İzmir Erdoğan'ı şaşırttı

Başbakan Erdoğan'a, mitinglerde kendisini etkileyen bir şey olup olmadığı soruldu, o da, 2002 ile bugünkü İzmir arasındaki farkı gösterdi.

İzmir Erdoğan'ı şaşırttı

"Facebook çok sanal ve maalesef çok çirkin. İnsanların yaşam biçimleriyle istendiğinde çok çok farklı bir şekilde oynanabilecek... Ben bu şeyleri oralarda gördüğüm için bu tür şeylerin içinde olmuyorum."


Başbakan Erdoğan, bu açıklamayı da yaptığı 32. Gün programında Mehmet Ali Birand'ın sorularını yanıtladı.

Erdoğan, "Mitingler esnasında çok etkilendiğiniz bir olay var mı?" sorusuna 'İzmir' yanıtını verdi.

Erdoğan'a yöneltilen sorular ve verilen yanıtlar şöyle:

Seçim kampanyası döneminde parti liderlerinin kullandığı üslup sert. Niye bu sertlik? Bunca şeyden sonra, seçimden sonra el sıkışıp konuşabilecek misiniz bu insanlarla?
''Sert konuşma, üsluptan ziyade hakarete bakıyorum... Düşünün ki bir genel başkan çıkıyor, Tayyip Erdoğan için 'ben onun dişlerini sökeceğim' diyor. Bu nasıl bir siyaset? Sen hesap uzmanı mısın, bir siyasi partinin genel başkanı mısın, yoksa bir diş hekimi misin, nesin? Böyle bir yaklaşım olabilir mi?''

Ama siz de sertsiniz, hakaret anlamında demiyorum ama uysal bir insan imajınız yok.
"Hayır. İmaj noktasında böyle birşey diyorsanız, bu doğrudur. Benim yüksek tonda bir üslubum vardır, böyle konuşurum. Ama ben kalkıp da Kılıçdaroğlu'na veya Bahçeli'ye 'bölücü başı' ifadesini kullanmam, 'Apo ile işbirliği yapıyor' demem.

Ama şunu derim; bana 'Apo ile işbirliği yapıyor' diyene 'Bunu ispat etmezsen, bunu açıklamazsan namertsin' derim. Aynısını Kılıçdaroğlu'na da derim. Benim aileme girerse, çoluğuma çocuğuma girerse buna benim birşey söylemem lazım.

Şimdi kalkıyor ikide bir birşey söylüyor; 'dünyanın en zengin liderlerinden bir tanesi'. Bu bir mükellefiyet getirir. Çık açıkla. Bizim bütün beyannamelerimiz mecliste. Meclisteki beyanname beni nereye oturttuysa ben oyum. Benim durumum o.

HOPA'DA YAŞANANLAR
Benim konvoyum taşlanıyor. Otobüsümün camları, çerçeveleri parçalanıyor. Taşlardan bir tanesi de benim korumama isabet ediyor... Bunu görünce benim kan beynime fırlıyor. Ben orada artık daha sessiz kalabilir miyim, sakin kalabilir miyim?

Bir tarafta CHP'nin orada dev pankartını görüyorum, o pankartın yanında 'Tek yol sokak, tek yol devrim. Halkevleri'. Hepsi onun etrafında toplanmış. Bu CHP'yi rahatsız etmemiş demek ki.

Niçin sen onlarla beraber anılıyorsun? Oradan pankartını kaldırtırsın veya onlarla beraber onlarla bulunmazsın. Biz orada 'Tek yol sokak, tek yol devrim' diyenlerin çok ciddi hışmına uğradık. Bunlar BDP destekli şeyler aynı zamanda. Burada yapılan bu olayda ister istemez oraya tepkim olmuştur."

Otobüste kime kızdınız?
"Valiye kızdım, emniyet müdürüne kızdım. Nasıl kızmayayım? Çünkü kendileriyle bu noktada bir gün önceden ilgili arkadaşlarım tedbir alınması noktasında kendilerini uyardılar."

