Kılıçdaroğlu: Yapılan bir rejim değişikliğidir

NTV'de soruları yanıtlayan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, AK Parti ile MHP'nin uzlaştığı anayasa teklifine ilişkin olarak ''Yapılan bir rejim değişikliğidir sistem değil. Dünyanın hangi ülkesinde OHAL olan bir ülkede anayasa değişiyor?'' dedi. Kılıçdaroğlu, kardeşi Celal Kılıçdaroğlu'nun partiden neden ihraç edildiğini de açıkladı.

Kılıçdaroğlu: Yapılan bir rejim değişikliğidir

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, NTV canlı yayınında Ahmed Arpat'ın gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

İSMET SEZGİN'İN VEFATI

Hayatını kaybeden eski TBMM Başkanı İsmet Sezgin'e ilişkin soru üzerine Kılıçdaroğlu, Sezgin'in sevecen, hoşgörülü, alçak gönüllü bir kişiliğe sahip olduğunu, bu tür siyaset adamlarına bugün her zamankinden çok ihtiyaç duyulduğunu söyledi.

''ANAYASALAR BİR PARTİNİN MUTFAĞINDA HAZIRLANMAZ''

CHP Lideri, AK Parti ile MHP'nin uzlaştığı, ''Partili cumhurbaşkanlığı'' sistemini de içeren anayasa değişikliği teklifi içinse ''Anayasalar bir partinin mutfağında hazırlanmaz. Yapılan bir rejim değişikliğidir sistem değil. Bu ülkenin 140 yıllık parlamenter sistem geleneği var. Burada aksayan yönler var ve düzeltilebilir'' şeklinde konuştu.

''DAYATMA KÜLTÜRÜYLE ANAYASA YAPILMAZ''

''Cumhurbaşkanlığı devletin sigortasıdır. Bir evde sigorta atarsa karanlıkta kalırız'' diyen Kemal Kılıçdaroğlu, ''Dayatma kültürüyle anayasa yapılmaz. Oturdular iki parti anlaştılar anayasa yapacağız millete anlatacağız. Dünyanın hangi ülkesinde OHAL olan bir ülkede anayasa değişiyor?'' ifadelerini kullandı.

KARDEŞİ PARTİDEN NEDEN İHRAÇ EDİLDİ?

Kardeşi Celal Kılıçdaroğlu'nun yaptığı açıklamalar sorulan Kılıçdaroğlu, kardeşinin partiden ihraç edilme sebebine de açıklık getirdi.

Kılıçdaroğlu, ''Kardeşim küçük bir çocuk değil illa benim siyasi görüşümü desteklemesi gibi bir durum yok. Ama bizim bir belediyemiz Didim Belediyesi Didim'e olağanüstü hizmetler veriyor. Didim'de iki yüksek bina var bunların yıkılması lazım. O binaların sahipleri parayla insan satın alıp bize saldırtmanın yollarını arıyorlar. Cebine para koyup çık şunu yap diyorlar. Onların etrafındaki insanlara bakın göreceksiniz o müteahhidin yandaşları'' dedi.

''KİMSE KUSURA BAKMASIN ALIR KAPININ ÖNÜNE KOYARIZ''

CHP Lideri, Arpat'ın ''Kardeşinize de o insanlar tarafından para verildiğini mi söylüyorsunuz?'' sorusuna ise şu yanıtı verdi:

''Benim ne söylediğimi siz de anladınız herkes de anladı. O nedenle belediye başkanıma bir daha sadece o değil soyadı Kılıçdaroğlu olan kim olursa olsun yakın uzak akrabam bir belediyeye gidip çıkar amaçlı bir öneri götürüp veya bana şunu verin dediği anda kapının önüne koyun dedim. Benim düşüncelerimi benim kardeşim beğenmeyebilir ama birisi cebine para koydu ve çık bunu söyle dedi ve söylediyse kimse kusura bakmasın alır kapının önüne koyarız. Bunun kardeşlikle ilgisi yoktur bunun temeline ahlak yatar.''

Kılıçdaroğlu'na yöneltilen sorular ve alınan cevaplar şöyle:

İsmet Sezgin'le ilgili birkaç cümle ile başlayalım isterseniz...

