek tutmanız gerekir. Zaaflarınızı göstermemeniz beklenir.”

Yasin kendisini motive ediyordu etmesine ancak yaşı da ilerliyordu. Büyük hedefleri olan her oyuncu gibi kariyerini yeniden gözden geçirdi. 2010-2011 sezonunda Klopp’un kadrosunda düşünülmüyordu. Bir ara Leeds United tarafından denemeye de alındı. İyi performans göstermesine rağmen sonuçlanmamıştı transferi. Türkiye’deki takımların her zaman ilgisi olmuştu ona. Yaşamının en önemli kararlarından birini verecekti: “Önce Almanya’da kalmayı düşünmüştüm. Alıştığım bir futbol kültürüne sahipti. Ailem de oradaydı. Hedefim değişmemişti; büyük takımlarda oynamak istiyordum. Gençlerbirliği’nin teklifi bu nedenle çok cazipti. Büyük futbolcular için bir geçiş noktasıydı orası. İyi ki de gelmişim Gençlerbirliği’ne.”

‘BANA  GÜVENİLİRSE, BENİ KİMSE TUTAMAZ’
Teknik direktörlüğe Fuat Çapa’nın gelişinin ardından Yasin Öztekin’in de yükselişi başlamış oldu. Hurşut Meriç ile birlikte Gençlerbirliği’nin kanat akınlarının en önemli parçası olan Yasin, altı gol, altı asist performansıyla bitirdiği sezonun ardından hedefleri gibi daha yükseğe odaklanan bir takıma, Trabzonspor’a transfer oldu. Yasin o günleri şöyle hatırlıyor: “Beşiktaş da beni istiyordu ama ben Trabzonspor’u tercih ettim. Dört yıllık sözleşme imzalamıştım ama işler istediğim gibi gitmedi. Trabzon’a alışamadım sanırım. 33 tane maç yapmış olsam da istediğim güveni alamadım. Gençlerbirliği’nde çok iyi anlaştığım hocam Fuat Çapa’nın da beni çok istemesiyle Kayseri Erciyesspor’a gittim. Sonra da Hikmet Karaman hocam geldi. Bana çok güveniyorlardı orada. Bana güvenildikten sonra beni kimse tutamaz. Bunu çok açık ifade edebiliyorum. Kayseri’de iyi bir sezon geçirdim ve sonra da çok istediğim Galatasaray’a geldim.”

‘TAKIMLARIN  HEDEFİ DEĞİŞSE DE BENİMKİ DEĞİŞMEDİ’
Borussia Dortmund, Gençlerbirliği, Trabzonspor, Kayseri Erciyesspor.

Tümü birbirinden farklı hedeflere sahip takımlar. Trabzonspor’da şampiyonluk kovalarken Kayseri Erciyesspor’da küme düşmeme mücadelesi veriyor Yasin. Peki bu kadar farklı hedefleri motive olmak bir futbolcu için zor olmuyor muydu? Yasin; “Takımın hedefi elbette çok önemli. Fakat benim kendi hedefleri hiç değişmedi” diyor ve ekliyor: “Futbolu zirvede oynamak istiyordum. Trabzonspor’a gittiğimde de Galatasaray gibi büyük bir takımda oynamayı düşünüyordum. Her gittiğim takımda takımın ana hedefine odaklandım ama küçük yaşlardan itibaren sahiplendiğim hedefleri de beni hiç yalnız bırakmadı.”

‘AİLECE  GALATASARAYLIYDIK’
O sezon gösterdiği performans Kayseri Erciyesspor’u ligde tutmuş, Prandelli’nin isteği üzerine Galatasaray’dan davet almıştı. Transfer bir ara çıkmaza girince aradaki 500 bin avroluk fark için ücretinden fedakarlık yapan Yasin, hep hedeflediği Galatasaray’a gelmişti nihayet: “Ailece Galatasaraylıydık. Galatasaray forması giymek benim için müthiş bir mutluluktu.”

