İsrail düşünsün!

İsrail Türkiye arasındaki ilişki grafiğinde endişelenecek bir şey yok. Eskiden Türkiye İsrail’i ürkütmemek isterdi şimdi İsrail’in Türkiye’ye ihtiyacı var.

İsrail ile yapılacak hava tatbikatının iptal edilmesi ile başlayan Suriye ve Irak açılımları ile devam eden bir süreçte Türkiye’nin bu tavrını stratejik bir değişikliğe gidecek taktik bir adım olarak değerlendirilebilir. Ama İsrail’e yönelik bu politik değişikli, bugünden, stratejik bir değişiklik olarak değerlendirmek için vakit erken.

Hükümet son dönemde bölgedeki konjontürel gelişmelerin kendi lehine bir hava oluşturduğunu düşünerek içeride ve dışarıda bu havanın meyvesini toplama niyetinde. Ama muhatap İsrail olunca iş değişiyor ya da değiştiği sanılıyor.

En büyük tepki de “İsrail’le aranın bozulmasının maliyetinin yüksek olabileceği” ve “Türkiye’nin Ortadoğu politikasında ekseni iyiden iyiye Arap ülkelerine doğru çevirdiği” yönünde. .

Baştan söylemek gerekiyor: Kendine güvenen, uluslar arası gelişmelerin o anki dinamiğini yakalayabilen ve mantıklı davranan bir ülkenin attığı adımda korkulacak hiçbir yan yoktur. Türkiye’ni pozisyonu da budur.

İkincisi de bölgesel ve uluslar arası konjonktürün şu anda Türkiye’nin İsrail’e karşı olan tavrı açısından uygun olduğudur. Gazze saldırıları sonrası gerilen ilişkiler, İsrail’in Gazze’de insani açıdan bir adım bile atmaması, BM İnsan Hakları Komisyonundaki İsrail’in suçlanması (Hamasla birlikte tabii), Türkiye bölgede birçok girişimde bulunurken İsrail tersine uzlaşmaz bir tavır içinde olması, İran’a yönelik tehditlerini devam ettirmesi de Türkiye’nin şu anki dış politika çizgisine ters düşmektedir. Türkiye Dışişleri Bakanı’nın ağzından “ barış ve dostluk için yapılacak ne varsa yapmak ve bunun için çaba harcamaktadır.” İsrail bu tanımın dışında kalmaktadır.

Türkiye, İsrail ile mesafe koyarak atarak bölge ülkelerine özellikle İran’a olası bir kriz durumunda Türkiye’nin pozisyonunu göstermek istemiş, Arap ülkelerine ama daha çok Arap sokaklarına da “Davos’ta başlayan süreçteki çıkışının devam ettiğini göstermiştir”. Bunun anlamı şudur: Türkiye bölgede önemli girişimlerde bulunmaktadır. Bölgede barışmak isteyen herkesle masaya oturulabilir ama bunun önünde duranlara da tavır gösterilmelidir. Bu girişimin bir başka mesajı da yine Arap dünyasının önemli ülkelerine yöneliktir. Örneğin Araplar arasındaki, Filistinli gruplar arasındaki itilafların çözümüne talip olmasıdır.

Bir diğer etken ise şu dönemde Türkiye’nin İsrail’e olan ihtiyacı ile ilgilidir ve bölgedeki dengelerdir. Türkiye yıllar önce ABD ve İsrail ile stratejik işbirliğine giderken Suriye ile sorunlu, İran’la “laiklik” eksenindeki iç politik manipülasyonların sonucunda gereksiz bir gerilimin tarafı olmuş, tamamen askerin tercihi ile hareket etmişti.

Bu dönem değişti. Suriye ve İran’la sorunlar halledilmekle kalmayıp, Suriye ile neredeyse sınırların kaldırılması aşamasına gelindi. İran o dönemin algısı gerektiği laiklik için bir tehdit oluşturmuyor. Üstelik İran’a bir saldırı ihtimali karşısında Türkiye’nin rengini belli etmesi gerekiyor. Türkiye böylece Suriye, Irak İran üçgenindeki desteğini tamamlamış olacak.

Çemberi biraz daha büyütürsek, Amerika’nın uç karakolu olmasına rağmen İsrail ile ilişkileri şekerrenk olduğu için Türkiye elini (şimdilik) rahatlatmakta.

Tüm bunları bir araya getirince İsrail’e karşı tavırda bir beis yok. İçeride ise tabana yönelik mesajlar var. Kürt, Ermeni açılımı derken gündemi biraz da daha hoş karşılanacak bir mesele ile meşgul etmek. İsrail ile uğraşmak Türkiye’de her daim destek görür. Ama bunu Yahudi düşmanlığına kadar götürmek işin rengini değiştirir. Sınırı iyi bilmek, iyi çizmekte yarar var.

Tam bu döneme denk gelen, bu zamanlamanın tesadüf olduğuna inandığımız Ayrılık dizisi tartışılmasını bir yana bırakacak olursak (dizinin birçok sorunu var) İsrail Türkiye arasındaki ilişki grafiğinde endişelenecek bir şey yok. Eskiden Türkiye İsrail’i ürkütmemek isterdi şimdi İsrail’in Türkiye’ye ihtiyacı var. Şimdi düşünme sırası İsrail’de…

Sayfa Yükleniyor...