Eski Tümgeneral Mehmet Dişli: Hulusi Akar beni yanlış anlamış olabilir

Darbe girişimi sırasında Genelkurmay'da yaşanan eylemlere ilişkin davada eski Genelkurmay Başkanlığı Stratejik Dönüşüm Dairesi Başkanı Tümgeneral Mehmet Dişli savunma yaptı. Dişli, "Tanık Hulusi Akar, benim yıllarca birlikte çalıştığım komutanımdır. Yaşadığı travmatik olayların etkisi altında beni yanlış anlamış da olabilir'' dedi. Sanık Dişli, darbecilerin kimin adına hareket ettiklerine ilişkin bir soruya, "Bu yorumlu konularda cevap vermek istemiyorum, bilmiyorum. Ne desem yarın manşet olur" karşılığını verdi.

Eski Tümgeneral Mehmet Dişli: Hulusi Akar beni yanlış anlamış olabilir

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Genelkurmay Karargahı'nda yaşanan eylemlere ilişkin, aralarında Yurtta Sulh Konseyi üyelerinin de yer aldığı 221 kişinin yargılandığı davanın duruşması, eski Genelkurmay Başkanlığı Stratejik Dönüşüm Dairesi Başkanı Tümgeneral Mehmet Dişli'nin savunmasının alınmasıyla başladı.

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar, müştekiler ve tarafların avukatları katıldı.

Davanın yedinci celsesi, sanıklardan eski Genelkurmay Başkanlığı Stratejik Dönüşüm Dairesi Başkanı Tümgeneral Mehmet Dişli'nin savunmasının alınmasıyla başladı.

DARBEYİ ORGENERAL AKAR'A "TEBLİĞ" EDEN İSİM

"Yurtta Sulh Konseyi" üyeleri arasında adı geçenlerden biri olan Tümgeneral Mehmet Dişli, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın makam odasına girerek kendisine "Komutanım operasyon başlıyor, herkesi alacağız. Taburlar, tugaylar yola çıktı. Biraz sonra göreceksiniz" diyerek darbeyi tebliğ eden isim olarak biliniyor.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar'ın en yakınındaki isimlerden Dişli'nin, 15 Temmuz akşamı elindeki çantayla Genelkurmay Başkanlığına gelerek turnikelerin bulunmadığı bölümden kartını okutmadan içeriye girdiği, sonrasında içinde 2 bin 650 dolar ve bir silah bulunduğu belirlenen çantasının, komuta katındaki bir yazıcı cihazının altında saklanmış olduğu tespit edilmişti.

Dişli, savunmasında hayatının hiçbir döneminde FETÖ'ye dahil olmadığını, görev yaptığı süre boyunca örgütün hedefinde yer aldığını iddia etti.

Ailesinin Sakarya'nın Geyve ilçesinin ileri gelenlerinden olduğunu, hiçbir dönem maddi sıkıntı yaşamadığını, ortaokul ve liseyi ailesinin yanında okuduğunu, yurt geçmişi bulunmadığını anlatan Dişli, "Okuduğum okulların hiçbiri terör örgütünün tohumlarının atıldığı ilkokul, ortaokul, liselerden olmayıp, Geyve ilçesinin okullarıdır. Işık evlerine veya örgütle bağlantılı dershanelere gitmedim. 1981 yılında Kara Harp Okuluna girdim, 4 yılda mezun oldum. Son sınıfta bizzat yazımında yer aldığım 'Atatürkçülükte Dinamik İdeal' isimli eser o dönem Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü yapan, "Şu Çılgın Türkler" kitabının yazarı rahmetli Turgut Özakman tarafından sahnelenmiştir'' dedi.

Eski Tümgeneral Mehmet Dişli: Hulusi Akar beni yanlış anlamış olabilir - 1

Kara Harp Okulundan 1985'te mezun olduğunu ve bu dönem mezunlarının örgütün ordu içindeki eleman kazanımlarının en az olduğu dönem olduğunu ifade eden Dişli, sicili temiz olduğu için 1991'de ABD'deki Hava Savunma Subay Temel Kursuna gönderildiğini, kurs dönüşünde Polatlı Topçu ve Füze Okuluna öğretmen olarak atandığını, okul komutanı olan eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur'un oluruyla Karargah'ta plan subaylığına alındığını, Harp Akademisi sınavına buradaki görevinde hazırlandığını, sınavlara giriş nitelik belgesi ve şahsıyla ilgili belgelerde Eruygur'un imzasının yer aldığını anlattı.

