"Önce bunun hesabını vereceksin"

Kocaeli'nde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hollanda Başbakanı açıklama yapıyor; 'Türkiye ile ilişkilerimizi düzelteceğiz.' Neyi düzeltiyorsun ya, dur bakalım, dur. Daha sen bedel ödemedin, dur. Önce bunun hesabını vereceksin" diye konuştu.

"Önce bunun hesabını vereceksin"

Kocaeli'nde düzenlenen toplu açılış töreninde halka hitap eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, alandaki vatandaşların yoğun tezahüratlarına yönelik, "Maşallah, bu gençliği parlamentoda görmek istemiyorlar. İsteseler de istemeseler de 18-25 yaş arası gençlik 16 Nisan'dan sonra adım adım parlamentoya hazırlanıyor. Alışacaklar, alışacaklar..." diye karşılık verdi. 

Erdoğan, Kocaelililerle bir kez daha özlem gidermenin, kucaklaşmanın memnuniyeti içerisinde olduğunu dile getirerek, "Geciktik. Zira Diyanet Vakfının bir programındaydık. O programdan sonra orada yine başka programlar oldu. Bundan dolayı geciktik hakkınızı helal edin" diye konuştu.

Kocaeli ile dostluklarının, muhabbetlerinin çok eskilere, gençlik dönemlerine kadar uzandığını aktaran Erdoğan, bu yüzden Kocaeli'nin nereden nereye geldiğini çok iyi bildiğini söyledi.

Konuşması sık sık tezahüratlarla kesilen Erdoğan, "Gençler fazla kalmadı 36 gün... Ona göre" ifadelerini kullandı. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, depremden sonra adeta yeniden inşa edilen Kocaeli'nin yaralarını sarmakla kalmayıp, ekonomide, altyapıda, istihdamda, sosyal ve kültürel faaliyetlerde ulaştığı seviyenin bizzat şahidi olduğunu aktararak, şunları kaydetti:

"Bilhassa son 14 yılda Kocaeli adeta şaha kalktı. Bu şehrimizin gösterdiği başarıda, bakanlarıyla, milletvekilleriyle, belediye başkanlarıyla, valileriyle uyum içinde örnek bir ekip çalışması yürütmesinin büyük bir payı vardır. Bugün de 'nin Milli Savunma Bakanlığını, Kocaelili bir kardeşimize, sizlerin bir evladına emanet ettik. Milli Savunma Bakanımız, işte bu ekip çalışması bilinciyle hem ülkemize hem de şehrimize hizmet ediyor. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında, ülkemizin milli savunmasını yeniden yapılandırırken Bakanlığımıza çok önemli görevler verdik. Kuvvet komutanlarımızı, harp okullarımızı, savunma sanayimizi Bakanlığımıza bağladık. Harp okullarımızı, Milli Savunma Üniversitesi altında yeniden yapılandırdık. Yeni yapısıyla 13 Şubat'ta Hava Harp Okulu açılmıştı, yarın da inşallah Kara ve Deniz Harp Okullarımız faaliyete başlayacak"

"KOCAELİ BUNLARA LAYIK"

Türk Silahlı Kuvvetleri için subay, astsubay, sözleşmeli er ve askeri öğrenci olarak 30 bin personel aldıklarına işaret eden Erdoğan, hepsini de Milli Savunma Bakanlığının organize ettiğini dile getirdi.

Erdoğan, diğer yandan Kocaeli'nin gelişmesi, kalkınması, büyümesi bakımından çok önemli projelerin de aksamadan ilerlediğini ifade ederek, Büyük Şehir Belediyesinin tramvay hattı inşaatının sürdüğünü, metro projesiyle ilgili çalışmalara da başlandığını aktardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kocaeli'nde şehir hastanesi, bin 180 yatak kapasitesiyle abide bir eser olarak yükseliyor. Stadyum bitmek üzere. Kocaeli'ni geleceğe taşıyacak projelerden biri olarak gördüğüm Bilişim Vadisi'nin ilk etabı tamamlanmak üzere. Osman Gazi Köprüsü ve otoyol Körfez kıyısındaki trafiği büyük ölçüde rahatlattı mı? 'Yapamaz diyorlardı.' Yapıldı mı? Biz yaparız. İman öyle bir şeydir ki tekeden bile süt çıkartır, süt. Mesele inanmak, azmetmek" şeklinde konuştu.

