Erdoğan: Üç-beş PKK’lı ve DEAŞ’lıya ülkeyi böldürtmeyiz

Rize’de konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Üç, beş PKK'lı zibidiye biz Türkiye'yi böldürtmeyiz. Üç, beş DEAŞ'lıya burayı böldürtmeyiz” diye konuştu.

Erdoğan: Üç-beş PKK’lı ve DEAŞ’lıya ülkeyi böldürtmeyiz

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi 2016-2017 Akademik Yıl Açılış Töreni'nde konuştu.

Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

"Kendi helikopterlerimizi yapar hale gelmişiz ama yaptığımız bu helikopterler, bu uçaklar bize bombayı yağdırmaya başlamış ve onlar bizi öldürmeye gelmiş. Mesele ne, fiziki mekanların olmasından öte şu gönülleri halletmek, bu kafa yapısını halletmek, zihinleri halletmek. Onun için kültür inkılabına ihtiyacımız var. Asıl reformu kültürde yapmamız lazım, kültür ihtilaline, kültür devrimine şiddetle ihtiyacımız var.

Üç, beş PKK'lı zibidiye biz 'yi böldürtmeyiz bunu böyle bilmemiz lazım. Biz kalkıp üç, beş DEAŞ'lıya burayı böldürtmeyiz. Bunların İslam'la alakası yok. Bunlar Müslüman falan değil, sadece bunlar bizim güzel dinimizi kirletiyor. Bunlar pislik, hiç alakası yok. İşte bir de PKK'nın atığı, PYD, YPG. Bunlar atık. Birileri de bunlara sahip çıkıyor, bunlara silah indiriyorlar, bindiriyorlar.”

"'de yatırımı, üretimi, istihdamı, sosyal, kültürel tüm faaliyetleri devletten bekleyen ne kadar şehir varsa, hepsi de içine hapsoldukları kısır döngüden kurtulamamışlardır. Halbuki aslolan velut olmaktır, doğurgan olmaktır, üretken olmaktır. Bunu başarmaya mecburuz." 

Öğrencilerle hasret gidermek için bu ziyareti gerçekleştirdiğini dile getiren Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin tarihi süreçten geçtiği bu dönemde akademi camiasına ve özellikle de Rize Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesine çok önemli görevlerin düştüğünü söyledi. 

Üniversitenin öğretim görevlileri ve öğrencileriyle üstlendiği tarihi misyonun bilincinde olduğuna yönelik herhangi bir şüphesinin olmadığına işaret eden Erdoğan, hem ata yurdunda bulunması hem de adını taşıyor olması sebebiyle üniversiteyi çok yakından takip ettiğini bildirdi.

Üniversitenin geliştirme vakfı üyeleriyle farklı zamanlarda bir araya gelerek yapılan ve yapılacak çalışmaları istişare ettiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, vakfın kurucu mütevelli başkanı olan TBMM Başkanı İsmail Kahraman'a ve şu anda bu görevi yürüten Nusret Bayraktar ile ilahiyat fakültesinin banisi olması nedeniyle iş adamı Ferit Şahenk'e teşekkürlerini iletti.

Rize'nin tabiat güzellikleriyle yeşili tanımak isteyenler için önemli bir fırsat olduğunu söyleyen Erdoğan, "Her zorluğun gerisinde çok büyük fırsatları barındırdığını da Rize'nin unutmamalıyız. Şayet Rize, üniversite başta olmak üzere elindeki imkanları doğru şekilde değerlendirebilirse, bölgesinin ötesinde Türkiye ve hatta dünya çapında bir şehre dönüşebilir." şeklinde konuştu.

Recep Tayyip Erdoğan, 20 bin öğrencisiyle Rize'de RTEÜ'nün kurulmasından mutlu olduğunu, üniversitenin akademik kadrosuyla güçlü ve güçlenmeye devam eden bir yapıda olduğunu belirterek, "Tabii ki bu sayı daha da artmalı mı? Ben arkadaşlarıma, başta rektörümüz olmak üzere daha bu sayıyı artırmayalım, akademik kadromuzu artıracaksak buna eyvallah. Ama öğrenci sayımızı daha da artırmayalım. Bunun burada donmasında fayda var ve lisans, lisans üstü ve doktora noktasında burası farklı bir konuma gelsin." değerlendirmesinde bulundu. 