Bürokrat olarak uzun yıllar tanıdım, siyasette de uzun yıllar tanıdım. En son Şavşat'tan Ardanuç'a giderken PKK saldırısına maruz kalmıştık o zaman beni telefonla aramıştı. En son konuşmamız o olmuştu. Bizim siyasetimizde hoşgörünün timsali olarak görülür. Herkesin İsmet Abi'si olarak tanınır. Bu tür siyaset adamlarına bugün her zaman olduğundan daha çok ihtiyacımız var. Toplumu germeyen sevecenliğiyle, hoşgörüsüyle topluma mesaj veren bir siyaset anlayışına ihtiyacımız var. Geride bir hoş sada bırakıyorlarsa insanlar topluma karşı görevlerini yapmış oluyorlar. İsmet Sezgin uzun yıllar Cumhuriyet Halk Partisi'ni rakip gören bir siyaset anlayışına sahipti. Bir ara konuşurken, 'Bir gün gelecek ben Cumhuriyet Halk Partisi'ne oy vereceğimi düşünemezdi ve asla inanamazdım. Ama ben bunu da yaptım' dedi bana. Kendisine teşekkür etmiştim. Demokrasi ile, cumhuriyetle, Mustafa Kemal Atatürk'le bir sorunu yoktu. Dolayısıyla siyasi görüşler farklı ama sonuçta Cumhuriyeti, demokrasiyi, parlamenter demokratik sistemi savunan önemli ve ender siyaset adamlarından birisiydi.

''YAPILAN BİR REJİM DEĞİŞİKLİĞİDİR''

Başkanlık sistemi ya da adı cumhurbaşkanlığı sistemi olarak konuldu. AK Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi anlaştı. Şimdi Meclis'e henüz gelmedi nedir ne değildir bilmiyoruz ama kamuoyuna yansıyanlar var. O yansıyanlar ışığında Cumhuriyet Halk Partisi penceresinden bu cumhurbaşkanlığı sistemi nasıl görünüyor?

Sayın Erdoğan 2002'den beri 'yi yönetiyor. Bir sorun var mıydı? Yoktu. Cumhurbaşkanı olduktan sonra çıktı bu. Biz şimdi kişiye mi koltuk bulacağız yoksa Cumhuriyetinin var olan parlamenter demokratik sistemini daha da mı güçlendireceğiz. İçeriğinde ne var bilmiyoruz. Bilmediğimiz bir konuda yorum yapmam doğru olmaz. Metni görmeden düşüncelerimizi söylememiz doğru değil. Anayasa komisyonuna zaten gelecek orada oturulup konuşulacak. Yapılan bir rejim değişikliğidir sistem değil. Bir ülkenin idari sistemine rejim deniyor. Bu ülkenin 140 yıllık parlamenter sistem geleneği var. Burada aksayan yönler var ve düzeltilebilir. Biz bir kişi için oturup tüm rejimi değiştireceğiz. Kaldı ki anayasalar bütün demokrasilerde toplumsal uzlaşma belgeleridir. Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan her vatandaş inancı, görüşü, yaşam tarzı ne olursa olsun anayasa kitapçığını eline aldığında bu benim anayasam diyebilmeli. Benim hak ve özgürlüklerimiz güvence adlına alan bir anayasadır. Ben sandığa gidip oyumu kullanacağım diyebildiği bir anayasa olması gerekir. Anayasalar bir partinin mutfağında hazırlanmaz. Hazırlanırsa toplumsal uzlaşı belgesi olma niteliğini kaybeder. Geçmişte referanduma gittik AKP bir anayasa taslağı hazırladı referandumda kabul gördü. Arkasından yargı bağımsızlığı askıya alındı. Sadece Yargıtay'a 160 militan atandı. Belli bir cemaati savunan kişiler atandı. O anayasa bir toplumsal uzlaşma belgesi olsaydı, demokratik ölçüler içinde parlamentoda olgunlaştırılsaydı belki biz 15 Temmuz olaylarını hiç yaşamayacaktık.

''DÜNYANIN HANGİ ÜLKESİNDE OHAL OLAN BİR ÜLKEDE ANAYASA DEĞİŞİYOR?''

Dayatma kültürüyle anayasa yapılmaz. Oturdular iki parti anlaştılar anayasa yapacağız millete anlatacağız. Dünyanın hangi ülkesinde OHAL olan bir ülkede anayasa değişiyor? İnsanlar düşüncelerini açıklamaktan korkuyorlar. Üniversiteleri suskun olan bir ülkede sağlıklı anayasa hazırlanamaz. Hangi hukuk fakültesi dekanı korkudan konuşabilir, hangi akademisyen konuşabiliyor. Türkiye'de medya özgürlüğü yoktur, özgürce düşüncelerini ifade etmek isteyenler zaten kendilerini şu veya bu şekilde ya mali baskı altında ya da hapishanede buluyorlar. Bu ortamda anayasa değişikliği mi olur?

''CUMHURBAŞKANLIĞI DEVLETİN SİGORTASIDIR''

Sayın Binali Yıldırım ve Sayın Devlet Bahçeli'nin size çağrısı vardı Cumhuriyet Halk Partisi de gelsin bu işi birlikte yapalım diye. Milliyetçi Hareket Partisi işe sahil oldu en azından kendi yaklaşımını o teklife getiriyor işte bazı AK Parti'nin isteklerini kendi lehlerine çekebildiler, Cumhuriyet Halk Partisi de bu işe müdahil olup kendi fikrini de ortaya koyabilirdi eleştirileri var. Neden gitmediniz?

