Başbuğ: Terörle mücadele kalbe hitap etmeli

Genelkurmay Başkanı  Org. İlker Başbuğ, terörle mücadelenin insan odaklı olması gerektiğini belirterek, "Kalbe ve beyne hitap etmeli" dedi.

Başbuğ: Terörle mücadele kalbe hitap etmeli

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, “Küresel Terörizm ve Uluslararası İşbirliği Sempozyumu”nda konuştu.

Özellikle iki kutuplu dünya düzeninin yıkılmasından sonra güvenlik sorunu olarak değerlendirilen risk ve tehditlerin simetrikten asimetriğe doğru kaydığından söz edilebileceğini ifade eden Orgeneral Başbuğ, bugün karşı karşıya kalınan en büyük riskin ardında radikal düşünceler barındıran şiddet ve terörün bulunduğunu söyledi.

Terörizmin, yüzyıllar süren çabalar ve fedakarlıkların birer ürünü olan yaşama hakkı dahil insan haklarını, ortak insan değerlerini, demokrasi ve özgürlükleri tehdit ettiğini kaydeden Orgeneral Başbuğ, şöyle devam etti: ''Terör örgütleri bugün herhangi bir zamanda, dünyanın herhangi bir yerinde terör eylemlerini başlatabilecek varlığa ve kapasiteye ulaşmışlardır. Bu bakımdan günümüz dünyasında güvenlik de küreselleşmiştir. Mevcut güvenlik anlayışlarının sorgulanması ise yeni güvenlik anlayışının doğmasına zemin hazırlamıştır. Yeni güvenlik denildiğinde çoğunlukla güvenlik anlayışının daha geniş bir tehdit yelpazesini içerecek şekilde genişletilmesi anlaşılmaktadır. Bu yeni tehditler terör ve askeri tehditlerin yanı sıra ekonomik eşitsizlik, adaletsizlik, çevre kirliliği ve doğal kaynakların yok olması, etnik anlaşmazlıklar, uluslararası göç, uyuşturucu ticareti ve kaçakçılık ve enerji hatlarının güvenliği gibi sorunları da içermektedir.''

'GÜVENLİK BİR BÜTÜNDÜR'
Orgeneral Başbuğ, yeni güvenliğin sadece gündemin genişletilmesinden ibaret olmadığına işaret ederek, gündemin genişletilmesinin yeni güvenlik anlayışının benimsenmesinin uygulamadaki yansıması olduğunu bildirdi. Güvenliğin bir bütün olduğunu vurgulayan Orgeneral Başbuğ, ''Bir felsefe olarak yeni güvenlik, güvenlik anlayışı ve uygulamalarının merkezine insanının ihtiyaçlarını yerleştirmeyi hedefleyen topyekun bir yenilenme girişimidir'' dedi.

Güvenliğe yaklaşımdaki bu dönüşümün güvenliğin askeri ve diğer tüm boyutlarını içeren daha bütüncül bir anlayışın benimsenmesi anlamına geldiğini kaydeden Orgeneral Başbuğ, ancak insan güvenliğini merkeze almayı öneren yeni güvenlik anlayışının devlet güvenliğini geri plana attığının da söylenemeyeceğini ifade etti.

Orgeneral Başbuğ, şöyle konuştu: ''Bugün özellikle terörün yeşerdiği ve barındığı ve buradan diğer ülkelere tehdit oluşturduğu ülkelere bakarsak buralarda devletin bütün kurumları ile başarılı ve etkin olmadığı yönetimlerin bulunduğunu da görebiliriz. Terörizmin küreselleşmesi, sınır aşan niteliği ülkelerin işbirliğini zorunlu kılmaktadır. Terörizm kaynağı, hedefi, amacı her ne olursa olsun hiçbir şekilde meşruluğu olmayan, insanlık dışı eylemlerin bütünüdür. Evet, terör insanlık dışıdır. Terör acımasızdır. Bugün burada aramızda dost ve kardeş Pakistan'ın Peşaver'deki 11. Kolordu Komutanı Korgeneral Muhammed Mesut da var. Kendisiyle Pakistan'a yapmış olduğum ziyaret esnasında 14 Ekim 2009 tarihinde tanışmış ve görüşmüştüm. Korgeneral Mesut maalesef tek oğlunu 4 Aralık 2009 tarihinde bir terör saldırısı esnasında kaybetti. Amacım burada bu acıyı kendisine tekrar hatırlatmak değil ama hepinizin huzurunda yaşadıkları bu büyük acıyı bir defa daha kendisiyle paylaşmaktır. Ancak terör karşısında boyun eğmemeliyiz. Acımızı yüreğimize gömmeli, mücadelemize kararlılıkla devam etmeliyiz. Korgeneral Mesut'un bugün burada bizimle beraber olması işte bunun bunun güzel bir örneğidir. Demokrasi, haklar, özgürlükler ve sorumluluklar sistemidir. Demokrasinin sunduğu fırsat alanlarını kullananlar bireylerin en temel hakkı olan yaşam hakkını hedef alan terörizm faaliyetlerini hiçbir nedenle hoş göremez. Terör ve terörizm desteklenemez, görmezlikten gelinemez. Yeri gelmişken Semavi bir din olan İslamı, terörle özdeşleştirmenin de küresel terörizmin politik amacına hizmet edeceğini hatırlatmak isterim.''



