Şahin: Darbe isteyenler hâlâ olabilir

Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin, geçmişteki örnekleri olmazsa darbe girişimlerinin olmayacağına inanacağını belirterek, “Alışkanlıklarını sürdürmek isteyenler olabilir” dedi.

TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, Karabük'ün Safranbolu ilçesinde NTV'nin canlı yayınına katıldı.

Mehmet Şahin, NTV Ankara Temsilcisi Nilgün Balkaç’ın soruları yanıtladı.

Karabük'ün topraklarının yüzde 70'inin ormanlarla kaplı, Safranbolu evlerinin de dünyaca meşhur olduğunu belirten Şahin, ''Safranbolu'ya çok uzak diyarlardan misafirler geliyor. Uzak doğudan çok sayıda insanı burada gezerken görmek mümkün. Burası Anadolu'nun bağrında kültür ve medeniyet kentidir. Buradan aday ve parlamentoda temsil edecek olmak benim için güzel duygular ortaya çıkarıyor'' diye konuştu.

Şahin, ''Seçime çok az zaman kaldı, yeni Meclis oluşacak, yeni başkan olarak sizi görebilecek miyiz, adaylık başvurusunda bulunacak mısınız?'' sorusunu şöyle yanıtladı:

''Seçimlerden sonra hangi görevde olurum bilemem. Meclis başkanlığı görevine ben talip olmadım, üstlendiğim hiçbir sorumluluk için ben talepte bulunmuş değilim. Göreve layıksam içinde bulunduğum kurum, parti, genel başkan değerlendirir diye düşünüyorum. Meclis başkanlığı için de öyle olmuştu iki yıl önce. Seçimlerden sonra ne olur onu hep birlikte göreceğiz.''

TBMM Başkanı Şahin, ''12 Eylül darbesiyle ilgili yeni bir hareket başladı; dün Kenan Evren ifadesini verdi ve darbeyi neden gerçekleştirdiği sorusuna, Türk Silahlı Kuvvetlerinin 35. maddesi, İç Hizmet Kanunu'nu örnek gösterdi ve (bu nedenle yaptık) dedi. Anayasa değişikliği yapıldı, geçici 15. madde değiştirildi. Niçin bu madde halen duruyor'' sorusu üzerine, şunları söyledi:

''Aslında bu maddenin İç Hizmet Kanunu'ndan da çıkarılması ve bu tür yorumlara mahal vermeyecek hale getirilmesi gerekirdi. Şu ana kadar yapılmamasını eksiklik olarak değerlendiriyorum ama ne o madde ne de başka bir yasal düzenleme demokratik bir ülkede, parlamentoyu feshederek idareye el koyma yetkisi vermez hiçbir silahlı kuvvetlere. Dolayısıyla o müdahalenin meşruiyeti olarak 35. maddeye dayanmış olmasını ne hukuken ne de demokratik açıdan hiçbir zaman doğru bulmam, tasvip de etmem ama artık demokrasi yolunda önemli mesafeler almıştır, halkımızın demokrasi bilinci yükselmiştir. Anayasa değişiklikleriyle millet iradesinin dışında, o iradenin üstünde başka iradelerin hakim olmaması, vesayet yoluyla da olsa o iradeye müdahale etmemesi konusunda çok mesafe almıştır. Geçmişte yapılan bu tür demokrasi dışı müdahalelerin de artık hesabının sorulduğu bir ülkede yaşıyoruz. Artık bağımsız yargı bu konuda Anayasa değişikliğinden sonra tabii ki üzerine düşeni yapmaktadır ve yapacaktır.''

