'Kürdistan mı demek istedin?'

Türkiye, Kürt sorununun çözümü için büyük adımlar atarken Kuzey Irak Kürdistan bölgesel yönetiminde ayağa kalkmak için yoğun bir çalışma var. Türkiye, güneyinde kalan bu bölgeyi 'Kuzey Irak' olarak tanımlıyor, ancak Güney Kürdistan sakinleri, her cümleyi bıkmadan düzeltiyor: Kürdistan mı demek istedin?

'Kürdistan mı demek istedin?'

Kürt meselesinin çözümüne yönelik dönemeçte tüm dünyanın gözü Kandil’deyken, yolumuz Kuzey Irak’ın Süleymaniye şehrinden geçti. Irak’ın Kürt kökenli Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin merkezi olan kent, şairleri ve yetiştirdiği bilginleri ile anılıyor. Süleymaniye tekrar o ruhu canlandırmak için kültür başkenti seçilmiş.


Şehirdeki havaalanının Süleymaniyeliler için anlamı büyük. Birlikte gezdiğimiz gazeteci Rewa Haji “Bizim bildiğimiz uçaklar, sadece savaş uçaklarıydı. Bu büyük bir gelişme” sözleriyle anlatıyor önemini.

Sıradağlarla çevrili şehirde iki katlı evler sokaklara hakim. Ancak aralardan yer yer çok katlı binalar yükseliyor. Bir nevi şantiye alanına dönen Süleymaniye’de binalardan yükselen inşaat vinçleri gökyüzünü kaplıyor. Süleymaniye Valisi son birkaç yılda şehre gelen turist sayısının arttığına dikkat çekerek, “Burada turizm alanında büyük bir gelişme yapılabilir. Yabancı ve yerel yatırımcılar arasında bir fark yok. Yeni yasayla vergiler çok düşük, elektrik ve su ucuz” sözleriyle Türk yatırıcımcılara sesleniyor.

Erbil’de Türk yatırımcılardan kaynaklanan ‘Türkiye izlerini bulmak mümkünken Süleymaniye’de durum farklı. Süleymaniye, Bağdat ve İran’a olan yakınlığıyla ulus ve milli kimlik inşaasının merkezi haline gelmiş. Gazeteci ve aynı zamanda Süleymaniye Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yapan Nezaket Hüseyin, “Hangi konularda yazıyorsunuz?” sorusuna “Milli kimlik” cevabını veriyor.

'Kürdistan mı demek istedin?'  - 1 Azadi Parkı

Bağdat’a yakın olan şehirde, Saddam’ın bıraktığı izler daha çarpıcı. Bunun en büyük örneği ise Saddam Hüseyin’in Enfal kampanyasından arda kalan işkence merkezi ‘Emne Süreka’. 1970’de inşa edilen işkencehane bugün bir müze. Girişinde parçalanan hayatları temsilen 182 bin kişinin anısına 182 bin adet kırık ayna parçaları ziyaretçileri karşılıyor. Kürtler 1991’de ayaklandıklarında ilk olarak bu binayı ele geçirmiş ve o günleri asla unutmamak için bina olduğu gibi bırakılmış. Bahçesinde tanklar, duvarlarda kurşun izleri, hücre duvarlarına tırnaklarla kazınmış çentikler, yerlerde kuruyan kan izleri… Rewa’nın babası devrimin ardından buranın karşısından arsa alarak ev inşa etmiş. “ Neden?” diye sorduğumda “İnadına” diyor. Saddam’ın Kürtleri toplayarak toplu infaz ve toplu mezar olarak kullandığı alan Azadi Park (Kürtçe ve Farsçada Özgürlük anlamına gelyor) diye geçiyor. Bugün yemyeşil ve üzerinde bir lunaparkın olduğu alan şaşırtıcı. Neden burası böyle bir park oldu diye sorduğumda ise yine cevap değişmiyor: “İnadına…”