"Geçilen 14 yılda Kocaeli'ne yaptığımız yatırımların tutarı ne biliyor musunuz? 20 milyar/katrilyon" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Hiçbir zaman Kocaeli'ni aman ha ötelemedik. Çünkü Kocaeli bunlara layıktı. Kocaeli kişi başına düşen milli gelir bakımından ülkemiz ortalamasının epeyce üzerinde bir yer alıyor. Sanayide ve ticarette olduğu gibi, doğal güzellikleriyle de müstesna bir yere sahip Kocaeli, devam eden projelerle çok daha ileri bir seviyeye çıkacaktır. Bugün de Kocaeli'ne elimiz boş gelmedik. Toplam yatırım tutarı ne biliyor musunuz? 1 katrilyon 352 trilyon lira, 286 ayrı eser. Bununla geldik. Kamu yatırımları, belediye hizmetleri, özel sektör vesaire, hepsi. Eğitimde 214 dersliğin, 7 atölyenin, spor ve konferans salonlarının, 300 öğrencilik pansiyonların, Gebze Teknik Üniversite ve bunun Elektronik Mühendisliği binasının, yarı olimpik yüzme havuzunun, İşletme Fakültesi binasının ve Katı Atık Laboratuvarının resmi açılışlarını yapıyoruz. Bunları tek tek kalem kalem saymayacağım. Bunları geçiyorum. Çünkü sizlerle asıl konuşacağım mesele var."

"SENİN HER YERİN AVRUPA BİRLİĞİ ÜYESİ OLSA NE YAZAR?"

"16 Nisan referandumu pek çok konuda bir turnusol kağıdı" diyerek konuşmasını sürdüren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, tezahüratlar üzerine, "Kızlar, ana muhalefetin başındaki zat ne zannediyor biliyor musun? 18 yaşında sadece erkekler girecek parlamentoya, kızların gireceğini bilmiyor. Bak onu da öğrensin. Niye? Bakıyorum hesabı yaparken hep erkekler üzerinden yapıyor. Sorarsan bunlar kadın haklarından da iyi anlarlarmış. Anlamazlar. Bilmezler. İnşallah kızlarımız da erkeklerle beraber genç, 18-25 yaş arası parlamento sıralarında yerlerini alacaklar" değerlendirmesinde bulundu. 

Erdoğan, dün Hollanda'nın Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya'ya yönelik tavrına ilişkin ise şunları kaydetti:

"Dün Hollanda'da yaşanan kepazeliği izlediniz değil mi? Bir yandan Dışişleri Bakanımızın uçağının iniş iznini iptal ediyorlar, diğer taraftan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımızın bir hanım, önünü kesip, yanında maslahatgüzar ve ablası konsolosluk binamıza girmesini engelliyorlar. Uluslararası hukukta büyükelçilikler, konsolosluklar kendi topraklarıdır o ülkelerin. Yani şu anda Hollanda'daki büyükelçilik de konsolosluk da bizim toprağımızdır. Düşünebiliyor musunuz? Kapıyı açmıyorlar. İçeriden konsolosu dışarı çıkartmıyorlar ve Bakanımızı oraya göndermiyorlar. Bunu yapan kim? Hollanda. Kim bu? Avrupa Birliği üyesi. Yahu senin her yerin Avrupa Birliği üyesi olsa ne yazar? Sen önce uluslararası hukuku öğren. Demokrasi nedir onu öğren. Yeri geldiği zaman 'ye demokrasi dersi vermek isteyenler önce bunu öğrenin, bunu"

Erdoğan, çarşamba günü Hollanda'da seçim yapılacağını hatırlatarak, "Seçimden dolayı, beyler, ırkçılık yapmak suretiyle, oy toplayacaklarını zannediyorlar. Ben şimdi buradan Hollanda'daki Hollanda vatandaşı olan kardeşlerime sesleniyorum; Ne yapacağınızı biliyorsunuz değil mi? Gereğini nasıl yapacağınızı biliyorsunuz değil mi?" diye konuştu. 

Şu anda Hollanda, Almanya, Belçika, İskandinav ülkelerinin televizyon ekranlarından kendisini izlediğini belirten Erdoğan, "Hepsine sesleniyorum; Ne yapacağınızı biliyorsunuz değil mi? Türkiye düşmanlarına karşı, Cumhurbaşkanınıza düşmanlık yapanlara karşı, orada ne yapacağınızı biliyorsunuz değil mi? Kullanacakları oyları nasıl değerlendireceklerini o kardeşlerim çok iyi biliyorlar" ifadelerini kullandı. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir ülkenin bakanı bir yana, herhangi bir vatandaşının hiçbir gerekçe gösterilmeksizin bu tarz muamelelere maruz bırakılmasının asla kabul edilemeyeceğini vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü: 

"Hollanda polisi daha da ileri giderek, bu durumu protesto eden vatandaşlarımızın üzerine atlarıyla, itleriyle saldırarak, demokratik haklarını kullanmak dışında talepleri olmayan insanları darbetmiştir. Gazetecileri darbetmiştir, yerlere yatırmıştır. Bir süredir Almanya başta olmak üzere, hemen tüm Avrupa ülkelerinde benzer zorluklarla karşılaşıyoruz. Bugün çıkmış Hollanda Başbakanı açıklama yapıyor; 'Türkiye ile ilişkilerimizi düzelteceğiz.' Neyi düzeltiyorsun? Dur bakalım, daha sen bedel ödemedin. Önce bunun hesabını vereceksin. 