İlk maçı Süper Kupa Finali’nde Fenerbahçe’ye karşıydı. Yasin, derbinin öneminin farkındaydı: “Kayseri’den döndüğümde sakatlığım vardı. Galatasaray’da iki-üç hafta antrenman yaptıktan sonra hazırlık maçında forma giymiştim. İlk maçım Fenerbahçe’ye karşı olacaktı. Derbinin önemini uzaktan da biliyordum fakat içinde yer almak gerçekten bambaşkaymış. Seyircilerin, basının, futbolcuların bakış açısını gördükten sonra maçın önemini çok daha iyi anladım. Henüz hazır olmadığım bir maçtı. Zaten bunu herkes gördü. Heyecan da vardı.”

‘SİSTEM  DEĞİŞİNCE FORMA ŞANSI BULAMADIM’
Galatasaray serüveni çok da istediği gibi başlamamıştı Yasin’in. Cesare Prandelli onu çok istediyse de maçlarda forma şansı bulamıyordu. Yasin; “İlk birkaç maçtan sonra hoca sistemi değiştirmeye ve takımı kanatsız oynatmaya başladı. Kanatlar göbeğe gelip, orta saha gibi oynuyordu. Benim hocayla iletişimimde hiçbir problem yoktu. Sistemle alakalı bir konuydu bu. 2-0 yenildiğimiz Balıkesirspor maçında sağ bek oynadım. Aslında hiç de kötü oynamamıştım fakat o maçta yenilmiştik, benim sağ bek oynamam da gündem olmuştu o günlerde.”

Yasin o sezon, “Neden oynamadığımı ona soracağım” dediği Jürgen Klopp’un karşısına Galatasaray formasıyla çıkıyordu Şampiyonlar Ligi’nde. Ligde de işler iyi gitmiyor, Yasin beklediği süreleri alamıyordu. Devre arasında Kardemir Karabükspor’a kiralanması gündeme geldi. Yasin Öztekin’in kariyerinde hep hedefe kilitlenmiş bir figür yatıyordu. Çok istediği Galatasaray formasından ayrılmak zorunda mı kalacaktı?

Bu kadar çabalamışken Galatasaray’dan ayrılamazdım diyor Yasin: “Forma şansı bulamıyordum. Tanıdığım hocalar beni arıyor, kendi takımlarında görmek istediklerini söylüyorlardı. Ben hep Galatasaray’da kalmak istiyordum. O kadar çalışmış, çabalamıştım. 15 yıl Dortmund’da oynamış, daha sonra üç takım değiştirmiştim. Altı ay sonra Galatasaray’ı bırakabilir miydim? Burada kalmak istediğimi belirttim.”

‘HAMZA HOCA KADERİMİ DEĞİŞTİRDİ’
Hamza Hamzaoğlu’nun gelişiyle birlikte resim de değişiyordu. Yasin de bu konuda hemfikir: “Hamza hocanın gelmesi benim buradaki kaderimi değiştirdi. Benimle çok açık konuştu. Sol açıkta oynadığımı, beni tanıdığını, neler yapabileceğimi çok iyi bildiğini söyledi. ‘Antrenmanlarda yüzde 100’ünü ver, gerisi kendiliğinden gelecek’ dedi. Söylediğim gibi, benim için güven çok önemli. O güveni aldıktan sonra, Ziraat Türkiye Kupası’nda 4-2 kazandığımız Eskişehir maçının son yarım saatinde oyuna girdim ve o maç benim için milat oldu. Galatasaray’da ilk kez istediğim gibi futbol oynamaya başladım.”

‘HİÇBİR ZAMAN PES ETMEM’
İlk golünü Sivas deplasmanında atan Yasin, dördüncü yıldıza giden yoldaki en önemli virajlardan Mersin İdman Yurdu ve Beşiktaş maçlarında kilidi açan gollerin de sahibiydi. Forma giydikçe kendine güveni artıyor, güveni arttıkça Galatasaray’daki özel anları da artıyordu. “Oynamamak benim için çok zordu” diyor Yasin, “Ama hiçbir zaman pes etmem” diye de ekliyor.

‘WESLEY SÜREKLİ BENİMLE  KONUŞUYORDU’
O sezon Wesley Sneijder ile olan uyumu da müthişti Yasin’in. Sol kanatta oluşturdukları pas istasyonu takımı çok fazla gol pozisyonuna sokuyordu. Bunun sırrını soruyoruz Yasin’e: “Bunu her zaman söyledim; Wesley dünyanın en iyi 10 numaralarından biri. Benim birlikte oynadığım en iyi 10 numara. Hem antrenmanlarda hem de maçlarda uyumumuz harikaydı. Sürekli benimle konuşuyor, koşu yollarını, pas yollarını bana anlatıyordu. Onun varlığı ve pasları Galatasaray’daki yaşamımı değiştirdi.”

