AİHM Başkanı Robert Spano’nun Türkiye ziyaretinin analizi: AİHM siyasi bir aktör değil

AİHM Başkanı Robert Spano’nun Türkiye ziyaretine yönelik eleştiriler temelsiz ve haksız. Türkiye’de demokrasi ve insan haklarına da zarar verici nitelikte.

AİHM Başkanı Robert Spano’nun Türkiye ziyaretinin analizi: AİHM siyasi bir aktör değil
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye ziyaretinde AİHM Başkanı Robert Spano'yu kabul etti.

Kayhan Karaca / NTV Strasbourg 

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Başkanı Robert Spano geçtiğimiz günlerde Adalet Bakanlığı’nın davetlisi olarak Türkiye’ye resmi bir ziyaret gerçekleştirdi. Ziyarette Spano’ya AİHM’nin Türk yargıcı Saadet Yüksel de eşlik etti.

Ankara, İstanbul ve Mardin’i kapsayan bu ziyaret yurt içi ve dışında kimi çevrelerde eleştirildi. Hatta “Ankara’ya para istemeye gitti” gibi akılalmaz ve gerçek dışı bilgiler yayılmaya çalışıldı.

Eleştiri ifade özgürlüğünün, ifade özgürlüğü de demokrasinin olmazsa olmazıdır elbette. AİHM, 1976 yılından bu yana ifade özgürlüğüne ilişkin her kararında, “…ifade özgürlüğü sadece lehde olan ya da zararsız ya da ilgilenilmeye değmez görülen haber ve düşünceler için değil, aynı zamanda devletin ya da nüfusun bir bölümünü inciten, onları şok eden, rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanır. Bu çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleridir. Bunlar olmaksızın demokratik toplum olmaz” der (Handyside kararı).

AİHM de eleştirilebilir, eleştiriliyor da. Ancak AİHM Başkanı’nın Türkiye ziyaretini hedef alan eleştiriler ya temelsiz ya da –bilinçli veya bilinçsizce- hatalı. Bu eleştirilerin çoğu AİHM sistemini yeterince bilmemekten kaynaklanıyor. Kimileri ise Strasbourg Mahkemesi’ni siyasi bir misyon üstlenmediği için eleştiriyor. 

Açıklayalım.

AİHM, Türkiye’nin de 1949’dan bu yana kurucu üyeleri arasında yer aldığı Avrupa Konseyi’ne bağlıdır. AİHM’nin temelini oluşturan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni (AİHS) 1950 yılında hazırlayan 12 Avrupa ülkesinden biridir Türkiye. Bu gerçek Türkiye ve Avrupa’da pek az kişi tarafından bilinir.

AİHM 1998’deki reformun ardından tek vücutlu, daimi bir mahkeme haline geldi. Gerçek anlamda o tarihten itibaren kurumsallaştı.

HER AVRUPALI HÜKÜMET BAŞKANI AİHM BAŞKANI İLE GÖRÜŞÜR

AİHM başkanları üye devletlere düzenli resmi ziyaretler gerçekleştirirler. Bu ziyaretler rutindir ve hükümetlerin daveti üzerine tertiplenir. Bu nedenle devlet protokolü kaçınılmazdır. AİHM başkanlarının ziyaret ettikleri ülkelerin devlet veya hükümet başkanları ve adalet bakanlarıyla görüşmeleri gayet doğaldır. Paris’te Macron, Berlin’de Merkel, Moskova’da Putin ile görüşmek ne kadar normal ise Ankara’da da Erdoğan’la bir araya gelmek o derece doğaldır. AİHM sisteminin ruhu, amacı ve işleyişi budur. Aynı şekilde Strasbourg’da Avrupa Konseyi’ni ziyaret eden her Avrupalı devlet ve hükümet başkanı mutlaka AİHM başkanıyla da görüşür. 

Bu ziyaretler özellikle AİHM ile üye devletlerin yüksek mahkemeleri arasındaki diyalog açısından önemlidir. Burada parantez açıp, AİHM’nin bir temyiz mahkemesi olmadığını hatırlatmakta fayda var. Strasbourg Mahkemesi yargıçları ulusal mahkemelerin kararlarını yeniden yargılamazlar. O kararların AİHS veya AİHM içtihadıyla uyumlu olup olmadığına bakarlar. 