Sen benim bir bayan bakanıma, orada akla hayale gelmez şekilde, edepsizce ona davranırsan, bunun hesabını vereceksin. Benim vatandaşlarımın üzerine at, it sürersen, bunun hesabını vereceksin. Dolayısıyla öyle Türkiye hakkında bilmem ne raporu hazırlamak falan, geç o işleri. Biz bize yeteriz. Bize bu millet yeter. Bize Allah yeter." 

Başbakan Binali Yıldırım'ın, akşam Hollanda Başbakanı Mark Rutte'yi aradığını anımsatan Erdoğan, "Verdiği cevap; 'Çarşamba günü seçim var, burada sıkıntılı durum var. Herhangi bir şey yapamayız. Bakan burayı terk etsin.' Şuna bak. Seni Türkiye gibi bir ülkenin Başbakanı arıyor, verdiği cevaba bak. Gün ola harman ola. Şu anda biz sabırlıyız. Sabırla bu işin üzerine giderek, bu işin hesabını soracağız. Öyle bu burada kalmaz" diye konuştu. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hollanda'da yaşanan hadisenin, diplomasinin, uluslararası hukukun, teamüllerin, nezaketin ayaklar altına alınması olduğuna dikkati çekerek, "Avrupa'dan ses çıkıyor mu? Çıkmıyor. Niye? Bunlar birbirini ısırmaz, aynıdırlar. Hollanda, Avrupa Birliği üyesi bir hukuk devleti gibi değil, bir muz cumhuriyeti gibi davranmıştır. Yıllarca Türkiye'ye insan hakları, hukuk, demokrasi nutukları çekenlerin kendilerinin aslında bu değerlerden ne kadar uzak olduğunu tüm dünya gördü. Şimdi, yaptıkları terbiyesizliğe kılıflar uydurmaya çalışıyorlar. Ne söylerlerse söylesinler, mızrak çuvala sığmaz. Yapılan işin adı bir skandaldır. Hollanda, bu terbiyesizliğinin bedelini mutlaka ödeyecektir. Buradan Avrupa Birliği organlarını ve demokrasiyi, insan haklarını, hukuk devletini koruma misyonuyla çalışan tüm uluslararası kuruluşları, Hollanda'ya karşı seslerini yükseltmeye, hatta yaptırım uygulamaya davet ediyorum" değerlendirmesinde bulundu. 

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya'nın Hollanda'da yaşadıklarına değinen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Benim bakanım, diplomatik bir arabanın içinde mahkum. Ondan sonra da 'bizim tayin edeceğimiz arabaya binmezse, çekiciyle alıp götüreceğiz' diyorlar. Şu vahşete bak. Var mı eğilmek. Biz Allah'ın huzurunda eğiliriz, secdede eğiliriz, başka eğilmek yok. Çünkü bu ülke, kendini hem Avrupa Birliği değerlerine hem de küresel demokratik kabullere sığmayan, ancak faşist yönetimlerde görülebilecek bir konuma düşürmüştür. Meselenin 16 Nisan halk oylamasının ötesinde bir anlama sahip olduğu açıkça ortadadır. Avrupa kıtası, Türk düşmanlığı, Müslüman düşmanlığı, İslam karşıtlığı hastalıklarının pençesinde inlemektedir. Irkçı partilerin ve ırkçı söylemlerin giderek yükselmesi, Avrupa'nın geleceğini tehdit ediyor. Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında kaybedilen 10 milyonlarca insandan, yaşanan derin acılardan gereken derslerin hala çıkartılmadığını, üzüntüyle müşahede ediyoruz. Biz kendi medeniyetimizin, kültürümüzün ve tarihimizin bize tavsiye ettiği şekilde, insan öncelikli, yaşatma öncelikli duruşumuzu sonuna kadar sürdüreceğiz" 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa genelinde 6,5 milyon Türkiye kökenli insanla, bu kıtada var olmakta, yaşamakta ve bir gelecek kurmakta kararlı olduklarını ifade ederek, "Avrupalı dostlarımızdan ırkçılığı ve İslam düşmanlığını bir kenara bırakarak, ortak geleceğimiz konusunda neler yapabileceğimizi konuşabileceğimiz bir iklimin tesisi için çalışmalarını bekliyoruz" şeklinde konuştu.

Erdoğan, bugünün tarihinin 12 Mart olduğuna dikkati çekerek, bu tarihin, 2 önemli olayla anıldığını dile getirdi. Bunlardan birincisinin İstiklal Marşı'nın kabulü olduğunu hatırlatan Erdoğan, "Bu vesileyle Kurtuluş Savaşımızın tüm şehitlerini, bu savaşı yürüten Gazi Mustafa Kemal'i ve Büyük Millet Meclisimizin tüm üyelerini, hassaten İstiklal Marşımızın şairi Mehmet Akif Ersoy'u rahmetle yad ediyorum" diye konuştu. 

