BM'nin Kaşıkçı Raportörü NTV'de: Sorumluların bulunamaması güç ilişkileriyle ilgili

Yarın Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesinin ikinci yıldönümü. Geçen iki yılda cinayetin arkasında kim var hala netleşmedi. Kaşıkçı'nın cesedi de kayıp. Raporunda "Kaşıkçı'nın öldürülmesinde Suudi Arabistan devletinin sorumluluğu var" tespiti yapan BM İnsan Hakları Müfettişi Anges Callamard ile NTV ekibinden Deniz Kilislioğlu konuştu. "BM Genel Sekreteri ilave soruşturmalı açmalı" önerisi yapan Callamard, o soruşturmayı açmayan kurumuna da tepkili.

BM'nin Kaşıkçı Raportörü NTV'de: Sorumluların bulunamaması güç ilişkileriyle ilgili
BM'nin Kaşıkçı Raportörü NTV'de: Sorumluların bulunamaması güç ilişkileriyle ilgili - 1 Deniz Kilislioğlu

Suudi Arabistanlı gazeteci Cemal Kaşıkçı, 2 Ekim 2018 tarihinde İstanbul'daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu'nda öldürüldü. 

Kaşıkçı cinayetinin üzerinden iki yıl geçti ancak halen sorumlular ortaya çıkartılamadı. 

NTV ekibinden Deniz Kilislioğlu, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Müfettişi Anges Callamard'la görüştü. 

Callamard, NTV'nin sorularını yanıtladı. 

NTV: Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesinin üzerinden 2 yıl geçti. bu iki yılda neden sesini yükseltmedi ve bu cinayetin sorumlusunu parmakla gösteremedi?

Callamard: Bu, uluslarası ilişkilerle, güç ilişkileriyle irtibatlı bir soru aslında.Bu süreçte bir ismin ortaya çıkarılamamış olmasından dolayı çok üzgünüm. Adalet, hesap verilebilirlik konusunda yapılanlardan daha fazla bir şey yapılmamış olduğu için çok üzüntülüyüm.

Sanırım, bu uluslararası düzen içinde, kontrol ve güç dengeleri arasında Suudi Arabistan devletinin başındaki isimlerle ilgili bir çağrı yapmak çok zor. Ama bence Muhammed Bin Selman infazla ilgili süreci başarısız bir şekilde ele aldı ve aslında bu durum işin nereye gittiğini parmakla işaret etti. 

NTV: Siz başından itibaren bağımsız bir yargı süreci olması gerektiğini söylüyorsunuz. Yazdığınız Cemal Kaşıkçı raporunda, BM İnsan Hakları Konseyi’nden, BM Güvenlik Konseyi’nden ya da BM Genel Sekreteri’nden Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesiyle ilgili ilave adli soruşturma başlatmasını istediniz. Bildiğimiz kadarıyla BM yani sizin kendi kurumunuz bile böyle bir ek soruşturma başlatmadı. Cevabınız ne olacak?

Callamard: Hayır başlatmadı. Bu konuda çok üzgünüm. BM’nin karar verici organları eyleme geçme konusunda konuda cesaret gösteremedi. Bu cinayetin bir boyutu da dünyadaki gazetecileri hedef almasıdır. BM Genel Sekreteri eylemsizliğini, bürokrasinin arkasına saklanarak açıkladı. Elbette daha fazlasını yapabileceklerini biliyorlardı ve yapmamayı seçtiler.

BM olması gerektiği gibi basına karşı şiddete, karşı duruşunda kararlı gözükmedi. Bu yüzden bu tip meseleleri, siyasetin dışına çıkarmalıyız. BM içinde bu konuyla ilgili bir daimi enstrüman olmalı. Yani şu demek: Böyle konularda BM Genel Sekreteri’nin adımı olmadan harekete geçebilecek bir yapı kurulmalı. Gazetecilere, insan hakları savunucularına karşı hızlıca harekete geçebilecek bir yapı olmalı bu.

