'Ortadoğu'ya bataklık demek ırkçılıktır'

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ortadoğu için “bataklık” dediğini hatırlatan Başbakan Erdoğan, “Ortadoğu’ya bataklık demek ırkçılıktır” dedi. Erdoğan, bazı kişilerin “Ömer” ismini duyunca çılgına döndüğünü dile getirdi ve şöyle konuştu: “Ali bizi çılgına döndürmüyor, tam aksine bizi kucaklıyor.”

'Ortadoğu'ya bataklık demek ırkçılıktır'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda konuşma yaptı.

Başbakan Erdoğan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle;

Elçilikler, bütün personeliyle birlikte bulundukları ülkelerin teminatı altındadır. Her ülke kendi topraklarında faaliyet gösteren diplomatların can ve mal güvenliğini sağlamakla mükelleftir. Irak'ta merkezi hükümet bunu başaramamıştır.

Musul'da rehine olarak tutulan vatandaşlarımız sağ salim 'ye dönecektir. Bunu temin etmek için ne gerekiyorsa yapılıyor, son derece hassas ve yoğun bir şekilde çalışmaları sürdürüyoruz.

'BATAKLIK DEMEK IRKÇILIKTIR'
Biz can derdindeyken CHP, adeta kasap gibi et derdinde. Musul’daki hadise bir iç politika malzemesi yapılmak istendi. Bu bir sorumsuzluktur.

CHP'nin genel müdürü son zamanlarda çok sık olarak Ortadoğu'dan 'bataklık' diye bahsediyor. İşte bu, tarih bilmezliktir, apaçık cehalettir. Bütün bunların ötesinde Ortadoğu'ya, milyonlarca insanın yaşadığı, milyonlarca insanın vatanlarının olduğu bölgeye 'bataklık' demek, ırkçılıktır, ayrımcılıktır, bilinç altındaki faşizmin ortaya çıkmasıdır. Zannedersiniz ki CHP'nin genel müdürü Londra'da, Paris'te doğdu, orada büyüdü, orada yetişti. Tunceli'de doğacak, orada büyüyecek, oranın kültürünü taşıyacaksın, sonra çıkıp Ortadoğu'ya 'bataklık' diyeceksin. Bu hem ırkçılıktır, hem de aslını, özünü, kendi öz kimliğini inkardır. Dünyanın neresi olursa olsun, insafı ve vicdanı olan bir kişi, çıkıp da bir bölgeyi 'bataklık' diye tarif edemez. Hele hele kültürel, etnik, dini irtibatlarımızın olduğu bir bölgeye 'bataklık' demek sorunları büyütmekten başka hiçbir gayeye hizmet etmez.

Yüzyıl önce dedelerimiz için İstanbul neyse Medine oydu. İzmir neyse Beyrut oydu, Ankara neyse Halep oydu. Bugün ise Anamuhalefet Partisi'nin genel müdürü, bu coğrafyaya 'bataklık' diyor. Yüz yıldır Misak-ı Milli sınırları dışında olmadı. 'Bataklık' denilen o coğrafyaya dünyanın her yerinden geldiler, yatırım, ticaret, işbirliği yaptılar. Ama bizim hükümetlerimiz 'bataklık' diyerek, o coğrafyaya sırtlarını döndüler.

Bırakın kendi coğrafyamız içerisinde bölgeleri, 'bataklık' diye ihmal ettiler. Güneydoğu'ya, Doğu'ya, Karadeniz, Orta Anadolu'ya öyle baktılar. Varsa, yoksa 'Akdeniz, batı, Marmara' dediler. AK Parti iktidarıyla 780 bin metrekarelik vatan toprakları hamdolsun artık modern dünyanın bütün ilgisini, alakasını çeker hale geldi.

'ALİ BİZİ ÇILGINA ÇEVİRMİYOR'
Bu coğrafyada evli çiftlerin isimlerinin Ayşe ve Ali olduğuna Türkiye dışında çok rastlayamazsınız. Bir tek aile içinde çocukların isimlerinin Mehmet, Ali, Hasan, Hüseyin, Ömer, Osman, Bekir olduğuna Türkiye dışında kolay kolay rastlayamazsınız. Cafer ile Ayşe, Ali ile Beyazıt isimlerinin aynı aile içinde çocuklara konulduğu başka bir topluma rastlayamazsınız.