Bu doğrultuda vakfın lojman yapımı konusunda çalışmalara başladığını anlatan Erdoğan, bunun hem yurtiçi ve yurtdışından gelecek öğretim görevlileri için hem de üniversite için büyük bir imkan olacağını ifade etti.

"Şahsım olarak Rize'nin bu mücadelesinde her türlü desteği bugüne kadar verdim, vermeye de devam edeceğim." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"Ama bu konuda asıl belirleyici olan Rize'nin, Rize halkının şehre öncülük eden kurumların ve elbette üniversitemizin göstereceği gayrettir, performanstır. Onun için siz değerli hocalarımın üzerinde de çok büyük bir yük var onu da burada hatırlatmak istiyorum. Bakınız Türkiye'de yatırımı, üretimi, istihdamı, sosyal, kültürel tüm faaliyetleri devletten bekleyen ne kadar şehir varsa, hepsi de içine hapsoldukları kısır döngüden kurtulamamışlardır. Halbuki aslolan velut olmaktır, doğurgan olmaktır, üretken olmaktır. Bunu başarmaya mecburuz. Fakat bütün bunlara karşılık kendi potansiyelini kendi iradesiyle, kendi gücüyle, kendi zekasıyla, kendi gayretiyle harekete geçiren şehirler ise coğrafi olarak nerede olurlarsa olsunlar ortalamanın üzerine çıkmış ve öne geçmişlerdir. Bir şehir kendi çarklarını döndürmeye başladığında devletin desteği, yatırımı kendiliğinden oraya zaten gelir."

Erdoğan, törende yaptığı konuşmada, birçok hayırseverin "Buradan başarılı öğrenciler çıkıyor yani kalifiye diyebileceğimiz öğrenciler çıkabiliyor. Burada bir destek de benim olsun." düşüncesiyle hareket edeceğine hatta hayırsever birçok ailenin "Başarılı öğrencilerinden 10'unu bana teslim et, doktorasına varıncaya kadar bunların bursunu ben üstleniyorum." diyeceğini söyledi. 

Bunun, öğrencilerin ilimdeki hırsını artıracağını belirten Erdoğan, "İlimde hırs güzeldir. Çıkarda haşa... Onun için öğrencilerimizin önünü açmak adına bu adımları atacağız. Öğrencilerimiz de zaten buna hazır. Atalarımız ne diyor? Nerede hareket, orada bereket. Gerçekten de azmin ve çalışmanın olduğu her yerde mesafeler çok büyük bir süratle katedilir." ifadelerini kullandı. 

Erdoğan, hiçbir gayret ortaya koymadan, her şeyi devlete havale ederek kalkınma yarışında öne geçmeyi beklemenin boş hayalden ibaret olduğunu vurgulayarak, Rizeli vatandaşlara, hareketi de bereketi de kendi içlerinden çıkarmaları çağrısında bulundu.

Devletin imkanlarının sadece bu süreci hızlandırmaya, güçlendirmeye yaradığını anlatan Erdoğan, Karadeniz'e nazır, sırtını yeşile, dağlara dayamış üniversitenin, mimari özellikleriyle Türkiye'deki en güzel örneklerden biri olduğunu kaydetti.  

Yardımcı ailesinin, üniversitenin tıp fakültesi binasını yerel mimariyle yaptığı zaman muhteşem bir eserin ortaya çıktığı ve bunu diğerlerinin takip ettiğini dile getiren Erdoğan, "Burada da üniversitemiz, rektörlük binasıyla diğer fakülteleriyle gayet güzel bir eser olarak ortaya çıktı. Şimdi ilahiyat da öyle. O da gayet güzel, muhteşem bir eser oldu. Eğer hemşehrilerim beklenen gayreti ortaya koymazlarsa diğer destekler de heba olur gider." değerlendirmelerinde bulundu.

"KÜLTÜR İNKILABINA İHTİYACIMIZ VAR"

Erdoğan, cumhurbaşkanlığı ve başbakanlığı döneminde Türkiye'de altyapısıyla üstyapısıyla her şeyi değiştirdiklerini, cumhuriyet tarihinde olmamış değişiklikleri yaptıklarına işaret ederek, "Mesele sadece bu değil ki. İşte 15 Temmuz' da bir darbe geliyor, niye? Demek ki kafaları değiştirememişiz." dedi.