BM dışında ise bu konuyla ilgili atılabilecek adımlar atıldı. Türkiye’de bir yargı süreci başladı. Türkiye bu konuda öncü bir aktör oldu ve Türkiye'deki yargı sürecini olumlu görüyorum. ABD’de ise Kongre önemli adımlar attı. Kongre CIA Başkanı’na, Muhammed Selman’ın bu cinayetle ilgili sorumluluğuna dönük raporunu yayınlaması için çağrı yaptı. Tabii bir de Suudi Arabistan’a silah ambargosu konusunda yapılan bir çağrı da vardı. Ama tüm bu çağrılar ABD Başkanı, Beyaz Saray’ı işgal eden kişi tarafından veto edildi. Kasım’da bilindiği gibi ABD’de seçimler var, o seçimlerden sonra Kongre bu talepleri konusunda ısrarcı olmalı.

NTV: Joe Biden seçilirse bu konuda bir değişiklik olabileceğini düşünüyor musunuz?

Callamard: Bence Biden seçilirse, Onun açısından bu tip demokratik süreçleri reddetmek zor olacaktır. Ben buna inanıyorum. Hepimiz aslında bu soruyu soruyoruz. Biz, Beyaz Saray’ın bir şey yapması gerektiğini söylemiyoruz, yapılana engel olmaması gerektiğini söylüyoruz.

Bunların yanısıra bugün diplomatik açıdan tartışılan bir şey daha var, o da Batılı ülkeler açısından Suudi Arabistan’ın stratejik önemi. Suudi Arabistan’ın, sanki böyle Ortadoğu’da onsuz bir şey yapılamazmış gibi kutsal bir pozisyonu var ama ben artık bunun değişmeye başladığını düşünüyorum. ABD’de bu görüş, diplomatik, stratejik ve ulusal güvenlik seviyelerinde bir noktada olgunlaşacak.

Bir başka şey, dünyadaki Suudi muhalifler, ülkede demokratik talepler için geçen hafta bir muhalif parti kurdu, ki bazı kurucuları Cemal Kaşıkçı’nın yakın arkadaşlarıydı. Cemal de öldürülmeden önce bir organizasyon kurma arayışındaydı, bu arayış bitirilmeye çalışılmıştı. Ama o organizasyon, Cemal Kaşıkçı’nın ikinci ölüm yıldönümünde kurulmuş olacak. Tüm bunlar cinayetlere karşı sessiz kalınmayacağının işaretidir.

NTV: Sayın Callamard, bir soru var ki, benim için bu sorunun hala açık cevabı yok bu geçen iki yılda. Suudi Arabistan neden Cemal Kaşıkçı’yı hedef olarak seçti? Kaşıkçı neden Suudi Arabistan’ı bu kadar rahatsız etti? Riyad kendine siyasi bir tehdit olarak mı gördü? Yoksa daha büyük hedefe Cemal Kaşıkçı üzerinden bir mesaj mı verilmek istendi?

Callamard: Bu soruyu hepimiz soruyoruz aslında. Ama son 2-3 yılda Muhammed Bin Selman yönetimindeki Suudi Arabistan’ı düşündüğümüzde, Veliaht Prens'in, kendisine karşı olarak algılanan insanlara dönük artan bir baskısı olduğunu biliyoruz. Çok fazla takipçisi olan sosyal medya aktivistleri var, gazeteciler var. Cemal öldürüldü ama bunun yanısıra hapiste çok sayıda gazeteciler de var.

Cemal Kaşıkçı’ya dönük operasyonun haricinde Kanada’da da benzer bir olay yaşanmıştı. Hanedana çok yakın bir isim, daha sonra Kanada'ya sürgüne gönderildi. İleride de olacaktır böyle şeyler. Sizin sorunuza ancak "rejimin doğası" ile yanıt verilebilir. Şu anda hiçbir farklılığı tolare etmeyen bir yönetim var. Suudi Arabistan’da bir araba kullanmak için talepte bulunan ve 3 yıldır cezaevinde olan kadın var. Bunlar akıl almaz değil mi?