''İZMİR FARKLIYDI''
Mitingler esnasında çok etkilendiğiniz bir olay var mı?
"İzmir'de yaşadığım olay çok farklıydı. Ben doğrusu dün İzmir'de böyle bir şeyi pek de beklemiyordum. Bir 2002 seçimlerindeki İzmir'i düşünüyorum, bir de bugünkü İzmir'i düşünüyorum. Şimdi gerçekten zirve yapmış vaziyette."

Facebook veya twitter'da neden yoksunuz?
"Facebook çok sanal ve maalesef çok çirkin. İnsanların yaşam biçimleriyle istendiğinde çok çok farklı bir şekilde oynanabilecek... Ben bu şeyleri oralarda gördüğüm için bu tür şeylerin içinde olmuyorum..."

"Sayın Kılıçdaroğlu dağıtılan 'kitaplardan dolayı katılım payı alınıyor' diyor. Ben, ispata davet ediyorum, nerede katılım payı alınmış bunu ispat etsin. Dürüst değil, yalan söylüyor. Dürüst ol, dürüst. Kim veriyorsa bu aklı, aldatıyorlar seni."

Bu kampanya, bundan önceki kampanyalarla karşılaştırıldığında, bize farklı bir Recep Tayyip Erdoğan gösterdi. Bundan önce, reformcu, tabuları yıkan, cesur ve liberal bir Recep Tayyip Erdoğan vardı. Bu kampanyada daha milliyetçi, daha katı imajı geldi. Bunun sebebi seçimler mi ve bu seçimlerden sonra değişir mi?
"Bizim, o reformist yapımız aynen devam ediyor. Sürekli kendini yenileyen bir parti imajı ve partimiz var... Biz, 8,5 yıllık iktidarımız döneminde Cumhuriyet tarihinde yapılmayanları yaptık. Anayasa değişikliğinden tutunuz, bu ülkede yargı reformuna varıncaya kadar...

Amerikan Büyükelçisi 'bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu' demişti. Bir çelişki çıkıyor ortaya. Sizin, eleştirilere tepkiniz var. Nuray Mert, bir yazı yazdı, 'O'na bedelini öder' dediniz. Abbas Güçlü, 'Burada işler iyi gitmiyor' dedi. İnan Kıraç, bir şey söyledi. 'Bak, dikkat et' uyarısı geldi sizden. Bu noktada 'keşke, söylemeseydim' dediğiniz şeyler var mı?
"Hepsini hesap ederek ve güvenle söyledim. Ben önce düşünürüm ondan sonra konuşurum. Bayan Mert, Dersim'de bizim yaptığımız yolların mukayesesini yapıyor. Dersim'de yapılan 'yolların, o zaman güvenlik güçlerinin hareket planı içinde yapılmış yollar olduğunu' söylüyor. Bugünün yapılan bölünmüş yollarının da yine bu şekilde güvenlik güçlerinin harekat planları için yapıldığını söylerse, ben burada...

Fikir özgürlüğü değildir bu. Bu ülkede, bir hizmet ehlini, kalkar da adeta güvenlik harekatı için, adeta bir darbe mantığı içerisinde bir yaklaşıma zemin hazırlamak, onun alt yapısını yapmak diye bu iktidarı değerlendirirseniz, bunun da cevabını alırsınız... Ben de kendi özgürlüğümü kullandım. Bundan daha ağır bir hakaret bu hükümete nasıl olabilir.

(Abbas Güçlü'nün yorumları) Burada da şifre falan konuşuldu. Soruyorum, eğer bu YGS imtihanlarında kopya yoksa, o zaman bunun başındaki insana bu saldırı niye? Bu insan, süreci yanlış idare etmiş olabilir. Süreci yönetmek ayrı bir olay, kopyaya fırsat vermemek ayrı bir olaydır

Daha önceki ÖSYM Başkanı, KPSS'nin içine etti.. Onunla ilgi bir dava açılmadı, yazı yazılmadı. Peki, bu adama niçin bu kadar yükleniyorsunuz? Lütfen, bunu bir araştırın. Ben, biliyorum o yüklenme sebeplerini..."

