Mete Çubukçu yazdı: Bu kimin zaferi?

Gazze’de ateşkesin bir tarafında İsrail varsa, diğer yanında da kendi aralarında uzlaşamayan Filistinli örgütler var.

Mete Çubukçu yazdı: Bu kimin zaferi?

Kalıcı bir ateşkes ve ardından yapılacak düzenlemelerin olmazsa olmaz koşulu, Ramallah merkezli Filistin Yönetimi ile Gazze’deki Hamas hükümetinin asgari koşullarda uzlaşması. Mısır’da devam eden ateşkes görüşmelerinde El Fetih, yani Mahmud Abbas yönetimi doğrudan temsil edilmezken, Hamas masada pazarlık yapıyor.

Bugüne kadar yapılan düzenlemelerde, uluslararası alanda Filistin’i temsil eden Abbas yönetiminin de “evet” demesi gerekiyordu. Hamas doğrudan muhatap kabul edilmiyordu. Artık Hamas’ın kabul etmeyeceği herhangi bir anlaşmanın işlemesi de zor.

2006 yılından bu yana Hamas ile El Fetih arasında giderek derinleşen çelişkiler, zaman zaman düşmanlık derecesine varıyor. Hamas, Abbas yönetiminin kendi başına imza atacağı hiçbir anlaşmayı kabul etmemekte ısrarlı.

Her iki taraf da kendi koşullarını dayatıyor. Yani durum çok bilinmeyenli bir denklemi andırıyor.

PLANLI KASITLI ACIMASIZ BİR SALDIRI
Gazze’de meydana gelen tahayyül ötesi yıkım ise Filistin halkını çaresiz bırakmış. Filistin halkı her şeye rağmen ayakta, ama yorgun, şaşkın ve Hamas ile Fetih arasındaki bölünmüşlükten bıkkın. 50 bin kişinin evsiz kaldığı, 10 şiddetinde bir deprem sonrasını andıran Gazze’de sadece insanlar öldürülmekle kalmamış, Filistinlilerin yaşam, varoluş alanları da yerle bir edilmiş.

Tüm tarım alanları, portakal, zeytin bahçeleri, büyük, küçük baş hayvanlar, fabrikalar, yani Filistinlilerin hayatlarını devam ettirtmek için ihtiyaçları olan herşey, kökünden sökülmüş, toprağa gömülmüş. Ağaçların sökülmesi ise geleceği yok etmekle eş anlamlı burada. Filistinliler için ağaç, kök salmak, toprağa sahip çıkmak anlamına geliyor.

İsrail saldırısında her şey planlanmış; kasıtlı ve bilinçli bir yok etme politikası yürütülmüş. Böylesine bir yıkımın sadece Hamas’ı hedeflemediği Gazze’de dolaşınca çok daha kolay anlaşılıyor. Yoksa, Tel Hawa semtindeki 15 katlı apartmanların gelişi güzel vurulması, en üst katların füzelerle delik deşik edilmesi, balkonlardaki insanların öldürülmesi ya da Cebel Seyit’teki portakal ağaçlarının kökünden sökülmesinin anlamı ne olabilir ki? Abed Rabbo bölgesinin, tek bir bina ayakta kalmayıncaya kadar bombalanması ve her türlü üretim alanının yerle bir edilmesinin Hamas’la ilişkisini anlamak da zor.

Hamas bahanesiyle dümdüz edilen Gazze’de hayatın zorluğu bundan sonra başlayacak. Binlerce binanın yeniden nasıl inşa edileceği, bu yıkımdan nasıl çıkılacağı belli değil. Ambargo nedeniyle, ev yapmak için tek bir torba çimento, tek bir demir parçası yok. İsrail’in, Filistinliler’in Hamas’tan uzaklaşmaları, Hamas’a tepki göstermeleri için düzenlediği bu planlı ve sistematik saldırının amacına ulaştığı söylenemez. Ama İsrail’in Gazze’yi yıkmayı başardığı ortada. Hamas’ın ne kadar direndiği ise tartışmalı. Dayak yeme pahasına 6 aydır ilk kez tüpgaz almak için kuyruğa giren bir Filistinlin söylediği gibi: “Ne Hamas ne de Fetih kaybetti. Kaybeden Filistin halkı oldu.”

PEKİ BU KİMİN ZAFERİ?
Hamaslı Sağlık Bakanı Dr. Basım Naim’e göre Hamas büyük bir zafere imza attı. Askeri yeteneğinin yüzde 90’ını koruyor. Hatta İsrail geri adım atarak, ateşkes ilan etti. Hamas direnerek başarıya ulaşacağını gösterdi. El Fetih’in Gazze Sorumlusu İbrahim El Naja ise “Eğer 1300 kişinin ölmesi, 4 bin evin yıkılması, 20 bin evin hasar görmesi, 50 bin kişinin evsiz kalması ve bütün Gazze’nin yerle bir edilmesi bir zaferse, evet bu zafer Hamas’ın!” diyor kinayeli bir biçimde.