Sanık Dişli, 1995'te Kara Harp Akademisini kazandığını, 1997'de mezun olduğunu, Türk Silahlı Kuvvetlerinde 28 Şubat dönemi olarak adlandırılan ve FETÖ ile mücadelenin en etkin olduğu döneme denk geldiğini belirterek, daha sonra değişik tugaylarda çalıştığını, Kara Kuvvetleri Komutanlığı personel başkanlığına atandığı zaman da geçici görevle Bosna Hersek'teki Türk tugayına komutan olarak gönderildiğini, 2000'de görev dönüşünde KKK'daki personel başkanlığı görevine başlayacakken de İtalya'daki NATO Karargahı'na yurtdışı daimi görevine yollandığını, oradaki daire başkanının da Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar olduğunu aktardı.

Yurt dışı görevinden dönüşünde, 2003'te o dönem Kara Harp Okulu Komutanı olan tümgeneral Hulusi Akar'ın imzasıyla Kara Harp Okulu Öğrenci Tabur Komutanlığı görevine atandığını, 2005'te yine Akar tarafından Kara Harp Okulu harekat ve eğitim şube müdürlüğüne atandığını belirten Dişli, 2006'da Silahlı Kuvvetler Akademisini dereceyle bitirdiği için ABD'deki Milli Savunma Üniversitesinde eğitime gönderildiğini kaydetti.

Dişli, ABD dönüşü Bingöl ve Muş'ta farklı görevlere atandığını, bölgede icra edilen başarılı operasyonlardan dolayı 2009 yılının en başarılı iç güvenlik birim komutanı seçildiğini, bu ödülde o dönemdeki ordu komutanı Orgeneral Saldıray Berk ve eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un imzasının olduğunu ifade etti. 2009'da terfi ettirilmeyip İstanbul'daki 3. Kolordu NATO Karargahı'nda bir albayın yardımcılığına atandığını, bir süre sonra Kolordu Komutanı Korgeneral Hulusi Akar tarafından da Kolordu Milli Kurmay Başkanlığına atandırıldığını belirten Dişli, şöyle devam etti:

"2011'de 2 yıl gecikmeli tuğgeneralliğe terfi ettirilerek, 66. Mekanize Tugay Komutanlığına atandım. 2012'de Genelkurmay Başkanlığında yeni teşkil edilen Proje Yönetim Daire Başkanlığına atandım. Bu da o dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı olan Orgeneral Hulusi Akar tarafından yapılmıştır. TSK'nın yeniden yapılandırılması için teşkil edilen bu birime atanacak general rütbesinde başka TSK personeli olmaması için 2015'te de tümgeneralliğe terfi ettirilmiş olmama rağmen bu göreve devam ettirildim. Kariyerimdeki hiçbir başarı ve ödülüm herhangi bir yapının parlatması ya da şişirmesi olarak nitelendirilemez. Atamalarımın bir yapıyla bağlantılı olmadığının en önemli kanıtlarından biri de birçok göreve Sayın Hulusi Akar'ın imzası ve dahliyle getirilmiş olmamdır. Tarafıma ait ödül belgeleri incelendiğinde bu ödüllerin çoğunda FETÖ tarafından hedef alınan Balyoz ve Ergenekon süreçlerinde hapsedilmiş, laik kimlikleri ön planda olan komutanların imzasının olduğu görülecektir.