Başbuğ, 'nin 30 yılı aşkın bir süredir PKK terörü ile mücadele ettiğini söyledi.

'nin bu süre zarfında çok acı kayıplar yaşadığını, önemli bedeller ödediğini ifade eden Orgeneral Başbuğ, ''Ancak unutulmamalıdır ki devletler ve milletler gereken durumlarda bedel ödemeye de hazır olmalıdır. Zaman zaman yeri geldi ulus olarak tek başımıza mücadelemizi sürdürdük. Dolayısıyla terörizmle mücadelede uluslararası işbirliği güç birliğinin önemini biz yine acı tecrübelerimiz sonunda öğrendik. Terörizmle mücadelede uluslararası işbirliği ve güç birliğinin sağlanması zorunludur'' diye konuştu.

Terörizm gibi bir olguyu doğru analiz edebilmek için disiplinler arası bir yaklaşımla düşünce biçiminin analiz edilmesi gerektiğini ifade eden Başbuğ, ''Öncelikle terörü bir olgu olarak değerlendirip, nasıl nerede ve hangi koşullarda ortaya çıktığını anlamalıyız. Terörün düşünce biçimini analiz etmeliyiz' dedi.

Başbuğ, iyi anlaşılması için gereken bir diğer konunun da terörle, terörizmle mücadeleyle, terör örgütü ve teröristle mücadele kavramlarının arasındaki ilişki ve farklılık olduğuna dikkati çekerek, ''Terörle mücadele, devletler tarafından esas itibariyle güvenlik, ekonomik, sosyo-kültürel, propaganda ve uluslararası alanlarda birbiriyle paralel ve koordineli olarak yürütülen faaliyetlerdir. Bu faaliyetler birbirini tamamlar, ancak bazen bu faaliyetler arasındaki ilişki, toplama işleminden çok çarpma işlemine de dönüşebilir. Terör örgütü ve terörist ile mücadeleye girince bu görev güvenlik kuvvetlerine aittir'' diye konuştu.

Terörle mücadelenin ana hedefinin, ''Terör örgütünün ve destekleyicilerinin başarı umutlarının yok edilerek, terörle bir yere varılamayacağının gösterilmesi olması gerektiğini'' ifade eden Başbuğ, şunları kaydetti: ''Bunun yapılabilmesi, terör örgütünün elemine edilmesi, etkisiz hale getirilmesiyle olur. Terörle mücadele, insan odaklı olarak yürütülmeli, mücadele insanların kalbine ve beynine hitap etmelidir. Bunun yapılabilmesi için şunlar gereklidir; Birincisi, terörle mücadele, mutlaka ve mutlaka yasalar çerçevesinde yürütülmelidir. Terörün olduğu bölgelerde bölge halkının güvenliğinin sağlanması öncelikli önemli bir noktadır. Elbette, teröristle masum bölge halkının karıştırılmaması ise vazgeçilmez bir husustur. Ayrıca, teröristle teröristlere yardım edenler, teşvik edenler ve onlara değişik nedenlerle sempati duyanlar iyi ayırt edilebilmeli ve her birine karşı da farklı davranış biçimleri mutlaka geliştirilmelidir. Terörle mücadelede bölge halkının desteği ve güvenlik kuvvetlerinin yanında yer alması mutlaka sağlanmalıdır.''