''367 tartışması yapılmıştı, seçimler öncesi yeniden gündeme geldi, siz o dönemde kabinenin üyesiydiniz, o süreci nasıl değerlendiriyorsunuz'' sorusu üzerine Şahin, şunları söyledi:

''Tabii Anayasa Mahkemesi'nin 367 ile ilgili verdiği kararı ifade etmek istiyorsunuz. Tabii ki yargı kararıdır ama bunlar eleştirilmez değildir. 367 ile ilgili o karar çok eleştirilmiştir, hukuki açıdan da değerlendirilmiştir ancak şimdi ortaya çıkan birtakım bilgi ve bulgular, bir zorlama sonucu öyle bir kararın alındığı izlenimini vermektedir. Keşke bu tür süreçleri Türkiye yaşamasaydı ama yaşadı ancak Türkiye o süreçlerden başarıyla çıktı. O süreçlerden başarıyla çıkılmasından işbaşındaki hükümet ve iktidar partisi önemli sorumluluk üstlendi. Şu anda Türkiye geçmişe göre daha demokratik bir ülkeyse bunda Adalet ve Kalkınma Partisi ile onun kadrolarının rolü büyüktür.''

TALİHSİZ BİR TAKIM TEŞEBBÜSLER VAR
Şahin, ''Türk Silahlı Kuvvetleri'nin üst düzeyinin cezaevinde olması savunma konusunda bir rahatsızlık yaratır mı, tutuklamaların daha dikkatli mi yapılması gerekiyor'' sorusunu da şöyle yanıtladı:

''Bağımsız ve tarafsız konumda bulunan, bulunması gereken yargısal faaliyetlerdir bunlar. Tabii ki Cumhuriyet savcıları ve yargıçlar, ellerindeki delil durumuna göre işlem yaparlar. Açılmış olan davalar, açılmak üzere olan davalar ve tutuklular, dışardan davaları görülenler var. Bunlar tamamen yargısal süreçlerdir ancak tabii kamuoyuna yansıdığı ve açılan davaların iddianameleri bilindiği için hangi sebeple bu tutuklamalar olmuş, davalar neden açılmış biliyoruz. Hiç kimseyi biz, hakkında kesinleşmiş yargı kararı olmadan mahkum edemeyiz ancak ortada bir gerçek var ki, ben de o süreçleri Başbakan Yardımcısı olarak yaşadım, Adalet Bakanlığı görevinde de bulundum. Maalesef, talihsiz bir takım teşebbüslerin olduğuna dair izlenimler var. Keşke bunlar olmasaydı, her kişi ve kurum Anayasa ve yasal çerçevede görevini yapıyor olsaydı, Türkiye bu tür davaların konuşulduğu ülke olmasaydı. Türk Silahlı Kuvvetlerinde uzun yıllar görev yapmış olan, görevdeki ya da emekli olmuş komutanların bu tür davalara muhatap olmasından tabii ki memnuniyet duymuyoruz ama Türkiye bunlarla yaşamak durumunda."

"Olur mu bu devirde, silahlı kuvvetler mensupları böyle bir şey yapabilir mi, darbe yapıp iktidarı uzaklaştırma, Meclis'i feshetme gibi şeyler olabilir mi'' şeklinde değerlendirmeler yapıldığına dikkati çeken Şahin, ''1960, 1971 muhtırası, 12 Eylüller yaşanmasaydı, evet, olmaz denilebilirdi ama geçmişte bunlar yaşandığına göre, 'birtakım alışkanlıklarını bu dönemde sürdürmek isteyenler olabilir' diye düşünüyorum. O bakımdan açılmış olan bu davaların sonuçlarını beklemenin isabetli yol olacağı değerlendirmesinde bulunuyorum. Türkiye bütün bu süreçler ve davalarla bana göre demokrasisini daha da güçlendirecektir'' diye konuştu.