FETÖ yapısıyla irtibatlandırılan fiillerden hiçbirisi bünyemde yer almamaktadır. Ben hiçbir zaman ibadetlerimi gizli yapmadım, muhafazakar aileden geldiğimi herkes bilir. Çocuklarımın bu yapıya ait okul ya da dershanelerle ilişkisi olmamıştır. Örgütün hiçbir biriminde görev almadım, kod adı kullanmadım, özel haberleşme kanalları ByLock vesaire kullanmadım. Kaynağını açıklayamadığım hiçbir para kullanmadım. Kimseye himmet vermedim, sohbet toplantılarına katılmadım, kurban vermedim. Zaman gazetesi ve benzeri yayın aboneliklerim olmadı. Bank Asya'da hesabım bulunmamaktadır. Örgütle bağlantılı hiçbir kurumla ilgim bulunmamaktadır. Benim bağlı olduğum tek hiyerarşik yapılanma Türk Silahlı Kuvvetleri olup, hiçbir terör örgütü üyesi unsuruna haiz değilim. Aksine uzun yıllardan beri bu yapılanmanın hedefindeyim."

Sanık Mehmet Dişli, FETÖ'nün kuvvet komutanlıklarındaki personel başkanlıklarına her dönem ilgi duyduğu, FETÖ mensuplarının da 1990'lı yıllardan itibaren personel atama ve sicil birimlerinde yuvalandıklarının iddianamede ifade edildiğini anımsatarak, kendisi KKK personel başkanlığına atanmasına rağmen yurt dışı görevlerle bir türlü görevine başlatılmadığını, personel daire başkanlığında çalıştırılmadığını savundu.

İddianamede Yurtta Sulh Konseyi'nin kimlerden oluştuğuna dair herhangi bir belgenin olmadığının belirtildiğini ifade eden Dişli, "Bu konseyin üçüncü sıradaki üyesi olarak gösterilmemin hiçbir dayanağı yoktur. FETÖ ile hiçbir iltisakım yoktur. İddianamede Yurtta Sulh Konseyi üyelerinin örgütün en üst düzey yöneticileri tarafından belirlendiği ifade edilmektedir. Benim sivil, resmi imam, abi vesaire ile hiçbir irtibatım saptanamamıştır. Örgütün hiçbir ferdiyle iletişimim tespit edilememiştir" dedi.

Sanık Dişli, iddianamede darbeyle ilgili harekatın 15 Temmuz günü saat 20.02'de başladığının kabul edildiğini, Genelkurmay Karargahı'nda saat 17.30 gibi başlayan olağanüstü gelişmelere rağmen kendisinin Karargah'taki odasında olaylardan habersiz olarak çalıştığını öne sürdü.

Darbenin fiilen başlamasından 5 dakika sonra Karargah'tan ayrılarak lojmanına gittiğini belirten Dişli, saat 20.35'te Orgeneral Akar'ın müsait olduğu ve kendisini beklediğinin bildirilmesi üzerine de saat 20.35'te lojmanından ayrılarak, saat 20.45'te Karargah'a geldiğini, 3 dakika sonra da Akar'ın bulunduğu kata çıktığını kaydetti. Sanık Dişli, o gece yaşananları şöyle anlattı:

"Türk Silahlı Kuvvetlerinin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili çalışmamı 18 Temmuz tarihinde Sayın Cumhurbaşkanı'na arz etmeden önce Sayın Genelkurmay Başkanımıza bilgi sunmam ve görüşlerini almam gerekiyordu, Karargah'a bu amaçla gitmiştim. Geldiğimi Yarbay Levent Türkkan'a bildirdim. Komutanın odasına gitmek isterken silahla rehin alınarak, bir odaya alınıp, önüme bir boş kağıt ve kalem bıraktılar. 'Silahlı kuvvetlerin yönetime el koyduğu, Yurtta Sulh Konseyi'nin kurulduğu, bildirinin yakında okunacağı, karşı çıkanların etkisiz hale getirileceği, komutanın onlarla birlikte olmasını istediklerini' not ettirdiler. 'Sizi tanır, güvenir yoksa ikinizi de paketleyerek götüreceğiz' dediler. Bu talepleri kartlara not ettikten sonra beni komutanın odasına soktular. Kartlara yazdırılan notları komutana okudum, önce ciddiye almadı. Bu arada Karargah'tan silah sesleri gelmeye başladı. İkinci Başkan Yaşar Paşa'nın emir subayının vurulduğunu öğrendik. Gelişmeler vahim bir hal almıştı. Bir süre sonra aniden içeri giren bir ekip onu etkisiz hale getirip, kelepçelemeye başladı. Silah ve uçak gürültüleri yoğunlaşınca. Komutanın emin bir yere alınmasını önerdim. Bir süre sonra da bir helikopterle komutan, ben ve birkaç silahlı kişi helikopter ile ayrıldık. 20 dakika sonra indiğimiz yerin Akıncı Üssü olduğunu öğrendim."

Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'in, yaşananları daha ayrıntılı anlatmasını istemesi üzerine sanık Mehmet Dişli, Hulusi Akar'ın makamına gittiğinde özel kalemde bir süre oturduğunu, Levent Türkkan'a "Ben geldim" dediğini, kendisinin orada bir süre bekletildiğini, oyalandırıldığını söyledi.

"KARARGAH'TA İLK REHİN ALINAN KİŞİ BENİM"

Genelkurmay Karargahı'nda ilk rehin alınan kişinin kendisi olduğunu savunan Dişli, özel kalemde Levent Türkkan'ın bulunduğunu ancak kendisini rehin alanların birden içeri girdiğini, o kişileri kimin, ne zaman çağırdığını bilmediğini kaydetti.

Akıncı Üssü'ne gittikten sonra Hulusi Akar'ın darbecileri giriştikleri maceradan vazgeçirmek için Akın Öztürk'ten talepte bulunduğunu, Öztürk'ün bunu başaramadığını, kendisinin ise Orgeneral Akar'ın yanında yer alarak ona sekreterya görevi verdiğini ileri süren Dişli, "Komutanın taleplerini orada bulunanlara ilettim. Polis-asker çatışmasına engel olunmasını, harekatın silahlı kuvvetlerce durdurulması gerektiğini, Komutana, Cumhurbaşkanı ve Başbakan ile görüşerek onları ikna etme imkanı tanınmasını aksi halde inisiyatif kullanmaya imkan kalmayacağını anlattım. 'Değerlendirelim' dediler. Bunun üzerine Komutan ile bir planlama yaptık. Karargah'a gidecektik, TSK'ya bir duyuru yaparak emir komutanın devralındığını, birliklerin kışlalara dönmelerini, Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın polise emir vererek geri çekilmelerini sağlamalarını, idari, askeri adli işlemlerin devreye sokulmasının uygun olacağına karar verdik" diye konuştu.

''BANA DÖNDÜ, 'SAĞOL EVLAT. HAZIRLIK YAPTIN MI?' DEDİ''

Taleplere darbecilerden sadece 1-2 kişinin karşı geldiğini, kendilerine verilen helikopter ile Karargah'a gitmek için hazırlandıklarını, bu sırada Başbakanlık Özel Kaleminden Çankaya'ya gelinmesinin uygun olacağının bildirildiğini ve Çankaya Köşkü'ne geçtiklerini ifade eden Dişli, "Komutan ile helikoptere bindik. Hareket ederken helikopterde yorgun vaziyette arkasına yaslanmış oturuyordu. Bana döndü, 'Sağol evlat. Hazırlık yaptın mı? Ne diyeceğiz, ne yapacağız oraya gittiğimizde?' dedi. Ben de 'Komutanım olanları anlatacağız, sizin için buradayım' dedim. Saat 08.30'da oradan hareket ettik, 09.30 gibi Çankaya'ya inmiştik" dedi.

''YAŞADIĞI TRAVMATİK OLAYLARIN ETKİSİ ALTINDA BENİ YANLIŞ ANLAMIŞ DA OLABİLİR''

Sanık Mehmet Dişli, "Tanık Hulusi Akar, benim yıllarca birlikte çalıştığım komutanımdır. Olayların nasıl geliştiğini, benim çabalarımı, ona nasıl sekreterlik yaptığımı, darbecileri nasıl ikna etmeye çalıştığımızı en iyi kendisi bilmektedir. Yaşadığı travmatik olayların etkisi altında beni yanlış anlamış da olabilir, çabalarımı yanlış değerlendirmiş de olabilir. Ancak geçen süre içerisinde yaşadığımız olayları çok daha makul, mantıklı değerlendireceğine inanıyorum" ifadesini kullandı.