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ, bir diğer önemli hususun ise sabır olduğunu vurgulayarak, ''Hiç bir zaman unutmayalım ki terörle mücadele çok uzun soluklu bir süreç. Terör karşısında sabırlı olmalısınız, azimli olmalısınız'' dedi.

İlker Başbuğ, şöyle devam etti: ''Elbette bu terörle mücadelenin zorluğunun ve sabırlı davranılması gerektiğinin yalnız güvenlik kuvvetleri tarafından değil, siyasi karar alıcılar, medya ve kamuoyu tarafından da doğru algılanması zorunludur ve önemlidir. Terör örgütleri, mücadelenin uzamasını ve toplumsal sabrın tükenmesini ister. Bu nedenle, stratejilerini toplumsal sabrın üzerine kurmaya çalışır. İşte bu nedenle terörizmle mücadelede toplumsal ve yönetsel sabrın gösterilmesi gerekir. Diğer önemli husus da topluma gerçekçi olmayan beklentiler verilmesinden kaçınılmalıdır.''



Orgeneral Başbuğ, konuşmada, yeni bir kavram olarak ''ekosistem'' konusuna da değindi.

Terörizmin, kendini üreten, yaşatan ve kuşatan ekosistemin bir parçası olduğunu ve onunla birlikte var olduğunu ifade eden Orgeneral Başbuğ, şunları kaydetti: ''Ekosistem nedir, diye sorulabilir? Ekosistem deyince, çok genel anlamıyla içinde bulunulan çevre ve düzeni anlıyoruz. O bölgedeki, tüm bitkiler, tüm canlılar, hayvanlar, insanlar var. İşte ekosistem, bunların birbirleriyle ve çevreleriyle olan ilişkileri anlamıdır. Bütün terör olaylarına baktığımızda görüyoruz ki terör örgütleri içerisinde bulundukları bu ekosisteme şekil vermeye çalışıyorlar.''

Terörün beslendiği ekosistemi terörle mücadeleye katkı sağlayacak şekle dönüştürmenin önemli olduğunu kaydeden Orgeneral Başbuğ, bunun için de terörün beslendiği yerel ekosistemi iyi şekilde anlamak gerektiğini vurguladı.

Terörizmle ilgili ekosistemlerin çok karmaşık olduğuna dikkati çeken Orgeneral Başbuğ, özellikle Türkiye açısından bakıldığı zaman bu işin karmaşıklığının nedeninin modern, postmodern ve geleneksel ağlar olduğunu söyledi. Bunun yanında terör örgütlerinin sınır aşan suç örgütleriyle de uyuşturucu, insan ve silah kaçakçılığı yaptığını anlatan Orgeneral Başbuğ, şöyle konuştu: ''Yalnız yaşadığı, bulunduğu ekosistem içinde değil, bu çevreyi de taşıyor. Uluslararası boyuta giriyor. İşte bütün bunlar terörle mücadelenin gerçekten çok boyutlu, karmaşık ve zaman alan bir süreç olduğunu bize gösteriyor. Bu nedenle terör örgütünü besleyen ekosistemin terör örgütlerinin ömrünü kısaltacak bir şekle dönüştürülmesi esas alınmalıdır. Amaç terörü yalnız bırakan bir ekosistem yaratmaktır. Bu kimin görevidir? Devletlerin görevidir, uluslararası görevdir. Milletlere, devletlere düşen bir görevdir. Bu nedenle güvenlik kuvvetleri açısından bu konudaki sorumluluğa bakarsak, şunları söyleyebiliriz; alanda terörle mücadele eden güvenlik güçleri bölgedeki ekosistemle bütünleşmelidir.'' Güvenlik güçlerinin coğrafya ile bütünleşmesi gerektiğine işaret eden Orgeneral Başbuğ, güvenlik kuvvetlerinin bir coğrafyada belli bir bölgede kalması durumunda ve coğrafya ile bütünleşmemesi durumunda başarı şansının olamayacağını vurgulayarak, ''Bu her yerde geçerli. Afganistan için de geçerli, Irak'taki terör için de geçerli, Türkiye'deki terör olayları için de geçerli. Coğrafyaya ancak ayağınızı basa basa hakim olabilirsiniz. Coğrafyaya uzaktan hakimiyet çok zordur. Onun için diyoruz ki güvenlik kuvvetlerine sizin de ekosistem içinde bir aktör olmanız gerekiyor. Nasıl bir aktörlük? Yedi gün 24 saat kesintisiz'' diye konuştu. Orgeneral Başbuğ, bunu başaranların terörle mücadelede başarılı olacağını, olamayanların ise başarıya ulaşmalarının zor olduğunu kaydetti.