General Alan için bir şey söylemiştiniz. 'Ayağa kalkmadı, onun için tutuklandı Silivri'ye gitti' gibi izlenim çıktı? Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
"Ne alakası var. Öyle bir algı yok. Bazı gerçeklerin bilinmesi lazım. Ben, Sayın Özkök'ün Genelkurmay Başkanlığı döneminde 18 Mart kutlamalarına gidiyorum. Üstelik orada bir de yalan var.

18 Mart kutlamalarında neredeyse, fevkalade bir olay olmadığı sürece biz şehitliğe anında ineriz, dakik ineriz. Her şey orada programlandığı gibi yürür. Oraya, Cumhuriyeti'nin Başbakanı geliyor, protokolde olan herkes ayağa kalkıyor. Bu beyefendi ayağa kalkmıyor. Bunun bir defa, ön kabulleri var. Hele hele Türk Silahlı Kuvvetlerin içinde olan birisi, nasıl emir komuta zinciri içerisinde ayağa kalkıyorsa, orada ayağa kalkıp selam durur. Selam durmuyorsa, gereği yapılır."

Bunun için mi terfi edemedi?
"Terfi kararı YAŞ içerisinde, zaten olsa öyle bir şey... Ben, Genelkurmay Başkanımızla bunları konuştum. Böyle bir şey olsa zaten, kesinlikle muhalefet şerhini bizler koyarız."

Yani cezalandırırdınız
''Kesinlikle, engellerdik. Çünkü, böyle bir durum olduğu sürece, Türk Silahlı Kuvvetleri, sağlıklı bir geleceği üstlenemez. Kendi üssüne karşı davranışı ne ise Başbakan'a karşı davranışı, hayda hayda çok daha farklı emir komuta zinciri içinde olması gerekiyor.

Engin Alan daha sonra vakfın başına getirildi. Benim, bundan haberim yoktu. Çok açık konuşuyorum. Vakfın başına getirilme olayını bilseydim, ben onu da engellerdim. Çünkü, böyle bir insanın vakfın başına gelmesi yanlış bir olaydır. Oraya kazandıracağı da herhangi bir şey yoktur. Vakfın başına çok daha kalifikasyonu yüksek insanlar da getirilebilirdi. Mesela, ikinci uzatılma olayı gündeme gelmişti. Ben Sayın Işın Paşa'ya 'Hayır, O bir dönem yaptı, yeter' dedim."

Artık bütün terfileri fiilen yapıyorsunuz?
"Benim ilgi alanım içinde ise, evet."

Gazetecilerin üzerine karanlık bir bulut çökmüş gibi ortam var. Nedim'den bahsediyorum, Ahmet'ten bahsediyorum. Seçim sonrası bu konuyla yasal bir düzenleme yapılıp yapılmayacağı?
"Şu anda içeride olan yazar, çizer diye geçinen bunların içerisinde şahsen benim, Cumhurbaşkanımın, birçok arkadaşlarımla ilgili öyle kitaplar yazanlar var ki bu kitaplar şu anda ne fikir özgürlüğü, ne düşünce özgürlüğü içerisinde değerlendirilebilir. Burada hakaretin, yalanın daniskası var. Çok açık konuşuyorum belden aşağı her türlü vuruş var. Bunlar sizin çok iyi tanıdığınız bildiğiniz yazarlar, çizerler. Öyle karikatürler, öyle resimler var ki bu resimlerin anlatılması, izahı mümkün değil.

Mesela siz Ahmet Şık, şu, bu filan bunlar için bu kadar düşünüyorsunuz ama mesela Mehmet Metiner için bunu düşünmediniz, Mehmet Metiner için aynı kıyametleri koparmadınız. Mehmet Metiner ölümle tehdit edildi...

Cizre'deki yurtla ilgili hiç ciddi manada medyada bunlar manşete girmemiştir. Daha ne olacak? Bir yurt molotoflarla bombalanıyor ve bu örgütün şu anda arkadan desteklemiş olduğu parti hala yazılı ve görsel medyada ciddi destek alıyor. Bunları biz hala özgürlük planında mı değerlendireceğiz?"

Açılım bitti mi?
"Hayır hayır asla."