İstiklal Marşı'nın "Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?/Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!/Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda,/Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda", "Ruhumun senden, İlahi, şudur ancak emeli:/Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli./Bu ezanlar -ki şehadetleri dinin temeli/Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli" dizelerini seslendiren Erdoğan, vatandaşlara, "Evet... Milletimiz, 15 Temmuz'da vatanının uğruna gerekirse kendini feda edebileceğini tüm dünyaya gösterdi mi? F-16'lar bomba yağdırıyordu. F-16'lar bomba yağdırırken, bizim gençlerimiz kaçtı mı? Tanklar, toplar üzerine gelirken kaçtı mı? Bizim gençlerimiz tankların altına kendilerini attı mı? Modern silahlarla ki milletin silahlarıydı, o Feto'nun uşakları, alçaklar, kalkıp da onların üzerine kadın, genç, yaşlı demeden ateş ederken, onlar yıldı mı?" diye seslendi. 

Konuşmasına "Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın./Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın./Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk'ın.../Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın" dizeleriyle devam eden Erdoğan, "Ne yaptı? Göğsünü siper etti. Neye? F-16'lara, helikopterlerden yağan bombalara. O bombalar, bizim hanım kardeşlerimizi yıldırmadı, gençlerimizi yıldırmadı. Neden? Çünkü onlar 'Şehadet' dediler. 'Şehitler tepesi boş değil' dediler. O tepeye doğru yürüdüler. 'Ölürsem şehit, kalırsam gazi olacağım' dediler ve böyle yürüdüler. 249 şehidimiz oldu. 15 Temmuz, mabetlerimize namahrem eli değmesin diye, ezanlar yurdumuzun üstünde ebediyen inlesin diye, 249 kardeşimiz şehadete yürüdü. Allah'tan tüm şehitlerimize rahmet diliyorum. 2 bin 193 gazimize şifalar diliyorum. Milletimizin bu cesareti, bu iradesi, bu kahramanlığı karşısında bizlere düşen daha çok çalışmaktır" dedi. 

Erdoğan, gazilerle dün yaşadığı diyaloğa değinerek, "Gaziler, dün akşam baktım ki İstanbul'da, Beyoğlu'nda, Hollanda Konsolosluğunun önüne yürüyorlar. Bana da telefonda diyorlar ki 'Reisim neredeyiz biliyor musun?', 'Hayırdır, neredesiniz?', 'Biz şimdi Hollanda Konsolosluğunun önüne gidiyoruz', 'Ne işiniz var?' Verdikleri cevap; (Rotterdam'da ne varsa burada da o var)" dedi. 

Mehmet Akif Ersoy'un "Allah, bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın" sözünü aktaran Erdoğan, "Çünkü bu marşın her kelimesinde, her satırında, her kıtasında koskoca bir milletin çektiği acıların izi vardır, kanı vardır. Kardeşlerim! 15 Temmuz'da milletimiz elbette yeni bir İstiklal Marşı yazmamıştır ama herkese şunu göstermiştir, Türk milleti gerektiğinde İstiklal Marşı'nın ifade ettiği ruhu diriltme konusunda en küçük bir tereddüt sahibi değildir. Yurdumuzun üstünde tüten en son ocak sönmeden, kimsenin bayrağımıza, ezanımıza, özgürlüğümüze, geleceğimize el uzatamayacağını, 15 Temmuz gecesi 7 düvele gösterdik. Ben bu milletin bir ferdi olmaktan, Cumhurbaşkanları olmaktan, evladı olmaktan Rabbime ne kadar hamdetsem azdır" ifadelerini kullandı. 

12 Mart 1971'in ülke tarihinin utanç günlerinden birisi olduğunu kaydeden Erdoğan, "Darbeler, cuntalar ve muhtıralar silsilesinin bir halkasıdır. Demokrasimizin üzerinde kara bir leke olan 12 Mart Muhtırası, milletimiz için tıpkı 1960 darbesi, tıpkı 1980 darbesi, tıpkı 28 Şubat darbesi gibi hatta 27 Nisan bildirisi gibi bir ibret vesikasıdır. Kendilerini milletimizin iradesinin, tercihlerinin, halkı yetki verdiklerinin üzerinde görenler, 12 Mart'ta bir kez daha sahneye çıkmışlardır. 1969 seçimleri sonrasında yaşanan sorunların, yönetim sistemi içinde çözülememesi, darbecilerin eline koz vermiştir" diye konuştu. 

