Mısır’da şimdi ne olacak?

Mısır’da Mübarek döneminin sona ermesinin ardından ülkenin geleceğiyle ilgili pek çok soru yanıt bekliyor.

Tartışmalarda öne çıkan nokta, ABD Başkanı Barack Obama'nın da açıklamasında ifade ettiği gibi, "Mübarek'in istifasının değişim yönünde bir son nokta değil, sadece başlangıç olduğu..."

Şimdiye kadar Mübarek'in görevinden ayrılmasına kilitlenmiş olan Mısır halkının önünde halledilmesi gereken bir dizi zorluğun bulunduğu belirtiliyor. Obama'nın "Önümüzde zor günler olacak" sözleriyle özetlediği, ilerleyen günlerde cevaplanması gereken soruların başında ise şunlar geliyor:

Askeri yönetimin nasıl bir yol izleyeceği, toplumun geniş kesimlerini kapsayan temsilcilerin yer aldığı bir koalisyonun nasıl ve kimlerden oluşacağı, Müslüman Kardeşler'in rolü, değişimin "geri döndürülemez ve demokrasiye giden bir yol" olması için adil ve özgür seçimlerin nasıl düzenleneceği, anayasa ve kanunların nasıl değiştirileceği ve ekonominin nasıl tekrar canlandırılacağı.

Bu noktada, Amerikan medyası ve düşünce kuruluşlarından, bazı konularda benzer, ancak askerin konumu ve yeni hükümetin yapısı gibi meselelerde farklı bakış açılarının geldiği görülüyor. ABD'de tartışılan bu konular, şu başlıklar altında toplanıyor:

DEMOKRASİ İÇİN ÖNCELİKLER NELER?
Uzmanlar, Mısır'ın "doğru bir geçiş süreci" yaşaması için öncelikle siyasi sistemin yeniden düzenlenmesi gerektiğini belirtiyor. Bunun için de olağanüstü hal yasasının kaldırılmasını şart.

Washington Post gazetesinde yazı kaleme alan Carnegie Beyrut Ortadoğu Merkezi araştırma direktörü Amr Hamzavi, Mısır'ın demokrasiye doğru güvenli bir yola girebilmesi için en başta siyasi reformların yapılması ve bu kasamda olağanüstü hal yasası ile siyasi özgürlükleri kısıtlayan kanunların kaldırılması gibi konuların ele alınması gerektiğini ifade etti.

Mısır Kadın Hakları Merkezi Başkanı Nihad Ebulkumsan, siyasi sistemdeki aksaklıklara ve yasaların cumhurbaşkanına her kuruma müdahale etme hakkı verdiğine değinerek, öncelikle anayasa ve yasaların değiştirilmesi gerektiğinin altını çizdi.

ABD'nin eski Mısır büyükelçilerinden Daniel Kurtzer ve Project on Middle East Democracy (POMED) uzmanları da öncelikle olağanüstü hal yasasının kaldırılması gerektiği görüşünde...

Council on Foreign Relations (CFR) adlı düşünce kuruluşunun başkanı Dr. Richard Haass, CBS televizyonuna verdiği demeçte, Mısır'da siyasi partilerin geliştirilmesi, demokraside olması gerekenlerin hayata geçirilmesi, ekonominin işler hale getirilmesi, yeni bir anayasanın yazılması ve sürecin raydan sapmaması için denge ve kontrol sisteminin inşa edilmesi gereğini belirterek, reformların insanların sabrının tükenmesine yol açmayacak şekilde hızlı olarak ilerlemesinin uygun olacağını kaydetti.

Center for American Progress'te Ortadoğu uzmanı ve Beyaz Saray'a da gayri resmi danışmanlık yapan Brian Katulis de Mübarek'in istifasının Mısır'daki siyasi dönüşümün sadece ilk adımı olduğunu ve ülkedeki mevcut siyasi krizi çözmeyeceğini ifade ederek, Mısır'ın ihtiyaç duyduğu şeyin, siyasi sisteminin sil baştan düzenlenmesi olduğunu söyledi. Katulis, gelecek aylarda atılması gereken en önemli iki adımı, anayasal reformlar ve adil-özgür genel seçimler olarak gösterdi.

Politico dergisine yazan ABD Barış Enstitüsü ve Woodrow Wilson International Center uzmanı Robin Wright ise Mısır'da sağlıklı bir dönüşüm için ana unsurun ekonomi olduğunu ifade etti.

ORDU NE YAPACAK?
ABD'de, Mısır'daki yönetimin orduya geçmesinden sonra en fazla merak edilen konu, ordunun geçiş sürecini nasıl ele alacağı oldu.