Talebin TBMM başkanından gelmesi lazımdı. Bu talep geldi bize. Biz TBMM başkanına bir mektupla kendi tablomuzu bildirdik. Demokratik parlamenter sistem ve onun aksaklıkları giderilecekse biz varız. Darbe hukukundan arınacaksa biz varız. Anayasa ile darbe hukukunu bir arada ele alım ve Türkiye'ye birinci sınıf demokrasiyi, çağdaş uygar bir devlette hangi kurallar geçerliyse hep birlikte yapalım dedik. Bize bir cevap gelmedi. Anayasa değişikliğinde rahmetli Ecevit olağanüstü güzel bir gelenek başlattı. Her partiden eşit sayıdan milletvekili anayasa uzlaşma komisyonu çerçevesinde bir araya gelecek. Sayılar ne olursa olsun her parti eşit sayıda temsil edilecek. Bu geleneği başlatan yine bizim köklerimizde olan eski bir genel başkana ait. Adalet ve Kalkınma Partisi de anayasa uzlaşma komisyonu belirledi, uzun bir çalışma yapıldı, bir uzlaşmada sağlandı 60 madde üzerinde. Bu 60 maddeyi görüşelim yasalaştıralım dedik ama olmadı. Türkiye anayasa değişikliğiyle bir rejim değiştiriliyor, daha baskıcı bir yönetim gündeme geliyor ve devletin sigortası ortadan kalkıyor. Cumhurbaşkanlığı devletin sigortasıdır. Bir evde sigorta atarsa karanlıkta kalırız. Devletin kurumları uyum içinde çalışmıyorsa, iktidar ve muhalefet bir konuda anlaşamıyorsa hakemlik yapacak bir kişiye ihtiyaç vardır. Bizim sistemimizde bu pozisyon cumhurbaşkanıdır. Şimdi cumhurbaşkanı siyasi taraf olacak. Belli bir siyasi partinin üyesi nasıl cumhurun başkanı olacak. Halkı kandırmasınlar. 

Anayasa metninde cumhurbaşkanının partisi ile ilişiği kesilir yazıyorsa mevcut metinde o değişecek artık ilişkisini koruyabilir olacak. Partili cumhurbaşkanı ya da partisinin genel başkanı Cumhurbaşkanı ne ifade ediyor size?

Bizim bugüne kadar oluşan 140 yıllık geleneğimize aykırı bir tavır teşkil ediyor.

Mutlaka uzlaşı gerek diyorsunuz…

Dünyanın bütün demokrasilerinde anayasalarda uzlaşma gerekir. Darbe dönemlerinden sonra anayasalar yapılmıştır. Bu anayasa metinleri toplumsal uzlaşı metinleri olmaktan uzaktırlar ve o nedenle çok tartışılırlar. En çok değişikliğe uğrayan anayasa 1982 Anayasasıdır. Şimdi bir darbe gerçekleşti ve darbe sonrası o anlayışı tahkim etmek için anayasaya hükümler konuyor. Kenan Evren'den hiçbir farkları yok. Dolayısıyla sistemin aksayan yönlerini düzeltmemiz gerekiyor. Bir araya gelip düzeltelim. Ben biliyorum nerelerinin aksadığını, görüşlerim var. Oturup tartışırız konuşuruz, anayasa hukukçuları gelirler, oturalım konuşalım diye ve sonunda herkesin üzerinde uzlaştığı bir metin çıkar ortaya.

Bu aşamada referandum fikrine nasıl bakıyorsunuz?

Hukuk kuralları içinde bu çalışır. 330'un altında olursa gitmez 367'yi bulamazlarsa referanduma gidilir olay budur.

Rejim değişikliği diyorsunuz bunun için referandum bir kesim için tehlikeli gözükebilir.

82 Anayasa'sı yüzde 92 oyla kabul edildi. Yüzde 92'nin altında kalan her oyun belki meşruiyeti bile tartışılabilir. Yüzde 92 ile halk evet dedi bu anayasaya 82'de. Olağanüstü koşullar vardı demokrasi askıdaydı. Şimdi yine demokrasi askıda. Hapishanelerinde 146 gazetecinin tutuklu olduğu bir ülkede demokrasiden söz edebilir miyiz? Medyanın yüzde 90'ının hükümetin kontrolünde olduğu bir ülkede demokrasinde söz edebilir miyiz? Biz Türkiye'nin bekasından sorumlu bir siyasi partiyiz. Diğer siyasi partilerinde aynı anlayışta olması lazım. Türkiye bu kafayla giderse ve bu kafayla yönetilirse çok daha büyük sorunlara gebe olur Türkiye.