Türkiye'nin savunma sanayisinde birçok şeyi yaptığı ve kendi helikopterlerini yapar hale geldiğine dikkati çeken Erdoğan, "Kendi helikopterlerimizi yapar hale gelmişiz ama yaptığımız bu helikopterler, bu uçaklar bize bombayı yağdırmaya başlamış ve onlar bizi öldürmeye gelmiş. Mesele ne, fiziki mekanların olmasından öte şu gönülleri halletmek, bu kafa yapısını halletmek, zihinleri halletmek. Onun için kültür inkılabına ihtiyacımız var. Asıl reformu kültürde yapmamız lazım, kültür ihtilaline, kültür devrimine şiddetle ihtiyacımız var." diye konuştu. 

"MESELE VATAN MİLLET, GERİSİ TEFERRUAT"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, üniversitenin, bilimsel çalışmalar, geliştirme faaliyetleri, akademik projeler, tarım, sanayi ve ticaretle olan iş birliğini verimli şekilde çalıştırmak suretiyle birçok adımı dünya genelinde sıralamaya girecek şekilde ortaya koyabilmesinin önemini anlattı. 

"Yoksa bina dediğimiz dört duvar. Personel, sabah 9-akşam 6 mesai yapan kişi ise bundan bir şey olmaz." diyen Erdoğan, buna karşılık mesaiye başlayıp, ucu açık çalışılan, "Ben işim bitene kadar buradayım." denilen yerden çok şey elde edileceğini aktardı. 

Erdoğan, başarılı iş adamlarının mesai saatinin de olmadığını ifade ederek, şöyle devam etti:

"Bizler sabah başlarız, gece kaçta biter belli olmaz. Niye? Mesele vatan millet, gerisi teferruat. Biz öyle bakıyoruz ve binayı, personeli çıktıya dönüştüren, verimli hale getiren işte bu sözünü ettiğim azimdir, kararlılıktır, çalışmadır. Ben Rize ile üniversitemizi de tüm kurum kuruluşlarımızı da en iyi yerlerde görmek istiyorum. Gelin bu fırsatı hep birlikte en güzel şekilde değerlendirelim. 

Türkiye'nin başbakan, cumhurbaşkanı çıkarmış, ülke ve dünya çapında nice önemli değerler yetiştirmiş bu şehrini hak ettiği yere hep birlikte taşıyalım. Ne diyor Rizeli, 'Hadi siz de bir el verun da.' Mesele bu. Rize'yi hedeflerine ancak bu şekilde ulaştırabiliriz."

"GÖNLÜMÜZE SINIR ÇİZEMEYİZ"

Rize'nin doğal hinterlandında yer alan Karadeniz ve Kafkasya'nın, tarihi olarak çok güçlü ilişkilerin bulunduğu bir bölge olduğunu belirten Erdoğan, "Maalesef bu bölge uzun süredir yaşanan çatışmalar ve istikrarsızlıklar sebebiyle hak ettiği yerin çok gerisinde bulunuyor. En son Ukrayna'da meydana gelen çatışmalar bölgede yeniden tehlikeli bir gelişime vesile olmuştur. Daha önce Gürcistan'da vuku bulan çatışmalar sebebiyle hala devam eden sıkıntılar var. Ondan önce Ermenistan'ın Azerbaycan'a saldırması sebebiyle bölge kana ve ateşe boğuldu." şeklindeki görüşlerini dile getirdi. 

"Bizim fiziki sınırlarımız başkadır, gönül sınırlarımız bambaşkadır. Bunu birbirinden ayırmamız lazım. Fiziki sınırlara elbette saygı gösteririz ama gönlümüze sınır çizemeyiz. Çizilmesine de müsaade etmeyiz. Birileri bize, 'Irak'la niye ilgileniyorsunuz, Suriye'yle niye ilgileniyorsunuz?' diyorlar. Aynı soruyu, 'Gürcistan'la, Ukrayna'yla, Kırım'la, Azerbaycan'la, Karabağ'la, Balkanlarla, Kuzey Afrika'yla niye ilgileniyorsunuz?' diye genişletmek mümkün ama dikkat edin kimse binlerce kilometre uzaktan gelip burada burnumuzun dibinde faaliyet gösteren ülkelere aynı cesaret ve yüksek sesle 'Siz burada ne arıyorsunuz?' demiyor."