AK PARTİ VE MHP'YE TEŞEKKÜR

12 Eylül öncesinde de cumhurbaşkanlığı seçimi krizinin sonuçlandırılmamasının benzer bir bahaneye imkan sağladığını anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti: 

"Türkiye artık böyle demokrasi ayıplarına muhatap olmasın diye yönetim sistemini değiştiriyoruz. 16 Nisan'da milletimizin takdirine sunulan anayasa değişikliği işte bu amaçla hazırlanmıştır. Kardeşlerim! Şimdi komşularımıza, anlatmanız lazım, bu 18 madde nedir, biz 16 Nisan'da neyi oylayacağız... Bunu anamuhalefetin başındaki zat bilmiyor ama siz bileceksiniz ve bunu herkese anlatacaksınız. Şimdi biraz sonra geleceğim, dün akşam Sultanbeyli'de bunları anlattım, bilmiyorum izleme imkanınız oldu mu? Bu mesele ülkemizin gündemine yeni gelmiş değil ta Osmanlı döneminden başlayarak, Cumhuriyet dönemi de dahil olmak üzere yönetim sistemi meselesi hep tartışılmıştır. Hep bir arayış içinde olunmuştur. Biz hem tarihi tecrübeleri hem son 14 yılda kendi yaşadıklarımızı özellikle de 15 Temmuz darbe girişimiyle ortaya çıkan durumu göz önünde bulundurarak, böyle bir adım attık. Öncelikle AK Parti Genel Başkanı ve milletvekillerine, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı ve milletvekillerine, Cumhurbaşkanı olarak şahsım ve milletim adına çok teşekkür ediyorum. Zira her iki partinin lider kadrosu, milletvekillerinin böyle bir dayanışmayı göstermesi, parlamentodan 339 oyla referandumun geçmesi, önemliydi. Niye? Bu çok önemli; milli iradeye gidip vizesini bu iki partinin mensupları verdi. Çünkü onlar, milli iradeden yanaydı."

"BU TERAZİ BU KADAR SIKLETİ ÇEKMEZ" 

Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: 

"Diğerlerine bakınca, kardeşlerim, şu anda kim 'hayır' diyor? Kandil 'hayır' diyor, İmralı 'hayır diyor. Şu anda o 'hayır' diyenlerle beraber kimler hareket ediyor, söylememe gerek var mı? Hepsini biliyorsunuz değil mi? Bakın, sevgili Peygamberimizin hadisi ortada: 'Kişi sevdikleriyle beraberdir.' Şimdi, kim kimi seviyorsa onunla haşrolunacak. Bir başka güzel söz, 'Söyle bana arkadaşını, söyleyeyim sana kim olduğunu.' Senin arkadaşın Kandil ise Kandil'dekilerle berabersin. Bunlar kan kusanlar değil mi? Bunlar, bu ülkeyi bölmek, parçalamak isteyenler değil mi? Şimdi çıkmış, anamuhalefetin başındaki zat, milleti aldatmak için elinden gelen yalanı söylüyor. Dürüst ol. Artık bu millet senin yalanlarından bıktı. Tutturmuş bir tek adamlık, tek adamlık... Varsa yoksa tek adam sensin. Yedi seçim kaybettin hala partinin başında duruyorsun. Tek adam sensin. Öyle mi? Eğer senin, partinin mensuplarının iradesine saygın olsa bırakıp gitmen lazım. Partinin tabanına saygın olsa bırakıp gitmen lazım. Aldığın oylar ortada. Hala partinin başında duruyorsun. Batı'da bir parti başkanı bir seçim kaybetse, iki seçim kaybetse hemen istifasını verir, gider ama bunda böyle bir nezaket yok. Anlamaz bu işten ama er veya geç Kemal gidicidir. Zira, mensubu olduğu parti bu yükü daha fazla taşıyamaz. Zira bu terazi bu kadar sıkleti çekmez."

Erdoğan, demokrasinin gücünün güçlü muhalefetten geldiğini söyledi. 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, "Bütün bu değişiklik çalışmalarında Cumhurbaşkanı ile Başbakanlık başka partide olursa ne olacak?" şeklindeki sözlerinin dinletilmesinin ardından Erdoğan, "Tanıdınız değil mi? Dersini çalışmamış, bu 18 maddeyi okumamış. Öyle çıkmış gelmiş yola. Gençler hatırlıyor musunuz? 10 Ağustos 2014'te adaylığım açıkladığında milletime seslenmiştim. Ne demiştim? Sözüm şuydu, dedim ki 'Ben tarafsız olmayacağım, ben taraf olacağım' dedim, 'ama benim tarafım milletten yana olacak' dedim. Her zaman milleten yana oldum . Milletimin hak ve hukuku neyse onu korudum ve korumaya devam edeceğim. Dün Sultanbeyli'de bu konudaki yalanları ve gerçekleri enine boyuna anlattım. Bu zat diyor ki 'bir devlet bir kişiyi ikna ettiğinde, 24 saatte, hatta 12 saatte Türkiye Cumhuriyeti'ni ele geçirir.' Böyle bir saçmalık olur mu? Ne diyor bu adam? Türkiye'yi kim öyle 24 saatte, 12 saatte ele geçirebiliyormuş, çocuk oyuncağı mı bu?" diye konuştu. 