Meclis Genel Kurulu'nda 330'u bulabileceğini düşünüyor musunuz bu teklifin?

Milletvekillerinin kendi iradesi, her milletvekili sandığa giderken ülkeyi düşünmek zorunda. Ama öyle milletvekilleri var ki teklifi görmeden boş kağıda imza atıyorlar. Bu boş kağıda imza atan milletvekilleri akıllarını kime kiraya verdiler? Boş kağıda neden imza atarlar. Milletvekili kendi geleceğini bir kişiye ipotek etmiştir. Eğer boş kağıda imza atan bir milletvekili ben imza atmazsan bu boş kağıda önümüzdeki seçimlerde üstüm çizilir kaygısı içinde imza atıyorsa ona milletvekili de denmez. Ama bugün geldiğimiz nokta budur. Referandumda bu boş kağıdı imzalayanlar halka kapatın gözünüzü imzalayın diyecekler. Türkiye'yi başkaları düşünsün siz düşünmeyin diyecekler. O açıdan Türkiye'nin geleceği konusunda emin olan ciddi kaygılarım var. Sokaktaki vatandaş aynı kaygıları taşıyor.

330 bulundu diyelim referanduma gidildi halka sistem değişmemeliyi nasıl anlatacak Cumhuriyet Halk Partisi?

Çok basit parlamenter demokratik sistemimi istiyoruz yoksa işlevi olmayan, yargının bütün güçlerin tek kişinin elinde toplandığı bir sistem mi istiyoruz. Bunun adına diktatörlük diyoruz. Bunun en büyük örnekleri Hitler'dir Mussolini'dir. Önce bir metin çıkacak onu görmeden bir şey söylemiyoruz ama başkanlık sisteminin öngörülen yasama-yargı ve yürütmenin ayrışmadığı bir sistem Türkiye'yi felakete götürür.

Cumhurbaşkanlığı seçimi döneminde Sayın Bahçeli ile bir ortak aday belirlemiştiniz ve Sayın Erdoğan'ın karşısına bir ortak adayla çıkmıştınız. Bugün bambaşka bir siyasi iklimden bahsediyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanı olarak Sayın Bahçeli Milliyetçi Hareket Partisi'nin tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ayrı bir siyasi parti kendi dünya görüşleri var. Hangi koşullarda bir araya geldiler, hangi koşullarda bunu görüşüyorlar ve Türkiye'nin geleceği konusunda ben ne endişe taşıyorsam umarım Bahçeli'de aynı endişeleri taşıyordur. Taşıması gerekir. Bir anlamda Türkiye neredeyse Kuzey Kore'ye dönecek. Bütün komşularla, bütün uygar dünyayla bağlantıları kesilen bir ülke konumundayız. Türkiye'nin bu atmosferden çıkması gerekirken bu atmosferi pekiştiren anayasal düzenlemelere izin vermek Türkiye'nin geleceği açısından bende yarattığı endişeyi yüreğimde hissediyorum. Bahçeli'nin de aynı endişeyi duyması gerekir. Hakimi, milletvekilini, valiyi, kaymakamı ben tayin edeceğim, memurları ben alacağım, devlette benim. Devlet benim anlayışı Hitler anlayışıdır. Hakim karar verirken bana bakacak. Sayın Bahçeli bu kültürü destekliyor mu desteklemiyor mu?

Milliyetçi Hareket Partisi kanadı ortada fiili bir durum var ve bu duruma anayasal sınır çizmeye çalışıyoruz bunun için çalışmaya katılıyoruz diyorlar.

Fiili durum bir kişi ben anayasaya uymayacağım diyor. Biz de sen madem anayasaya uymuyorsun anayasayı sana uyduralım. Bu demokratik bir anlayış mıdır? Bir kişi anayasaya uymuyor diye ülkenin anayasasını değiştirip ona uygun hale getireceğiz. Bu anlayış söyleyecek söz bulamıyorum. Daha düne kadar isyan ettiğiniz olmaz dediğinize bugün niye evet diyorsunuz. Bu süreçte sadece bir kişinin egoları var. Böyle bir şey olamaz.

''ÖCALAN DA BAŞKANLIK SİSTEMİNİ SAVUNUYOR''

Başkanlık sistemine karşı bir miting serisine başladınız. ''Türkiye'yi böldürtmeyeceğiz Cumhuriyet'i koruyacağız'' mitingi. Siz başkanlık sisteminin Türkiye'yi böleceğine mi düşünüyorsunuz?

