AİHM yine azınlık vakıflarını haklı buldu

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, iki azınlık vakfının Türkiye aleyhine açtığı davayı bugün karara bağladı. Azınlık vakıfları Ankara’ya karşı AİHM’de açtıkları mülkiyet davasını kazandılar.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Samatya Surp Kevork Ermeni Kiliesi Mektebi ve Mezarlığı Vakfı ile Yedikule Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Vakfı’nın Ankara’ya karşı 2002 ve 2003 yıllarında açtıkları davalarda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) mülkiyet hakkıyla ilgili ek protokolünün 1’inci maddesinin ihlal edildiğine hükmetti.

Yedikule Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Vakfı Beyoğlu’ndaki bir arsa, Samatya Surp Kevork Ermeni Kilisesi Mektebi ve Mezarlığı Vakfı ise Şişli’deki 3 ev için dava açmışlardı.

AYRIMCILIK TEZİ GERİ ÇEVRİLDİ
Davacı vakıflar, bağış yoluyla 1950’li ve 1960’lı yıllarda sahibi oldukları ve onlarca yıl yasal olarak kullandıkları gayrı menkullerine 1990’lı yılların sonlarında devlet tarafından el konulmasının AİHS’ye aykırı olduğunu savunuyordu. Davacılar, Vakıflar Yasası ve bu yasanın Türk mahkemeleri tarafından yorumunun da AİHS’ye aykırı olduğunu savunmaktaydılar.

Türk mahkemeleri Hazine’nin yaptığı başvuru üzerine, azınlık vakıflarının 1936 yılından sonra bağış yoluyla da olsa mülk edinemeyeceklerine hükmetmiş ve vakıfların elindeki tapuları geçersiz ilan etmişti.

Konuyu yakından tanıyan AİHM, daha önce 9 Ocak 2007 tarihinde Fener Rum Erkek Lisesi Vakfı’nın açtığı bir davada Ankara’nın aynı yolla davacının mülkiyet hakkını ihlal ettiğine hükmetmişti. Mahkeme bugün açıkladığı kararını da 9 Ocak 2007 tarihli pilot kararı temelinde aldı ve yıllarca geçerli sayılan tapuların iptal edilmesinin AİHS’ye aykırı olduğuna hükmetti.

800 BİN EURO’DAN FAZLA TAZMİNAT ÖDENECEK
Mahkeme buna karşılık, davacıların, adil yargılanmadıkları ve azınlık dinlerine mensup oldukları gerekçesiyle kendilerine ayrımcılık yapıldığına dair tezlerini ise geri çevirdi.

Karar çerçevesinde, Ankara, 3 ay içinde Samatya Vakfı’nın gayrı menkulünü ya iade edecek ya da kendisine 600 bin Euro tazminat ödeyecek. Ankara, diğer davacı Yedikule Vakfına ise 275 bin Euro tazminat ödemekle cezalandırıldı.

AZINLIK VAKIFLARININ GEÇMİŞİ
Vakıfların Osmanlı İmparatorluğu’nun hukuk sisteminde 1912 yılına kadar tüzel kişiliği bulunmuyordu. 1912 yılında (Hicri takvime göre 16 Şubat 1328) çıkarılan bir kanunla vakıflara tüzel kişilik verildi ve gayri menkul sahibi olabilmelerinin yolu açıldı. Hıristiyan cemaatlerine ait bu vakıflara o dönem “Osmanlı Müessesatı Hayriyesi” adı veriliyordu.

Cumhuriyet döneminde, 13 Haziran 1935 tarihinde vakıflarla ilgili 2762 sayılı kanun çıkarıldı. Söz konusu kanun, medeni kanunun 4 Ekim 1926’ta yürürlüğe girmesinden önce kurulmuş vakıfların işleyişini düzenliyor ve kendilerine tüzel kişilik tanıyordu.

2762 sayılı kanun vakıflara gayri menkullerini tapuya kaydetme mecburiyeti getiriyor ve bir beyanname ile beyanname tarihine kadar elde ettikleri gayri menkulleri ve tüzüklerini belirtmelerini şart koşuyordu.

Yargıtay “ulusal güvenliği” gerekçe göstererek 8 Mayıs 1974 tarihinde aldığı bir kararla, 1936 yılına kadar yapılan beyanların vakıfların kuruluş belgeleri olarak kabullenilmesine ve söz konusu vakıfların beyannamelerinde belirtilenden başka gayri menkul elde edemeyeceklerine hükmetti.

2002 yılında gerçekleştirilen yasal düzenleme ile cemaat vakıflarına, tüzel kişilikleri olsun ya da olmasın, Bakanlar Kurulu izniyle gayri menkul edinme hakkı tanındı.

2 Ocak 2003 tarihli 4778 sayılı kanunun 3’üncü maddesine ise azınlık cemaatlerinin satın alma, miras, bağış ve herhangi diğer bir yolla gayri menkul edinebilmeleri için Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün izninin yeterli olduğu hükmü konuldu.

Sayfa Yükleniyor...