Erdoğan, Türkiye'yi 15 Temmuz'da ele geçirmeyi denediklerini belirterek, şöyle devam etti: 

"Bu beyefendi Atatürk Havalimanı'na geldi ve oradan nereye kaçtığı belli değil, yok oldu. Hadi sen de oraya kalsaydın ya, halkın arasında orada sen de dursaydın ya. Niye durmadın? Ama bu kardeşiniz bütün tehditlere rağmen, nereye geldi? Oraya geldi. Niye? Çünkü anonsu yaptık, anonsu yaptıktan sonra meydanlara dedik ve benim milletim meydanlara döküldü. 81 vilayette meydanlara döküldü. 81 vilayette meydanlara dökülen bu millet, öyle bırakılır mı? Tabii ki onların arasına karışacaksın. Eğer lider bir taşın arkasına saklanırsa, millet dağın arkasına saklanır. Onun için saklanamazsın. Biz ne diyoruz? Yürüyeceksin, millet yürüyecek arkandan. Bizim karakterimizde bu var, cibiliyetimizin gereği bu. Bunu yaptık. Şimdi o darbecilerin ve destekçilerinin hepsi de demir parmaklarını arkasında adalete hesap verecekleri günü bekliyorlar. Öyle mi? Varsa benzer niyeti olanlar, aynı akıbet onları da bekliyor. Haydi Kemal efendi, çıksın senin 24 saatliklerin, 12 saatliklerin çıksın." 

"Rejim değişikliği" iddialarını anımsatan Erdoğan, rejimin 1923'te değiştiğini, referandumla sadece yönetim sisteminin değiştiğini, cumhuriyet konusunda ne milletin ne de kendilerinin en ufak bir sıkıntısının olmadığını vurguladı. 

Referandumla TBMM'nin yetkilerinin kısıtlanacağını iddialarına cevap veren Erdoğan, "(16 Nisan'dan sonra Meclis yok) diyorlar. Kuyruklu yalan. Tam tersine Gazi Meclisimiz yasama ve denetim görevlerini daha güçlü şekilde, inşallah asırlar boyunca çalışmaya devam edecek. Mevcut sistemi canhıraş şekilde savunanların dün bu sistemi işletmemek için neler yaptıklarını çok iyi biliyoruz. Gensorunun mimarları kimlerdir biliyor musunuz? Bunlardır. Gensoru üstüne gensoru verirler, hiç durmazlar. Sürekli gensoru, akşam yat, sabah kalk gensoru. Biliyorlar ki kazanamayacaklar yine gensoru" ifadelerini kullandı. 

Erdoğan, "1960 darbesinde bugün parlamenter sistem güzellemesi yapanların darbeciler ile birlikte olup, Meclisi kapattıklarını, başbakanları ve bakanlarını astıklarını unutmadık. Biz CHP'nin cemaziyelevvelini biliriz. Çıkmış bir de ne diyor? '600 milletvekili, ne gerek var?' diyor. '550 yetmiyor mu?' diyor. '450 bile fazla' diyor. Unutma bu ülkede çift kamaralı meclis olduğu zaman, sayı 600'ün bile üzerindeydi. Biz şimdi tek kamaralı olarak 600 yapıyoruz. Niye? Temsilde adalet olsun diye. Hem nüfusumuz çok arttı ve dolayısıyla milletvekili sayısını 600'e çıkartalım ve bir de artık genç ve dinamik bir parlamento getiriyoruz. Bu genç ve dinamik parlamentoda şu anda sadece 7 milyonu aşkın genç oy var. Bu çok önemli bir şey. Dolayısıyla bizim sayıyı 600'e çıkarmamız gerekti ve bunu yaptık" diye konuştu. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, mevcut sisteme dört elle sarılanların, Türkiye 1970'li yıllarda terör ve krizle boğuşurken sorunların çözümü için en küçük bir fedakarlık yaptıklarına şahit olmadıklarını aktararak, Türkiye'nin o dönemlerde koalisyonlar, muhtıralar, ekonomik krizler yaşadığını anlattı. 

"HİÇBİR ZAMAN TEK ADAM OLMADIK" 

