Bahçeli: Şike Yasası’nın arkasındayız

MHP lideri Devlet Bahçeli, veto edilen Şike Yasası’nın yeniden Meclis’e gelmesi durumunda imzalarının arkasında olacaklarını söyledi.

Bahçeli: Şike Yasası’nın arkasındayız

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün veto ettiği şike cezalarının azaltılmasını öngören yasayla ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Devlet Bahçeli, yasanın aynı şekilde Meclis’e gelmesi durumunda MHP olarak imzalarının arkasında olacaklarını söyledi.

Devlet Bahçeli, kulüplerin zan ve töhmet altında bırakılarak itibarlarının, saygınlıklarının ve güvenirliklerinin zedelenmesini de hiç doğru ve insaflı görmediklerini kaydederek, bu yaklaşımlarının, şike ve teşvik pirimi batağına saplanan kişileri kapsamayacağı, onlar için mazeret oluşturmayacağının tartışmasız olduğunu söyledi.

Suç ve suçluyu ayırt edecek, ancak masumiyet karinesine de titizlikle uyacak basiretli, tarafsız bir bakış ve değerlendirme açısının şart olduğunu dile getiren Bahçeli, ''12 Haziran seçimlerinden hemen sonra, şike ve teşvik primiyle ilgili gelişmelerin ortaya çıkması ve bu konuda gözaltılar ve tutuklamalar yapılması hepimizin şahit olduğu olaylar dizisinden bazılarıdır. İşin başından beri gizli yürütülmesi gereken adli ve idari soruşturma safahatlarının, basın ve yayın organlarında çarşaf çarşaf teşhir edilmesi bize başka maksatların takip edildiği izlenimini vermiştir'' diye konuştu.

'GÜNAHI SADECE ONLARA MI?’
Bahçeli, Türk futbolundaki bu olumsuzluklar nedeniyle mahkeme aşaması gerçekleşmeden, birçok kişinin peşinen suçlu gibi gösterilmesinin, büyük bir haksızlık, insafsızlık ve acımasızlık örneği olduğunu söyledi. Anayasa ve Ceza Kanununa göre, suçu kesinleşmemiş hiç kimseye suçlu muamelesi yapılamayacağına işaret eden Bahçeli, şunları kaydetti:

''Ancak ne acı bir durumdur ki yaklaşık 5 aydır tutuklu bulunan ve 'de milyonlarca insanının sevgisini ve haklı ilgisini kazanmış spor kulüplerimizin başkan ya da oyuncuları, hukuken bir netice ortaya çıkmadan dört duvar arasında ısrarla tutulmaktadır. Biz bu garabetin adalet olmadığına, hakkaniyete hizmete etmediğine ve doğaldır ki vicdanları kanattığına inanıyoruz.

Anlaşıldığı kadarıyla AKP Hükümeti'nin bu konudaki müsebbip arayışları ve sorumlu bulma çabaları başka faktörleri de içeriğine alarak hedefine yönelmiştir. Sanırsınız ki hali hazırda şike ve teşvik primi sorunuyla ilgili tüm kötülükler 31'i tutuklu 93 şüpheli şahsın üzerinde toplanmıştır. Bunlar gerekli cezalara çarptırılırsa her şey düzelecek ve böylelikle Türk sporu zincirlerinden ve kelepçelerinden kurtulacaktır. Madem Türk sporu kangren olmuştur ve iflasın eşiğine gelmiştir; o halde sormak lazımdır ki bunun yalnızca sorumlusu 5 aydır tutuklu ya da şüpheli olarak görülen kişiler midir? Türk sporunun tükenişinin ve dağılmasının günahı sadece bu kişilerde midir? Kaldı ki mesele sadece şike iddialarıyla da bitmemiştir. Hali hazırda tutuklu olarak bulunan kişilerle ilgili başka tehlikeli iddialar ısıtılıp ısıtılıp kamuoyuna servis edilmektedir. Görüldüğü kadarıyla şike ya da teşvik primi suçlamalarını gölgede bırakacak, başta çete oluşturmaya kadar uzanan geniş bir liste ortaya çıkmıştır. Şurası berrak bir gerçektir ki yalnızca şüphe ve bazı karanlık isimlerin ifadelerine dayanarak, kamuoyunca bilinen isimlerin yıpratılmasına çalışmak ve meseleyi değişik mecraya çekmeye çabalamak, insanlık değerlerce bağdaşmadığı gibi ahlaken de sorunlu bir tabloyu ortaya çıkaracaktır.''