'MÜSTAKİL ÜNİTELER BİR PARÇASI'
Güvenlik kuvvetleri denilince Türkiye'de Türk Silahlı Kuvvetleri, polis, jandarma hepsini kastettiğini ifade eden Orgeneral Başbuğ, ''Bunu ısrarla söylüyorum, Türkiye'de güvenlik kuvvetleri burada anlattığım ekosistemin gereklerini belki de dünyada en iyi yerine getiren güvenlik kuvvetleridir. Bunu da açık ve net olarak ifade ediyorum'' dedi.

Orgeneral Başbuğ, Türkiye'de güvenlik kuvvetlerinin gitmediği, adım atmadığı, adım basmadığı hiçbir nokta olmadığına işaret ederek, bazen karşılaştığı arkadaşlarına Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin müstakil görev yapan ünitelerinin ne kadar olduğu sorusunu yönelttiğini belirtti. Orgeneral Başbuğ, genellikle kendisine 100-200 yanıtının verildiğini, ancak bu rakamın bin 500'ün üzerinde olduğunu söyledi. Orgeneral Başbuğ, ''Terörle mücadele yapılan bölgede binlerin üzerinde bizim müstakil ünitelerimiz orada görev yapmaktadır. Bu biraz önce anlatmaya çalıştığım ekosistemin bir parçasıdır'' dedi.

Silahlı Kuvvetler olarak üzerinde durdukları bir başka konunun toplumla beraber olmak olduğunu ifade eden Orgeneral Başbuğ, toplumsal geliştirme programları yürüttüklerini hatırlattı. Orgeneral Başbuğ, bu konuya ilişkin ''Efendim Silahlı Kuvvetlerin görevi mi?'' sorusunun sorulabileceğini belirterek, şöyle devam etti: ''Evet, görevi. Çünkü ülkemiz gerçekten büyük, yerleşim alanları çok fazla. Devletimiz her yere ulaşamıyor, imkanlarımız kısıtlı. Devletimizin ulaşamadığı yerlerde evet Silahlı Kuvvetler gerekirse o köyün ihtiyacını karşılayacak, o köyle beraber olacak. Evet, biz bunu yapıyoruz. Bununla da iftihar ediyoruz, önemli bir görev olduğunu da sanıyoruz.''



Başbuğ, köy koruculuğu sistemine değindi.

Terörizmin yerel ekosistemini okuyarak, sahada edindikleri tecrübeler neticesinde geçici ve gönüllü köy korucuları sistemini uyguladıklarını, bu konunun da Türkiye'de çok tartışıldığına dikkati çeken Orgeneral Başbuğ, ''Ama inanın ki bugün 'bölücü terör örgütünün, PKK'nın nedir öncelikli istediği şey?' diye sorsanız, işte bu geçici ve gönüllü köy korucuları sisteminin kaldırılmasıdır'' şeklinde konuştu.

Bu sistemin çok önemli olduğunu, geçici ve gönüllü köy korucularının terör örgütü PKK ile mücadelede çok önemli görev ve sorumluluk üstlendiklerini dile getiren Orgeneral Başbuğ, geçici ve gönüllü köy korucularının bugüne kadar bin 343 şehit verdiğini söyledi.

Orgeneral Başbuğ, şöyle konuştu: ''Geçici ve gönüllü köy korucularının kanun ve devlet yanında bu mücadelede yer alması şu açıdan da çok önemli; sorunun etnik bir çatışma olmadığını ve bölücü terör örgütünün bölge halkının desteğini sağlayamadığının da çok önemli bir göstergesidir. Geçici ve gönüllü köy korucularından hata yapanlar olmaz mı? Olabilir, elbette olabilir. Ama burada önemli olan şu; hata yapan varsa sistemden ayırırsınız. Ama üç, beş hata yapan için, yapanlar için sistemin tümünü suçlamak bir noktada örgütün amacına hizmetle doğru orantılıdır.'' Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ, Türkiye'de uzun süredir başarıyla uygulanan koruculuk sisteminin bir benzerinin 2007 yılından itibaren ABD tarafından Irak'ta ''Sons of Iraq'' adıyla kullanılmaya başlandığını, yine aynı ülkenin Afganistan'da da Irak'ta uygulanan koruculuk sistemine benzer mahalli güvenlik birimi ve milis gücü kurmak istediğini ve buna ilişkin pilot programa geçen yıl Şubat ayında başladığını hatırlattı.