‘ZALİMLİKLERE KARŞI GELEN ŞEHİR HALEPÇE’
İran sınırındaki 60 bin nüfuslu Halepçe 25 yıl önce yaşanan acı olayın izlerini taşımaya devam ediyor. 16 Mart 1988’de İran-Irak savaşında sonlara yaklaşırken, Saddam Hüseyin, Kürtlere karşı El-Enfal Harekâtı kapsamında bu bölgeyi kimyasal silahlarla vuruyor. Bugün soykırım olarak kabul edilen katliamda 5 bin kişi can veriyor, 10 binden fazla kişi yaralanıyor. Geride kalanların hafızasından ise ‘çürük elma kokusu’ hiç çıkmıyor…

Kentin girişine demir bir el gökyüzüne doğru yükseliyor. Yaşanan acı olayın anısına inşa edilen müzenin içindeki mermer duvarlarda hayatını kaybedenlerin isimleri, olay yerine gelen gazetecilerin objektifinden yansıyan fotoğraflar var.

Bizimle birlikte gezen lise öğrencisi Mihriban’ın ailesi de kimyasal saldırının kurbanlarından. Başka bir şehirde öğrenci olan Mihriban’ın babası olaydan habersiz o gün ailesini ziyaret etmek için Halepçe’ye geliyor. Şehre vardığında ise kardeşlerinin cesetleriyle karşılaşıyor. Müjde’nin ailesi ise saldırının ardından apar topar yurtlarını geride bırakarak İran’a göç ediyor ve 10 yıl sonra geri dönüyorlar. Ancak annesi hala nefes almakta güçlük çekiyor.

HAFTANIN 2 GÜNÜ BENZİN BEDAVA
Burada yaşayan insanların kalplerinde bir yer kazanmak isterseniz ‘Kürdistan’ demelisiniz. Çünkü ‘Kuzey Irak….’ diye başladığınız her cümle ‘Kürdistan mı demek istedin’ sorusuyla kesiliyor. Erbil ve Türkiye’deki Kürtçenin aksine Sorani lehçesi konuşuluyor.

Kuzey Irak’a girerken kapıdan alacağınız vizeyle 15 gün ülkede gezmek serbest. Farklı il ve ilçelerin giriş çıkışlarında güvenlik kontrol noktaları var. Zengin petrol ve doğalgaz yataklarıyla nam salan bölgede haftanın iki günü benzin bedava.

iPAD NESLİ
Yaklaşık 1 milyon nüfusu olan Süleymaniye’de 7 tane üniversite var. Hukuk fakültesi öğrencisi rehberimiz Zerrin, alışveriş merkezlerinden heyecanla bahsediyor. Bir genç kız olarak şehirde yaşamanın zor olduğu söylüyor Zerrin. Gece kulüplerine sadece erkekler gidebiliyor, gündüz vakitlerinde ise kafelerde sosyalleşmek mümkün. Türkiye’de olduğu gibi doktor, avukat ve mühendis popüler meslekler arasında. Şehrin ünlü mahallelerinden biri olan Devrim Caddesi'nde zengin aileler oturuyor. Yeni kuşakla ‘iPad nesli’ diye dalga geçiliyor. Gençlerin birbirinden farklı hayalleri ya da hayatları olsa da konuştuklarımın ortak noktası hepsinin birer Mustafa Ceceli hayranı olması.

Saddam rejimi boyunca zulmün başkenti olan direnişin sembolü Süleymaniye, bugün modern bir şehir olarak yeniden kuruluyor. Bir yandan Baas yönetimine ait izler yok edilmeye çalışılırken, diğer yandan toplumsal belleği diri tutmak için korunan acıların hayaleti peşinizi bırakmıyor. Saddam rejiminin ardından değişen çok şey var Süleymaniye’de. Artık savaş değil barış ve gelecek konuşuluyor. Gökyüzünü savaş uçakları değil, yolcu uçakları kaplıyor.

Sayfa Yükleniyor...