Rize'nin Batum'dan, Edirne'nin Selanik ve Kırcaali'den, Gaziantep'in Halep'ten, Mardin'in Haseki'den, Siirt'in Musul'dan ayrı kabul edilemeyeceğini vurgulayan Erdoğan, "Hatay'dan çıkın Fas'a varana kadar uğradığınız her Ortadoğu, Kuzey Afrika ülkesinde bizden bir şeyler mutlaka görebilirsiniz. Trakya'dan, Doğu Avrupa'ya kadar olan coğrafyada attığınız her adımda ecdadın izlerinden birine mutlaka rastlarsınız. Tarih kitaplarımızda Misakımilli'yi okuyoruz değil mi? Misakımilli'de ne var? Eğer Misakımilli diye bir derdimiz varsa, kusura bakmayın, o zaman bu soruyu kendi içimizde birbirimize soramayız. Tam aksine burada 'Üzerimize düşen görevler var' demek zorundayız." diye konuştu.

"Bizim kültürümüzde aslını inkar eden haramzadedir." diyen Erdoğan, Irak, Suriye, Libya, Kırım, Karabağ, Bosna ve diğer kardeş bölgeler ile ilgilenmenin Türkiye'nin hem görevi hem de hakkı olduğuna dikkati çekti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bunlardan vazgeçtiğimiz gün, istiklalimizden ve istikbalimizden vazgeçtiğimiz gündür. Bizim buna hakkımız olmadığı gibi milletimiz de böyle bir duruma asla rıza göstermez. Türkiye, 79 milyon vatandaşıyla birlikte köklü, tarihi, kültürel ve insani bağlarla iç içe olduğu geniş coğrafyadaki yüz milyonlarca kardeşine karşı da sorumludur." 

"KOBANİ'NİN GÜNEYİNDE PİSTLER İNŞA EDİLİYOR"

Türk vatandaşlarına seslendiğini ifade eden Erdoğan, şunları aktardı:

"Önce kendimize güveneceğiz, kendimize inanacağız. 80 milyonluk Türkiye olarak biz kimiz, biz neyiz? Şair diyor ya, 'Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz, gelmişiz dünyaya millet, milliyet nedir öğretmişiz.' Millet olma şuuru çok önemli, kendimize güveneceğiz. 3-5 PKK'lı zibidiye biz Türkiye'yi böldürtmeyiz, bunu böyle bilmemiz lazım. Biz kalkıp 3-5 DEAŞ'lıya burayı böldürtmeyiz. Bunların İslam'la alakası yok. Bunlar Müslüman falan değil, sadece bunlar bizim güzel dinimizi kirletiyor. Bunlar pislik, hiç alakası yok. İşte bir de PKK'nın atığı, PYD, YPG... Bunlar atık. Birileri de bunlara sahip çıkıyor, bunlara silah indiriyorlar, bindiriyorlar. Bakıyorsunuz Kobani'nin güneyinde pistler inşa ediliyor. Bunu bizimle görüşüp, dertleşip varsa atılacak bir adım öyle yapman lazım, PYD gibi bir terör örgütü ile değil. O, PKK'nın atığıdır, bunu böyle kabul etmen lazım. Bizimle NATO'da berabersin, müttefiksin, NATO'da beraber olduğun Türkiye'yi bir kenara koyacaksın bir terör örgütü ile beraber olacaksın. Neymiş? DEAŞ'a karşı savaşıyor. Böyle saçmalık olur mu?"

"TEZGAH FARKLI DÖNÜYOR"

Erdoğan, 63 ülkenin Amerika ile beraber olduğuna işaret ederek 10-15 bin DEAŞ teröristiyle Suriye'de karşı karşıya gelmeye 63 ülkenin gücünün yetmemesinin mümkün olmadığını belirtti. Erdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Nerede, NATO? Biz NATO'da beraberiz. PYD sizin NATO'da ortağınız değil ki, YPG sizin ortağınız değil ki? Biz seninle ortağız. Orada müttefikiz. Biz bunların canına okuruz. Onlarla ne işimiz var bizim? Eğer dost olmak için DEAŞ'a karşı olmak ölçüyse o zaman El Nusra ile de dost ol. Çünkü El Nusra da şu anda DEAŞ'le savaşıyor. Bunun ne akılla ne bilimle ne tecrübeyle izahı mümkün değil. Fakat tezgah farklı dönüyor, tuzak farklı, dert anlatılır gibi değil. Ne olursa olsun biz kendi göbeğimizi kendimiz kesmek zorundayız bunu böyle bilelim çünkü hesap başka. Üzerine üzerine biz bu işin gideceğiz."