AİHM bu nedenle ikincillik mekanizmasıyla çalışır. Ana hedef AİHM içtihadının üye ülkelerdeki mahkemeler tarafından pratikte uygulanmasını sağlamaktır. Böylelikle Avrupa genelinde müşterek bir hukuk alanı oluşturulması hedeflenmektedir. AİHM sayesinde 1970’li yıllardan itibaren bu alanda çok önemli adımlar atılmıştır. Türkiye hakkında alınan bir karar, örneğin, Fransa’da gözaltı kanununun değişmesine neden olmaktadır (Salduz kararı). AİHM bu açıdan bakıldığında için bir laboratuardır. Asya, Afrika ve Kuzey ve Latin Amerika mahkemeleri için bir referanstır.

AİHM Başkan ve yargıçları siyasetçi veya bir sivil toplum kuruluşunun üyesi değildir. İnsan haklarıyla uğraştıklarından önlerine gelen dosyaların çoğu siyasi karakterli olabilir. Fakat AİHM Başkanı’nın siyasi mesaj vermek gibi bir misyon ya da fonksiyonu yoktur.

TÜRKİYE ZİYARETİ

Robert Spano Mayıs 2020’de AİHM başkanlığına getirildi. Göreve gelir gelmez Adalet Bakanlığı tarafından Türkiye’ye davet edildi. AİHM bu ziyaret için bir an bile tereddüt etmedi. Türkiye AİHM önünde hakkında en fazla dava başvurusu bulunan devletlerden biri. Şu an Ankara’ya karşı yaklaşık 10 bin başvuru bulunuyor AİHM gündeminde. Ankara ile diyalog bu nedenle çok kritik. Bu diyalog hukuksal planda önemli, zira AİHM tarafından alınan kararların ulusal yargı tarafından içtihat olarak kullanılması gerekiyor. Yürütme ile diyalog da hassas, çünkü AİHM tarafından alınan bazı kararların pratikte uygulanabilmesi için yasal mevzuatta değişiklikler yapılması gerekiyor.

Spano AİHM gündemindeki Türkiye davalarını yakından tanıyan bir yargıç. Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş kararlarının altında imzası olan bir isim. Daveti kabul etmesinin arkasında siyasi gerekçe arayanlar var. Oysa tam tersine, eğer daveti kabul etmeseydi Ankara ile diyalog hattını kesip atacak, böylelikle üstüne vazife olmaksızın “siyasi mesaj” gönderecekti. Bu mu Türkiye’de insan haklarının ilerlemesine yardımcı olacaktı?

Gelelim ziyaretin üç ayağına…

Ziyaret, Türkiye’nin AİHM önündeki konumu dikkate alınarak, üç kenti (Ankara, İstanbul, Mardin) kapsayacak şekilde planlandı. Türkiye için şu an AİHM önünde “sorun” teşkil eden dava başlıklarıyla ilgili olarak ilgili muhataplara mesajlar verilmesi kararlaştırıldı. Bu başlıklar, “Hukuk Devleti/Yargı Bağımsızlığı”, “Akademik Özgürlük ve İfade Özgürlüğü” ve “Düşünce, Vicdan ve Din Özgürlükleri” olarak belirlendi.

Ziyaretin Ankara ayağında hükümet yetkilileri, yüksek yargı, ombudsman, insan hakları ve eşitlik kurumu ile, İstanbul ve Mardin ayaklarında ise akademi ve sivil toplum kuruluşlarıyla bir araya gelindi.

AİHM Başkanı Robert Spano’nun Türkiye ziyaretinin analizi: AİHM siyasi bir aktör değil - 1 Anayasa Mahkemesi Başkanı Arslan, AİHM Başkanı Spano ile görüştü

Ziyaret Ankara’dan başladı. AİHM Başkanı burada Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Adalet Bakanı Gül ile ayrı ayrı görüştü. Bu görüşmelerde AİHM kararlarının uygulanması gerektiği mesajını iletti. Ankara’dan da AİHM kararları temelinde yapılması planlanan yasal reformlarla ilgili bilgi aldı. 

