Almanya kutlama sarhoşluğunda

Almanya'da birleşmenin yirminci yılı kutlanıyor. Törenlerde konuşan Cumhurbaşkanı Christian Wulff, Türkiye’nin AB müzakereleri konusunda adil olunması ve Almanya’daki göçmenlerin uyumunun sağlanması çağrısında bulundu ve "Biz bir halkız" dedi.

Almanya kutlama sarhoşluğunda

İki Almanya’nın birleşmesinin 20. yılına dair aylar sürecek kutlamalar, haftasonu resmi olarak başladı.

3 Ekim Pazar günü Almanya ve AB bayraklarıyla süslenmiş Federal Meclis binası Reichstag’ın önünde, birleşmenin mimarları eski Başbakan Helmut Kohl, eski cumhurbaşkanlarından Richard von Weizsäcker, dönemin Dışişleri Bakanı Hans-Dietrich Genscher ve Doğu Almanya'nın son Başbakanı Lothar de Maizière gibi politikacılar hazır bulundu.

Berlin’de tam 400 sanatçı eserlerini sergilerken, birleşmeyi sokakta kutlayanların sayısı çeyrek milyonu buldu. Kutlamalar önümüzdeki aylarda da sürecek.

Eyaletler arasında eşitliğin sağlanması için bu yılki ana kutlamalar Bremen'de yapıldı, dolayısıyla yeni Cumhurbaşkanı Christian Wulff da halka burada seslendi.

Almanya’da cumhurbaşkanlarının bu tür kutlamalarda yaptıkları konuşmalar, her sınıftan halkı içine alıp almadığı, tarihe geçip geçemeyeceğininin ölçülmesi açısından önem taşır.

Wulff’un 350 bin kişi karşısında yaptığı konuşmanın, tarih sayfalarına yerleşecek kadar parlak olmadığında herkes hemfikir. ,

Konuşmasının önemli bir bölümünü göçmenlere, Müslümanlara ve entegrasyona ayırmış olması ise muhafazakar politikacı Wulff’un ya hala kendini gündemi saptırma ihtiyacı duyan bir politikacı olmaktan kurtaramadığını gösteriyor ya da hakikaten Almanya’nın en önemli konusu göçmenler.

Wulff, "İkiydik bir olduk, büyüdük" diyor, ama Doğu Almanların memnuniyetsizliğini dile getiren anketler sık sık gazete başlıklarına taşınıyor. Çok değil daha birkaç yıl önce bir Ostalji yani Doğuya özlemin felsefesi yapılıyordu. Ülkede gelir dağılımındaki adaletsizlik her geçen gün büyüyor.

Siyasetçiler, partiler ve vatandaşlar arasındaki uçurum giderek derinleşirken, kitle partilerine güven ve destek hızla azalıyor. Hatta Almanya’nın populist bir sağ partiye ihtiyaç duyduğundan söz ediliyor. Hollanda’nın aşırı sağcı söylemleri yüzünden mahkeme önüne çıkan ve yeni kurulacak azınlık hükümetine destek verecek olan politikacısı Geert Wilders’in kutlamalar nedeniyle Berlin’de Müslümanların Batı için entellektüel ve demografik bir sorun teşkil ettiğini vurgulayan bir konuşma yapması tesadüf değil.

Gazeteler her gün işsizlik ve sosyal yardımın insanları açlık sınırına getirdiğinden, eğitimin ve sağlık hizmetlerinin zengine ve yoksula göre farklılaştırılmış olmasından söz ederken, sivil toplum örgütleri Almanya'da orta sınıfın daraldığı ve hatta bir alt sınıfın oluştuğunu ispatlayan araştırmalar yapıyorlar.

Cumhurbaşkanı Wulff’un toplumda var olan çeşitliliğin kıymetini bilip, farklı kesimlerinin yakınlaşması için çağrıda bulunması ve Hıristiyanlık, Yahudilik kadar İslam’ın da Almanya toplumuna ait olduğunu söylemesi elbette önemli mesajlar, ancak toplumdaki asıl bölünmenin ve sorunların sınıf farklılığından kaynaklandığını göz ardı etmesi pek de affedilir bir durum değil.

Zira bu Batı’nın Doğu’dan hiçbir bir şey öğrenmediği, çünkü onları entegre değil asimile etmeye çalıştığı anlamına geliyor. Belki de sosyalizmin kurucusu Karl Marx siyasetçiler tarafından çok çabuk unutuldu. Halk okuyor, çünkü Marx’ın das Kapital adlı kitabı zaman zaman liste başı oluyor.

DOĞU ALMAN-TÜRK ALMAN
Aslında Doğu Almanlar'dan çok daha önce Batı’ya yerleşen göçmenlerin bir türlü gerçekleşemeyen entegrasyonu ya da asimilasyonu da hiç farklı bir sorun değil. Die Tageszeitung'da yayınlanan bir yorumun "Ostdeutsche (Doğu Alman) Türkdeutsche (Türk Alman)" başlığı da bunu açıkça ortaya koyuyordu. Doğu Almanlar ile Almanya’daki Türklerin ortak sorunlarına değinilen yazıda, haklı olarak bu iki toplumsal grubun hala birbirini neden anlamadığı soruluyordu. Bence bunun temelinde bu iki grubun siyasetçiler tarafından 20 yıldır karşı karşıya getirilmesi var. Tabii bir de Türklerin, Doğu Almanlar’dan farklı olarak, dönmeseler de dönebilecekleri bir ülkelerinin olmasının yarattığı muhteris duygular.

Bu nedenle Almanya’da Türkiye’nin AB üyeliği ile Türklerin entegrasyonu paralel olarak işlenen bir konu. Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff da konuşmasında bu geleneği bozmadı. Türkiye'deki gelişmelerin dikkate değer olduğunu vurgulayan Wulff, AB'ye üyelik müzakereleri sürecinde Türkiye'ye karşı “adil” ve “ucu açık” bir yaklaşım sergilenmesini istedi.

Ve Wulff hangi partiden olursa olsun, bütün Alman siyasetçilerin yaptığını yaptı, Alman Birinci Kanalı ARD’ye verdiği demeçte Türkiye’ye bir şart koştu, “Biz nasıl burada Müslümanlara karşı nasıl açık görüşlü bir tutum sergiliyor bunu doğal bir olgu sayıyorsak, Türkiye'den de Hırıstiyanlara karşı aynı tutumu bekliyoruz” dedi. Almanya Cumhurbaşkanı Chirstian Wulff bunu bir de yakında yapacağı ziyareti sırasında Türkiye’de vurgulayacağını söyledi.

Sayfa Yükleniyor...