Bazı uzmanlar, "eski yönetimle bağları nedeniyle ordunun geniş demokrasiye geçişe çok istekli olmayacağı veya gücünü azaltacak bir hükümete izin vermeyeceği" görüşünü savunurken; bazılarıysa "otokrasiye karşı gelen halkın yanında yer alan ordunun, halkın demokrasi taleplerine karşılık vereceğini" düşünüyor.

KÖTÜ MÜ, İYİ Mİ?
Washington Post'un başyazısında, Mısır'ın değişimde henüz başlangıçta yer aldığı ifade edilerek, Mübarek'in gitmesinin sadece "insanların gücünün zaferini" değil, "askeri darbeyi" de getirdiğine işaret edildi. Yazıda, ordunun henüz planlarını ayrıntılı şekilde açıklamadığına, sadece "demokratik toplumu" desteklediğini belirttiğine dikkat çekildi.

Yazar Jackson Diehl de yazısında, ordunun ne yapacağının henüz net olmadığını belirterek, "Umarım bu kötü bir darbe değil, iyi bir darbedir" ifadesini kullandı.

Politico dergisine konuşan George Washington Üniversitesi Profesörü Nathan Brown, ordunun Mısır hükümeti üzerindeki kontrolünü uzatmaya çalışması riski bulunduğuna işaret etti.

Mısır sokaklarındaki duygusal tepkilerin kendisini biraz endişelendirdiğini belirten Brown, "muhalefetin, çok fazla zafer sarhoşluğu içine girip geçiş döneminde uyuyakalması halinde, otoriter sistemin kendini tekrar ortaya çıkarabileceğini" kaydetti.

CFR uzmanı ve gazeteci Thomas Lippman ise Mısır'da olanların "askeri darbe" olarak görülmemesi gerektiği görüşünde. Lippman, yine de seçimlerde ne olacağının bilinmediğini, ama ordunun kendi pozisyonunu tehdit edecek birine izin vereceğinden şüpheli olduğunu belirtti.

POMED'deki yazıya göre, "şu anda ülkeyi kontrol eden askeri yetkililer, eski rejimin üyeleri ve bu yetkililer de hükümetin baskıcı ve acımasız taktiklerinin sorumluluğunu paylaşıyor." Bu nedenle insanların güveninin kazanılması için kararlı ve anlamlı adımların gelecek günlerde atılması gerektiği kaydedilen yazıda, ordunun şiddete başvurulmamasını sağlaması gerektiği ifade edildi.

Kahire'deki Amerikan Üniversitesi Profesörü Ellis Goldberg de ordunun değişim yönünde bazı jestler yapabileceğini, ama gücünü kaybetmek istemeyeceğini kaydetti.

Richard Haass da "Ordu ne derece siyasi aktör haline gelirse siyaset üstü meşruluğunu da o derece kaybeder" diyerek, ordunun meşruiyetini kaybetmesi halinde Mısır'ın, geçiş sürecindeki kilit bir kurumunu kaybetme riskiyle karşı karşıya kalacağı uyarısında bulundu.

MÜZAKERELER KİMLERİ KAPSAMALI?
ABD yönetimi ve uzmanlara göre müzakereler, toplumun hemen hemen tüm kesimlerinin temsilcilerini kapsamalı. Ancak bazı uzmanlar, gösterilerin başlaması ve ısrarla sürdürülmesinde en önde bayrağı taşıyan gençlerin müzakere masasında yer almamasının büyük bir eksiklik olduğuna dikkati çekiyor.

Hamzavi, "Mısır'daki protestolarda başı çeken genç Mısırlıların liderliği ve temsil gücünün yokluğunun, anlamlı müzakerelerin önündeki engellerden biri olduğunu" belirterek, gençlerin de sürece dahil edilmesi gerektiğine dikkati çekti.

Hamzavi, "ilerlemek için en iyi yolun, devlet kurumları ile gençler, siyasi güçler ve bağımsız ulusal aktörlerin, yuvarlak masa etrafında bir araya gelip ülkede demokratik siyasi sistemi kurmak için gerekli zaman çerçevesini kurması olduğunu" vurguladı.

Ebulkumsan da Mısır'daki devrimde iki grup bulunduğunu, bunların, "kendi ülkeleri için özgürlük ve Mübarek devrinin sonunu isteyen gençler" ile "kendilerine ait olmayan bu devrimin hasadını almak isteyenlerden" oluştuğunu kaydetti.

Ebulkumsan, ikinci grubun gençlerin adına konuştuğunu iddia ettiğini, ancak sadece kendi kendilerini temsil ettiklerini ifade etti.