Türkiye Adalet Akademisi’nde düzenlenen Hakim ve Savcı Adayları Eğitimi Açılış Programı’nda “insan hakları” dersi verdi. Bu dersin teması “Hukuk Devleti” kavramıydı. Geleceğin yargıç ve savcılarına hitaben konuşmasında, insan hakları ve hukuk devletinin iç içe olduğunu anlattı. Bunun ekonomik kalkınma ve refah için vazgeçilmez şart olduğunu, “hukuk devletine ve insan haklarına saygı duyulmayan bir devletin yabancı yatırımcılara da cazip gelmeyeceğini” söyledi. Yargı erkinin bağımsızlığına vurguda bulundu. Hiç kimsenin “kanunların üstünde olmadığının” altını çizdi.

FAHRİ DOKTORA UNVANI

Ziyaretin İstanbul ayağında İstanbul Üniversitesi tarafından kendisine fahri doktora unvanı verildi. Bu unvanın verilmesi ucuz komplo teorilerinin uçuşmasına sebep oldu. Oysa AİHM başkanlarının ezici çoğunluğu herhangi bir Avrupa ülkesinde kendilerine takdim edilen bu unvanı memnuniyetle kabul etmiştir. Kaldı ki İstanbul Üniversitesi’nin fahri doktora unvanı AİHM Başkanı’na “akademik özgürlük ve ifade özgürlüğü” hakkında net mesajlar ileten bir konuşma yapma fırsatı yaratmış oldu. Konuşmasında, “akademi dünyasının demokratik düzendeki rolüne ve eleştirel ve bağımsız düşüncenin can alıcı önemine” vurguda bulundu. Akademik özgürlüğün AİHS’nin ifade özgürlüğüyle ilgili 10’uncu maddesinin koruması altında olduğunu söyledi. Fahri doktora unvanını da “demokrasi, insan hakları ve hukuk devletinin korunması adına kabul ettiğini” belirtti.

AİHM Başkanı İstanbul Barosu Başkanı Av. Mehmet Durakoğlu ile de görüştü. Baro başkanının yeni Avukatlık Kanunu ve savunma hakkıyla ilgili eleştirel görüşlerini dinledi.

Mardin’de ise “Düşünce, Vicdan ve Din Özgürlüğü” teması gündemdeydi. Çok dinli ve çok dilli kimliğiyle belki bu kentten daha güzel bir örnek bulunamazdı. AİHM Başkanı Mardin Artuklu Üniversitesi’nde, Mardin Baro Başkanı ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarının da hazır bulunduğu bir söyleşi programına katıldı, soru ve eleştirileri yanıtladı. Burada yaptığı konuşmada düşünce, vicdan ve din özgürlüğünün demokrasinin olmazsa olmazlarından olduğunu ve AİHS’nin 9’uncu maddesiyle güvence altına alındığını anımsattı. AİHM’nin “devletlerin din, inanç ve inanışlara karşı nötr ve tarafsız kalma yükümlülükleri”yle ilgili kararlarından örnekler verdi. Mahkemenin “İzzettin Doğan ve Diğerleri” davasıyla ilgili kararının uygulanmasının önemine özellikle vurguda bulundu.

Başkan Spano Mardin’de Dara Antik Kenti, Deyrulzafaran Manastırı, Kırklar (Mor Behnam) Kilisesi, Ulu Camii, Kasımiye Medresesi ve Mehmet Edip-Fatma Yüksel Camii ve Anadolu Liesi’ni de ziyaret etti.

Görüldüğü gibi, resmi davetle de gitmiş olsa, AİHM Başkanı üç değişik kentte, üç değişik tema etrafında, muhataplarına gerekli mesajları verdi. Hedef de buydu.

AİHM'YE HAKSIZ MİSYON YÜKLEMEYE ÇALIŞIYORLAR

Özetlemek gerekirse, Robert Spano’nun Türkiye ziyaretini eleştirenler AİHM’ye haksız ve gereksiz bir siyasi misyon yüklemeye çalışıyorlar. AİHM’nin iktidara muhalif siyasi bir aktör gibi hareket etmesini istiyorlar. Böyle davranarak Türkiye toplumunda AİHM’ye olan güven ve inancı baltalamaktalar. AİHM’nin imajının bozulması Türkiye’de kimin çıkarına yarıyor veya yarayabilir?

AİHM veya bir diğer Avrupa kurumu Türkiye toplumu adına demokrasi ve insan hakları mücadelesi vermek gibi bir misyona sahip değildir. Mahkemeyi eleştirirken bu gerçeği göz ardı etmemekte fayda var.

Sayfa Yükleniyor...