Genelkurmay Başkanlığının olaylara ilişkin tahkikat raporunun yanlış olduğunu savunan Dişli, iddianamenin de böyle bir rapora dayandırılarak hazırlandığını, tahkikat raporlarıyla cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar, yüksek yargı organlarının başkanları gibi üst düzey bürokratların da suçlanabileceğini ileri sürdü.

Genelkurmay Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanı Tuğgeneral Ertuğrulgazi Özkürkçü'nün ifadelerini de reddeden Dişli, "Ben Genelkurmay Başkanının odasındayken bu tanığın elleri, ayakları, gözleri bağlı olduğu halde Karargah ve Akıncı Üssündeki olayları anlatması sadece Aziz Nesin'lik bir olaydır" dedi.

Levent Türkkan'ın da kendisi hakkındaki beyanları günlerce aç, susuz, uykusuz ve çıplak bırakıldıktan sonra verdiğini savunan Dişli, Türkkan'ın bağımsız yargı önünde gerçeği anlatacağına inandığını söyledi.

Sanık Mehmet Dişli, "Örgüt ve konsey üyeliğimi kanıtlamaya gerek görmeden zan, tahmin, varsayımı kanıt kabul ederek binlerce sayfalık iddianame hazırlanması yargılama ile savunmanın zora sokulması hukukun iflasıdır. Buna rağmen ben ülkemde namuslu, yetenekli hakim ve savcılarımızın var olduğunu biliyorum. Onların takdir hakkına saygı duyuyor, suçsuzları mahkum etmeyeceklerine inanıyorum. Adaletin, rejimin namusu olduğunu biliyorum" diye konuştu.

Sanık Dişli, çapraz sorgusuna geçilmeden önce tahliyesine karar verilmesini talep etti.

''ŞOK HALİ YAŞADIM"

Dişli, Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'in sorularını yanıtladı. Dişli, bir soru üzerine, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'a çalışmasıyla ilgili arz yapmak için gittiği Karargah'ta herhangi bir anormallikle karşılaşmadığını belirtti. Özel Kuvvetler Komutanlığına bağlı personelin ne zaman Karargah'a geldiğini bilmediğini ileri süren Dişli, daha sonra ensesine bir silah dayandığını ve bir odaya götürüldüğünü iddia etti.

Dişli, "Silahlı Kuvvetler yönetime el koydu, bunu komutana bildir" denilerek Orgeneral Akar'la görüşmesinin istendiğini öne sürdü.

Mahkeme Başkanı Dik, "İki kişinin darbe yapma şansı var mı İki kişinin niye sözlerine itibar ettiniz?" sorusu üzerine Dişli, "O kadar güvenlikli yerde ensenize silah dayanmış, bir şok hali yaşıyorsunuz" cevabını verdi.

Orgeneral Akar'ın eski emir subayı Levent Türkkan'ın darbecilerle birlikte hareket ettiğini söyleyen Dişli, kendisine söylenenleri bir karta yazarak Orgeneral Akar'ın makam odasına girdiğini ifade etti.

Karttaki "Silahlı Kuvvetler yönetime el koymuş. Uçaklar havadaymış. Beş tugay yola çıkmış" şeklindeki notları okuduğunu bildiren Dişli, bunun üzerine bir süre duraksayan Orgeneral Akar'ın kendisine, "Sen dalga mı geçiyorsun?" dediğini aktardı.

Orgeneral Akar'ın odasına Özel Kuvvetler Komutanlığına bağlı askerlerin girdiğini belirten Dişli, bu sırada Türkkan'ın da elinde silah olduğunu anlattı.

Odaya girildikten sonra, "Komutanım sakin olun, zorluk çıkartmayın" denildiğini bildiren Dişli, bir askerin elinde havlu ile sprey şişesi olduğunu belirtti.