‘O ZAMAN İTİRAZI ETMEYEN CUMHURBAŞKANI...’
Bahçeli, TBMM'nin, 24 Kasım 2011 tarihinde yasal bir düzenleme yaptığını, Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun'da Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun'un ittifak halinde kabul edildiğini anımsattı. Bahçeli, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ise kanunu bir kez daha görüşülmek üzere iade ettiğini söyledi.

Devlet Bahçeli, 2004'te yürürlüğe giren 5149 sayılı kanunun, spor karşılaşmalarında şiddet ve düzensizliği önlemede yetersiz kalınca, bu yılın nisan ayında Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun'un kabul edildiğini hatırlattı. Bahçeli, ''O zaman herhangi bir itirazı olmayan Sayın Cumhurbaşkanı, bazı gerekçelerle yapılan düzenlemeleri şimdi kabul etmemiş ve bir kez daha görüşülmek üzere TBMM Başkanlığına göndermiştir. Kanunla öngörülen değişikliklerin, ölçülülük ve caydırıcılık gibi ceza hukukunun temel prensiplerini etkisiz kılacağından hareketle adalete vurgu yapmış ve halen yürütülmekte olan bir soruşturma kapsamında bulunan kişilere yönelik özel bir düzenleme yapıldığı intibaını gündeme getirmiştir'' diye konuştu.

Bunun üzerine şike ve teşvik primi iddiaları çerçevesinde iddianame hazırlandığını, ilgili mahkemeye gönderildiğini ifade eden Bahçeli, ''Veto kararıyla, iddianamenin kamuoyuna açıklanması arasındaki yakınlık bize göre manidardır ve başka hesapların devrede olduğuyla ilgili kuşkularımızı da kuvvetlendirmektedir. Bundan sonraki aşamada sırayı mahkemenin iddianameyi kabul edip etmemesi meselesi alacaktır'' dedi.

'HAYRET VE ESEFLE KARŞILIYORUZ'
MHP Genel Başkanı Bahçeli, verilen kararın, Cumhurbaşkanı Gül'ün şahsi görüşü ve takdiri olduğunu belirterek, MHP'nin, bu kanun değişikliğine destek verirken adalet duygusunun zedelenmesini, kişiye özel bir düzenleme olmasını istemediği gibi aklından dahi geçirmediğini söyledi.

Gül'ün, adalet duygusunun kimler tarafından saldırıya uğradığını ve kimler için kişiye özel yasalar çıkarıldığını unuttuğunu ya da unutur gibi görünmeye tevessül ettiğini ileri süren Bahçeli, çıkması için katkı verdikleri kanun değişikliğinde, Gül'ün bu şekilde veto yetkisini kullanmasını hayret ve esefle karşıladıklarını kaydetti. Bahçeli, ''Çankaya noteri suçlamalarını bertaraf etmek amacıyla fırsattan yararlanarak meseleyi farklı noktalara çekmiştir'' görüşünü savundu.

Bahçeli, Gül'den, MHP'nin, ceza-yaptırım dengesini bozacak, adalet duygusunu zaafa uğratacak ve adrese teslim düzenlemeler yapacak hiçbir ilişki ağının içinde olmadığını ve olmayacağını bilmesini isteyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Hele hele partimiz, şike ya da teşvik primi konusunda herkesten fazla hassas ve duyarlıdır ve bu alanda kimseden duyacağı veya öğreneceği bir şey yoktur. Biz meselenin tümüyle çözülmesi ve hukuki sorunların giderilmesi için duruş gösterdik ve onay verdik. 4 partinin katılımı ve işbirliğiyle çıkartılan söz konusu kanun değişikliği, tekrar Meclis gündemine aynı haliyle gelirse, biz sözümüzün ve kararlılığımızın sonuna kadar arkasında duracağız. Meclis iradesinin sulandırılmasına ve milletimiz nezdinde değersizleşmesine tahammülümüz yoktur ve muhataplarımızı da aynı yaklaşım ve kararlılık içinde görmeyi istememiz en tabii hakkımızdır. Doğaldır ki, zihniyet değişmeden ve ahlaki prensipler her alana hakim olmadan sırf hukuki kaidelerle sorunların üstesinden gelmek mümkün değildir. Bu, meselenin bizim tarafımızı ilgilendiren kısmı ve yanıdır. Ancak AKP zihniyetinin ve ana muhalefetin de tercihine, sözüne ve kararına bağlı kalarak sahip çıkmaları gerekmektedir.

