Erdoğan: Köşe yazarları ne kadar az yazarsa...

Başbakan Erdoğan, bazı köşe yazarlarının yazılarıyla tahrik ettiğini belirterek “Köşe yazarları ne kadar az yazarsa ülkede o kadar huzur olur” dedi.

Erdoğan: Köşe yazarları ne kadar az yazarsa...

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında bazı köşe yazarlarını eleştirdi.

Milliyet gazetesinden Mehmet Tezkan'ın ''Siyasetçiler az konuşunca ülke rahatlıyor" başlıklı yazı kaleme aldığını hatırlatan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: ''Ne kadar güzel... Ben de diyorum ki 'Siz köşe yazarları ne kadar az yazarsanız,ülke o kadar huzur bulur.' Geçmişte bir köşe yazarı haftada bir ya da iki kez yazardı. Ama şimdi her gün...

Yarım saatte bir köşe yazısı yazabiliyorlar, ne kabiliyetli insanlar. İş bu noktaya geldi. Bunların yaptıkları, açık bir tahrikten başka bir şey değil. Bu tezleri ileri sürenler millet, devlet, barış düşmanlarıdır.

Bunlar çok partili hayata, serbest piyasa ekonomisine geçerken de Boğaziçi Köprüsü yapılırken de rahatsız oldular. Küresel sermayenin 'ye yatırım yapmasından, Türkiye'nin AB'ye katılımından ve Kıbrıs sorununun çözülmesinden de rahatsız oldular, bunlar budur. Şimdi 3. köprü yapılıyor yine rahatsız olmaya başladılar.''



SİYASETÇİLER AZ KONUŞUNCA ÜLKE RAHATLIYOR

Bayram çok sakindi.. Bayram gibi bayramdı.. Ne gerginlik vardı ne laf atma ne sataşma.. Dört gün boyunca bambaşka havadaydık..

Sihirli bir el değdi gündemimiz değişti sanki..

Nedenini düşündüm..

Buldum.. Siyasetçiler tatile çıkmıştı!

Gerçi bayram nöbetçisi Bülent Arınç yine boş durmamış acayip bir laf etmişti ama ne demek istediği anlaşılmadığı için kimse üstünde durmadı..

Sözü aynen şöyleydi: “Bayramdan sonra ne Danıştay kalacak ne Bülent Arınç”

Koskoca Başbakan Yardımcısı kendini Danıştay binasında patlatmayacağına göre lafının başka bir anlamı vardır herhalde..

Bugün, yarın anlarız..

Neyse konumuz bu değil zaten..

Siyasetçilerin yokluğunda hayatın normalleştiği!. Güzelleştiği!.

*

Görürsünüz.. Bugün partilerin grup toplantılarıyla birlikte o sert hava, keskin hava yine ülkenin atmosferini kaplar..

*

Avrupa ülkelerinde böyle değil.. Liderler zırt pırt konuşmuyor, her konuda ahkâm kesmiyor..

Bizde günde üç kere dört kere konuşan bile var.. Her mikrofona bir laf söylüyorlar, söylemek zorunda hissediyorlar..

Domuz gribi aşısı konusunda bile demeç verdiler ya..

Kamplaştılar ya, ayrıştılar ya..

Pes dedim!

*

Sadece çok önemli meselelerde demeç veren, haftada en fazla bir gün konuşan başbakanımız olsa ne yaparız acaba..

Her konuda konuşmadığı için cahil diye yaftalar mıyız?

Az konuştuğu için tembel diye suçlar mıyız?

Yoksa..

Yan gelip yatıyor, meydan meydan dolaşıp halka seslenmiyor diye kendini beğenmiş mi ilan ederiz..

Batı tipi liderlerle karşılaşsak ne yaparız?

Kızar mıyız..

Sever miyiz..

*

Bu ne biçim siyaset, tadı yok tuzu yok.. Ne hakaret var, ne kavga, bu kadarı da fazla diye bugünleri yad eder miyiz!..

Ne dersiniz..

Sizce..

Siyasetçinin çok konuşanı mı, az konuşanı mı kıymetli?..

Halkın iradesi her zaman doğru değildir

Siyasetçilerin ağzından düşürmediği sözdür.. Sıkışınca ‘halka gidelim, halka soralım. En doğru kararı halk verir. Halkın sarsılmaz sağduyusu doğru rotayı çizer’

Beylik söylemdir..

Ben de her seferinde halk ne bilsin ki derim..

Acayip bozulurlar..

Ne yani derler, halkı cahil, bir şeyden anlamız tebaa olarak mı görüyorsun..

Hayır derim.. Halk her şeyden anlamaz.. Bazı şeyler halka sorulmaz..

Mesela Anayasa halka sorulmaz..

Oy kullanacakların tümü hukukçu mu ki 75 maddenin şöyle, 112 maddenin böyle olması için oy kullansınlar..

Çok beğendik veya beğenmedik desinler..

*

Seçmen, 1982 Anayasası’nı yüzde 92 ile onayladı..

Bu, o Anayasa’nın ucube olduğu gerçeğini değiştirir mi?

Ne çekiyorsak, abuk sabuk yazılan Anayasa’dan çekmiyor muyuz?

Eee..

Hani her zaman en doğru kararı halk verirdi!..

*

İnsan hakları, din özgürlüğü gibi meseleler de halka sorulmaz..

Bu konularda referandum yapılmaz..

Bunlar tartışılmaksızın kabul edilmesi gereken evrensel konulardır..

*

İsviçre sormaya kalktı gördünüz olanları.. Yeni minare yapılsın mı yapılmasın mı diye referanduma gittiler, yüzde 57.5 yapılmasın dedi..

İsviçre’ye minare yasağı geldi..

Ne olacak şimdi?

Ne yapalım halkın iradesi böyle mi denilecek..

Peki ya din özgürlüğü, ibadet özgürlüğü!..

*

Çok merak ediyorum.. Bizde, ‘bu yapılan milli iradenin isteğidir’ sözünü dilinden düşürmeyen siyasetçiler minare yasağına ne diyecek?

İsviçre halkının iradesi kabul edilemez derler mi?

Sayfa Yükleniyor...