Amerika ve Yemen: Gecikmeli uyanış

ABD'nin Yemen'e müdahale etme olasılığını gazeteci Abdulbari Atwan değerlendirdi. Atwan, "Yemen Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih’in akıbeti Hamid Karzai’den daha iyi olmayacaktır" diyor.

Amerika ve Yemen: Gecikmeli uyanış

Amerikalıların çoğunluğunun daha önceden adını duymadığı Yemen, Nijeryalı Ömer Faruk Abdulmuttalib yılbaşı tatili sırasında Detroit'e giden Amerikan yolcu uçağını havaya uçurmaya çalışınca, ABD yönetiminin önceliklerinin zirvesine oturdu. General David Petraeus Sana’yı ziyaret etti ve Yemen Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih’le bir araya gelerek, Amerikalı meslektaşının mesajını iletti. İngiltere Başbakanı Gordon Brown bu ayın sonlarında Yemen’de terör konulu bir konferans tertiplenmesi çağrısı yaptı ve Yemen ile Somali’yi izlemek için özel bir güvenlik birimi oluşturulması teklifini dile getirdi.

Şifre sözlük ‘El Kaide’. Bu örgütün Yemen’de güçlü şekilde ortaya çıktığı ve Yemen'in topraklarını eğitim ve terör hareketlerinin hareket noktası olarak kullandığı iddia ediliyor. Ömer Faruk, Sana’da intihar eylemcisi olarak eğitim almış, Abin ve Aden’deki El Kaide liderleriyle bir araya gelmiş.

Yemen yaklaşık dört yıldır bir iç savaş yaşıyor. Bu iç savaş Suudi Arabistan tarafına dokunacak kadar genişledi. Fakat bu savaş ABD yönetimini endişelendirmedi ve Washington’u Sana hükümetine destekleri arttırmaya sevk etmedi. ABD yönetimi hiçbir Amerikalı generali Yemen devlet başkanıyla görüşmek için göndermeyi görev saymadı. Huti savaşı bölgesinde sınırlı kaldığı ve kurbanları Arap-Müslümanlar olduğu müddetçe sadece bir iç sorundu. Yüzlerce kişinin hayatına ve yüz binlerin evsiz kalmasına yol açsa dahi… Fakat bir intihar eylemcisi Amerikan uçağını patlatmak için Yemen topraklarından gelince, bu ülke bir anda hız verilmesi gerekten bir politika alanı oldu.

Bu köşede kaç defadır Körfez ülkelerinden ve özellikle de Suudi Arabistan’dan, Yemen’e destek olmalarını istedik. Bu destek ve yatırımlar Yemen’den önce bu ülkelerin çıkarınaydı. Fakat Körfez ülkeleri daha güvenli ve uygun maliyetli olduğu için milyarlarca doları Batılı ülkelere yatırmayı tercih etti. Son küresel mali krizin ardından ise bunun tam tersi bir durum olduğunu gördüler.

Şu an tablo değişti, Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinden Yemen’e milyarlar akmaya başladı. Tabi bunun sebebi, bu ülkelerin yatırımlardan elde edebilecekleri geri dönüşü görmeleri değil, ABD yönetiminin bu hususta talimat vermesi. Yemen’in birleşik ve istikrarlı kalması durumunda- ki biz bundan şüphe ediyoruz- iki yıl içinde Körfez İşbirliği Konseyine katılması uzak ihtimal değil.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Suud Faysal, Türk meslektaşıyla basın toplantısında ‘Yemen’in gelişmesi ve yaşam standardının Arap yarımadası ülkeleri düzeyine çıkması noktasında rolümüzün olması gerekir’ diyerek Körfez stratejisini sürpriz şekilde açıkladı. Bu Yemen’in konsey üyeliğine hazırlanması anlamına geliyor.

ABD yönetimi Yemen’de El Kaide’nin varlığını ve gücünü gecikmeli olarak keşfetti, ancak örgüte karşı savaş Pakistan sınır bölgelerinde sürüyor. Bu savaş için yıllık 50 milyar dolardan fazla harcanıyor. Ancak El Kaide bütün güvenlik organlarından ve askeri analistlerden daha zeki olduğunu ispatladı ve yarımadanın en zayıf belkemiği Yemen’de alternatif ‘güvenlik bir sığınak’ bulmayı başardı!

ABD Başkanı El Kaide ve Taliban’la mücadele etmek için Afganistan’a ilave 30 bin Amerikan askeri gönderme kararı alırken, El Kaide Yemen, Afrika ve özellikle de Somali’deki varlığını güçlendirerek 2006’da kullandığı stratejiyi yeniden güdeme getirdi. Birimlerini, eğitim karargahlarını ve timlerini Afganistan-Pakistan sınır bölgelerine taşımaya başladı.