Seçimlerden sonra barıştan çok çatışma ortamına girecekmişiz gibi bir korkum var. Korkmakta haklı mıyım?
"Bunu şu anda konuşmak bana göre yanlış. Bunu seçimden sonraki Meclis aritmetiği ortaya çok daha net koyar."

Çözüm için siz BDP'yi artık muhatap görmüyormuşsunuz gibi bir izlenim var bende.
"Yani çözüm noktasında çözüm yaklaşımları yok. Şu anda da görüyorsunuz, kendilerinin girmediği yerde oyunu CHP'ye... Eğer orada CHP güçlü değil MHP güçlü ise oyunu MHP'ye vermek gibi ses kayıtlarını, önümüze veya önünüze getirdiler. Bunlar çok açık net bazı gelecekle ilgili adımların hangi istikamette olduğunu gösteriyor."

Seçimden sonra önceliğiniz, anayasa mı, Kürt sorunu mu, ekonomi mi?
"Bunların hepsini ayrı tahlil etmek lazım. Bizim ilk etapta atacağımız adım yeni anayasadır. Ama bu Meclis aritmetiğiyle alakalı bir konudur."

Askerle ilişkiler artık rayına oturdu mu?
"Bizim 8,5 yıllık süreç içerisinde gerçekten TSK, anayasal tanımdaki konumuna diyebilirim ki oturmuş vaziyette. İlişkilerimiz gayet iyi bir şekilde devam ediyor."

Erdoğan, Birand'ın, ''CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Genelkurmay'ı Milli Savunma Bakanlığına bağlayacağım diyor. Siz de bağlayacak mısınız?'' sorusu üzerine, bunun belli bir zamanı olduğunu ve zamanlamanın önemli olduğunu belirterek, ''Olması gereken odur, ama şu an değil. Yani Milli Savunma Bakanlığına bağlanmasıdır'' dedi.



Erdoğan, ''Tam üye olunca mı bağlanacak'' sorusu üzerine tam üye olmayı beklemenin gerekmeyebileceğini ifade etti.

Başbakan Erdoğan, ''Kılıçdaroğlu, sırtında küfe olmadan konuşuyor. Sorumluluk vesaire yok. buna hazır mı, değil mi? Kurumlar buna hazır mı, değil mi? Önce buna bakmak lazım'' diye konuştu.

Erdoğan, ''Sizce hazır mı?'' sorusuna, ''Henüz hazır değil. Hazır olduğu anda zaten bu adım yapılır. Şimdi sürekli olarak söylenen bedelli askerlik, biz bu adımı zaten attık. Biz bedelli askerliği zaten Genelkurmayımızla konuşuyoruz'' dedi. Birand'ın, ''Onlarda daha direnç var'' demesi üzerine Erdoğan, ''Hayır, direnç noktasında değil. Eğer direnç derseniz poliste de aynı direnci yapabilirlerdi ama yapmadılar. Görüştük ettik. Sağ olsun Genelkurmay Başkanımızın da bu konudaki olumlu yaklaşımıyla o konuyu çözdük. Bedelli askerlikte de yine zamanlamayla rahatlıkla çözülebilecek bir konu. Milli Savunmaya bağlanıp bağlanmaması zaman içinde bu da olacaktır. Bunun zamanı var. Şimdi söylüyorum geleceğim, yapacağım. Çok liderler geçti bu tür şeyleri söyleyen hangisi yaptı. Neler söylediler neler. Ama hiçbirisi bu sözlerinin arkasında durmadı'' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, ''Yargının o zamanlardan gelen hastalıkları hala devam ediyor. Balyoz ve Ergenekon soruşturmalarının uzaması, bitmemesi ve özellikle uzun tutukluluk. Bu uzun tutukluluk halinin sizi de mutlaka rahatsız ediyor olması gerekir. Oradaki o insanlar, Mustafalar, Tuncaylar... Bırakın onları, medya olarak demiyorum ama yıllarca orada ne olduğunu bilmeden tutuklu. Buna niye müdahale edemiyorsunuz. Rahatsız ediyor sizi ama değil mi?'' sorusu üzerine, bu sorunun sorulmasının kendilerine haksızlık olduğunu belirtti.

