Kurtulmuş: Kimse hükümete ayar çekmesin

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın İran ile işbirliği yaptığı iddialarına ilişkin, “Kimse, Türkiye’nin siyasi işlerine bir ayar çekme gayreti içinde olmasın” dedi.

Kurtulmuş: Kimse hükümete ayar çekmesin

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, NTV canlı yayınında Oğuz Haksever'in gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Hakan Fidan meselesi ile başlayalım. İgnatyus, Davos’ta başbakanı sinirlendiren isim Hakan Fidan’la ilgili olarak İran’daki Mosad ajanlarını Tahran yönetimine bildirdi biçiminde bir iddia ortaya attı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül yaptığı işlerden hoşlanmayanlar olabilir dedi. Yalçın Akdoğan’da hedefin başbakan olduğu yazdı hatta İslam ülkeleri var bunların arasında biçiminde. Sizce neden hedef?

Daha önce sayın Hakan Fidan’la ilgili çıkan bugünkü gelişmelerin daha öncesi de var. Sayın Fidan’la ilgili bir soruşturma açılması ifadesine başvurulması ile ilgili bir tartışma vardı. Onun devamı mahiyetinde olan bir süreç bu sanırım. Bu doğrudan doğruya hükümetimizi ve sayın başbakanımızı hedef alan bir işti. O günlerde de sayın başbakan bunun böyle olduğunu gördüğü için gerekli tedbirleri aldı ve gerekli adımları attı. Bugünde sanki o başlatılan sürecin devamı mahiyetinde görülen işler oluyor. Bir taraftan bireysel açıklamalar bir taraftan prestijli gazetelerde yazılan makaleler ve sosyal medyada yürütülen bir takım çalışmalar var. Dünyada siyaseti okumasını bilenler makaleleri sadece sıradan bir gazete yazarının yazdığı makale şeklinde görmüyoruz. Siyasi çevrelerin, güç odaklarının vermek istedikleri mesajların gazetelerdeki haberlerin aralarında veya makalelerle birlikte vermeye çalıştıklarını görüyoruz. Dolayısıyla bunun belki de iyi hazırlanmış bir sürecin bir parçası olarak görmekte mümkün. Sayın cumhurbaşkanımızın ve sayın başbakanımızın sayın Hakan Fidan’a sahip çıkmaları doğrusuydu. Çünkü bu doğrudan doğruya siyasi bir çabadır. Kaldı ki sıradan bir Ortadoğu ülkesi değil. Güçlü önemli bir ülke . Dolayısıyla dışarıdan birisi bir yazı yazdı diye bir siyasi çevre bir görüş beyan etti diye kendi bürokratı ile ilgili bir adım atacak ülke değildir. Burada ortaya konulmak istene Türkiye'ye siyaseten ayar çekmek işidir gibi görünüyor. MİT’te tabi ki kendi başına bir şey yapmıyor siyasi kararların sahadaki uygulamalarını yerine getiriyor. Bu siyasi kararların alınabilmesi içinde istihbaratlar topluyor. Dolayısıyla vazifesini yapan bir MİT var. Hükümetle birlikte çalışıyor olduktan sonra kimse, hiçbir siyasi çevre hiçbir yazı üzerinden Türkiye'nin siyasi işlerine bir ayar çekme gayreti içinde olmasın.

O soruşturmada çözü süreci Oslo görüşmeleri ve KCK soruşturması yani iç konular öndeydi. Ama bu kez bir uluslar arası bir yanı var.

Sayın Fidan’ın başkanlığındaki bu süreçte MİT’in ortaya koymuş olduğu işler bazı çevreleri rahatsız ediyor. Burada Türkiye en süt düzeyde bu konuyu cevaplayarak bundan sonra atılabilecek olan adımlarında önünü kesmiştir. Ben bu çevrelerin daha ileri gidebileceklerini zannetmiyorum. Zaten bir takım bilgisi belgesi olan dedikoduların üstüne çıkartır ve bu aşamada bunları ortaya koyardı. Öyle anlaşılıyor ki sayın Fidan üzerinden hükümete bir gözdağı vermek ya da bir ayar vermek için ortaya konan görüşler olduğu anlaşılıyor. O gün çözüm süreciyle gündeme geldi yarın başka bir şekilde gündeme gelir.

Amerika ve İsrail’de İran mevzusu önemli. O da dikkat çekici hassas bir konu ‘o yüzden gündeme gelmiş olabilir’ diye de yorumlar var.

