'Kamuoyu 'akil insanları' bu hafta öğrenecek'

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, 'Akil insanlar komisyonuyla ilgili "Muhtemelen bu hafta içinde kamuoyu bunları net biçimde görecektir" şeklinde konuştu.

'Kamuoyu 'akil insanları' bu hafta öğrenecek'

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Diplomasi Muhabirleri Derneği (DMD) üyeleriyle kahvaltılı toplantıda bir araya geldi.

Bozdağ, "akil insanlar" komisyonu ile ilgili bir soru üzerine, "Zannedersem, bu konuyla alakalı bu hafta içerisinde kamuoyunun bilgisi olacak sonuçlar ortaya çıkacaktır" dedi.

Akil insanların konferans, seminer gibi 'nin 7 ayrı bölgesinde çalışmalar yürüteceğini belirten Bozdağ, söz konusu grubun başkanlarının Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile muhatap olacaklarını söyledi.

Bozdağ, "Akil insanlar bu anlamda kendilerine verilen görevi umuyorum ki milletimizin tamamını kucaklayacak şekilde bütün coğrafi bölgelerimizde başarıyla yerine getireceklerdir. Muhtemelen bu hafta içerisinde kamuoyu bunları net şekilde görme imkanı bulacaktır" dedi.

'ANAYASADAN TÜRK KELİMESİ ÇIKMIYOR'
Geçen hafta anayasa çalışmalarına ilişkin yaklaşık 300 akademisyenin imzaladığı bildiriyle ilgili bir soru üzerine Bozdağ, anayasadan Türk kelimesini çıkarmak isteyen kimse olmadığını belirtti. "Bu bir çarpıtmadır" diyen Bozdağ, anayasada Türk kelimesinin pek çok yerde geçtiğini, konuşulan şeyin vatandaşlık tanımıyla ilgili olduğunu belirtti. Bozdağ, şöyle devam etti:

"Biz vatandaşlık tanımını daha önce de söyledik; Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır.

Bu anlayış Türklüğü, Türk kavramını daha doğrusu, anayasadan çıkarmak anlamına gelmez. Bu fevkalade büyük bir çarpıtmadır. Çünkü anayasanın başkaca maddelerini bugünkü anayasada olduğu gibi yeni anayasanın başkaca maddelerinde de zaten bu kavram olacaktır, vardır da. Ama maalesef birileri 'Anayasanın hiçbir yerinde Türk kelimesi geçmeyecek, bunlar bunu silecek yok edecek' şeklinde büyük bir çarpıtma, karalama kampanyası yapıyorlar. Biz bunun yanlış olduğunu söylüyoruz.

Bizim söylediğimiz şey vatandaşlık tanımını doğru yapmak. Vatandaşlık tanımı bir etnisitenin tanımı değildir. Hukuki bir tanımdır. Dolayısıyla hukuki bir tanımı da hukukun gereklerine göre yapmamız lazım. Bir etnisite tanımı yapmıyoruz vatandaşlıkta. Sadece vatandaşlığın tanımı neyse onu yapıyoruz."

'POLİSİN AÇIKLAMALARI ŞÜPHEYE DÜŞÜRDÜ'
Almanya'da son günlerde Türklerin hayatını kaybettiği yangınlarla ilgili görüşleri sorulan Bozdağ, Avrupa'da yaklaşık 6,5 milyon Türk'ün yaşadığını hatırlattı. Bozdağ, Türklerin yaşadığı yerlerde arka arkaya yangın olayları olunca, akıllara soruların geldiğini söyledi.

Bozdağ, son olayların kendilerini şüpheci davranmaya ve bu şüphelerini kamuoyuyla paylaşmaya mecbur bıraktığını belirterek, "Olayı soruşturan polis yetkilileri daha olayın başında ne olup ne bittiğini anlamadan bir kundaklama emaresi görülmediğine ilişkin veya bir Neo-Nazi cinayeti olmadığına ilişkin bazen resmi bazen gayri resmi açıklamalar yaptığını görüyoruz" dedi.