Değişmeyen hedeflerinoyuncusu Yasin Öztekin, ilk şampiyonluğuna ulaşıyor, o sezon sonunda 8 Haziran tarihinde Bulgaristan karşısında ilk kez A Milli Takım formasını terletiyordu. Kupalar almaya geldiği Galatasaray’da kupalara alışıyor, STSL ve ZTK’nın ardından Süper Kupa finalinde attığı golle takımına sezonun üçüncü kupasını da kazandırıyordu.

‘BU OYUN TARZI İÇİN ÇOK ÇALIŞTIM’
Yasin Öztekin ve Galatasaray birlikteliğindeki verimin tek sebebi her iki tarafın da pes etmeyen karakteri değildi. Yasin, Türkiye’de oynanan futbol göz önünde bulundurulduğunda çok önemli meziyetlere sahipti. Ters çalımları, aniden çıkardığı şutları ve hem toplu hem de topsuz oyunda rakip kaleye hızla gidebilme kabiliyeti, temponun genelde düşük olduğu ligimizde Yasin’in fark yaratmasını sağlayan özellikleriydi. Yasin, yetenekten çok çalışmanın gücüne bağlıyor başarısını: “Küçüklüğümden beri yerleştirmeye çalıştığım oyun karakteri buydu. Fakat yetenek bu konuda asla yeterli olmaz. Çok çalışmanız gerekir. Ben çok çalıştım. Futbolun asgari görevlerini yerine getiren futbolcular vardır. Ben daha iyi olmak için daha farklı oynamam gerektiğini düşünüyordum. Özel idmanlarla bu yönümü geliştirirken, kas yapımın da bu stile, ani deparlara uygun olması için fitness ve ağırlık idmanları yaptım.”

‘KAYSERİ’DE  EKSTRA SORUMLULUK  GEREKTİ’
Eleştirenler de çoktu Yasin’i. Özellikle Kayseri Erciyesspor için oynarken topla çok oynadığı, takım oyununa yatkın olmadığı söylenmişti. Biz de bu yönünden bahsetmesini istiyoruz biraz: “Kayseri Erciyesspor’da oynarken kümede kalma mücadelesi veriyorduk. Bunun için ekstra sorumluluklar almam gerekti. Yanımda Wesley Sneijder ve Burak Yılmaz gibi oyuncular da yoktu. Sonuçta kümede kaldık o sezon, o sorumlulukları almasaydım belki de bunu başaramayacaktık.”

SAĞDA DA OYNARIM, SOLDA DA’
Biraz da bu sezonu konuşmak istiyoruz Yasin’le söyleşiyi kapatırken.

Lukas Podolski’nin gelişiyle hücumda artan çeşitlilik hakkında ne düşündüğünü merak ediyoruz. Kendisini bazen sağ, bazen sol kanatta izliyoruz geride kalan maçlarda. “En iyi performansımı sol kanatta gösterdiğimi düşünüyorum” diyor Yasin ve ekliyor: “Elbette benden istenilenin en iyisini, hangi mevkide olursa olsun yapacak bir oyuncuyum. Kupalara alıştık ama daha da ileri gitmek istiyoruz. Şampiyonlar Ligi’nde başarıyı hedefliyoruz. Hocam görev verdikten sonra solda da oynarım, sağda da. Hangisinde olursa olsun şampiyon olacağız.”

Dünyanın en iyi takımlarından birisinde oynadığından emin Yasin. “Hedefim burada kalıcı olmak” diyor. Eğer bir gün giderse Avrupa’ya gideceğini belirten oyuncumuz; “Avrupa’ya bir gün geri dönersem bu ancak Galatasaray’ın da kazanç sağlayacağı bir transferle olur” diye bitiriyor sözlerini.

VERKAÇ
Ronaldo’ya benzetilmek hoşuna gidiyor mu?
Dortmund’da yeni profesyonel olduğum dönemde bile Avrupa’nın, hatta dünyanın en iyilerinden biriydi. Benzetilmek elbette çok güzel.