Orgeneral Başbuğ terör örgütlerinin eylem yelpazesinin çok geniş olduğunu, kırsalda ve şehirlerde farklı yoğunluk ve tipte eylemler yapabildiklerine işaret ederek, bu nedenle her bir eyleme farklı mücadele yöntemi geliştirilmesi gerektiğini ifade etti. Orgeneral Başbuğ bir ülke için yürütülen terör mücadelesinin başka bir ülke için aynen düşünülmesinin yanlış olduğunu söyledi. Türkiye'de bugün özellikle PKK terör örgütü ile mücadelenin ağırlık olarak kırsal alanda olduğunu anımsatan Orgeneral Başbuğ, Irak'taki terör olaylarının şehirlerde, Afganistan'daki olayların ise her iki yerleşim biriminde de yaşandığına dikkati çekti.

Orgeneral Başbuğ, ''Bir ülkedeki olayı değerlendirirken aynı sonuçlara ulaşacağınız, aynı sonuçları diğer ülkeye aynen adapte etmek pek doğru olmaz'' diye konuştu.

Terörle mücadelede güvenlik kuvvetlerinin karşı karşıya kalacağı bazı paradoks durumların da bulunduğuna işaret eden Orgeneral Başbuğ, bazen güvenlik güçleri tarafından güvenlik tedbirlerinin sağlanması için fazla kuvvet kullanıldığını söyledi. Orgeneral Başbuğ, şunları söyledi: ''Güvenliği artıracağınızı zannedersiniz ama aslında belki daha az güvenli durumun oluşumuna neden olabilir. Bazen operasyonlarda daha fazla kuvvet kullanılması, zannedersiniz ki daha fazla kuvvet kullanırsam bu operasyon başarılı olur. Hayır, bazen daha fazla kuvvet kullanılması operasyonların başarı derecesini de azaltır. Hatta bazen operasyonlarda daha az kuvvet kullanılması ve hesaplı risklerin alınması başarı derecenizi yükseltebilir.''

'İSTİHBARATINIZ YETERSİZSE BAŞARILI OLAMAZSINIZ'
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ, sempozyumda ele alınacak konulardan biri olan, ''Güvenlik kuvvetleriyle istihbarat örgütleri arasındaki dinamik işbirliği'' konusunda her şeyin yapılması gerektiğini kaydetti. ''İstihbarat yoksa hiçbir şey yoktur'' diyen Orgeneral Başbuğ, ''Terörle mücadelede özellikle istihbaratınız yetersizse başarılı olma şansınız bitmiştir'' dedi.

İstihbaratın doğru, uygun zamanda ve etkili olması gerektiğinin altını çizen Orgeneral Başbuğ, operasyonları istihbaratın yönlendirdiğini, istihbarata dayanmayan operasyonların olumsuz sonuçlar doğurabileceğini anlattı. Orgeneral Başbuğ, terörle mücadelede eğitilmiş personel tarafından elde edilen, insana dayanan istihbaratın öneminin çok büyük olduğunu dile getirdi.

Terörle mücadelede başarılı olan devletler incelendiğinde bu başarının temelinde istihbaratın yattığını belirten Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ, insan istihbaratının, terörle mücadeledeki istihbaratın kilit noktası olduğunu ifade etti.

Orgeneral Başbuğ, toplumun terörle mücadeledeki kararlılığının çok önemli olduğunu belirterek, bu nedenle teröristlerin algı yöntemine uygun ortamı oluşturmak amacıyla yaymaya çalıştığı dehşet ve korkunun önüne geçilmesi için toplumun her katmanına, en çok da medyaya önemli görevler düştüğünü vurguladı.