Abdullah Öcalan'ın İmralı günlükleri yayınlandı o da başkanlık sistemini savunuyor. Her başkanlık sistemi toplumu ayrıştırır. Bunu hala görmüyorlarsa ve okumuyorlarsa bu ülkeye ihanet ediyorlar. Toplumu kandıracaklar başkanlık değil de cumhurbaşkanlığı.

Adana'da yaptığınız konuşmada terörü 4 yılda çözerim, ekonomik sorunları 4 yılda ortadan kaldırırım bana 4 yıl verin sanki referanduma karşı miting değil de sanki genel seçime hazırlanır bir haliniz vardı orada. Ufukta bir erken genel seçim mi görüyorsunuz?

Olabilir de olmayabilirde. Ama bu kadar ağar şartları yaşayan bir ülkede sorunların çözümlerinde kim daha tutarlı görüş beyan ediyor onu dile getirmek istedik. 14-15 yıldır bu ülkeyi yönetiyorlar, sıfır terörle devraldılar, bugün Türkiye bir terör batağında. Sadece PKK değil diğer terör örgütleri de çıktı ortaya. Ekonomi ne hala geldi. Fetullah Gülen terör örgütünü kimler büyüttü, yetiştirdi, kimler devletin içine inanarak yerleştirdi? Bunlar yerleştirdiler. Bunu siyasi ayağı ortaya çıkmadı. Bank Asya'ya para yatırana adamın görevine son veriyorsun da devletin en önemli kademelerine cemaatten adamları yerleştirirken sen hiç sorumluluk duymuyor musun?

Adana'da yine kalabalığa tutuklu gazetecileri saydınız oradan onay geldi. Orada 3 isim tartışıldı Altan kardeşler ve Nazlı Ilıcak. Parti içinden size bazı eleştiriler geldi. Yol kazası olduğunu söyleyenler oldu. Bir kaza olduğunu düşünüyor musunuz?

Orada 3 değil 13 isimde olabilirdi. Hapishanelerde 146 gazeteci var. Ben söylemiyorum gazeteciler söylüyor. İmkanım olsa hepsini sayardım. Bir ülkede yazı yazdı diye gazeteci tutuklanmamalı. Dünyada en çok hapishanelerinde gazeteci olan ülke Türkiye. Bu ayıbı Türkiye taşıyabilir mi? Düne kadar bunlar sizin el üstünde tuttuğunuz kişilerdi. Ben hem Salı toplantılarında hem miting meydanların, şu anda hapiste olan gazetecilerin büyük kısmı tek cümle bile Cumhuriyet Halk Partisi lehine yazı yazmış değillerdir. Ama ben demokrasiyi savunurum. Beni sevenler, benim lehime yazı yazanlar dışarı çıksın, aleyhine yazanlar dışarı çıksın demek çifte standarttır. Bir insanı alıp suçsuz yere hapse atıp tutuklarsan kahraman yaratmış olursun. Siz eğer kahraman yaratmak istemiyorsanız hukuku kendi kuralları içinde çalıştırırsınız. Gazeteci elbette yargılanır. Ama siz alıp doğrudan içeri atıyorsunuz aylarca iddianame yok, dosyaya gizlilik kararı koyuyorsunuz, niye içeri atıldığı da belli değil bu mudur adalet. Kolektif suç oluşturdular. Birisinin kabahati varsa gözaltına alındıysa bütün aileyi suçluyorsunuz. Biz dindarız diyorlar onlar çıkarcıdırlar ve samimi Müslüman değillerdir. Sevgili Peygamberimiz Veda Hutbesi'nde suç şahsidir diyor. Annesi, babası, çocuğu suçlanamaz der. Bunları dahi bilmiyorlar. Çünkü devleti kin ve intikamlar yönetiyorlar.

Hafta sonu bir dönem danışmanlığınızı yapan isimlerden Fatih Gürsu gözaltına alındı. Daha öncede danışmanlığınızı yapan isimlerden gözaltına alınanlar, tutuklananlar olmuştu. Ana muhalefet liderinin çevresinde böyle gözaltılar olunca insanın aklına sorular geliyor. Hükümet kanadına bizi de bilgilendirin bu süreçle ilgili demiştiniz. Bilgi alabildiniz mi, ne kadar hakimsiniz?

Bizim istihbarat örgütümüz yok benim bir danışmanım gözaltında şuanda ama bu gönüllü danışmanlık yapıyor. Üniversitede hoca, yurtdışında iyi bir iletişim eğitimi almış, gönüllü çalışıyor, bizim mitinglerde miting öncesi nabız tutuyordu. Biz bunlara bir ücret ödemiyoruz. Ekiple genel başkan bu miting meydanında nelerden söz etsin diye toplumun nabzı alınırdı bana aktarılırdı. Miting sonrasında da yine aynı ekip mitingte genel başkanın yaptığı konuşma ne kadar tatmin edici bu bilgi gelirdi. Operasyonlar sonrası 3 arkadaşımızın ismi medyaya yansıdı. Sayın Başbakan ziyarete geldiğinde kendisine söyledim bu 3 arkadaşın Gülen cemaati ile bağlantıları nedir ne değildir biz onları bilmiyoruz. Kendisi bot aldı biraz daha dikkatle bakalım bilgilendirelim dedi. Şu ana kadar bize bilgi gelmedi.