Bu coğrafyada o meşum Kerbela hadisesinden alınması gereken ibretlik dersi alanlar, en başta Türkler olmuştur. Biz rahmet peygamberinin torunu, Efendimiz Hz. Hüseyin'in şehadeti üzerinden tefrika çıkaran bir millet asla olmadık. Kerbela'da yaşanan acı hadiseyi asırlar boyunca çoğaltanlardan, orada akan kana yeni canlar ekleyenlerden asla olmadık. Mezhep aidiyetimiz her ne olursa olsun biz 'La İlahe İllallah' diyen herkesi Müslüman, mümin olarak gördük, aynı kıbleye dönenleri kardeşimiz olarak gördük, kardeşimiz olarak bağrımıza bastık.

Öyle bir mezhep anlayışı, öyle bir tutuculuk ki, Ömer dediği zaman çılgına dönüyor. Ali bizi çılgına döndürmüyor, tam aksine bizi kucaklıyor. Bizde Ali de var, Ömer de var, Hasan da var, Hüseyin de var. Hepsi bizim ailemizin içinde bizi bütünleştiren isimler.

Canlı bomba olan da orada can veren de kelimeyi şahadet getiriyor. Biz böyle yanlışın içinde olmadık, olmayacağız. Filistin’in hakkını savunurken şii, sünni diye değil; insan oldukları için savunduk.

İran’ın uluslararası sorunlarını ele alırken mezhep kriterine değil, komşu kriterini dikkate aldık. Irak’ta çatışmalarda aklın tarafında yerimizi aldık. Bin yıldır bu coğrafyada hakkı ve sabrı tavsiye ettik. Bugün de bunu yapıyoruz.

Gözünüzü kapatsanız da sırtınızı da dönseniz de komşuda yangın varsa evinizde huzur içinde olamazsınız. Kafasını kuma gömen ülke büyük ülke olamaz.

'ATEŞE KÖRÜKLE GİDİYORLAR'
Ne Irak’a, ne de Suriye’ye mezhep değil, hak ve adalet açısından baktık. CHP Suriye ve Irak’ta ateşe körükle gidiyor. Bu yaklaşım son derece tehlikeli bir yaklaşım.

Biz CHP'nin, özellikle de CHP genel müdürünün Ortadoğu politikasında hangi kriterleri esas aldığını çok iyi biliyoruz. Bu yaklaşım son derece tehlikeli bir yaklaşımdır. CHP, bir yandan genel müdürünün açıklamalarıyla bir yandan da yandaş medyasının haber ve yorumlarıyla bizim oradaki vatandaşlarımızın hayatlarını ciddi şekilde tehlikeye atıyor. Böyle sorumsuzluk olmaz. Hükümeti, Genelkurmay’ı, ailemi bölgede teröre destek vermekle itam ediyor. 

'YAVRU MUHALEFET DEĞİL, VAGON HALİNE GELDİ'
Suriye meselesine insani, vicdani zaviyeden bakmayan, tamamen farklı saiklerle yaklaşan CHP, şu an Musul'daki meseleye de aynı saiklerle yaklaşmaktadır. CHP Türkiye içinde ateşle oynadığı gibi şu anda Suriye ve Irak meselesinde de ateşe körükle gidiyor. Biz CHP'nin, özellikle de CHP genel müdürünün Ortadoğu politikasında hangi kriterleri esas aldığını çok ama çok iyi biliyoruz. Bu yaklaşım son derece tehlikeli bir yaklaşımdır.

Bakın CHP bir yandan genel müdürünün açıklamalarıyla, bir yandan da yandaş medyasının haber ve yorumlarıyla bizim oradaki vatandaşlarımızın hayatını ciddi şekilde tehlikeye atıyor. Böyle sorumsuzluk olmaz. Hükümeti, Genelkurmay'ı, Diyanet İşleri Başkanlığı'nı, hatta bizzat ailemi yalan ve iftiralar üzerinden bölgede teröre destek vermekle itham ettiler. Kim yapıyor bunu? Bizzat CHP'nin genel müdürü yapıyor. Bizzat CHP'nin akıl tutulması yaşayan, yani çevresine uyum sağlamaya çalışan, mezhep çatışmalarına körükle giden milletvekilleri yapıyor.