Erdoğan, şöyle devam etti: ''Yasaları biz parlamentoda beyefendilerle beraber yapıyoruz. Anayasal değişiklikler gerekir, yasal değişiklikler gerekir. Yasal değişikliklerin bir çoğunu yaptık. Bu yasal düzenlemeleri yaparken de birçok medya mensuplarıyla beraber yaptık. Fakat ortada bir gerçek var. Bunun sınırı nereye kadar gidecek. Olay sadece medya mı? Medyanın dışında olanlar için de bu gerekli. Burada yargı mensuplarının tavırları önemli. Geçmişte bağımsız yargı demişim. Daha sonra ben buna bir kelime daha ilave ettim. Tarafsız yargı dedim. Bağımsız ve tarafsız yargıya biz muhtacız ama bu konuda muhalefet hiçbir zaman bizim yanımızda yer almadı. Anayasal noktadaki yargı düzenlemelerini söylüyorum. Şimdi yapıldı o işler. Halka gittik, halkla yaptık. Parlamentoda bunlarla yapamadık, hep karşımıza dikildiler. Üstelik de bize çok ağır hakaretler ettiler. Buna rağmen Meclis'ten geçirdik, halkımıza gittik, halk bu işi çözdü. Niçin tutukluluk süreleri uzuyordu. Çünkü bir dosya yıllarca ilk mahkemede, daha sonra temyiz mahkemesinde beklerse ne olacak, o insanlar içerde bekleyecek. On yılı bulanlar oldu değil mi? Buna kesinlikle karşıyım. Biz şu anda 130'u aşkın adalet sarayı yaptık. Bu adalet saraylarını niye yapıyoruz? Elektronik sisteme geçelim, yeterli yargı mensubunu alalım. Bizim yargı mensubunu almamızı bile yargı engelledi. Danıştay engelledi. Kamera sistemlerinin gelmesi, ne demek ya kamera sistemi. Kamera sistemiyle imtihan bize kadar yoktu da nereden çıktı bu iş. Bunu getirdiler önümüze. Biz mesela yargıya elaman alma noktasında çok ciddi sıkıntıya girdik. Kendileri baş başa olduğumuzda eleman sıkıntımız var derken uygulama için adım attığımızda bunlarla karşımıza dikildiler. Ben özellikle dairelerin çoğaltılması ve fiziki imkanların daha rahat hale gelmesiyle süratle bunun çözüleceğine inanıyorum ve bölge adliye mahkemelerinin de kurulmasıyla birlikte bir defa hepsi zaten temyize gelmeyecek, bölgede çözüme kavuşmuş olacak. İnanıyorum ki tutukluluk sürelerinde süratle bir kısalma olacaktır. Bu da artık Türkiye'de ciddi manada toplumsal talep haline gelmiştir. Bu Cumhurbaşkanımızın da, benim de, arkadaşlarımın da talebidir. Temenni ediyorum ki kısa sürede bu...'' Erdoğan, seçimden sonra da bunu isteyip istemeyeceğinin sorulması üzerine, ''İnşallah'' yanıtını verdi.

ASKERLERİN ÖZLÜK HAKKI
İnternet üzerinden yöneltilen soruları da yanıtlayan Başbakan Erdoğan, askerlerin özlük haklarıyla ilgili soru üzerine, bununla ilgili çalışmalar yapıldığını, bu konuda Milli Savunma Bakanlığı'nın çalışmalarını yürüttüğünü söyledi.

Erdoğan, ''İnşallah seçim sonrası çok kısa bir süre içinde bunlar çözüme kavuşacaktır. Ordu evlerine girip girmeme noktasındaki sorunu da yine Genelkurmay ile oturup bir çözüme kavuşturacağız'' dedi. Başbakan Erdoğan, ''Diyarbakır mitingi yüreklere su serpmedi. Seçimden sonra balkon konuşmanız hazır mı? Bizi şaşırtacak mısınız?'' sorusu üzerine kendisinin şaşırtma gayreti, hazırlığı içinde olmadığını söyledi.