''YENİKAPI RUHUNA SADIK KALAN TEK KİŞİ BENİM''

İtirazlarınız iktidar tarafından Yenikapı ruhundan uzaklaşma olarak yorumlanıyor.

Yenikapı ruhuna sadık kalan tek kişi benim. Yenikapı'da 12 madde halinde nelerin yapılması gerektiğini söyledim. Herkes alkışladı. Saraya gittik. İlk yapacağımız iş yargı bağımsızlığını sağlamaktır. Yargının bağımsız olmadığı bir ülkede adaleti dağıtamayız ve adalet ciddi yara alır. Adaletin olmadığı bir yerde de devlet olmaz. Anlaştık. Anayasa komisyonuna hemen toplanalım yargı bağımsızlığını sağlayan düzenlemeyi yapalım. İki toplantıya gittik sonra bir daha katılmadılar. Şimdi Yenikapı ruhunu kim ihlal etti? Bizim istediğimizi kabul edersen Yenikapı ruhu var bizim istediğimizi kabul etmezsen Yenikapı ruhu yok. En son HSYK'da uluslar arası bir adalet kuruluşunun dışına çıkarıldı. Türkiye'de yargı bağımsızlığı yok diyorlar. Yargı bağımsız olmasa siyasi otoritenin emrindeki bir yargı özgür düşüncenin önündeki en büyük engeldir. Eleştiriye karşı iktidar yargıyı harekete geçirecektir aykırı düşünen insanları atın hapse diyecektir hepse atılacaklardır. Ergenekon'da, Balyoz'da bu mahkemeler kimin emrindeydi. Hatta dönemin başbakanı o davaların savcısıyım ben demişti. Türkiye'de hiçbir şey değişmedi. Hapse giren taraflar değişti sadece.

Kardeşinizin yaptığı açıklamalar özellikle iktidara yakın basın yayın organlarında sıkça yer buluyor. Bir partinin genel başkanının kardeşi abisinin genel başkanı olduğu partiyle ilgili bazı ifadeler kullanınca manşete çıkabiliyor. Siz kardeşinizle konuştunuz mu?

Bakın kardeşim küçük bir çocuk değil illa benim siyasi görüşümü desteklemesi gibi bir durum yok. Ama bizim bir belediyemiz Didim Belediyesi Didim'e olağanüstü hizmetler veriyor. Didim'de iki yüksek bina var bunların yıkılması lazım. Didim örnek bir turizm kenti olmak zorundadır. O binaların sahipleri parayla insan satın alıp bize saldırtmanın yollarını arıyorlar. Cebine para koyup çık şunu yap diyorlar. Onların etrafındaki insanlara bakın göreceksiniz o müteahhidin yandaşları.

''SADECE O DEĞİL SOYADI KILIÇDAROĞLU OLAN KİM OLURSA OLSUN...''

Kardeşinize de o insanlar tarafından para verildiğini mi söylüyorsunuz?

Benim ne söylediğimi siz de anladınız herkes de anladı. O nedenle belediye başkanıma bir daha sadece o değil soyadı Kılıçdaroğlu olan kim olursa olsun yakın uzak akrabam bir belediyeye gidip çıkar amaçlı bir öneri götürüp veya bana şunu verin dediği anda kapının önüne koyun dedim. Benim düşüncelerimi benim kardeşim beğenmeyebilir ama birisi cebine para koydu ve çık bunu söyle dedi ve söylediyse kimse kusura bakmasın alır kapının önüne koyarız. Bunun kardeşlikle ilgisi yoktur bunun temeline ahlak yatar. Benimle aynı görüşe paylaşmasa bile ahlaklı bir insanın benim başımın üstünde yeri vardır. Bana sordular ağabeyinizle bir sorununuz var mı diye olmadığı için yoktur demiştim.

Peki bu kardeşinizin açıklamalarının Cumhuriyet Halk Partisi'ne zarar verdiğini düşünüyor musunuz?

Hayır. Cumhuriyet Halk Partisi ile ilgili konuştuğu için ihraç edildi mesele bitti.

''CUMHURBAŞKANI SÖYLEDİKTEN SONRA OLUYOR''

Ekonomik olarak şu an içinden geçtiğimiz dönemi nasıl değerlendirirsiniz? İktidar kanadının dediği gibi Türkiye küresel bir saldırı ile mi karşı kaşıya?