NTV: Dolayısıyla diyorsunuz ki, bunun arkasında daha büyük şeyler aramaya gerek yok. Doğru mu?

Callamard: Cemal tabii ki bir doğrudan hedef. Meşruiyet çerçevesinde görevini yapan bir gazeteci. Sistemin bir parçasıydı, hiçbir dönem radikal olmadı. Ilımlı bir adamdı. Washington Post gibi uluslararası anlamda büyük bir medya kuruluşunda çalışıyordu ve Suudi Arabistan hakkında önemli bir makale hazırlıyordu.

Öldürülmeden 2 ay kadar önce Ortadoğu’da demokrasi adı altında yeni bir organizasyon kurma çabasındaydı, geçen hafta kuruldu o organizasyon. Suudi Arabistan yönetiminin propogandalarına karşı mücadele ediyordu. Tüm bu sebeplerden Suudi Arabistan yönetimi kendisini bir tehdit olarak algılıyordu ve sesinin kısılmasını istiyordu.

NTV: Yani diyorsunuz ki Suudi Arabistan yetkilileri, bunun arkasındaki güçler, Konsolosluğu özel olarak seçti ve bir dokunulmazlık olsun istedi ve böylece cinayeti yapabileceklerdi. Öyle mi?

Callamard:  Konsolosluğun seçilmesinin sebebi buydu diyemem ama Konsolosluk belli şeyleri örtmek için kullanılmış olabilir. Cemal Kaşıkçı Washington’da uzun süre vakit geçirmiş biri, orada bir şeyler yapmak istediler ama lojistik, operasyonel ve siyasi olarak orada yapamadılar. Cemal Türkiye’deydi ve Konsolosluk’ta böyle bir eylemin yapılabileceğini düşünmedi. Dokunulmazlık konusunu gerçekten bilemiyorum ama.

NTV: Biz hala Cemal Kaşıkçı’nın cesedi nerede bilemiyoruz. İki yıldır. Sizce nerede? Ya da geriye bir ceset kaldı mı?

Callamard:  Kalıntıları kaldı. Türkiye’deki davada görgü tanıklarından biri -Konsolosluk Konutu’nda çalışan bir kişi bu- konuta geldiğinde ne gördüğünü anlattı.

Biliyorsunuz, cesedin nerede olabileceğiyle ilgili 2 tez var. Cesetin oradaki kuyuya atıldığı, diğeri de cesedin yüksek ısıda yakıldığı. Bu çalışan, konuta geldiğinde, bahçedeki kuyunun temiz lendiğini hatta onarıldığını anlattı. Bu kişinin ifadelerinden yola çıkarak, cesedin yakıldığı tahmin ediliyor. Ama cesedin geri kalanının nerede olduğunu ve bu cesedden nasıl kurtulduklarını bilmiyorum. Cemal'in öldürülmesi "ortadan kaldırmaydı". Cesedin nerede olduğu konusunda hala soru işaretleri var.

NTV: Suudi Arabistan, “Bizimle ilgisi yok” dedi ama Cemal Kaşıkçı’nın öldürüldüğünü açıkladı. Suudi Arabistan yönetiminin bu cinayetle bir ilgisi yoktur, bir grup insanın yaptığı bir şeydir dedi. Peki ama ceset ile ilgili neden bir açıklama yapmıyor? Bununla ilgili bir bilgisi varsa, neden açıklamıyor? Bununla ilgili tahmininiz ne?

Callamard:  Bakın, bir devletin tamamen suçlu olup olmadığına dair bir tahmin yapmak istemiyorum. Ama bu devlet sürekli olarak yalan söyledi. Günlerce Kaşıkçı'nın kayıp olduğunu söyledi ve sonunda öldürüldüğü ortaya çıktı. Yalan söylemeye devam ettiler. 17 kişiyle ilgili bilgileri gizlediler ki bu yine uluslararası hukuku ihlal etmektir.