Ne var ki AKP Hükümeti'nin ağlayan siması, vetoyu hayırlı bir gelişme olarak değerlendirerek kendi partisinin alacağı pozisyon hakkında da hepimize bir fikir vermiştir. Sorguladığımız husus burada şudur: Kimseye biat etmeye niyeti olmadığını söyleyen ilgili Başbakan Yardımcısı'nın, kanun değişikliği tekrar Meclis Genel Kuruluna geldiği takdirde ne yapacağı ve nasıl bir yol izleyeceğidir. Bazı grup başkanvekillerinin düşüncelerinin hilafına, eğer AKP vetoyu doğru buluyorsa, daha önceki tutumunu ve kararını nasıl izah edecektir? U dönüşü yapan, sürekli çark eden ve geriye adımlarla bizim fazlasıyla dikkatimizi çeken AKP'nin ve CHP'nin, bu mesele karşısında alacakları tutum, onların inandırıcılığı ve siyasi kaliteleri bakımından da test olacaktır.''

'KARA BULUTLARDAN KURTULMALI'
Bahçeli, kanun değişikliği hakkında Gül'ün yaklaşımını, ''son derece ikircikli ve çifte standartlı'' olarak değerlendirerek, ''Madem ki Sayın Cumhurbaşkanı, adil ve hakkaniyete uygun cezalar belirlenmesi konusunda dikkatlidir, suç ve ceza arasında adalete uygun bir oranının bulunması gerektiğine atıf yapmaktadır; o halde Türklüğe hakareti düzenleyen 301. Maddenin değiştirilmesinde neden aynı feraseti ve hassasiyeti göstermemiştir?'' diye sordu. Bahçeli, konuşmasında şu görüşlere yer verdi:

''Söz konusu kanun hükmü, değiştirilmeden önce 'Türklüğü, Cumhuriyeti veya TBMM'yi alenen aşağılayan kişiler altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır' ibarelerini kapsarken, Sayın Gül'ün 7 Mayıs 2008 tarihindeki onayıyla tam anlamıyla içi boşaltılmıştır. Dileriz ki Sayın Cumhurbaşkanı her meselede gözü kapalı onay makamı gibi davranmasın; dikkatle, kararlılıkla ve itinayla önüne gelenleri derinlemesine ve objektif olarak incelesin.

Bizim için genelde Türk sporunun, özelde Türk futbolunun aklanması ve tüm şaibelerden arınması gerekmektedir. Bunun için mutlaka ve acilen sürdürülen adli ve idari kovuşturma süreci tamamlanmalı ve kim ne suç işlemişse karşılığını ve cezasını görmelidir. Spor ahlakına ve hoşgörüsüne sığmayan temasların, ilişkilerin ve gizli niyetlerin açığa çıkarılarak şikeyi yapanların, teşvik edenlerin ve bunlara alet olanların yaptıklarının yanlarına kar bırakılmaması sağlanmalıdır. Ancak suçluluğu kesinleşmeden kimseye de suçlu muamelesi yapılmamalıdır. Türk futbolu artık soluk almalıdır. Üzerinde dolaşan kara bulutlardan kurtulmalıdır. Kulüplerimizin, iyi niyetli sporcularımız ve fedakar kulüp taraftarlarımızın daha fazla rencide olmaması ve üzülmemeleri için AKP Hükümeti sporu, art niyetsiz ve gizli gündemine takılmadan sahiplenmeli ve sorunları gidermelidir. Türkiye Futbol Federasyonu tarafsız bir şekilde ve siyasi etkiden uzaklaşarak Türk futbolunun meselelerine acilen odaklanmalıdır. Federasyon kongrelerini siyasi kongre ve şov sahnelerine çevirenler bugünkü karanlık sürecin mesuliyetinden muaf olmadıklarını asla unutmamalıdırlar. Ve hiç kimse güzide kulüplerimizin ve diğerlerinin şerefiyle ve haysiyetiyle oynamamalıdır.''

Sayfa Yükleniyor...