Tahrir Meydanı'ndaki "yeni nesil devrimcilerin talepleri yerine gelmeden meydandan ayrılmayacağına" dikkati çeken Ebulkumsan, "Onların isyanı, kimsenin gasp edemeyeceği değerlere ve meşruluğa dayanıyor. İnsanlar, köktencilik ve istikrarsızlık tehditleriyle göstericileri korkutmaya çalışmamalı. Bu genç kadın ve erkekler, Mısır içindeki ve dışındakileri tek bir seçimle yüz yüze bıraktı: Demokrasiyi destekle ya da sus" yorumunda bulundu.

MÜSLÜMAN KARDEŞLER'İN ROLÜ NE OLACAK?
ABD'deki diğer bir soru ise süreçte Müslüman Kardeşler'in nasıl bir rol oynayacağı...

Olaylar ilk çıktığından bu yana ABD'de endişe edilen bir unsur olan Müslüman Kardeşler'in yeni dönemde etkin rol alıp almayacağı konusundaki kaygıları, Mübarek'in istifasının ardından Kongre üyeleri dile getirdi.

ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Cumhuriyetçi Ileana Ros-Lehtinen'in başını çektiği bir grup Kongre üyesi, "aşırılık yanlısı İslamcıların, ABD'nin Mısır gibi kilit bir müttefikini, ABD'ye zarar vermeye ve Kahire'nin İsrail ile barış anlaşmasını bozmaya çalışan grupları besleyen bir rakibe dönüşebileceği" ihtimalini ifade etti. Üyeler, Mısır'da İran'dakine benzer bir İslam devriminin görülmeyeceğini umduklarını kaydetti.

Richard Haass da, Müslüman Kardeşler'in Mısır halkının yaklaşık dörtte birlik bölümünü temsil eden en organize grup olduğunu belirterek, "Bu nedenle, diğer siyasi partilere de yer açmalısınız, ekonomiyi tekrar yerine oturtmalısınız. Bir anayasa oluşturmalısınız ki, böylece Müslüman Kardeşler gibi bir grup, halkın oylarının yüzde 25'ini, 30'unu toplasa bile siyaseti, hükümeti kontrol edemesin" dedi.

DEVRİMİN ETKİSİ
Uzmanlara göre, Tunus ve ardından Mısır'daki devrimler Arap dünyasında geri dönülemez yeni değişimlere işaret ediyor. Bunun yanında ABD'nin, Mısır'a demokrasiye geçişinde yardım etmesi gerektiği ifade ediliyor.

Washington Post'a göre, "Mısır'ın gerçek bir demokrasiye mi gideceği, otoriter veya İslamcı köktenci bir yönetime dönüşeceği, sokakları dolduran aynı Mısırlılara bağlı."

Mısır'daki devrimin, Arap dünyasının en büyük nüfusa sahip ülkesini "sonsuza kadar dönüştürebileceği" belirtilen yazıda, bununla "otokrasinin aşırılıkları ve terörizmi beslediği bölgenin yeniden şekillenebileceği ve durgunluk yıllarının sonunun gelebileceği" kaydedildi. Yazıda, "bu noktada Batı ve ABD'nin, orduya değişim sürecine egemen olmak yerine, tüm politik tarafların, koalisyon hükümeti oluşturulması için müzakerelere katılmasını sağlaması yönünde baskı yapabileceği" ifade edilerek, "ABD; Ürdün, Yemen, Suudi Arabistan ve diğer Arap ülkelerine ve hatta İsrail'e, yeni ve daha demokratik bir Ortadoğu'ya hazırlanmaya başlamalarının iyi olacağını söylemeli" ifadesi kullanıldı.

Uzman Shoshana Bryen, Mısır'da değişimin doğru yolda ilerlemesi için, önceki günler tartışıldığının aksine, ABD'nin ülkeye yaptığı yardımları kısmayıp artırması gerektiğini söyledi.

Richard Haass ise, ABD'nin değişim sürecinde Mısır'a tavsiye ve yardımlarda bulunmasının önemli olduğunu kaydederek, Mısırlıların yeni anayasanın yazılması ile ekonomik alandaki ihtiyaçlarından örnek verdi.

İRAN'A BENZER Mİ?
Politico dergisine yazan ABD Barış Enstitüsü ve Woodrow Wilson International Center uzmanı Robin Wright, Mısır için modelin İran'dan çok Türkiye olduğunu kaydetti.

Mübarek'in istifasının İran devrimiyle aynı güne denk gelmesinin ironik olduğunu belirten Wright, "Ancak Mısır'daki isyan kesinlikle başka bir yolda" ifadesini kullandı.

Uzman Joshua Walker da Mısır'da İran tarzı bir rejimin oluşmasını pek olası görmediğini, ama ABD tipi bir demokrasiyi de hemen beklemediğini söyledi.

Sayfa Yükleniyor...