Niye düne kadar saldırı değildi de şimdi saldırı oldu. Ekonomi güçlüyse istedikleri kadar saldırsınlar. Aslında temel sorun ekonomiyi yönetemiyorlar, ülkeyi yönetemiyorlar. Yönetim güçleri kapasiteleri yok. Şimdi para niye kaçıyor, turist niye gelmiyor Türkiye'ye soruyorlar mı? Türkiye'yi güvenli bir ülke bulmuyorlar. Türkiye'de hiç kimsenin ben dahil hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktur. Her an her kişi gözaltına alınabilir, tutuklanabilir, dosyasına gizlilik kararı konulabilir, aylarda yıllarca iddianamesi hazırlanmadan tutuklu kalabilir. Buna ben görüyorum Avrupalı, Amerikalı, Japon görmüyor mu? Eğer bir ülkenin diktatör tarafından yönetildiği algısı yerleşmişse demokratik bir ülkeden o ülkeye insan gelmez. İsveçlileri alıyorsunuz Alman diye onlara da arama yapıyorsunuz. Alman'ı anlarım karşıtlığının olması gerekir. Sen kalkacaksın Türkiye cumhuriyetinden bir parlamenteri alacaksın 45 dakika bir yerde tutacaksın bunu kabul etmem. Ama karşıtlık yaparken her yabancıyı tutup Alman diye sorgulayalım bu olmaz. Bunu yaparken İçişleri Bakanlığının veya Dışişleri Bakanlığının bir telefonuyla bu yapılabilirdi. Ama Cumhurbaşkanı söyledikten sonra bunlar oluyor. Sorun da burada. Türkiye'yi yöneten bir Başbakan yok, bakanlar yok. Neden Cumhurbaşkanı konuştuktan sonra bunlar oluyor, bir bakan, Başbakan niye yapmıyor bunu. Amerika'da Rus bir diplomata trafik cezası kesildiğinde 15 dakika sonra Moskova'da Amerikalı bir diplomata Ruslar ceza keserler. Ama iki başkan da hiç konuşmazlar. Ama biz bağırıp çağırıyoruz. Onun için diyorum bunlar devleti yönetemiyorlar. Devlet akıllar, birikimle, sağduyu ile yönetilir.

Döviz geçtiğimiz hafta zirveye çıkmıştı Sayın Cumhurbaşkanı'nın TL'ye dönün çağrısı vardı siz o çağrıya tepki göstermiştiniz? Bu hafta nispeten dolarda bir gerileme görüldü ve yapılan yorumlarda kampanyanın da etkisi olduğunu söylüyor bazı ekonomistler. Etkili oldu mu ne dersiniz?

Bir ülkenin yöneticisi veya cumhurbaşkanı veya başbakanı bankasında dolar tutarsa türk lirasına güvenmiyor demektir. Bir Allahın kulu aksini söyleyemez. Ticaretle uğraşsa anlarım, dolar borcu olsa anlarım. Ama devletin tepesindesin ve dolar tutuyorsun Türk lirasına güvenmediğin için. Ondan sonra çağrı yapıyorsun. Ne oldu dolarla diyince bozdurdum diyor. Güzel teşekkür ederim. Peki doları hangi gerekçe ile tutuyordun? Oradan da kara geçti en yüksek olduğu noktada bozdurdu doları. Devlet yönetiminde ayrıntılar önemlidir. Ben niye dolar hesabını tutmuyorum. Ben kendi ülkemin parasına güveniyorum ama devleti yönetenler güvenmiyorlar. Vatandaşa yapılan çağrıya eleştiri getirmiyorum. Peki siz devleti yöneten kişiler olarak döviz borcu ve döviz geliri olmayan kurumlarda kişilerde dövizle borçlanabilir diye yetki verdiniz mi 2009'da? Verdiniz. Şimdi dolar aldı başını gidiyor. Vatandaşı bunlar kandırdılar. Hiç döviz geliri yok git bankaya dolarla borçlan diyor. Şimdi o adam yandım diyor. Ülkesinin değil de kendi çıkarını veya ailesinin çıkarını düşünenler bu ülkeyi yönetemezler.

''DOLARIM YOK Kİ''

Peki bu kampanyalara destek vermeyi düşünüyor musunuz Cumhuriyet Halk Partisi adına? Mesela Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Çerçioğlu gitti dolar bozdurdu.