"BAŞİKA'DAN ÇIKMAYA NİYETİMİZ YOK"

"Musul halkını kendi kaderine terk edilebilir miyiz?" diye soran Erdoğan, Musul'un tarihinde Türkiye'nin bulunduğuna işaret etti. Musul'u Musulludan alıp birilerine vermenin hesabının yapıldığını aktaran Erdoğan, buna "Hayır" dediklerini, Musul'da Musulluların yaşaması gerektiğini söyledi.

Erdoğan, Musul'da Arap, Türkmen ve Kürtlerin yaşadığını dile getirerek şunları söyledi:

"Ama oraya bir DEAŞ sızmış. Şimdi DEAŞ'la orada bu mücadele veriliyor. Bu mücadele koalisyon güçleri ne yazık ki diyorlar ki 'Türkiye burada merkezi yönetimden izin almalı.' Ben de koalisyon güçlerinin başına diyorum ki 'Ey koalisyon güçleri, kusura bakma.' Biz Başika üssünü kurarken o merkezi yönetim şahsıma geldi, dedi ki 'Başika'da bir üs kurmanız bizim için isabetli olacaktır. Sayın Başbakanımız o zaman Davutoğlu, onunla da görüştüler ve ardından biz de Başika üssünü kurduk. Şu anda biz Başika'da varız. Şimdi ne diyorlar, 'Başika'dan Türkiye'nin çıkması gerekiyor.' Kusura bakma, bizim Başika'dan çıkmaya niyetimiz yok. Musul sorunu hallolana kadar biz oradayız. Telafer, aynı şekilde. Yaklaşık 400 bin nüfus var. Hepsi Türkmen de yarısı Şii, yarısı Sünni. Orada da yine sulhu sükun avdet edene kadar bizler, elimizi çekmeyeceğiz. Bunu da herkes bilsin. Çünkü biz diplomatik yollarla her şeyi yapmaya çalışıyoruz. Yapmaya da devam ediyoruz." 

"HALEP HALKINA SIRTIMIZI DÖNEMEYİZ"

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Lozan'da olduğunu anımsatan Erdoğan, Amerika, Rusya, İran, Suudi Arabistan ve Katar'ın da orada olduğunu ve bu konuları ele aldıklarını belirtti.

Erdoğan, şunları kaydetti:

"İnşallah bir neticeye varacağız. Halep halkına sırtımızı dönebilir miyiz? Dönemeyiz. Batı Trakya'daki, Kıbrıs'taki, Kırım'daki soydaşlarımızı yok sayamayız. Libya'yı, Mısır'ı, Bosna'yı, Afganistan'ı, kendi dertleriyle baş başa bırakamayız. Aksi takdirde tarihe de buralarda yaşayan ve kalpleri bizimle birlikte çarpan kardeşlerimize de mahcup oluruz. Biz gönül sınırlarımız içerisindeki her yerde her kardeşimizin derdiyle dertlenecek, sevinciyle sevineceğiz. Bizim bu ilgimizi kendi emperyalist sömürgeci tarihleriyle veya mezhebi, etnik saplantılarıyla karıştıranlar, bize akıl vermek yerine dönüp kendilerine baksınlar. Bu milletin Yunus'un engin gönüllüğü kadar, Yavuz'un cengaverliğine, Abdülhamit Han'ın diplomatik dehasına da sahip olduğu unutulmamalıdır."

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan ile geldiği törende RTEÜ tanıtım filmi gösterildi. Törendeki konuşmalar, aynı anda işaret diline çevrildi.

Üniversite Rektörü Hüseyin Karaman, Erdoğan'a üzerinde hat bulunan bir tablo hediye etti.

Törene TBMM Başkanı İsmail Kahraman'ın yanı sıra çok sayıda bakan, milletvekili, akademisyen ve öğrenci katıldı.

Sayfa Yükleniyor...