Pensilvanya hala bunların eline yalan yanlış malzeme veriyor. Bu CHP de hala Pensilvanya'nın taşeronluğunu yapıyor. CHP; bu genel müdür yönetiminde inanın kurulduğu günden beri en zavallı, en sefil dönemini yaşıyor. Dış politikada CHP, mezhep taassubunun esiri haline gelmiştir. İç politikada terör örgütlerinin, sokak eylemlerinin esiri haline gelmiştir. Siyaset üretmede CHP, Pensilvanya örgütünün esiri haline gelmiştir.

Biz MHP'ye yavru muhalefet diyorduk, artık yavru sıfatını bile hak etmiyor. MHP; doğrudan doğruya CHP ve Pensilvanya'nın vagonu haline geldi." CHP ve MHP’ye söyleyecek çok sözümüz var ama biz onlar gibi sorumsuz olamayız. Biz ülkenin, milletin ve alıkoyulan vatandaşlarımızın sorumluluğunun ağırlığıyla hareket ediyoruz.

Bayrağımızı yakanlarla CHP hareket etmedi mi? Bunların kamera kayıtları var. Bu CHP bu. Milletim artık bu ucuz muhalefeti yutmuyor.

Mısır’daki, Suriye’deki ateşi Türkiye’ye taşımak istediler, izin vermedik. Şimdi de Irak’taki ateşi Türkiye’ye taşımak istiyorlar, buna da asla izin vermeyiz.

Bize kimse gündem dayatamaz, kimse Türkiye’nin gündemini belirleyemez. Biz gündemimizi milletimize sunduk. Milletimizin onayladığı gündemle 2023’e ilerliyoruz."

'AY SONUNU BULUR'
Başbakan Erdoğan, Grup Toplantısı’nın ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Erdoğan, CHP ve MHP’nin Ekmeleddin İhsanoğlu’nu “çatı aday” olarak belirlemesiyle ilgili olarak, “O konuda konuşmama gerek yok. Daha henüz adaylar belli olmadı. Onu, meydanlarda her şeyi görürüz, ondan sonra konuşuruz. En güzel değerlendirmeyi bu konuda millet yapar. Millete bırakalım, değerlendirmeyi millet yapsın” diye konuştu.

Erdoğan, bir soru üzerine, AK Parti'nin cumhurbaşkanı adayının Haziran ayının sonuna doğru açıklanacağını belirterek, "Ay sonunu bulur. Yani ay sonu çünkü 3'üne kadar mühlet olduğuna göre, önce muhalefetin de adaylarının açıklandığını görelim. Kimmiş adayları öğrenelim" diye konuştu.

Erdoğan, HDP'nin adayının da Selahattin Demirtaş olacağı yönünde çıkan haberlerin anımsatılması üzerine, "Hayırlı olsun" dedi.

Erdoğan, ofisine konulan dinleme cihazıyla ilgili yürütülen soruşturmada bazı kişilerin gözaltına alınmasıyla ilgili olarak ise “Henüz bana ulaşan bir bilgi yok. Fakat bugün ben de 12 ayrı noktada televizyonlardan böyle bir çalışmanın yürütüldüğünü öğrendim. Zannediyorum çalışmalar bittikten sonra gerekli bilgileri alacağım” değerlendirmelerde bulundu.

AK Parti'nin destekleyeceği cumhurbaşkanı adayının belirlemek için istişarelerin devam ettiğini ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:

"Şimdi bu hafta Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinde STK'ların büyük bir kısmıyla bir toplantımız olacak. Onlarla bir görüşme yapacağız. Ondan sonra ardından TESK'in, geniş çaplı bir STK'larla toplantısı olacak. Bu toplantıları da bitirmemiz lazım. Bu arada da tabii bir diğer taraftan yine ayrıca ekiplerimizin yaptığı çalışmalar var. Bu çalışmaların nihayete ermesi lazım. Parlamento dışındaki siyasi partilerden bazılarını ziyaretim söz konusu olabilir. Bunları da bitirdikten sonra zaten ay sonu gelir."

Sayfa Yükleniyor...