İşin hemen başında bu tür beyanlar ortaya konunca şüpheye düştüklerini ifade eden Bozdağ, şunları kaydetti:

"Gerek Stuttgart'ta gerek Köln'de meydana gelen yangınlarda mutlaka Neo-Nazi cinayeti olma ihtimali veya başkaları tarafından bunun bir kundaklama veya başka bir eylem olma ihtimalini de dikkate alarak bütün soruların sorulması ve bu soruların cevaplarının bulunması ve kamuoyuyla paylaşılmasında fayda var. Aksi takdirde 'Bu yangınlar çıkmak için sadece Türklerin meskun olduğu evleri mi seçiyor veya prizler şase yapmak için sadece Türklerin evini mi seçiyor, hep de gece mi oluyor bu olaylar, gündüz saatlerinde hiç şase yapamaz bir priz' gibi soruları ister istemez ben de sormak zorunda kalıyorum. O yüzden bekliyoruz ki, Alman yetkililer özellikle yabancıların ve hassaten Türklerin olduğu yerde çıkan bu yangınlarla ilgili bütün boyutlarıyla olayları soruşturması, fail veya failleri yargıya teslim edip, yargının bunlara hak ettiği cezayı vermesi konusunda samimi gayretleri olur ve bunları biz de görürsek bundan memnuniyet duyarız. Aksi takdirde sorularımızı sormaya devam ederiz."

Bozdağ, Almanya'daki Neo-Nazi cinayetleriyle ilgili aşırı sağcı Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) terör hücresi davasının Türk gazetecilerce izlenmesine izin verilmemesine yönelik bir soru üzerine, Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi'nde 17 Nisan'daki duruşmayı Türk basının izlemesine izin verilmeyince nedenini sorduklarını, müracaat sırasına göre basının alındığı cevabıyla karşılaştıklarını ancak Türk basını olmamasına rağmen Hollanda, Avusturya gibi ülkelerden gazetecilerin duruşmayı izleyeceğini söyledi.

"Mahkeme başkanı Türk medyasını da içeri alacak bir tasarrufta bulunabilirdi, bulunmadı" diyen Bozdağ, müracaat sırasına göre medyaya izin verilmesi gibi bir kanuni durum olmadığını, bunun mahkeme başkanının tasarrufu olduğunu belirtti. Bozdağ, şunları söyledi:

"Bir dava görüyorsunuz ve bu davada 8 Türk hayatını kaybetmiş. Türk medyasından bir tane temsilciye duruşma salonunda yer vermiyorsunuz. 50 tane Alman medya temsilcisine yer veriyorsunuz. O zaman burada mahkeme başkanının tarafsızlığını söyleyemeyiz. Tarafsız bir başkanın yapacağı bir iş değildir bu. O yüzden mahkeme başkanı umarız ki 17 Nisan'a kadar bu duruşmayı izleyecek medya arasına Türk medyasının temsilcilerini alır ve böylelikle bu davanın sağlıklı görülmesine katkıda bulunur. Aksi takdirde mahkeme başkanının böyle davrandığı bir yerde taraf olduğu kanısı güçlenir herkeste. O zaman da dava sonucunda burada ne tür karar verirse versin bu karara dair herkeste bir şüphe oluşacaktır.

Mahkeme madem ki aleni, madem ki mahkeme yapacağı yargılamadan yana herhangi bir endişesi yok, öyleyse bu aleniyetin gereğini yapması lazım. Ama maalesef mahkeme başkanının tutumu bu noktada fevkalade hukuk devletiyle uygunsuz bir tutumdur.

Tarafsızlığına gölge düşüren bir tutumdur. Bu, yargılamanın sonucunda ortaya çıkacak karara ilişkin hepimizde şimdiden şüpheye sevk eden bir tutum olmuştur. Umarız mahkeme başkanı bu noktada tavrını değiştirir.

Eğer Türkiye'de bir Alman'ın mağdur olduğu ya da maktul olduğu bir dava olsa, sanıklar Türk olsa, böyle bir yargılamayı Türk mahkemesi yapsa, oraya Alman medyasından bir tane temsilciye yer vermese herhalde kıyamet kopardı. 'Türkiye'de demokrasi yok, hukuk yok, insan hakları yok, adalet yok' diye Berlin'den, Paris'ten, Brüksel'den, Strasbourg'dan dünya kadar açıklama gelirdi. Çok önemli bir dava görülüyor ve mahkeme başkanı neredeyse taraf olduğunu gösterecek bir yaklaşım ortaya koyuyor. Hiçbir yerden bir tane açıklama yok. Bu da Avrupa'nın her zaman bildiğimiz çifte standardının göstergesidir."

Sayfa Yükleniyor...