Yemen’de El Kaide’nin varlığı Afganistan veya Irak’taki varlığından tamamen farklı. Zira Yemen dünyada ABD ve Batıya en fazla nefret duyan ülke ve El Kaide lideri Usame Bin Ladin’in asıl vatanı. Ayrıca dünyadaki petrol rezervlerinin üçte ikisinin bulunduğu Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerine de yakın. Dahası Yemen Kızıldeniz ve Arap denizi girişlerini kontrol etmesi açısından benzersiz bir stratejik konuma sahip. Açık uluslararası sularda 1500 km’ye uzanan bir sahili bulunuyor. Dolayısıyla uluslararası ticaret gemileri güzergahına hakim olması yanı sıra, Arap yarımadasında yoksulluğun en büyük deposu.

1996 yılı sonlarında, El Kaide lideri Usame Bin Ladin’le Afganistan’ın Tora Bora mağaralarında görüştüğümde Afganistan’dan ayrılmak zorunda kalması durumunda alternatif sığınak düşünüp düşünmediğini sormuştum. Ladin, kısa bir süre sessiz kaldı, karlarla kaplı Hindukuş dağlarına düşünceli şekilde baktı ve Yemen’e gideceğini belirtti. Zira Yemen dağları daha güvenliydi. İnsanları cesur ve coğrafi yapısı benzerdi.

El Kaide Yemen'i hiç ihmal etmedi. 29 Aralık 1992’de örgüte bağlı bir hücre Somali’ye gitmekte olan ve Aden’deki Goldon Moore otelinde kalan Amerikan güçlerine saldırdı. 2000’de bir başka hücre Aden limanındaki Amerikan savaş gemisi S.S.Cool'a saldırdı ve 17 askerini öldürdü. Daha sonrasında ise üçüncü bir hücre Süveyş Kanalı'na gitmekte olan Fransız petrol tankerine saldırdı.

Başkan Obama’nın Yemen’deki misyonu Irak ve Afganistan’daki benzerlerinden daha zor olabilir. Zira Yemen’de El Kaide’ye karşı yeni bir savaşın açılması, ABD yönetimi açısından daha maliyetli olabilir. Bunun yanı sıra Irak ve Afganistan’daki savaşlar gibi bu savaşın da kazanılması zordur.

OBAMA'NIN UÇAKLARI ARTIK YETERLİ Mİ?
Önceki ABD Başkanı George W. Bush 11 Eylül olayları sonrası El Kaide’ye savaş açtığında örgütün tek bir adresi vardı. Bu adresin yıkılması için B.52 bombardıman uçaklarının Afganistan’a gönderilmesi yeterli olabilirdi. Şimdi ise ortada birçok adres var. Afganistan’da El Kaide, Irak’ta El Kaide, Somali’de El Kaide ve İslami Mağrip’te El Kaide. Acaba Başkan Obama’nın bütün bu üsleri ve şubeleri bombalamak için yeterli B.52 uçakları var mı?

Başkan Obama Yemen’e yardımların arttırılmasını ve El Kaide örgütüne karşı Yemen güçleriyle ortak bir savaşa girmeyi planlıyor. Bu pratik olarak ülkenin Amerikan askeri mandası altına konulması demek. Bu tür yardımlar ve ortak askeri koordinasyonun karşılıksız ve şartsız yapılması mümkün değil. Bu bağlamda Irak ve Pakistan deneyimleri dikkate alınabilir.

Amerikan güvenlik organları ve güçleri Yemen halkının selameti ve rahatı için değil, ABD’yi, vatandaşlarını ve çıkarlarını korumak için akın edecek. Bu güçler Yemen’i kendi geleceğiyle baş başa bırakarak, yenilmiş veya kazanmış olarak çekileceklerdir. Tıpkı Sovyet güçlerinin yenilmesi ve kovulması sonrası Afganistan’da ve kısmen Irak’ta yaşandığı gibi.

Yemen’e yoğunlaşan Amerikan müdahalesi, Yemen’i başarısız bir devlet konumundan kurtarmayacak ve hatta başarısızlığın daha da ağırlaşmasını sağlayacak; bütün Arap yarımadasını istikrarsız ve başarısız bir bölgeye dönüştürecektir. Afganistan ve Irak’taki Amerikan müdahalesinin bu iki ülkeyi üzerindeki en fazla yolsuzluğa bulaşmış ve en az istikrarlı ülkeler haline getirdiğini hatırlamalıyız. Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih’in akıbeti Hamid Karzai’nin akıbetinden daha kötü olmasa da, daha iyi de olmayacaktır.

* Londra’da Arapça yayımlanan El Kuds El Arabi gazetesi Genel Yayın Yönetmeni, 4 Ocak 2010, Arapçadan çeviri: Halil ÇELİK

Sayfa Yükleniyor...