Bu konu gündeme geldi. Amerika’da bir internet sitesinde Sayın Hakan Fidan’a tehdit mahiyetinde sözler de içeren cümleler var. Bunları ciddiye alarak yolumuza devam edemeyiz. İsrail’den yapılan açıklamada da ‘Bu açıklamaları yapanlar aslında Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin gerginleşmesini isteyen çevrelerdir’ deniyor. Her iki çevrede de bu tür insanlar var. Türkiye'de de, İsrail’de de, Amerika’da da İslam coğrafyasında da var. Biz her zaman işleri müzakere ederek tartışarak konuşarak barış içinde çözme yanlısı olanlarla birlikte hem bölgemizin hem dünyanın sorunlarının çözülebileceğine inanıyoruz. Bu haberlerin bizim de içinde bulunduğumuz bu coğrafyadaki kaosu artırmaya dönük bir açıklama olduğunun da altını çizmek gerekir.

Anayasa çalışmaları konusunda 60 maddenin parlamentodan geçme meselesinin önü ne kadar açık görünüyor?

Bir kere Anayasa üzerindeki siyasi parti kimliğini baskısını bir tarafa koymamız lazım. Hangi sorunumuzu bugün konuşursak konuşalım iş anayasa meselesine geliyor. Yeni anayasayı yapmak devletimizin vazifesi, siyasetin bütünün vazifesidir. Dolayısıyla anayasalar partilerin değil, milletin yaptığı yasalar olacaktır. Kim bu işi savsaklarsa, milletin iradesini yok sayarsa, kaybeder siyaseten. Uzun zamandır devam eden Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmaları var. AK Parti sayısal üstünlüğü olmasına rağmen eşit temsili esas aldı. Bu büyük bir fedakarlıktır. Birtakım çalışmalar yapıldı. Ama maalesef üzerinde uzlaşılan bu 60 madde, Türkiye'nin bütün temel meselelerini çözen maddeler değil. Ama olsun, madem bunlarda uzlaşma oldu dolayısıyla hiç olmazsa bu maddeleri geçirelim iradesini uzun bir zamandır AK Parti ortaya koyuyor. Bu da ikinci bir samimiyet göstergesidir. Millete karşı verilmiş bir söz var, milletimizin üzerimize yüklemiş olduğu bir sorumluluk var. Bu 60 maddenin geçirilmesi için sonuna kadar kapılarımızın bütün partilere açık olduğunu ifade etmek istiyoruz. Bu maddeler üzerinde müzakere ederken, başka maddeler üzerinde de uzlaşma olur belki. Dolayısıyla bu ikinci iyi niyet adımıdır AK Parti’nin. Diğer partilerin de bu iyi niyete karşılık vermesini ümit ediyorum. Ama eğer bu parlamentoda bu anayasa değişiklikleri yapılmazsa zaten 2015’te bu milletten bir daha gerçekten sivil demokratik katılımcı bir anayasanın yapılabilmesi için yetki isteriz. O zamanda ben milletin bu yetkiyi artırarak vereceğinden hiç şüphem yok. Biz hala faşizan bir zihniyetle yazılmış anayasayı birtakım yerlerin yama yaparak yolumuza devam etmeyi düşünüyorsak Türkiye'de halkın gösterdiği istikameti anlamamışız demektir. Biz bu gerekleri anladığımızı ortaya koyuyoruz.

Ana muhalefet, tam koşul olarak diyemeyiz ama tutuklu milletvekillerinin durumunu gündeme getirerek dokunulmazlık konusunda bazı şeyler söylüyor. Eğer bir koşul öne sürülürse ki başbakan bunu şimdiden durdurdu. Başbakan ‘Meclis başkanına iş düşüyor’ diyor.

Zaten bu 60 madde komisyon çalışmaları sonucu ortaya çıkan bir şey. Bundan sonra bir koşul ortaya sürmeleri biz uzlaştığımızı söylemiştik ama bu sözümüzü yerine getiremiyoruz ve sözünden geri dönmüştür anlamı ortaya çıkar. Öncelikli olarak bu 60 madde geçirilmeli ama sonra diğer maddeler için uzlaşma olursa bu çerçevede hareket edilir.

Yerel seçimler konusunda gündeme hatırı sayılır şekilde gelecek vaziyette AK Parti’den bir seçim takvimi ve isimler ortaya çıkmış değil. Bunları ne zaman göreceğiz?