Oğlunuz Miraç takımın maskotu gibi. Futbolcu mu olacak sizin gibi?
Ben çok isterim. Onun da içinde varsa olur. Bir insanın zaten içinde istek yoksa, hiçbir şey olmaz. Futbolu sevmek çok önemli. Benim için topsuz bir hayatın anlamı yok. Miraç da çok yetenekli. Dünyanın en iyi oyuncusu olacak. Bunu yazın mutlaka bir kenara.

Tatilde futbolu özleyen futbolculardan mısınız?
Sezon bitimindeki ilk bir-iki haftada top bile görmek istemiyorsun fakat sonra özlemeye başlıyorsun. Hele çocukluğumda bu özlem çok daha fazla oluyordu. Markete bile ayağımda topla gidiyordum.

Futbol dışında neyle geçiriyorsunuz vaktinizi?
Ailemle oluyorum. Eşimle birlikte vaktimiz hep çocuklarımızla geçiyor.

Eşiniz Mücella hanımla nasıl tanıştınız?
Ablalarıyla çarşıda geziyordu. Orada gördüm. İlk görüşte aşktı. Altı yıldır evliyiz.

En çok hangi ligi beğeniyorsunuz?
Kesinlikle La Liga. Oyun stilim de İspanya Ligi’ne çok uygun. İngiltere’deki ağır savunma oyuncularını da çalımlarımla pazara gönderebilirim.

Türkiye’de sizi zorlayan bir oyuncu var mı?
Yok.

Futbolu bıraktıktan sonra teknik direktör olmak istiyor musunuz?
Kesinlikle istiyorum.
 
 
Eşi Mücella Öztekin’in gözünden: ‘Yasin evde çok sakindir’

Yasin nasıl biri evde?
Çok sakindir. Ben bile bazen sabrına şaşırıyorum. Kesinlikle sahada olanları eve yansıtmaz. Bazen zorla sorarım ne oldu diye, hiçbir şekilde yansıtmaz. Gerçekten sabırlı bir insan. Arada bir morali bozuk oluyor ama genel olarak bizlere yansıttığı hiçbir şey yok. O konuda hayret ediyorum. Nereden nereye geldik birlikte... Her adımını beraber attık. Şaşıyorum azmine ve sabrına.

Maçlara gidiyor musunuz?
Her maça gidiyorum. Miraç’la da, o zamanlar Gençlerbirliği’ndeydik, doğum yapana kadar bütün maçlara gittim. Selma’da da öyle oldu. Destek benim için önemli. Bizim ailemiz Almanya’da, burada yalnızız. Eşim de orada olduğum zaman mutlu oluyor, ben de sonuna kadar destekliyorum.

Futbolcu eşi olmak zor mu?
Bu görüş açısına bağlı. Benim genel olarak bir felsefem vardır. Dövmemde de yazdığı gibi: Huzurun yolu şükretmektir. Bazı şeylerin kötü yanını görürsen, kötüsünü görürsün, güzel gözle bakmaya çalışırsan, güzel tarafını görürsün. Gönül istiyor ki her zaman bir arada olalım ama güzel taraflarını görürsen hiç de kötü bir şey değil. Ben avantaj olarak görüyorum. En azından bazen ayrı kalıyoruz, birbirimizi özleme fırsatımız oluyor. Bu büyün bir avantaj. Güzel bakıyorum, güzel görüyorum. Kötü yanları da var. Mesela hafta sonların yok. Çocuklar daha kreşe gidiyor ama hafta sonu eve geliyor, baba evde yok. Hiçbir şey kolay değil. Her şeyin dört dörtlük olması mümkün değil. Bir sürü güzel yanları olduğu için bu yönleri kapatıyor. Sorun yok.

Nasıl tanıştınız?
Çok hızlı oldu bizde her şey. Tanıştık, altı ay sonra nişanlandık. Ben okuyordum, evlenmek yoktu aklımda. Küçük yaşta evlenenlere karşıydım. Demek nasibinde varsa erken evlenmek, bir şekilde insanın dili bağlanıyor. İyi ki böyle olmuş. Bana soruyorlar geriye dönsen yine aynı kararı mı verirsin diye. Aynı şekilde aynı kararı veririm diyorum. Hele ki anne olmayı tattığın zaman hiçbir şeye değişmiyorsun.

Sayfa Yükleniyor...