Diyarbakır konuşmasında on binlerce Diyarbakırlının yağmur altında o alana gelmesinin aslında Diyarbakır'ın şu andaki tavrını ortaya koyduğunu, bu tavrın seçime kadar her geçen gün daha da değişeceğine inandığını belirten Erdoğan, barış, özgürlük, hakların doruğa ulaşması ve ileri demokrasi noktasındaki tavırlarından taviz vermeyeceklerini belirtti.

Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Eğer balkondan böyle bir konuşma yapacak olursak, temennimiz yine 74 milyonun kardeşliği olacaktır. Meydanlardaki kavganın ne olduğu belli de Türkiye'nin terör sorunu var. Türkiye bu terör sorununu birlikte halledecek. Ben MHP Genel Başkanından 3 kez randevu talep etmişim, bir kez beyefendi randevu vermemiş. Niye suçlamıyorsunuz? Burada ben mi suçluyum? Hakaretse, hakaretin daniskasını yapıyor zaten. Ondan sonra bir kaset çıksa faturayı geliyor bize kesiyor. Aynı şey Kılıçdaroğlu için. Kılıçdaroğlu'nu grup odasında ziyaret ettim ama bana bir iadei ziyaret dahi yapmamıştır. Aynı şekilde başlarına gelen olaylarda ben Sayın Baykal'da da, kendisinde de hep aramışımdır. Bakın Hopa olaylarında yaptığı açıklama çok enteresandır, 'rüzgar eken fırtına biçer' diye. Orada polisimiz ölümle baş başa, sen polisi sahiplenmiyorsun öbür tarafta diğerini sahipleniyorsun, böyle şey mi olur?”

SÖZLEŞMELİLERİN KADROYA ALINMASI
Başbakan Erdoğan, sözleşmelilerin kadroya alınmasıyla ilgili soru üzerine, ''Resmi Gazete'de yayınlananlar 4/B kadrosunda olanlardı. 205 bin civarında Milli Eğitim, Sağlık... Onların sorununu çözdük. Bize yoğun olarak gelen talep onlardandı, onun üzerinde bir çalışma yaptık. Belediye ve KİT'lerde olanlarla ilgili de seçim sonrası onlarla ilgili de bir çalışma yaparak, onların yanılmıyorsam 110 bin civarında olduğu söyleniyor. Oturur onu da inceleriz. Bizim görevimiz problem çözmektir. Geçici işçilerle ilgili problemi de biz çözdük. 240 bin işçinin durumunu biz çözdük. Bizim iktidarımız sorun çözen bir iktidar olmuştur. Yarında yine aynı şeyler devam edecek'' diye konuştu.

Birand'ın ''(CHP'ye oy vereceğim, ancak AK Parti'nin iktidar olmasını istiyorum) diyorlar. Bunu nasıl yorumluyorsunuz'' sorusu üzerine Erdoğan, ''Bunu diyene ben diyorum ki gel bir fedakarlık yap, AK Parti'yi daha güçlü kıl. Böyle düşünen kardeşimiz AK Parti'ye oyunu verirse AK Parti çok daha güçlü çıkacaktır. Olmuyor işte. AK Parti'nin iktidar olmasını isteyen oyunu gelir AK Parti'ye verir. Vermediğin takdirde zayıf düşürürsün. AK Parti ne kadar ne kadar güçlü çıkarsa bu çok büyük hizmetler yapmaya muktedir olur'' dedi.

Birand'ın, ''Yüzde 50'nin üzerinde oy alan AK Parti'nin başı döner. Ben Türkiye'yi böyle yöneteceğim, anlamam havasına girer. Onun için AK Parti iktidarda kalsın ama oyu düşsün muhalefet daha güçlensin. Bu en çok üzerinde durulan nokta. Başını döndürür mü bu kadar yüksek oy oranı'' sorusu üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:

''Biz bu işlere alışmış vaziyetteyiz. Şuna milletçe hazır olmamız lazım. Amerikada yüzde 50'nin üzerinde oylarla iktidara gelenlerin başı mı dönüyor veya Batı'da bu tür şeyler olduğu zaman başı mı dönüyor? Bizim şu ana kadar başımız hiç dönmedi. Bundan sonra evvelallah. Ben diyorum ki bu ülke demokratik parlamenter sistem içinde olduğuna göre dünyadaki sistemlerin hepsini değerlendirsin, tartışsın, konuşsun. Bunu tartışmak illa ona geçmek değildir. Sayın Kılıçdaroğlu diyor ki 'Biz parlamenter sistemden memnunuz'. Başkanlık sisteminde parlamento ortadan kalkıyor mu? Tam aksine daha artıyor. Başkanlık sisteminde parlamentonun denetim gücü bizdekine göre çok daha fazladır. Burada bizim çok daha seri hizmet verebilmek. Başkanlık sisteminde bürokratik oligarşi bizdeki kadar yoğun değildir. Bizim sistemimizde bürokratik oligarşi yönetimle adeta bir savaş içinde. Böyle bir yapı var. Eğer işi çok yakın takip etmezseniz netice almakta zorlanırsınız, ancak yakın takip ederseniz netice alırsınız. Benim çok hayallerim var, ama ben bu hayallerimi istediğim süratle gerçekleştiremiyorum. Birçok engeller getiriyor. Bizim bunları gerçekleştirmemiz, Türkiye'yi uçurmamız lazım. O zaman temsilciler meclisinin de, senatonun da devamlı kontrolündesiniz. Yapacağınız harcamalardan... Ama denetim seçilmişten geçiyor. Seçilmişten geçtiği anda iş bitiyor. Eğer bürokrat herhangi bir şey yaptığı anda alırsın koyarsın kenara. Bizde bürokratı alıp da kenara koyamıyorsunuz. Danıştay'a gittiği anda hak getire. Milli Eğitim Bakanı, bir şube müdürünü 11 kere, 12 kere görevden alıyor, tekrar göreve iade. Bu adam demek ki başarısız, çalışmıyor. Niçin bu adamı illa buraya sevk etme gayreti içindesiniz. Kaldı ki yerindelik hakkı yürütmenindir, yani bizimdir. Bu yerindelik hakkını bile biz kullanamıyoruz. İktidar istediği valiyle rahatlıkla çalışabilmeli. Hatta bu öyle olmalı ki vali iktidarla gelip iktidarla gitmeli. Niye, orada eli ayağı onun o.''

Erdoğan, ''Sizin kalbinizde başkanlık sistemi yatıyor mu?'' sorusuna, ''Gönlümde var. Ama illa da olacak diye bir direncim yok. Ben tartışılsın diyorum'' yanıtını verdi. Birand'ın ''Köşk cezbetmiyor mu sizi, şu ana kadar bütün başbakanları cezbetti'' sorusu üzerine, ''Benim için çok cazip olsaydı ben Dışişleri Bakanıma böyle bir teklifi yapmazdım. Bu konudaki hassasiyetimi, ben kendimi ispatlamış birisiyim'' dedi.

Birand'ın ''Bu benim son seçimim diyorsunuz. Köşke gitmek mi, politikayı bırakmak mı?'' demesi üzerine Erdoğan, ''Bu benim tüzüğümün gereğidir. Tüzüğümün gereği 3 kez arka arkaya milletvekili olan ondan sonra ara vermek zorundadır. Benden daha genç arkadaşlarım var. Onlar bir dönem ara verecekler ondan sonra politikaya devam edebilirler'' dedi.

Erdoğan, ''Ona boyun eğecek misiniz? Tüzüğü değiştirmeyeceksiniz'' sorusuna, ''Ben arkadaşlarımla bu yola böyle çıktım. Olmadığım dönemde değiştirirlerse o arkadaşlarıma gücenirim. Çünkü bunu böyle yaptık. Yapmamızın sebebi şu, kimse gelip de buralara çöreklenmesin. Devamlı bir taze kan olsun'' karşılığını verdi.

Erdoğan, Birand'ın ''Gitmek zor bir şey ama'' demesi üzerine, ''Zor olmadığını gösterelim'' dedi. Başbakan Erdoğan, ''Gösterebilecek misiniz'' sorusu üzerine, ''Ne demek canım. Göstereceğiz. Ben diyorum ki ayrılırsan benim partimin başka kademeleri yok mu? Danışmanlıksa danışman olarak çalışırım. Bal gibi olur. Biz temelleri böyle attık. STK çalışmaları yaparız, öyle destek oluruz. Partim bana program yapar şurada konuşun, giderim orada konuşurum. Vakıf hizmeti yaparım. Yapılacak çok iş var bu ülkede. Yeter ki samimi olun'' dedi.