"Durun arz bitmedi" diye bağırmasının ardından askerlerin duraksadığını kaydeden Dişli'nin bu sözleri üzerine Mahkeme Başkanı Dik, "Sözünüzü dinlediler, siz durun deyince durdular" dedi. Dişli, darbeyle ilgili kendilerinin verdiği notları komutana iletmeye devam ettiğini belirtmek için "Durun arz bitmedi" cümlesini kurduğunu iddia etti.

Mahkeme Başkanı Dik'in, "Akıncı'ya sizi götürme fikri kimindi?" sorusuna Dişli, "Bilmiyorum" karşılığını verdi.

''NE DESEM YARIN MANŞET OLUR''

Kendisinin rehin alındığını, Orgeneral Akar'dan farkının bulunmadığını savunan Dişli, helikoptere bindiklerinde Akıncı Üssü'ne gittiklerini bilmediğini öne sürdü.

Akıncı Üssü'ndeki Üs Komutanı odasına gittiklerinde odada eski İzmir Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanı Tümgeneral Kubilay Selçuk'un bulunduğunu anlatan Dişli, daha sonra eski Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Kurmay Başkanı Tuğamiral Ömer Faruk Harmancık'la birkaç kişinin odaya geldiğini söyledi.

Dişli, "Ömer paşa, 'komutanım bizimle beraber hareket edin. Beraber hareket ederek Silahlı Kuvvetleri kışlalara çekebiliriz' şeklinde bir şeyler söyledi. Komutan da 'Olur mu, hangi devirde yaşıyoruz' dedi" ifadesini kullandı.

Mahkeme Başkanı Dik'in "Bu, Ömer Faruk Harmancık'ın tek başına yapacağı iş değil" sözlerinin ardından Dişli, birkaç kez Harmancık'ın bulunduğu 143. filoya götürüldüğünü ve burada 15-20 personelin daha bulunduğunu gördüğünü savundu.

Bir soru üzerine Dişli, sanık Hakan Evrim'in Orgeneral Akar'la konuştuğunu hatırlamadığını iddia etti.

Mahkeme Başkanı Dik'in daha önce verdiği ifadeleri okuyarak çelişkiler olduğunu belirtmesinin ardından Dişli, ilk verdiği ifadeyi kabul etmediğini kaydetti.

Dişli, Mahkeme Başkanı Dik'in darbecilerin kimin adına hareket ettiğini sorması üzerine ise "Bu yorumlu konularda cevap vermek istemiyorum, bilmiyorum. Ne desem yarın manşet olur" cevabını verdi.

Mehmet Dişli, ağabeyi eski AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli'yi arayıp aramadığının sorulması üzerine, "Ağabeyimin telefonu benim yanımda yoktur. Kayıtlarımda da yoktur. Benim yanımda Silahlı Kuvvetlerin baş komutanı var, siyasi başka kimseyi arama ihtiyacı duymadım" dedi.

DİŞLİ'DEN SONRA ESKİ TÜMGENERAL KUBİLAY SELÇUK SAVUNMASINI YAPTI

Mehmet Dişli'nin ardından duruşmada, görev yeri İzmir'deki 2. Ana Jet Üs Komutanlığı olmasına rağmen darbe girişiminin merkezi olarak nitelendirilen 4. Ana Jet Üs Komutanlığında yakalanan eski Tümgeneral Kubilay Selçuk, savunmasını yaptı. 

Eski İzmir Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanı Tümgeneral Selçuk'un ismi de "Yurtta Sulh Konseyi" üyeleri arasında geçiyor. Eski Tümgeneral Selçuk, İzmir'deki 2. Ana Jet Üs Komutanı olmasına rağmen darbe girişiminin merkezi olarak nitelendirilen 4. Ana Jet Üs Komutanlığında yakalanmıştı. Selçuk, savcılık ifadesinde hafta sonunu kardeşinin evinde geçirmek üzere askeri uçakla Akıncı Üssü'ne gittiğini ancak kendisini olayların içinde bulduğunu iddia etmişti.

