'Bu Arap gençlerinin bilinçaltının uyanışı'

Arap gençler Tunus ve Mısır'daki isyanın önemli aktörlerinden biri. Lübnan'da serbest gazetecilik yapan Çağıl Kasapoğlu'na göre "Arap gençlerin bilinçaltının fitilini ateşleyen Tunus'ta Bouazizi'nin kendini yakması" oldu.

Ülke yönetiminden memnun olmayan herkes şikayet eder ama, gidişata “Hayır!” demek, birlik olup bir değişimi başlatmak zordur… Milyonlara varan kitlelerin ayaklanması, mazlum iyilerin zalim yöneticileri tahtından indirmesi bizim zamanımızda ancak filmlerde olur… Olurdu.

Tunus’tan başlayıp Mısır’da büyüyen dalga, tüm dünyaya, halk birleşirse, on yıllardır başına buyruk yönetimleri, bir günde nasıl sallayabileceğini gösterdi.

Bu isyanda canını kaybetme noktasına gelmek, bunu anlamak, biz dışarıdan izleyenler için onlar gibi yaşamadıkça mümkün görünmüyor.

O kalabalık kitlelerin içinde cesur insanlar da var, provakatif olanlar da, kraldan çok kralcılar da… Ortada devrimi devşirmeye çalışanlarsa ülkenin adalet isteyen gençleri… Oradaki gençler dünyaya sesini duyurmaya, buradaki gençler de neler olduğunu anlamaya çalışıyor…

Neden şimdi? Mısır Tunus’u mu bekliyordu, söylendiği gibi bu bir domino etkisi mi?

Çağıl M. Kasapoğlu, (26) Lübnan’da Serbest Gazeteci
Doğrudan bir “domino etkisi” olarak tanımlamıyorum. Daha çok Arap gençlerinin “bilinçaltının uyanışı” diyebilirim. Tunus’ta kendini yakan Muhammed Bouazizi’nin ateşi işte bu “bilinçaltının fitilini” ateşledi. Arap halkı öyle bir noktaya gelmiş ki kendilerini “kaybedecek bir şeyi olmayanlar” gibi hissediyorlar kendilerini.

Haitham Samy, (25) Mısır’da Aktivist
Tunusluların yaşadıklarından cesaretlendiğimiz doğru. Tunuslular yaptıysa, biz neden yapamayalım, diye düşündük… Bizim için kopma noktası 2010’nun sonunda Halit Said adında bir protestocunun polis tarafından öldürülmesi oldu… Hiç neden yokken, işkenceler görmüştü.O da benim gibi İskenderiyeli… Ölümünün ardından Facebook’ta “Hepimiz Halit Said’iz” adından bir grup açıldı, ben de üye oldum,buna benzer birçok gruplar açıldı ,sadece birkaçı toplamda 460 binden fazla kişiye ulaştı…

Ne konuşuluyordu bu gruplarda?
Mısır’da alarm veren hukuk sistemi. Herkesin şikayeti bu… Polisin adil olmayan birçok yetkisi var… İnsanların evine izinsiz girebiliyorlar… Sadece şüphelenme bahanesiyle sokaktaki insanları tutuklayabiliyorlar... En son seçimlerden çıkan parlamento bile tamamen sahte. Herkesin de interette konuştuğu bunlardı. Bu adaletsiz sisteme bir ” dur” demekti. Zaten 25 Ocak’ta büyük meydanlarda toplanmayı da Facebook’tan konuşmuştuk. Bizim istediğimiz “değişim”di.

Ve Mısır’da artık bir şeyler değişiyor…?
Kesinlikle. Tunus’tan sonra biz de sokaklara dökülebilecek miydik, emin değildim. 25 Ocak’ta meydanlardaki o kalabalığı gördüğümde, şaşırmadım, diyemem. Sadece 24 saat içinde bunu gerçekleştirmiştik! Meydanlarda ise devlet geri adım atmadıkça direndik. Tepki gördükçe ısrar ettik. En sonunda insanlar daha fazlasını istedi, bu yönetim artık gitmeli!

Yenal Göksu, (26) Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü
Tunus’taki başkaldırı, çoğu için sürpriz oldu denilebilir. Ancak Mısır’ın Tunus’u beklediğini söylemek, “değişim” talebiyle harekete geçen toplulukları küçümsemek anlamına gelebilir. Mısır’da özellikle son bir yıldır yaşananlar bardağı taşıran son damla oldu.

Hemen her ülkenin tarihinde ayaklanmalar, protestolar var. Ama artık gördük ki büyük protestolar varsa sosyal ağ desteğini göz ardı edemeyiz. Halk için güç internette mi?

Yenal Göksu:
İnternet yasaklarının hat safhada olduğu baskıcı rejimlerde bile halk interneti muhalefet için önemli ölçüde kullanıyor. Wikileaks’de yayınlanan 2007 tarihli ABD’ye ait bir belgede ,”Mısır’da blogların insan hakları, özellikle de kadın hakları ihlalleri ile ilgili geniş bir haberleşme ağı yarattıkları, bunun demokratik muhalefeti güçlendirebileceği” yazıyor.