Naja, Hamas’ın İsrail’e karşı roket atma dışında hiçbir varlık gösteremediğini, herhangi bir direnişin söz konusu olmadığı iddiasında. “Asıl sorun halkı korumaktır. Eğer halkınızı koruyamıyor onları ateş altında bırakıyorsanız, direnişten söz edemezsiniz. Önemli olan halkı koruyup yaşatabilmektir.” diyor.

İsrail askerlerinin Gazze şehir merkezine 5 dakikalık mesafeye ulaşmaları, fütursuz bir şekilde korumasız sivilleri dalga geçer gibi öldürmeleri, yani bu kadar rahat davranmaları da herhangi bir direnişin olmadığının kanıtı olabilir mi?

Hamas’ın Gazze’deki TV kanalında da çatışmalara dair özgün bir görüntü henüz yer almıyor. Çatışma ve direniş görüntülerinin bir süre sonra hazırlanacağı söyleniyor. Başbakan Yardımcısı Ziad El Zaza’ya, Haniye’nin ne zaman ortaya çıkacağını soruyoruz. “İşinin başında, yakında görürsünüz” diyor. Ancak El Fetih’li Naja ise 1982’deki Beyrut kuşatmasını hatırlatıyor: “Arafat 60 günlük kuşatma boyunca sokakta insanlarla, siperde gerillalarla birlikteydi. İsmail Haniye nerede, niye ortaya çıkmıyor?”.

DÜŞMAN KARDEŞLER
Mısır’da devam görüşmeler El Fetih ile Hamas’ın kısa vadeli, asgari koşullarda anlaşacağını gösterse de iki örgüt arasındaki güvensizlik, göründüğünden daha derin. Hamaslı Sosyal İşler Bakanı Ahmet El Kurd, Mahmud Abbas’ı Amerikan işbirlikçisi olmakla suçluyor. “Eğer” diyor Kurd, “Amerika ile birlikte hareket etmekten vazgeçerse, bizi temsil edebilir. Koşullarımızı kabul etmediği takdirde anlaşmamız zor”. Koşullar ise sınırların açılması, ambargonun kalkması.

El Fetihliler, Hamas’ın Gazze’de kendi kafasına göre, hukukun olmadığı bir Filistin yaratmak istediğini, hatta Fetih yanlılarını savaş sırasında mahkemeye bile çıkarmadan işbirlikçi ilan ederek infaz ettiğini söylüyor. Hamaslı bakanlar da bu infazları doğuluyor. Oysa her iki taraf da güç, silah ve paranın kontrolünü elinde tutmak niyetinde. Hamas bu saldırıdan güçlenerek çıktığını iddia ediyor. Fetih’e göre halk, bu yıkımın bedelini Hamas’a ödetecek. Ancak, her iki tarafın asgari koşullarda uzlaşmaktan başka çaresi yok.

HAMAS ARTIK MASADA
İsrail’in saldırısını kenndi lehine çevirmek, Hamas’ın pazarlık masasındaki gücüne bağlı. Askeri olarak İsrail karşısında pek varlık gösteremeyen Hamas, artık Hizbullah olmadığının, onlar gibi savaşamadığının farkında. Hizbullah’ın savaşma yeteneği ile Hamas arasında büyük bir fark söz konusu. Bunu İsrailli askeri yetkililer de doğruluyor. Bu yüzden Hamas’ın Kahire’de müzakere masasını zorlaması ve en azından olmazsa olmaz koşul olarak öne sürdüğü “Mısır sınırını açıp, ambargonun biraz olsun gevşetilmesini” hayata geçirmesi gerekiyor. Eğer bunu başarırsa “direnişin” meyvesini toplayabilir. Aksi takdirde geriye sadece belagat yüklü bir efsane ve yerle bir olmuş bir Gazze kalacak. Çünkü kapılar kapalı olduğu sürece, yapılan yardımlar “Filistin halkının sadece ölmemesine” yetiyor. Günlük hayata dair tüm ihtiyaçlar ise, Mısır-Gazze sınırındaki tünellerden sağlanıyor. Bu tüneller Gazze’nin can damarı. Sınır kapısı açılır, Türkiye’nin de dahil olduğu bir gözlem gücü silah kaçırılmasının engellenmesi için sınıra yerleştirilirse, bu Hamas için artı puan olacak.

Yani, tüm bu olan bitenin ardından Hamas’ın olmadığı bir denklem, Hamas’ın olmadığı bir Filistin mümkün görünmüyor. Hamas’ın artık diplomasi masasında da yeri olduğunu söylemek gerekiyor. Yani 2 yıl önce Hamas’ı dışlayarak yaratılan bu politika, sonuç vermemiş gibi görünüyor. Ama bedelin Filistin halkına çok ağır ödetildiğini de söylemek gerekiyor.

Sayfa Yükleniyor...