Sanık Selçuk, 15 Temmuz'da Hava Kuvvetleri Komutanlığının emri gereğiyle uçuş eğitim koordinasyon ve geri besleme toplantısını yapmak, Ankara'daki kardeşini ve 18 Temmuz Pazartesi günü Hava Kuvvetleri Komutanlığı karargahına ziyaret etmek planlamasıyla Çiğli'den Etimesgut'a hareket ettiğini, ardından Akıncı'ya geçtiğini anlattı.

Eski Tümgeneral Mehmet Dişli: Hulusi Akar beni yanlış anlamış olabilir - 2 Kubilay Selçuk

Akıncı Üssü'nde eski Tuğgeneral Hakan Evrim ile öğle yemeğinde bir araya geldiğini, 143. Filo'da pilot teğmenlerle görüşüp, değerlendirmelerini aldığını ancak filo komutanıyla görüşemediğini belirten Selçuk, Akıncı Üssü'nde bulunduğu sürede birkaç defa 143. Filo'ya filo komutanını görmek için gittiğini, filo gazinosunda bir kısmı sivil, bir kısmı resmi kıyafetli farklı kuvvetlerden personel olduğunu görünce rahatsız olduğunu, hemen karargaha dönerek üsten ayrılmaya karar verdiğini kaydetti.

Sanık Selçuk, "Hemen birlikten ayrılmalıydım, zira olmaması gereken bir şeylerin olduğunu anlamıştım. Odada ayakta aracın gelişini beklerken kapı açıldı, Genelkurmay Başkanı ve arkasından Tümgeneral Mehmet Dişli içeri girdi. Kendisine ancak 'hoş geldiniz komutanım' diyebildim. En az yarım saat 'yanlış yapıyorlar, olacak iş değil' diyordu. Kapsamlı, sinirli bir konuşma yaptı. Ben kendisine gördüklerimden hareketle 'komutanım sanırım bu üs dahil, kapsamlı bir kalkışmayla karşı karşıyayız' dedim" diye konuştu.

Ortamdaki en önemli bilgi kaynaklarının televizyon olduğunu, kaos ortamının, Genelkurmay Başkanına "ben burada misafirdim, müsaadenizle ayrılıyorum" deme imkanını ortadan kaldırdığını öne süren Selçuk, gece boyunca Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın 4-5 kez "gidin adamlarla konuşun, onları ikna edin, geçen zaman kaybımızı artırıyor, işi içinden çıkılmaz hale getiriyor" mesajını iletmelerini emrettiğini, bu emir gereği de Mehmet Dişli ile 143. Filo gazinosuna giderek darbecileri ikna etmeye çalıştıklarını savundu.

Orgeneral Akar'ın bir ara kuvvet komutanlarını ve Akın Öztürk'ün yanına çağrılmasını emrettiğini, Öztürk'ün sivil olarak geldiğini ve gece boyunca Orgeneral Akar'a yardımcı olduğunu ileri süren Selçuk, "Mehmet Dişli ile hava almaya çıktığımız süreçte Akın Öztürk general yanımıza gelerek kaosun mutlaka önlenmesi fikrini paylaştı. Biz de kendisiyle hemfikir olduğumuzu, bütün gayretlerimizin o yönde olduğunu ifade ettik" dedi.

Filoya son gidişlerinde teslim olma konusunu gündeme getirdiklerini, kısa sürede teslim olma kararının alındığını, bu kararı Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar'a bildirdiklerini, onun da Başbakan Binali Yıldırım ile görüşerek teslim olma sürecini başlattığını belirten Selçuk, Orgeneral Akar'ın kendisine derdest edilenlerin emniyetle bırakılmasını ve tüm personelin teslim olmasını emrettiğini, 143. Filo'ya giderek personelin karargaha gelmesini söylediğini, birkaç saat içinde de derdest edilenlerin bırakıldığını, 70-80 kişinin de teslim olmasının akşama kadar sürdüğünü anlattı.

