Greenpeace'in 'çılgın' eylemi

Greenpeace'ten aranıyoruz. Bize söylenen tek şey uluslararası çapta bir prostesto olacağı ve soğuğa dayanıklı giyinmemiz gerektiği... Ancak ne zamanını ne yerini ne de ne yapılacağını biliyoruz.

Ofisteki üçlü doğum gününden günü bitirmeye 15 dakika kalmasının rahatlığıyla çıkarken aniden gelişen olaylar sonucu 45 dakika içinde kendimi Greenpeace'in Odakule'deki ofisinde buluyorum. Başka bir arkaşımın yerine gittiğim için hazırlıklı olmamız tavsiye edilen hiçbir şey üzerimde yok, buna para bile dahil. Sadece geri dönmek zorunda kalan Hasan'ın montu ve fotoğraf makinesini devrabiliyorum. O an gece olacakları ve gecenin soğuğunu tahmin bile edemiyorum.
Odakule'deki ofiste beni Cansın karşılıyor, eyleme beraber gideceğimiz Cumhuriyet'in çevre muhabiri Özlem'le de beni o tanıştırıyor. "Ne eylemi olacak?" diye soruyoruz, 'orada' öğreneceksiniz diyorlar, gizem sürüyor...


Nihayet bizi şoförümüz Selçuk alıyor ve yola çıkıyoruz, istikametimizi Google Earth çıktılarından öğreniyorum: Şarköy! Şoförümüz Greenpeace'in bilgi-işlem elemanı, o da normalde eve gidip PS oynamayı planlarken kendini bizi eylem mahaline ulaştırmak için gönüllü buluyor. Ancak bir sorunumuz var, Selçuk 7 ay önce İstanbul'a döndüğü için yolları bilmiyor.

'ACABA NEDİR? NEDİR?'
Bir yandan tabelalara, bir yandan haritalara bakarken nihayet bir buçuk saat içinde İstanbul dışına çıkmayı başarıyoruz ve başarımızın şerefine Kınalı'da çok kısa bir ara veriyoruz. Eylemin ne olduğu Selçuk'a da söylenmemiş, o bizi hızla ne olduğunu bilmediğimiz eyleme götürmeye çalışırken bir yandan da hep beraber fikir yürütmeye başlıyoruz.

Ben denizle alakalı olabilir, 'petrol boru hattı' önerisini ortaya atıyorum, Özlem eylemin suda olmayacağına dair söz aldığını, tarım arazileriyle ilgili bir prostesto olabileceğini söylüyor. Tekirdağ'da şehir merkezinden sonra yollar tamamen karanlık, sadece aracın ışıklarıyla önümüzü görebiliyoruz. Gözümün önüne 'Jeepers Creepers'tan ve 'Lost Highway'den sahneler geliyor. Yetişme telaşıyla o kadar hızlı gidiyoruz ki kırmızı gördüğümüzdeki ani frenler korkuyu artırsa da gerçek dünyaya dönmemi sağlıyor.

Greenpeace'in 'çılgın' eylemi - 1

MUTLULUĞUN RESMİ
İpsala yolundayız bu yoldan D555'e bağlanmamız gerekiyor ancak Şarköy bir türlü gelmiyor neredeyse Taksim'den bindiğimizden 3 saat sonra sağda bir Şarköy tabelası görüyoruz, arabada şampanya olsa patlatacağız, o kadar mutluyuz!.. Selçuk "Tabelanın resmini çekelim" diyor.

Yaklaşık 30 kilometre sonra Şarköy sahiline varıyoruz. Orada bizi Greenpeace'çilerden Emel karşılıyor. Deniz kenarında bir oteldeyiz, otelin kafesine oturuyoruz, Emel bize ne yapılacağını tam olarak söylemese de ilk ipucunu veriyor: petrol platformu.

Otel odalarından birine geçiyoruz ve diğer ekiple tanışıyoruz. Aktivistler arasında 8 ülkeden insan var. Hepsi inanılmaz heyecanlı ve bir o kadar stresli... Aralarında bir Alman var ve petrol platformunun ne zaman nerede olacağını hesaplamaya çalışıyor. Tam açıklama için ise Deniz'i bekliyoruz.

GİZEM ÇÖZÜLÜYOR
Otel odaları şimdilerde dönem dizilerinde izlediğimiz 70'lerin evlerine benziyor. Ortada bir ısıtıcı, herkes eylem için farklı bir hazırlık içinde... Kimi eylemi planlarken, kimi kumanya hazırlıyor, kimi yurtdışıyla konuşuyor, kimiyse medyayla... Bütün bu yoğunluğun içinde Deniz nihayet geliyor ve hedefin Kuzey Kutbu'na doğru yola çıkmış olan Leiv Eiriksson'ı durdurmak olduğunu ve sebeplerini anlatıyor.