Süren davayı gizli tuttular, medyanın ve kamuoyunun bu davayı takip etmesini engellediler. Bunlara bakınca tahminler yürütmeye çalışabiliriz ama temel nokta şu: Bu devlet yalan söylüyor! Devlet yetkilileri yalan söylüyor! Küresel etkisini, bu meseleden sıyrılmak için kullanıyor. Ama bence bu işe yaramıyor.

Benim raporum açıkça devlet sorumluluğunu işaret ediyor ve bu raporun ardından Suudi Arabistan hiçbir şey söylemedi. Kendilerinin sorumlu olmadığına dönük hiç bir şey söylemediler. "Biz değiliz" demediler. Eğer insanların size inanmasını istiyorsanız, kanıtlamanız gerekiyor. Ama bunu yapmadılar. Bu, yalan söyleyen bir devlet.

NTV: Türk yetkililerin sahip olduğu, infaz esnasındaki o ses kaydını dinlediniz değil mi?

Callamard:  Evet dinledim.

NTV:  Peki orada ne duydunuz da bu sizi raporunuzda yazdığınız “Bu infazda Suudi Devleti’nin de sorumluluğu olduğu” sonucuna ulaştırdı?

Callamard: Bu sadece ses kayıtlarına dayandırılabilecek bir şey değil. Bir çok başka faktöre bağlı bu sonuca vardım. Öncelikle olayın yaşandığı yer. Cinayet resmi bir bina olan Konsolosluk’ta yaşandı. İkincisi cinayete bir doktor hariç, Suudi Devlet İstihbaratı ve güvenlik birimi üyesi 15 kişi dahil oldu. Bu kişiler son derece üst düzey isimlerdi. Üçüncüsü, bu kişiler devlet kaynaklarını kullanarak seyahat etti. Bazıları diplomatik izni olan özel jet ile geldi.

Cinayetten sonra 17 kişilik grup Suudi Arabistan’a döndü. Suudi Arabistan devleti 10 günden fazla süre, her hangi bir Türk incileme ekibine müsaade etmeden o konsolosluğun içindeydi. Bu süreçte bütün delilleri temizlediklerine dair net kanıtlar var. İşte tüm bunlar Suudi Devletinin sorumluluğu olduğunu gösteriyor. 17 kişi devletin talimatıyla geldi. Bunlar tabii ki ses kaydı ile ilgili konular değil. 

Ses kaydına gelince, Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmeden 2 gün önce Konsolosluğu ilk ziyaretinde, içerideki yetkililerin Riyad’ı aradığına ve “Cemal Kaşıkçı aradığımız adam mı?” diye sorduğuna dair kayıtlar var. Bu noktada aslında Cemal öldürülmeden iki gün önce cinayetin planlandığı görülüyor.

NTV: O ses kaydında sizi şoke eden ne duydunuz?

Callamard: Elbette insanlar hep Cemal’in son anlarını anlatıyor. Bunlar korkunç derecede acı verici , çok üzücü ve dramatik elbette. Ama benim için çok duygusal olan, öldürülmeden bir kaç dakika önce Cemal ve yetki liler arasındaki konuşmaydı. Cemal, çok sakin ve tüm diyalog boyunca yumuşak, nazik. Karşısında ise cellatları var. Cemal giderek hayatının tehlikede olduğunu anlıyor ve cellatlarıyla anlaşmaya çalışıyor. Ama başından itibaren onlar çok açık, öldürüleceklerini biliyorlar. Benim için bu anlar ses kaydının en acıklı kısmıydı.

NTV: Yargı süreciyle ilgili, Suudi Arabistan'daki davada 5 kişi 20 yıl hapis cezasına çarpıldı. Diğer 3’ü 7 ila 10 yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırıldı. Bu cezaların yeterli olduğunu düşünüyor musunuz?