Medyanın kamusal bir görev yaptığını, olayları takip etme hakkına sahip olduğunu dile getiren Orgeneral Başbuğ, ''Bu güvenlik kuvvetlerine önemli bir sonuç doğuruyor. Kamuoyu hassasiyeti ve artan medya denetimi artık günümüzde sadece stratejik düzeydeki doğruların değil, taktik düzeydeki doğruların da önemini artırıyor'' diye konuştu.

Orgeneral Başbuğ, ''Terörle mücadeleye geldiğiniz zaman alanda bir astsubayın yaptığı yanlış bir taktik işlem bazen çok büyük sorunlar yaratıyor veya alanda bir polisimizin yaptığı bir yanlış işlem yine çok büyük sorunlar yaratıyor. Kanımızca bu çok önemli ve bazen bu taktik düzeyde de alt seviyede yapılan bu yanlışlar, bazen üst seviyede stratejik yaklaşımlarınızı bile boşa çıkartabiliyor, bu bir gerçek. Dolayısıyla terörizmle mücadelede alanda görev yapan personelin, rütbesi ne olursa olsun, en azından tim komutanına kadar inmemiz lazım bu çok önemli. Bunların formasyonu, becerileri, mücadelenin başarıya ulaşmasında belirleyici'' dedi.

Orgeneral Başbuğ, sözünü ettiği personelin görev yaptığı bölgenin tarihini, coğrafyasını ve sosyolojik yapısını bilmesi gerektiğini, bu sayede istenilen başarıya ulaşılabileceğini ifade ederek, TSK olarak bu konunun bilincine vardıklarını, bu konuları okullarında ders olarak verildiğini, Harp Okullarında da son 2-3 yıldır sosyoloji dersinin tekrar verilmeye başlandığını bildirdi. Orgeneral Başbuğ, ''Bu konularda bilgi sahibi olmayan subaylarımızın, astsubaylarımızın, uzmanlarımızın kendilerinden beklenen görevleri yerine getirmesi gerçekten çok zor'' diye konuştu.



Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, terörle mücadelede elde edilen başarının etkisiz hale getirilen terörist sayısıyla ölçülmemesi gerektiğini, bunun yapılmaması gereken bir yanlış olduğunu ifade etti. ''Başarı, etkisiz hale getirilen teröristlerin sayısına endekslenmemeli'' diyen Orgeneral Başbuğ, burada önemli olan hususun teröristlerin inisiyatifinde gerçekleşen olay sayılarının olduğunu kaydetti. Güvenlik kuvvetlerinin teröristlerin inisiyatifinde gerçekleştirilen olay sayılarını azaltabildiği ölçüde başarılı olduklarını vurgulayan Orgeneral Başbuğ, Türkiye'nin de terörle mücadelede terör olaylarının sayısını kabul edilebilir, asgari bir seviyeye indirebilmeyi hedeflediğini anlattı.

Orgeneral Başbuğ, ''Bu yanlış anlaşılmasın, güvenlik kuvvetleri teröristle karşılaştığı zaman, teröristin elinde silah var, tabii ki silahla karşılık koyacak başka çaresi mi var? Kendisine silah çevirene elbette silahla cevap verecek. Bu kaçınılmaz. Bu konu ayrı bir şey, fakat terörle mücadele sadece bu etkisiz hale getirilen terörist sayıları ile siz başarılarınızı ölçmeye kalkarsanız, yanlış sonuçlara gidilebilir'' diye konuştu.

Terörle mücadelede diğer önemli bir noktanın ise terör örgütüne katılımların azaltılması ve kontrol altına alınması olduğunu dile getiren Orgeneral Başbuğ, terör örgütlerinden kaçışların sağlanmasına yönelik tedbirler üzerinde önemle durulması gerektiğini vurguladı. Orgeneral Başbuğ, sözlerini şöyle sürdürdü: ''2010 yılı Mart ayındayız, Mart'ın ortasındayız. 2010 yılında baktığımız zaman örgütten kaçarak güvenlik kuvvetlerine teslim olan terörist sayısı bugün itibariyle 65'tir. 65 kişi örgütten kaçarak 2010 yılında örgütten kaçarak güvenlik kuvvetlerine teslim olmuştur. Bir terör örgütünün en korktuğu şey, örgütten kaçışlardır. Öldürüyorlar zaten, dolayısıyla gerçekten örgütten bu kaçışların sağlanması da çok önemli bir husustur. Toplumun terörle mücadeledeki kararlılığı da çok önemlidir. Bu nedenle teröristlerin, algı yöntemine uygun ortam oluşturmak amacıyla yaymaya çalıştığı dehşet ve korkunun önüne geçilmesi için toplumun her katmanına, herkese ama en çok da medyaya önemli görevler düşüyor.''