Öte yandan, halka harekete geçiren başka dinamikler de var. Cuma namazı sonrası gösterilere katılanlara dağıtılan kitapçık, eylemler için bir rehber niteliği taşıyor. Bu organizasyon aşamasında yabancı devletlerin aktif rol oynadığını doğrulayan bir ipucu ise yok.

Haitham Samy:
Mısır’da hükümet internet servisini kestiğinde afallamıştık. Ertesi gün de mobil telefonların şebekeleri kesilmişti. Harekete geçmek için haberleşme, internet önemli. Ama hareket başladıktan sonra Mısırlılar zaten protestolara devam etmeye çalıştı…

Tabii kitleler için başka etkenler de var. Kitleleri kışkırtan gruplar bu son protestolarda da vardı. Televizyonlar da büyük etken. Örneğin Mısır medyasına göre, El Cezire televizyonu Mısır protestolarını halkı galeyana getirecek yönde veriyor, dünyaya karşı kötü bir Mısır imajı çiziyor…

Yabancı devletler de kışkırtan bir aktör. Mısır’da çoğu insan ilk düşmanın İsrail olduğunu düşünüyor, ama İsrail’in bizim halkımızı kışkırtan adamları var mı, bunu bilemiyorum.

Çağıl Kasapoğlu:
Son birkaç senede Arap ülkelerinde sosyal paylaşım sitelerindeki üyelikler artıyor. Burada kurulan gruplar, sanal arkadaşlıklar şehirlerdeki kafelere, barlara taşınıyor. Beyrut’ta solcuların “takıldığı” Ta-Marbouta, Barometre gibi kafeler aslında siyasi ve sosyal oluşumların doğduğu yerlere en güzel örnek.

Haber ajanslarının Mısır ve Tunus’tan geçtiği bizim gazetelerde gördüğümüz fotoğraflar çok renkli. Mısır’daki “1 milyon yürüyor” gösterisi için elden dağıtılan bildirilerde kimin ne giyeceği, saldırıya nasıl cevap verecekleri kendi çizimleri ile meydanda bekleyenlere dağıtılmıştı. Açıkça hükümete bu kadar sağlam meydan okuyan Ortadoğu gençleri Batı’ya da güç gösterisi yapıyor. Bundan sonra Batılı gençlerin Ortadoğulu gençlere daha büyük bir gıptayla bakacağını düşünüyorum.

Arap ülkelerinde konuştuğunuz gençler ne kadar bilinçli ?

Yenal Göksu:
Suriye’de gördüm ki, konuştuğunuz gençlerin güvenini tam anlamıyla kazanmadan siyasi görüşlerini bile öğrenmek çok zor. İnternet oldukça pahallı ve kalitesiz. Gazetelerin manşetleri devletin servis ettiği fotoğraf ve haberlerden oluşuyor. Blog siteleri erişim devlet tarafından engelleniyor. Örneğin Antakya’nın fiili konumu hakkında Suriyeli gençler hala kızgın...Hepsinin ortak derdi işsizlik, sosyal adaletsizlik ve ifade özgürlüğünün olmaması. Devletin organize siyaseti sonucu genç nesil apolitik.

Lübnan’da yüksek lisans için bulunan muhalif bir Suriyeli öğrenci, Beyrut’ta kaldığı evdeki arkadaşının Suriye istihbaratındanolabileceğini düşünüyor. Bu zihniyet, gençleri özgür bırakmıyor.

Bugün Suriye’de okul sınıflarının duvarlarını tüm Arap ülkelerini birleşik gösteren haritalar süslüyor. Bazı dükkanların duvarlarındaysa Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Hizbullah Lideri Hasan Nasrallah ve Kübalı devrimci Che Guevara’yı omuz omuza gösteren posterlere rastlamak mümkün.

Çağıl Kasapoğlu:
Lübnan’da gençlerin isyan edebileceği en büyük sorun ancak “hükümet yoksunluğu“ olabilir.Herşeyin anlık değiştiği ülkede öngörülerin tutmadığına birçok kez tanık oldum. Konuştuğum Lübnanlılar, 2006 yılının 12 Temmuz günü patlak veren İsrail Savaşı’ndan bir gün önce hayatlarının her zamanki gibi normal seyrinde olduğunu, böyle bir savaşın çıkacağını tahmin etmediklerini söylüyorlar.

Lübnan’da internetin kesilmesi, iletişimin pahalılığı bir yana, her gün belirli zaman dilimlerinde 3 saat elektirik kesilir. Böyle toplumlar kendini dünyaya ifade etmek için her yolu deniyor haliyle.