Dolarım yok ki. Dolara yurtdışına gittiğimiz zaman veya uçak bileti aldığımız bankadan alıyoruz ödüyoruz geliyoruz. Ben devleti yöneten her kişinin benim gibi düşünmesini isterim. Dolar en yüksekteyken bozdurdun vatandaşa sende bozdur diyorsun. Sahte dolar bozdurma makbuzları geziyor piyasada. Doları bozduracaklarsa 30 milyon eurosu vardı Bilal beyin parayı dağıttıktan sonra. O ayakkabı kurularındaki dolarlar neredeydi? Dört bakana çağrı yaptın mı dolarlarını bozdurun diye. O ayakkabı kutusundaki dolar iade edildi mi, faizi verildi mi? Verildi. O doları bozdurdu mu? Garibanın cebinde dolar yok ki bozdursun.

''MERHEM OLSAYDI DOLAR YÜKSELMEZDİ''

Ekonomi Koordinasyon Kurulu'nda (EKK) dün alınan kararlar vardı. Nasıl buldunuz?

Merhem olsaydı dolar yükselmezdi. Güven kaybeden siyasi bir iktidar ne yaparsa yapsın güveni tazeleyemez. Yerli yabancı yatırımcının da güveni yoktur. Ben 2002'den 2015'e kadar ne kadar faiz ödediklerini söylemiştim. Aslıdan bu hükümet faiz lobisine çalışan bir hükümet. Rakamlar çok açık. Eğer bir ülkenin Cumhurbaşkanı talimat verir merkez bankasına faizi düşür diye eğer o ülkenin merkez bankası toplanıp faizi yükseltiyorsa o ülkede güven bunalımı var demektir. Kurumlar çatışıyor demektir. Böyle bir ortama da hiçbir yabancı gelmez.

''AÇIK ÇEK VERİYORUM''

AB ile gerginlik malumunuz bu ay içinde bir AB liderler zirvesi var. Avrupa Parlamentosu'ndan çıkan müzakereler durdurulsun kararı karşılık bulacak mı bulmayacak mı merak ediliyor. Sayın Cumhurbaşkanı AB ile ilgili hayati kararlar alacağımız bir dönemde gibi cümleler kuruyor. Türkiye'nin AB hedefi ne durumda?

Binali Bey'e çok açık ve net bir çağrı yapayım, neden onların fasıl açmalarını bekliyoruz biz, neden yasalarımızı onlar dayatınca değiştiriyoruz. Binali Bey gelsin parlamentoya bize neyi yaptırmak istiyorlarsa onları beklemeden biz kendimiz yapalım. Açık çek veriyorum. Oturalım bu ülkeye birinci sınıf demokrasiyi getirelim. Biz kendi ülkemizde hepsini yaptık, iktidarıyla muhalefetiyle yaptık diyelim. Biz hem yapmıyoruz, yapın diyorlar yine yapmıyoruz hem kalkıp omları suçluyoruz. Demokrasiyi biz kendi özgür irademizle getirelim.

Fırat Kalkanı Harekatı El Bab'a doğru gidiyor ve maalesef şehit haberleri geliyor. Siz Fırat Kalkanı Harekatı'nda gelinen noktayı ve konulan hedefi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dış politikada AKP hükümetleri Türkiye'ye tarihin en büyük yenilgisini yaşatmışlardır. Suriye politikası, Irak politikası, Mısır politikası, Libya, İran, Rusya ve AB bütün bunların tamamında sınıfta kalan bir politika. Ortadoğu'da devletin içişlerine müdahale ettiler. Esad'ı yıkacağız dediler. Hatta dilini tutamadı Sayın Cumhurbaşkanı 'bizim oraya asıl gidiş nedenimiz Esad'ı yıkmak' dedi. Milli Güvenlik Kurulu bir gün sonra toplandı ve oraya terör için gittik dedi. Bu Putin'i tatmin etmedi. Erdoğan çıktı biz oraya bir kişi için değil terör için gittik dedi. Bir ülkenin Cumhurbaşkanı'na bir başka ülkenin devlet başkanı ayar vermemelidir. Ayar verdiği andan itibaren o ülkede yaşayan 80 milyon kişinin onuruyla oynamış olur. Her gün şehitlerimiz geliyor. Ne işimiz var bizim orada? Bütün o bölgeye bakın en büyük kaybı Türkmenler yaşadı. Türkmenlerde kendi aralarında bölündü. Bir kısmı IŞİD'e destek verdi bir kısmı karşı çıktı. Bunu yapanda Türkiye'nin izlediği yanlış politika. Mısır'la niye kavga ettik? Mısır'da demokrasi yok. Senin ülkende var mı? Senin ülkende 146 gazeteci hapiste. Aslında demokrasi bahane selefiliği nasıl Türkiye'ye getirebiliriz bunun arayışı içindeler. Bunlar Türkiye'yi ayrıştırır ve böler. Daha bundan 20 yıl önce kimse komşusunun kimliğiyle ilgilenmezdi. Şimdi inançlarımızı kimliklerimizi sorgular aşamaya geldik. Bu ülkeyi yönetenler getirdiler bunu.

Sayfa Yükleniyor...