Orgeneral Başbuğ, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bunda kimsenin tereddütü yok ve medya bunu yapmalı da. Çünkü medya bu görevi yapmazsa ortaya dedikodular çıkar ve ülkede bir yığın şeyler çıkar. Bu çok daha tehlikeli dolayısıyla elbette medya doğru bilgilere dayanarak kamuoyunu bilgilendirmelidir. Kamusal bir görevdir, buna hiçbir itirazımız yok. Bu medya vasıtasıyla işte gerçek, -arzu edilen gerçeğin yansımasıdır-, bazen var olan, bazen sunulan, bazen de algılanan olaylar karşımıza çıkıyor. Bazen de işte bu durumların yansıtılması çok ayrıntılı incelemeye tabi tutulmadan sunuluyor.'' Bu konuya iki farklı açıdan bakılması gerektiğini belirten Orgeneral Başbuğ, şunları kaydetti: ''Eğer siz medyaya zamanında ilgili devlet kurumları olarak bilgi vermezseniz medya ne yapacak? Orada o zaman bu soruyu kendimize soracağız. Biz olan olaylarla ilgili olarak medyaya zamanında vermemiz gereken bilgiyi doğru zamanda veriyor muyuz vermiyor muyuz? Bunu da sorgulamamız lazım. Vermezseniz medya sağdan soldan duyduğu, bazen de doğru olmayan bilgilerle bu görevi yapmak durumundadır. Bu iki taraflı bir iş. İşte bu durumun gerçekten çok önemli olduğunu düşünüyorum. Elbette haber özgürlüğüne saygılıyız. Objektif değerlendirmelere saygılıyız. Bunlar çok önemli konular. Ancak bazen bu özgürlüklerin topluma zarar verme sınırının da olması gerektiğini kabul etmemiz lazım. Bir iş sınırsız olmamalı.''



''Acaba bu verdiğim haber, bu şekliyle, bu süresiyle, bu tekrarıyla topluma yararlı mı oluyor, yoksa zararlı mı oluyor?'' sorusunu medyanın yanıtlaması gerektiğini vurgulayan Orgeneral Başbuğ, bunun kararını da yine medyanın kendisinin vermesinin doğal olduğunu söyledi.

Orgeneral Başbuğ, şöyle devam etti: ''Çünkü medyanın teröristlerce araçlaştırılması ve tüm dünyaya aktarılan terör görüntüleri, gerçekten terörizmin küreselleşmesinde çok önemli etkiye sahiptir. Çünkü teröristlerin en önemli hedefi gerçekleştirdikleri eylemlere toplumların dikkatinin ve ilgisinin çekilmesi, böylece sistem ve toplum tarafından tanınmaları, varlıklarının kabul edilmelerinin sağlanması... İşte televizyonlarda, özellikle de uluslararası televizyon kanallarında, görüntülerinin yansıtılması aslında terör eylemlerinin yapılmasının ana nedenidir.''

Haberlerin doğru bilgiye dayanması konusunda kendilerine de görev düştüğünü ifade eden Orgeneral Başbuğ, ''Ancak, medyada haberlerin veriliş süresi de önemli. Bir olayı iki dakikada verebiliyorsanız, iki dakikada verin, 15 dakikada vermeyin. Veya bir haberi lütfen 10 kere göstermeyelim ayrı ayrı. Tekrarlar çok önemli, çünkü terör olaylarının ulusal ve uluslararası medyada uzun süreli ve tekrar olarak verilmesi terör örgütlerinin maksadına hizmet ediyor''

Sempozyumun açılışına, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, NATO Yüksek Müttefik Dönüşüm Komutanı Orgeneral Stephane Abrial, bazı ülkelerin genelkurmay başkanlarının da aralarında bulunduğu pekçok yetkili katıldı.

İki gün sürecek sempozyuma 80 ülkeden 461 kişi iştirak edecek.

Sayfa Yükleniyor...