…Tunus ve Mısır’dan farklı olarak, Arap dünyası kendi ülkelerinde yapamadığı her şeyi Lübnan’da yapıyor. “Satranç tahtası” olarak siyasi oyunlar da dönüyor, “bir gazino havasında” Arap şeyhlerini de eğlendiriyor.

Recep Tayyip Erdoğan’nın Mübarek’e çağrısı Mısır’da sizler arasında nasıl değerlendirildi? ABD Başkanı Obama için “Mısır’ı kaybeden başkan” yorumları yapılıyor,ne düşünüyorsun?

Haitham Samy:
Tayyip Erdoğan, Mübarek’e çağrıda bulunan tek kişi değil. Ama özellikle Tayyip Erdağan’ı insanlar burada çok seviyor.Ve eminiz ki onun Mübarek’e çağrısı Mısırlılara karşı değildi, diplomatik yollarla buradaki karışık atmosferi yatıştırmaya çalışıyor.

Obama ikili oynuyor. Eğer Mübarek, devrimi engelleyip yerinde kalırsa Obama Mübarek’in arkadaşı kalır. Ama Mübarek düşerse, Obama Mısırlıların yanında yer alır ve derhal yeni lişkiler kurmaya girişir.Bizim gördüğümüz Amerikan politikası hep bu.

Çağıl Kasapoğlu:
Lübnan’da Erdoğan için bir yanda “İsrail karşısında çok güçlü durabilen bir lider” olarak takdir eden gençler var. Diğer yanda “Türkiye kötü yolun yolcusu” diyenler var.Bunun nedeni ülkenin gelecekteki bilinmezleri… öngöremeyen bir halk Türkiye’yi tahmin edemiyor olabilir.

Burj al Barajneh kampındaki ziyaretimde bir Filistinli yanıma gelip bana “Erdoğan gittiğinde Türkiye’nin bize desteği de gidecek, değil mi” diye sormuştu. Beyrut sokakları ile Filistin kampları arasındaki bir fark bu.

Yenal Göksu:
Tunus’ta Gannuşi politika vizyonu olarak düşünebildiğim en iyi model “Türkiye’de AKP’nin benimsediği model” dediğinde bazı gruplar Türkiye’nin Arap ülkeleri için model olabileceği varsayımını bir kez daha gündeme getirdi ancak Türkiye’yi farklı tarihsel süreçlerden gelen ve farklı sosyo-ekonomik koşullara sahip Arap ülkelerine rol model olarak sunmak, Batı’nın her zaman eleştirdiğimiz demokrasi ihracı politikalarından çok da farklı değil.

Suriye’de ise duruma özgürlükler kapsamında bakabiliriz. Karşılaştığımız çoğu Kürt, Türkiye’den geldiğimizi öğrendiğinde ilk olarak, İstanbul’da ne kadar çok Kürt’ün yaşadığını ve ne kadar güzel bir şehir olduğunu imrenerek belirtiyor. Bu durum Türk hükümetinin demokratik açılımının yansıması olarak görülebilir.

Adımınızı Lübnan’a doğru attığınızda ise sadece siyaset üzerine laflamanın bile ne kadar büyük bir hasret olduğunun farkına varıyorsunuz.

Herkesin şu aşamada cevabını aradığı soru, sırada bir ülke daha var mı?

Haitham Samy:
Diğer ülkeler hakkında bir şey söylemek güç. Zaten dış dünyayı takip etmek şu anda kolay değil. Cezayir, Yemen ya da Ürdün… Tüm bu ülkelerde politik sorunlar çok fazla, iç ilişkilede partiler arasında kavgalar var. Ama bizdeki gibi bir isyan başka bir ülkede olur mu bilemiyorum.

Yenal Göksu:
Mısır artık geri dönülemez bir sürecin içinde.Artık tartışılan husus yeni kurulacak hükümet… Tek tek diğer Arap ülkelerine sıçrayan isyan ateşi, Suriye yönetimini teyakkuz haline geçirebilir, sert tedbirler almaya itebilir… Kissenger’in “Ortadoğu’da Mısır’sız savaş, Suriye’siz barış olmaz” ifadesinin doğruluğu son yüzyıldaki gelişmelere bakıldığında açıkça görülüyor.

Çağıl Kasapoğlu:
Benim düşüncem, dış güçlerin en etkili olduğu ülkeler isyanın yaşanacağı yeni noktalar olacaktır… Mısır’daki istikrarsızlıktan sonra Türkiye’nin öneminin artacağını, “köprü” görevinin iyice sağlamlaşacağını düşünüyorum. Tabi bu durumdan İsrail ne kadar memnun kalır, meçhul... Geçen yıl 14 Şubat’ta Refik Hariri’yi anmak için meydanlarda toplananlar klişe anma konuşmaları yaptı. Ancak bu sene durumun biraz daha farklı olacağını düşünüyorum. Toplantının başka bir boyut kazanması muhtemel.

Sayfa Yükleniyor...