"Türkiye bütün bunlarla kavrulurken bunlar ne yapıyordu?" diye soran Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hepsini geçtim. 2002 Kasımından beri neler çektiğimizi biliyoruz. Ellerinden gelse yüzde 25'i yüzde 50'den büyük ilan edip ülke yönetimine el koyacaklardı. O derece gözlerini karartmış durumdaydılar. Bunların bu ülkede dikili bir taşı yok. Böyle bir şey yapma niyetleri de yok. 7 Haziran seçimleri sonrasında terör örgütünün uzantısı parti ile kol kola girerek, milletvekili sayıları yetmediği halde kapımıza dayanıp hükümeti istediler. Bunların derdi demokrasi değil, bunların derdi milletin istekleri değil, bunları derdi halkın talepleri değil. Bunlar sadece sorumluluk kendilerinde olmasın ama tüm yetkiler, tüm imkanlar kendilerine verilsin istiyorlar. Dünyada böyle bir yönetim örneği yok. Millete rağmen bir ülkeyi yönetmeye çalışanlara ne denir biliyor musunuz? Tutturmuşlar tek adam, tek adam, tek adam... Geç bu işleri. Hiçbir zaman biz tek adam olmadık. Türkiye geçtiğimiz 14 yılda 3 kat nasıl büyüdü biliyor musunuz? Tarihi reformları nasıl gerçekleştirdi biliyor musunuz? Ben söyleyeyim. Göreve geldik, kişi başı milli gelir neydi ? 3 bin 500 dolar. Şimdi 11 bin doları aştık. Bak nereden nereye geldik ama bu sistemle gelmiyor. Bu insan unsuru. Cumhurbaşkanı ve Başbakan aynı ekolden geldiğimiz için. Yoksa Sezer'le beraber olsaydık biz o ilk süreçte duman olmuştuk. Çünkü atama yapacaksın engel oluyor. İstediğini atayamıyorsun. Bu çileleri çektik. Merhum Ecevit onların ekolündendi. Anayasa kitapçığını fırlattı yüzüne 10 milyarlarca dolar zarar ettik. Bu anlayış bu. Fakat gerek Sayın Gül ile birlikte, gerek benim cumhurbaşkanlığımda diğer başbakanlar Davutoğlu ve Binali Yıldırım Bey ile birlikte aynı ekolden geldiğimiz için şu anda el ele, omuz omuza hamdolsun bu süreci işletiyoruz. Daha iyi olacak. 11 bin dolar bizim için yeterli değil" 

Erdoğan, 79 senede Türkiye'de 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol yapıldığını hatırlatarak, kendi dönemlerinde 14 senede 18 bin kilometre bölünmüş yol yaptıklarına dikkati çekti. 

"O DA BİTTİĞİ ZAMAN AVRUPA-ASYA ORADAN DA BAĞLANACAK" 

Osmangazi ve Yavuz Sultan köprüleri ile Marmaray'ı, Avrasya tünelini yaptıklarını kaydeden Erdoğan, "Daha yapacağız. 18 Mart'ta yeni bir temel atıyoruz. 18 Mart Çanakkale Köprüsü'nün temelini atıyoruz. Dünyanın bir numarası olacak ve bedeli yaklaşık 11 milyar dolar. Hani Türkiye ekonomisi bozuktu. Kimseyi aldatmayın. Yatırımcı, bozuk ekonomiye gelip yatırım yapmaz ve bunları biz yap işlet devret ile üstelik yaptırıyoruz. O da bittiği zaman Avrupa-Asya oradan da bağlanacak. Buradan bağlanıyor, oradan da. Bu hayırcı zihniyet var ya birinci köprüye karşıydı, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'ne karşıydı, Yavuz Sultan Selim'e de karşıydı. Marmaray'a da, Avrasya Tüneli'ne de karşıydı. Şimdi oralardan geçiyorsunuz. Niye geçiyorsunuz? Geçin, geçin. Biz zaten buraları sizin için yaptık. Belki gün ola harman ola, bir gün yaşlanınca dersiniz; 'Biz bunların aleyhine çok konuştuk ama şu anda buralardan geçmek bize nasip oldu.' Olur ya? Onun için biz diyoruz at denize balık bilmezse Halik bilir. Biz bunları yapıyoruz. Ülkemizi bunların şerrinden uzak tuttuğumuz için 14 yılda biz bu başarıları elde ettik. 23,5 milyar dolar IMF'ye borçla devraldık. Kasa böyleydi" şeklinde konuştu. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'yi 23,5 milyar dolar IMF'ye borçla devraldıklarını, 2013 yılına kadar IMF'nin borcunu ödediklerini hatırlattı.

Merkez Bankası'nın kasasında 27,5 milyar doların bulunduğunu anımsatan Erdoğan, bu rakamın şimdi 127 milyar dolar olduğunu söyledi. Bunların durup dururken değil, azimle, çalışarak, üreterek olduğunu aktaran Erdoğan, "Şu anda Başbakanım, bakanlar dünyanın dört bir yanına saldırıyoruz. 16 Nisan'dan sonra daha çok yerlere gideceğiz. Muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkacağız. İlk 10 ülkenin içine Türkiye'yi sokacağız. Eğer Türkiye'nin kaderinde bunlar gibi zihniyetler olsaydı, halimiz haraptı" ifadelerini kullandı.