Callamard: Bakın, benim için burada sorun cezaların ağırlığı değil. 5’i başlangıçta idam cezasına çarptırıldı. Daha sonra bu cezalar 20 yıl hapis cezasına dönüştürüldü. Ama benim karşı durduğum nokta yargılama sonucuna değil, bu yargılama sürecine . Bu kişilerin, 2019 Ocak ayında mahkemedeki ilk ifadelerini kapalı kapılar ardında vermiş olması. Failler hiçbir zaman kamuoyu önüne çıkarılmadı. Mahkemeye çıkarılanların bu cinayetin gizli kalmış noktalarını ortaya çıkaracak kişiler olmadı.

En azından biri, Veliaht Prens Muhammed Bin Salman’ın özel danışmanı Suud El-Kahtani'ydi ve O dava süreçlerine girmedi. Savcı, El-Kahtani’yi mahkemeye getiremedi. Bırakın sanık olarak, görgü tanığı olarak bile mahkemeye getiremedi. Bu sürecin sonucunda 5’i idam cezasına çarptırıldı , ki bu kişiler kiralık katillerdi, daha üst seviyede olanlar ya daha az ceza aldı ya da serbest kaldı.

Aile failleri affetti ve daha az ceza aldılar. Dolayısıyla başından itibaren bu süreç bir hukuk parodisiydi. Şunu lütfen unutmayalım: Bu süreç sadece Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi değildir, ortadan yok edilmesidir, işkence görmesidir, uluslararası kuralları ihlal etmektir, BM anlaşmasına aykırılıktır. Yani bu dava hiçbir şeydir.

NTV:  Son olarak Bryan Fogel’in yönettiği “Muhalif” isimli filmini sormak istiyorum. Cemal Kaşıkçı'nın 2'inci ölüm yıldönümünde vizyona girecek. İzleme şansınız oldu mu bilmiyorum.

Callamard: Şahane bir film. Çok güçlü, çok iyi hazırlanmış, çok tutkulu bir film.Suudi Arabistan’ın muhalifleri nasıl hedef aldığını anlatan iyi bir film. Neredeyse bir gerilim filmi. Çok etkileyici. Bir Ortadoğulu adamın genç ve yaşlı hallerini çok iyi sunan, baskı ve zulüme karşı dik duruşunu çok iyi anlatan bir film. Bilindiği gibi Müslümanlara dönük son dönemde nefret söylemleri var. Müslümanlara karşı batıda, bizim ülkelerimizdeki büyük bir yanlış anlaşılma var. Ortaya konulan bu portre, insanlık ve evren için çok güzel bir mesaj.

NTV: Filme dönük yorumlara baktığımda, bu filmi çekmeyi düşünen isimlerden biri olan Sean Penn de filmle ilgili şöyle söylüyor. Bu film, bu Amerika dönemini en iyi anlatan en kritik filmlerden biri. Dolayısıyla aslında başladığımız noktaya geliyoruz. Siz de söylediniz, uluslararası toplum bu konuyu dünyanın gözü önüne getirmeye cesaret edemedi dediniz. Aynı noktada bitiyoruz gördüğüm kadarıyla. Bu sorunu çözmek ve aydınlatmak için daha fazla cesarete ihtiyacımız var. Doğru mu ?

Callamard:  Kesinlikle. Aslında pek çok insan bu konuda cesaret gösterdi. Ama ihtiyacımız olan bunun devam etmesi. Uluslararası medya, Türk medyası inanılmazdı bu süreçte. Uluslararası İnsan Hakları örgütleri çok iyi çalıştı. Ben kendi üzerime düşeni yaptım. Cemal Kaşıkçı’nın nişanlısı Hatice Cengiz mükemmel işler yaptı. Adaletin yerini bulması gerektiğini söyledi. Bunu yapmaya devam edeceğiz. Cemal için, Cemal’in "demokrasi, insanlık ve bireysel haklar" vizyonu için savaşmaya devam etmeliyiz.

  • Etiketler :
  • Haberler -
  • Dünya
  • Cemal Kaşıkçı
  • Suudi Arabistan
  • NTV
  • Birleşmiş Milletler

Sayfa Yükleniyor...