YENİ ANAYASA ÇALIŞMALI BAŞLAMALI
Şahin, meydanların havasının Meclis'e nasıl yansıyacağı, yeni anayasa oluşumunu nasıl etkileyeceğine yönelik soru üzerine de şöyle dedi:

''Siyasi partiler, halkın anayasa değişikliğine taraftar olduğu şeklindeki referandum sonuçlarından birtakım sonuçlar çıkartmışlarsa 24. dönemde yeni bir anayasa konusunda umutlu olmalıyız. Daha önce Anayasa değişikliğine 'hayır' diyen siyasi partilerin, 'yeni bir anayasa yapalım' demesi umutlu olmamızı gerektiriyor. O bakımdan bir uzlaşma komisyonunun seçimlerden hemen sonra kurulabileceğini düşünüyorum ama sözler de unutulmamalıdır. Yeni anayasa değişikliği konusunda benim hemen devreye girmemi, Meclis Başkanı olarak uzlaşma komisyonunu kurmamı ısrarla isteyen siyasi partilerin, hemen seçimlerden sonra bu düşüncelerini unutmamalarını, yeni seçilecek Meclis başkanından da bu konuda talepte bulunmalarını, Meclis başkanının da uzlaşma komisyonu kurarak bütün grubu bulunan partilerden oluşacak bir heyetin yeni anayasa çalışmasına başlamasını umut ediyorum.

Bu sanıyorum, 'Türkiye'nin daha da önünü açacak bir mutabakat sonucu anayasa değişikliğini parlamentonun gündemine getirebilir' diye beklenti içerisindeyim. Her şey samimiyetten geçmektedir. Seçimlere giderken tansiyonun biraz yüksek olmasının, siyasi parti liderlerinin birbirleriyle ilgili sözlerinin eleştiri konusu olması, acaba böyle bir konsorsiyum olur mu diye soru işaretine yol açabilir ama seçimin genel havası budur. Keşke birtakım uygun olmayan ifadeler kullanılmasaydı iyi olurdu ancak seçimlerden sonra bazı şeylerin geride kalacağını umut ediyorum. Siyasiler daima işbirliği yapmak zorundadırlar. Kavgayla, zıtlaşmayla bir yere varılmamıştır.''

ÇEŞİTLİLİK BAZI DÜŞÜNCELER GETİRİYOR AMA
''Farklı ve renkli Meclis'te hareketlilik bekliyor musunuz? Çünkü BDP milletvekilleri Meclisin son dönemlerinde Meclis Genel Kurulunda Kürtçe açıklamalar yapıyorlardı, Leyla Zana ile de geçmişte Kürtçe yemin krizi yaşanmıştı. TBMM artık bu tür krizli olayları nasıl aşabilir'' sorusu üzerine de Şahin, şöyle konuştu:

''Bu tür çıkışların ne o siyasi partiye ne de parlamento çalışmalarına pozitif etkisi oluyor. Ben aklıselimin galip geleceğini düşünüyorum. Yani yapılacak işleri zorlaştıracak, atılacak olan müspet adımları sıkıntıya sokacak söz ve davranışlarda bulunulmamasını tavsiye ediyorum. Parlamentoda görev yapacak, milletin vekil olarak kendisine görev verdiği kişilerin hangi siyasi görüşe sahip olurlarsa olsunlar, parlamento çatısı altındayken yürürlükteki Anayasal İç Tüzüğe göre hareket etmesi gerekir. Bunun dışında onları çiğnerlerse İç Tüzük gereğince Meclis başkanı ya da oturumu yönetecek vekilleri gereğini yaparlar. Bunlara mahal bırakılmamasını temenni ediyorum. Yasaları beğenmeyebilirsiniz, eksik görebilirsiniz ancak bunları değiştirinceye kadar uyulması gereken temel kurallardır. Renk ve çeşitlilik aklımıza böyle bir takım düşünceler getiriyor ama onların olmamasını temenni ediyorum. Bu kadar tecrübeden ve sıkıntıları yaşadıktan sonra oraya gelecek eski parlamenterlerin geçmişten ders alarak daha uygun davranışlarda bulunacağını bekliyoruz.''

TABANLARINA MESAJ VERMEK İÇİN ADIM ATTILAR
Şahin, özerklik taleplerini yoğunlaştıran BDP'nin, 15 Haziran sonrasını işaret ederek sertleşen tutumu konusundaki görüşlerinin sorulması üzerine, ''Ben bu konudaki taleplerin yoğunlaşmasının seçim öncesine rastlamış olmasını biraz da seçimlere bağlıyorum. Tabanlarına mesaj vermek, tabanlarının kendilerine destek vermesini sağlamak için atılmış adımlar olarak değerlendiriyorum. Özerklik konusu, neyin kastedildiği açısından önemlidir. Özerklikten kastınızla ayrı bir eyalet, parlamento, hükümet ve başbakan gibi düşünceleriniz varsa Türkiye'deki sistem bunu kabul etmez'' dedi.