''Yüzde 47'nin altında kalırsanız üzülür müsünüz?'' sorusu üzerine Erdoğan, il genel meclisinde yüzde 39 aldıklarını, daha çok çalışmaları gerektiğini görüp, eksikler üzerinde çalıştıklarını belirterek, ''Şimdi kamuoyu araştırmalarında neticeler güzel gözüküyor. Temenni ederim ki inşallah kalmayız'' dedi.

'YARATILANI YARATANDAN ÖTÜRÜ SEVDİK'
Partisinin reklam kilibinde de kullanılan ''Aynı'' adlı şiiri okuyan Erdoğan, ''Biz buyuz, biz yaratılanı yaratandan ötürü sevdik, Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi, Gürcüsü, Abhazası, Romanı, Arnavutu, Boşnağı ayırmadık. Hepsini Yaradan'dan ötürü sevdik ve Yaradan'dan ötürü sevmeye devam edeceğiz'' dedi. Programın sonunda, Mehmet Ali Birand, programın ''manşetlerini'' okudu ve ''Bu manşetleri abartmış mıyız, abartmamış mıyız? Medya olarak yine suçlu durumda mı kalacağız, bu geceyi yine bedel ödeyerek mi götüreceğiz çıkacak ortaya'' dedi.

Birand'ın, ''Erdoğan, net konuştu: Gönlünde başkanlık var'', ''manşetine'' Başbakan Erdoğan, ''Öyle bir şey demedim'' dedi. Birand'ın karşı çıkarak, ''bandı gösterin'' demesi üzerine Erdoğan, ''Gösterin. 'gönlümde başkanlık var' diye bir ifadem yok. Tartışılsın diyorum, 'gönlümde başkanlık var' diye bir şey söylemedim'' karşılığını verdi.

Erdoğan, ''Türkiye'nin başkanlık sistemine ihtiyacı var'' şeklindeki ''manşeti'' ise ''Daha isabetli olur. 'İhtiyacı var' diye bir ifade kullanmadım'' şeklinde düzeltirken, ''Çok hızlı hizmet için başkanlık sistemi gerekli'' şeklindeki ''manşeti'' onayladı.

Birand'ın, ''(Benim hizmet hayallerim var. Onları yeterince hızlı gerçekleştiremiyoruz, ancak o şekilde hızlı hizmet edebiliriz) Yani bir yerde (gönlümde başkanlık sistemi var) demeden. Başkanlık olursa daha iyi olacağı tutumunuz var ortada'' sözleri üzerine, Başbakan Erdoğan, ''Başkanlık sisteminin bu noktadaki olumlu yönlerini ortaya koyuyorum. Yani özellikle üretimde başkanlık sisteminin çok daha fonksiyonel olduğunu ifade ediyorum ama 'gönlümde başkanlık var' böyle bir şeyi söylemedim, söylemiyorum'' diye konuştu.

Birand'ın, ''Sınıfta kaldık tekrar, gene medya sorumlu oldu'' demesine karşılık Erdoğan, ''Ben medya sorumlu oldu demiyorum. Medya her zaman böyle yapıyor'' dedi.

Mehmet Ali Birand'ın ''Diyorsunuz ki, benim önceliğim anayasadır. Peki değişmez madde var mı kafanızda, değişmemesi gereken bir madde?'' şeklindeki sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, ''Tartışılır madde olabilir ama değişmez, değiştirilemez böyle bir şey yok. Şimdi öyle maddeler var ki değişmesine gerek yok zaten. Şimdi Türkiye Cumhuriyeti'nin Başkenti Ankara, bayrağımızla ilgili olan şeyler. Bunları zaten müzakere etmeye tartışmaya bile gerek yok. Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti. Bunları zaten tartışmaya gerek yok'' şeklinde konuştu.

Sayfa Yükleniyor...