Bütün bir takvim belirlenmiş vaziyette. Bu hafta sonu başkanlıkları bizde olan büyükşehir belediyelerinde 16 ilimizde teşkilat yoklamalarını yapacağız. Sonra diğer şehirlerde bu çalışmalarımız yapılacak. Teşkilat yoklamaları, kamuoyu yoklamaları, derinlemesine görüşmelerde aday adayları arasında öne çıkan isimler tespit edilecek, gereken yerlerde 2. 3. kamuoyu yoklamaları yapılacak ve sonuçta adaylıklarına karar verilen arkadaşlarımız kamuoyu ile paylaşılacak. Yerel seçimlerde her yerde en çok oyu alabilecek, kamuoyu tarafından en çok benimsenen arkadaşlarımız aday olarak takdim edilecek. Bekleyelim, hepsini birden ilan edelim değil; adaylar belli oldukça kamuoyuyla paylaşılacaktır. Çok uzun olacağını zannetmiyorum.

Yerel seçimlerde en çok merak edilen kabine üyelerinden aday çıkacak mı meselesi. Aday gösterilmesi konusu ne kadar güçlü bir olasılık?

Henüz bu konular gündeme gelmedi. Bu Sayın Başbakanımızın karar vereceği bir konu. Yerel seçimlerden sonra 15 ay kadar bir süre var genel seçimlere. Bu süre içinde parlamentodaki çalışmalar ağırlıklı olarak yürütülecekse o zaman Başbakanımız buna göre karar verecektir. Aksi şekilde bir kanaat ortaya çıkarsa ona göre hareket edilecek. Teşkilat yoklamaları yapıldıktan, belki kamuoyu yoklamalarının bir kısmı ortaya çıktıktan sonra bu konuda tartışılacaktır. Bu aşamada AK Parti’nin vereceği en stratejik kararlardan biri olduğu kanaatindeyim.

Cari açık meselesi hala gündemde ama düşmeler gözlemleniyor. Vatandaşta dolar ne olacak şeklinde sorular soruyor. İkisi zaten birbiri ile bağlantılı...

Bir kere Türkiye'nin son 10 yıl içinde ekonomideki en önemli başarısı makro dengelerini sağlamış bir ülke olması. Bütün bu son yaz aylarında Fed’in açıklamaları ile birlikte yaşanan bir gelişme var. Amerika kendisi açısından çok doğru bir karar aldı. Şimdiye kadar doların ucuz olarak dünya piyasalarında yer alması kararını uyguluyorlardı, bu belli sıkıntıları ortaya çıkardı. Amerika, borçluluk oranı çok yüksek bir ülke. Özelikle doların ucuz olması dolayısıyla dış piyasalarda üretilen ürünler Amerikan piyasalarını bir yerde istila etti. Şimdi başka bir karar aldılar o da paralarını güçlendirme. Bu tür kararlar dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir ekonomisinde ekonominin tamamen hür, saf siyasetten arındırılmış dengeleri içinde almaz. Arkasında mutlaka siyasi kararlar vardır. Fed’in Amerikan dolarını değerlendirme kararı da böyle bir karardı. Bu kararla birlikte bütün dünya ekonomisinde dalgalanmalar oldu. Ama sonuç olarak aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 11-12 gelişmekte olan ülke bundan önemli ölçüde etkilendi. Bu süreçte en az etkilenen ülke Türkiye oldu. Dolar bir miktar artmış oldu, faiz oranları bir miktar yukarı çıkmış oldu. Türkiye eğer yaz aylarında dünya ekonomisinin yaşamış olduğu bir gelimle olmasaydı ekonomide bir faz değişimine doğru gidiyordu. O da daha çok makro dengeler… Eyvallah ama artık önümüzdeki 10 yılda sadece makro dengeler üzerinden değil, mikro başarılar üzerinden üretime, istihdama dayalı, ihracata dayalı reel ekonominin kalkınmasına dayalı yeni bir faza geçmeyi planlıyordu. Dünyada küresel ekonomideki dalgalanma ne şekilde olursa olsun Türkiye daha fazla üretecek, istihdam yaratacak ve daha çok ihracat yapacak bir ülkedir. Dolayısıyla ben orta vadede Türkiye ekonomisinin bir etki altında kalmayacağını düşünüyorum. Bu yaz aylarında yaşanmış olan küresel kriz bir kere daha bize bir ders verdi. Eğer bir reel ekonomimizi daha ileri götürebilirsek bizden kaynaklanmayan krizleri de çok daha rahat atlatma imkanımız olur. 2014 bütçesi de bu sürece doğru girdiğimizin bir göstergesidir. Üreten bir ülke bir miktar cari açık meselesini tolere edebilir.

Sayfa Yükleniyor...