Yurtta Sulh Konseyi'nde yer aldığı iddialarını reddeden sanık Selçuk, iddianamede bu suçlamayla ilgili somut delil bulunmadığını savundu. Selçuk, Yurtta Sulh Konseyindeki 38 kişiden sadece 7'sini tanıdığını, bunlardan da birçoğuyla uzun zamandır görüşmediğini öne sürerek, "Şahsıma kimsenin 'konsey üyesidir' demesi mümkün değildir. Tamamıyla dayanaksız iddiayı tamamen reddediyorum. FETÖ üyesi de değilim. 41 yıllık TSK personeliyim. Şu anda üst düzey örgüt mensupları da dahil, eski yeni itirafçı olmasına rağmen FETÖ mensubu olduğuma dair bir tek ifade, delil yoktur" şeklinde konuştu.

"SUNDUĞUM BÜTÜNÜN PARÇALARINI İÇEREN TABLOYU GÖRMESİ LAZIM"

Selçuk, "Genelkurmay Başkanının getirilişiyle üs komutanının odasında bulunuşum tamamen bir tesadüftür. Eğer yönetici olsaydım, Genelkurmay Başkanını iknayla görevli olsaydım, ilk olarak kendisini helikopter iniş apronunda karşılamam, en azından karargah önünde karşılamam gerekirdi. Kendisine detaylı darbe planı brifingini sunmam, başarılı olacağımıza dair inancımı vurgulamam gerekirdi. Ancak Sayın Genelkurmay Başkanına bütün süreçte plana ve icraya dair verilmiş bir tek bilgi mevcut değildir" ifadelerini kullandı.

Akıncı Üssünde darbecilerin bulunduğu 143. Filoya gidişlerinin tamamının Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar'ın emriyle olduğunu öne süren Selçuk, "143. Filoya Sayın Genelkurmay Başkanının temsilcisi olarak gittim, bir yönetici olarak değil. Görevimiz sadece ikna sorumluluğu olduğu için zor, ağır ve çok riskliydi. Görevimizi kimseyi rencide etmeden ve reddedilmeden, samimi ve dürüst şekilde yapma fırsatlarını kollayarak, gerçekleştirmeye çalıştık. 143. Filo gazinosunda bir harekat merkezi havası da yoktu. Ortamda bir adet klasik telefon mevcut olup başka komuta kontrol unsuru yoktu" dedi.

Sanık Selçuk, şöyle devam etti:

"Resmin tamamına sahip olamayınca istemeden de olsa hayati değerlendirme hataları yapılabiliyor. Üst düzey sorumluluğu nedeniyle Genelkurmay Başkanının emniyetli tarafta kalmayı tercih ederek 'bu işin elebaşı bunlar' diye bir yargıya ulaşması gibi veya 143. Filodakilerle konuştuğumu görünce 'insanlarla konuşuyor o halde yönetiyor' yanılsamasına kişileri götürmesi şeklinde gerçekleşebiliyor. Sayın Genelkurmay Başkanının tanık olarak davetini talep ediyorum. Yargılama sürecinde en azından komutanımızın, sunduğum bütünün parçalarını içeren tabloyu görmesi, bilgileri alması lazım. Bir askerin bu şartlarda 'ele başıydı' demesi mümkün değil, diyemeyecektir. Darbeyi önlemek dışında hiçbir faaliyetim olmamıştır. Suçlamaların hiçbirini kabul etmiyorum, beraatımı ve tahliyemi talep ediyorum."

Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, savunmasının ardından sanık Selçuk'un savcılık ve emniyetteki ifadelerini okudu. Selçuk'un savcılık ve emniyet ifadelerinin baskı altında alındığını, bazı bölümlerini kabul etmediğini belirtmesi üzerine Dik, "Ben ifadeni okuyorum, reddedersin o bölümleri. İmza atmasaydın, koskoca tümgeneralsin imzalamayabilirdin. Savcılık baskı yapmaz kimseye" dedi.

Duruşmada dün, eski 4. Ana Jet Üs Komutanı Hava Tuğgeneral Hakan Evrim ile eski Genelkurmay Personel Plan Yönetim Daire Başkanı Tuğgeneral Mehmet Partigöç savunma yapmıştı.

  • Etiketler :
  • Haberler -
  • Türkiye
  • 15 Temmuz
  • 15 Temmuz darbe girişimi

Sayfa Yükleniyor...