Grubun sloganı "Petrolü geç, temiz enerjiyi seç!" ancak bu platformla ilgili tek endişeleri 'petrol için kazı' değil, asıl endişe Kuzey Kutbu... Çünkü küresel ısınmayla beraber bakir ve potansiyel bir alan olarak ortaya çıkan bölgede yılda sadece 2 ay çalışılabiliyor. Bu da demek oluyor ki eğer orada bir çevre felaketi yaşanırsa temizleme çalışmalarında büyük güçlük yaşanacak.

Deniz'e bir yandan diğer aktivistler de katılıyor, geçen yıl Meksika Körfezi'nde yaşanan felaketi örnek veriyorlar. BP 50 gemisine ve uygun iklime rağmen tam anlamıyla bir temizleme yapamamıştı. Şu an kutupta arama yapmayı planlayan şirketinse sadece 5 gemisi var ve bir felaket durumunda maksimum 2 ayın ardından 10 ay bölge temizlenemez olarak kalacak. Çevrecilerin bir diğer korkusu da bölgede bu küçük şirketle başlayan çalışmaların diğer petrol devlerinin de iştahını açması ve orada zaten etkileri fazlasıyla görülen küresel ısınmanın daha da artarak doğanın dengesini iyice bozması...

ŞARKÖY SAHİLLERİNDE BİR ASTRONOT
Saatler 3'ü gösteriyor, onlar içinse gece daha yeni başlıyor. Bize biraz dinlenmemizi öneriyorlar. 1 saat sonra ise her şey hazır, botlarla platforma gidiyoruz! Benim o anki tek derdimse soğuk. Yazlık ayakkabılarla gittiğim için market poşetleriyle ayaklarımı sarıyorum. Hırkamın üzerine fazladan bir polar veriyorlar, atkıma montuma rağmen hâlâ üşüyorum. Cumhuriyet'in muhabiri Özlem, "Bot varsa ben yokum" diyor ama o da bizimle beraber...

Otelimiz belli ki bu amaçla seçildiği için iskelenin hemen yanında. İki bot hazır beklerken platforma tırmanacak aktivistler iskelede son hazırlıklarını yapıyor ve tırmanma giysilerini giyiyorlar. Gidecekler arasında tırmanacaklarla beraber Greenpeace'in başka üyeleri de var. Onlar da çekim yapmak için eylem sırasında botta bekleyecekler.

İlk bot ardından ikinci bot gidiyor. İngiliz The Guardian'ın kadın çantalı erkek muhabiri gözümüze çarpıyor bir an, o da biniyor. Bana "Sen gitmekte kararlı mısın?" diye soruyorlar, "Evet! Mahsur kalma riskim yoksa..." diyorum. Kat kat giyinmiş halim ve hışırdayan ayaklarımla bota binecek bir internet gazetecisinden çok Ay'a seyahat edecek bir astronotu andırıyorum.

'İŞLEM TAMAM'
Sahile yakın olsalar da gece karanlığında aktivistleri bir süre sonra gözden kaybediyoruz. Platforma gittikleri haberi kısa bir süre sonra geliyor ama asıl merak edilen prostesto kısmı. Platforma çıkıyorlar, ilk bilgi personelin onlarla birlikte fotoğraf çektirdiği...

Hepimiz gülüyoruz ama karada olan ekip elemanlarının o anki ortak sevinci bambaşka. Neredeyse 24 saattir ayakta olanlar var aralarında ama emek verdikleri ve stresini yaşadıkları şeyin gerçekleşmesinden doğan bir gurur ifadesi var yüzlerinde ve gözleri ışıldıyor gülerken...

ÇANAKKALE GEÇİLİR Mİ?
Bir süre sonra hava tam da aydınlanmaya başlarken aktivistler pankart açtıkları fotoğrafları cep telefonlarıyla çekip yollamaya başlıyorlar. Asıl amaç da platform boyunca büyük bir pankart açmak, gelip gitmesi planlanan botla beraber ben de orada olacağım. Ne yazık ki o an, ön göremediğimiz yeni aksilikler yaşanacağını yine bilmiyoruz. Önce kaptanla konuştukları ve bir sorun yaşanmadığını öğreniyoruz ancak iki kötü haber art arda geliyor. Birincisi botlardan birinin arıza yapması, ikinci ve daha büyük olanı ise grubun durdurduğu platformun durmaması...

Anlaşılan kaptan sorun çıkarmasa da yoluna devam ediyor, Greenpeace'çiler bu kez yeni bir heyecanın içinde ikiye bölünme kararı alıyorlar. Bot zaten platformla giderken, karadakiler hemen oteli boşaltıp karadan takip kararı alıyorlar. Yeni hedef: Gelibolu. Bu arada benim botla gitme hayalimde tam anlamıyla suya düşüyor. Takibin nasıl ve ne kadar süreceğini bilmediğimiz için ilk otobüsle İstanbul'a dönme kararı alıyoruz. Kafamızda o soru: Çanakkale geçilir mi?

Sayfa Yükleniyor...