''Eğer tek vatan, tek devlet, tek millet ve tek bayrak ilkeleri üzerinde herhangi ayrışmamız yoksa, mutabıksak birçok sorunu bu çerçevede çözebiliriz'' diyen Şahin, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bunu zorlayan adımlar olursa bu tür birtakım düşünceleri parlamentodan geçirmek mümkün değildir. İşte o zaman sıkıntıya yol açar diye düşünüyorum ama parlamento bir oluşsun tablo bir görülsün, ben tüm siyasi partilerin ve oluşacak grupların sağduyuyla hareket edeceklerine, Türkiye'nin geleceğini düşüneceklerine, barış ve huzuru rencide edecek birtakım tavırlar içinde bulunmayacaklarını umut ediyorum.''

ESNAF SEVEREK KEPENK KAPATMAZ
Şahin, BDP'nin sandığa giden vatandaşları etkileyip etkileyemeyeceğine yönelik soruyu, ''Bir esnaf bir gün kepengini kapatmak zorunda kalmışsa o günkü alışverişinden yoksun olmuş demektir. Bir esnafın bunu severek yaptığı kanaatinde değilim. Onun içerisinde, mutlaka bunu yanlış olarak değerlendiren, bunun olmaması gerektiği düşüncesini taşıdığına inanıyorum. Bunun sandığa yansıyacağına inanıyorum'' diye yanıtladı.

''Sivas'tan öte yanına geçmemekle suçlanan CHP ve MHP'yi Diyarbakır mitinginde gördük, siz bu tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz'' sorusu üzerine Şahin, ''Ne güzel, herhalde (Sayın Başbakanın, geçin o taraflar da bu ülkenin parçalarıdır, oralara da gidin, oradaki insanlarla selamlaşın, miting yapın) çağrısına diğer siyasi partilerin uymuş olmasını son derece müspet bir gelişme olarak değerlendiriyorum'' dedi.

MECLİS'TE DİNLEME İDDİASI ASILSIZ
Bazı siyasetçilerin özel görüntülerinin kamuoyuna yansımasının ardından CHP'lilerin Meclis çatısı altında da dinlemenin ya da görüntüleme yapılabileceği iddialarıyla ilgili yanıtının sorulduğu Şahin, şunları söyledi:

''Biz Meclis Başkanlığı olarak bu tür iddiaları büyük titizlikle incelettik ve takip ettik, bunların hiçbiri doğru değildir. Hiçbiri doğru çıkmadı. Bizim parlamentoda yasa dışı yöntemlerle hiçbir milletvekilinin ne telefonları dinlenir ne de görüntüleri alınır. Bizim Meclisimize böyle bir ithamda bulunulmasını da doğrusu biraz yakışıksız, Meclisin masumiyetine ya da millet iradesine temsil etme olgusuna saygısızlık olarak değerlendiriyorum. Bizim Mecliste böyle bir şey olmaz.''

Şahin, ''Güvenlik zafiyeti olarak değerlendiriyor musunuz kamuoyuna bu görüntülerin yansımasını'' sorusu üzerine de ''Bu tür görüntülerin internet ortamında yayınlanmış olması halinde ancak İletişim Başkanlığı bu konuyla ilgilenebilir. Daha önceden bunu bilmesi mümkün değil. Güvenlik birimleri bu tür kasetlerin çekildiğini, hazırlandığını bilebilecek durumda mıydı acaba? Acaba bunlarla ilgili önlem alınması gerekirken almadı mı? Bunu sormak istiyorsunuz, ben böyle bir şey düşünmüyorum'' dedi.

Sayfa Yükleniyor...