Türkiye böyle tehlikelerle, tehditlerle, krizlerle, darbelerle, muhtıralarla, vesayet hevesleriyle muhatap olmasın diye Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini getirdiklerini anlatan Erdoğan, "Türkiye bu sistemle yönetilirken de sorun çıkmaz mı? Çıkabilir. Ama kurduğumuz mekanizmalar sayesinde, Türkiye'nin bu sorunları aşması hem daha kolay hem de daha az maliyetli olacak. Buna inanmasak, böyle bir adım atmazdık. Yeni sistemle, ülkemizin daha istikrarlı, milletimizin daha güvenli, huzurlu olacağını çok açık ve net söylüyorum. Yoksa niye kendimizi yoralım" değerlendirmesinde bulundu.

Eğitimde, sağlıkta, ulaştırmada, sosyal yardımlarda bu adımları kararlılıkla attıklarını aktaran Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Gençler; 16 Nisan sizin gününüz. Anayasa değişikliğiyle, ilk seçimden itibaren 18-25 yaş arasındaki milyonlarca gencimiz de seçilme hakkına kavuşuyor. Seçme hakkınız vardı. Biz 30'dan 25'e indirdik. Şimdi de 25'ten 18'e indiriyoruz. Zor olan seçmektir, seçilmek değil. Şimdi seçilme hakkı da olacak. Seçme yetkinliğine ulaştığına inandığımız gençlerimizden, seçilme hakkını esirgeyemeyiz. 

Çıkıyor ne diyor beyefendi, ana muhalefetin başındaki zat; 'Hükümeti çoluk çocukla mı dolduracaksınız?' 18-25 yaş arasındaki gençlerimiz, evlenip, yuva kurabiliyorlar mı?' diyor. Lafa bak. Erkekse, gidip vatanı için silah altına giriyor mu? Giriyor. Kızımızsa, çocuk sahibi olup, geleceğimizin teminatı nesilleri yetiştiriyor mu? Yetiştiriyor. Erkek de olsa, kız da olsa çalışma hayatına atılıp, birikimiyle, alın teriyle üretime katkı sağlıyor mu? Sağlıyor. Öyleyse bu gençlerimize seçilme hakkını niye çok görüyoruz?"

"GENÇLERE GÜVENİYORUZ"

Gençlere güvendiklerini dile getiren Erdoğan, "Ana muhalefetin başındaki zat, bu meseleyi de istismar ediyor. 18 yaşındaki çocuklarımızı mecliste milletvekili yapacakmışız. Şu anda yaptığı hakarete bak. Böylece askerlikten kaçıracakmışız. İki yıl sonra da 10 milyar maaşla emekli edecekmişiz. El insaf. Bunun adı düpedüz gençlerimize ve milletimize hakaret değildir de nedir? Daha önce 30 yaşından itibaren, 25 yaşından itibaren kimler, nasıl milletvekili oluyorsa, 18 yaşından sonra da aynı şekilde milletvekili olacaklar. Şunun veya bunun çocuğu değil, milletin evlatları milletvekili olacak, gerekirse bakan olacak. Askerlik yaşından önce milletvekili olacak. 3-5 gencimizin yapacağı hizmeti bu kadar hakir görmek ayıp değil midir?" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Emeklilik diyor. 'İki yıl çalışacaklar emekli olacaklar.' Emeklilik konusunda da herhangi bir vatandaşımız ne zaman ve nasıl emekli oluyorsa, milletvekili de o şekilde emekli olacak. Yani primini ödeyecek ya sınırını bekleyecek, sonra da emekli olacak. Bu yalanlar, bu iftiralar milletimizin siyaset kurumuna, meclise, milletvekillerine olan güvenini yıpratmayı amaçlıyor. Bunun adı gençlerimizi istismar ederek, milli irade düşmanlığı yapmaktır" dedi.

Erdoğan, 16 Nisan'a kadar tüm bu konuları milletle paylaşacağını, yarın akşam 19.30'da ATV-A Haber ortak yayınında milletle beraber olacağını belirtti.

İdam konusundaki düşüncesinin belli olduğunu ifade eden Erdoğan, "Sayın Kılıçdaroğlu diyor ki 'O zaman çıkarın idamı.'. Sayın Bahçeli düşüncesini açıkladı. Ne diyor? 'Biz idama varız.'. Ben Sayın Başbakan Binali Yıldırım Beyin de aynı kanaatte olduğu inancındayım. Şimdi ben de diyorum ki anayasa değişikliği gerektirdiği için Sayın Kılıçdaroğlu, hadi bakalım 16 Nisan'dan sonra parlamentoya geldiği zaman seni de göreceğiz. Bakalım sen de buna destek verecek misin? Çünkü onlar da destek verirse bu anayasa değişikliği yapılır. Meclisten geçtikten sonra bana sadece onaylamak kalır. Gelir ben de onaylarım. Çünkü idam konusunda devletin af yetkisi yoktur. Devlete karşı işlenmiş bir suç değildir. Onun hesabını ne ben ne diğerleri veremezler. Onun için de gereği yapılacaktır" şeklinde konuştu.

Erdoğan, açılışı yapılan 1 milyar 352 milyon liralık 286 yatırımın hayırlı olmasını diledi. 

Sayfa Yükleniyor...