Mübadele Filistin'e çözüm getirir mi?

Arap yazar Muhammed Said İdris, "Filistin ve Yahudi halkalar arasında gerçekleştirilecek bir mübadele, Filistin sorununa çözüm olabilir mi?" sorusuna cevap arıyor.

ABD Başkanı Barack Obama, 4 Haziran'da Arap dünyasına hitap etmek için geleceği Mısır’da bir dizi etkeni dikkate alacaktır. Bu etkenlerin ilki, konuşmanın zamanı, mekanı ve her ikisinin birbiriyle ilişkisidir. Zira 4 Haziran önemli bir anlam taşıyor. Sadece Mısırlılar için değil, bütün Araplar için acısı hala taze olan 5 Haziran 1967 gününün göstergeleriyle ilgili. Obama’nın Arap dünyasına sesleneceği Mısır, hezimetin ateşiyle dağlanmakta ve hala felaketin bedelini ödemektedir. Bu yüzden seçim kampanyasında değişim müjdeleyen başkan Obama, Mısır’a Amerikan siyasetinde değişim müjdeleri taşıyarak gelmelidir.


Obama’nın dikkate alacağı etkenlerin ikincisi ise önceki Amerikan yönetiminin Araplar ve Müslümanlara karşı Irak ve Afganistan’da suçlar işlediğidir. Bu suçlar ABD’nin Araplar ve Müslümanlar nezdindeki konumuna zarar verdi. Obama’dan, Araplar nezdinde yıkılan ABD konumunu tekrar verecek ‘karşılıklı saygı’ temelli bir ilişkiyi ispatlaması istenmektedir. Arap-Amerikan ilişkiler sürecinin düzeltilmesine başlanılması için, Filistin’den daha elverişli bir sorun yoktur. Bu ilişkileri hiçbir Amerikan başkanının kurban etme veya aşma genişliği olamaz.

Bu etkenlerin üçüncüsü ise bu ayın 18’inde gereçkeleşcek Obama ve İsrail Başbakanı Netanyahu görüşmesi. Bu görüşmede, iki soruya yanıt almaya yoğunlaşacaktır. Soruların ilki şu: İran dosyasında ilerleme kaydetmek için Filistin dosyasının devreye sokulması mı gerekiyor? Yani ABD’nin İran’la ilişki kurmasına Arap desteği elde etmek için, Filistin dosyasında somut ilerleme mi kaydedilecek? Yoksa İran dosyasına yoğunlaşıp, Filistin dosyası İran dosyasının sona erdiği bir zamana mı ertelenecek?

Öncelikle İran’ın nükleer programı bağlamında temsil ettiği tehlike, nihai olarak ortadan kaldırılacak ve ardından siyasi alanda İran’ın bölgesel uzantısına gem mi vurulacak? Yani İran tehlikesinin ortadan kaldırılması sonrası Lübnan’da Hizbullah’ın ve Filistin’de Hamas ve İslami Cihat’ın tasfiyesiyle birlikte Filistin dosyasını konuşmaya ihtiyaç kalmayacak. Çünkü İslami İran’ın sahneden çekilmesi üç örgütün sahneden çekilmesi, bu örgütlerin sahneden çekilmesi ise Netanyahu ve hükümetinin düşündüğü ve istediği üzere Filistin dosyasındaki temel baskı ve endişe kartlarının ortadan kalkması anlamına gelecek.

İkinci soru ise Obama yönetiminin bakış açısının alınması: Acaba Filistin sorununda çözüm, Obama yönetiminin istediği gibi mi başlayacak? Yani İsrail hükümeti tarafından ‘iki devletli çözüm’ kabul edilecek ve ardından güçlü Arap katılımıyla bütün düzlemlerde hazırlık ve uygulama işlemlerine mi başlanılacak? Yoksa çözüm Netanyahu-Lieberman hükümetinin istediği gibi alttan üste doğru mu yapılacak. Yani İsrail’in ‘iki devletli çözümü’ kabul ettiğini ilan etmesi, Filistin devletinin kurulması için uygun şartların hazırlandığı zamana kadar mı ertelenecek?

İRAN'LA MÜCADELEDE ARAP DESTEĞİ BEKLEYEMEYİZ
Obama bu üç etkeni dikkate alıyor. Beyaz Sarayın üst düzey çalışanlarından Rahm Emanuel ise bunları bizzat dile getirdi. Emanuel AIPEC toplantısında şöyle diyordu: "ABD’nin İsrail dışında kalsa dahi İran’la mücadelesinde, Arap dünyasından yanında yer almasını istemesi, mantıklı değil. İsrailli şahinler grubu bölgedeki çözüm fırsatlarını geçersiz kılmaktadır.’

ABD VE İSRAİL ARASI ÇATIŞMA OLABİLİR Mİ?
Obama’nın İran ve Filistin dosyalarının önceliği arasında karar veremeyerek, başabaş götürmesi ihtimali var. Çünkü bu bakış açısına İsrail kabulü alınmadığı takdirde, İsrail ile ABD arasında tarihi bir çatışmanın yaşanması beklenebilir. Uzakdoğu Politikaları Washington Enstitüsü Direktörü Robert Stalov AIPEC toplantısında bu noktayı dile getirdi.

Stalov "Bu konunun çözümü için kapsamlı bir anlaşmaya varılmadığı takdirde, ABD ile İsrail arasında iki ülke ilişkilerinin 61 yılı boyunca benzeri görülmemiş bir anlaşmazlık çıkma olasılığı var’ diyor.

Bu türden tarihi bir çatışmanın çıkması uzak ihtimal. Bu yüzden baskın kanaat Netanyahu yönetiminin Obama’nın taleplerine kendi şartlarıyla olumlu karşılık vereceği yönündedir. Netanyahu yönetimi özerk yönetimi aşmayan bir Filistin devletini kabul ediyor veya Dışişleri Bakanı Lieberman’ınönerisinin alınması şartını koşuyor. Yani 1948’de işgal edilen bölgelerdeki yüz binlerce Filistinlinin 1967 yılında işgal edilen bölgelere göçünü öngören nüfus mübadelesi karşılığı, 1967’de işgal edilen bölgelerdeki (Batı Şeria) yarım milyon Yahudi yerleşimcinin İsrail’e katılması.

Bu mübadele gerçekleştiği ve birbirinden ayrı iki oluşum- Yahudi ve Filistin- belirdiği vakit ‘iki devletli çözüm’ seçeneği gerçekleşmiş olacak, ancak Arap ülkelerinin oynaması gereken rollerin dikkate alınması şartıyla. Ayrıca İsrail hükümeti İsraillileri böyle bir çözüme katılmaya teşvik etmek istiyor. Ürdün Kralı Abdullah, Başkan Obama ile görüşmesinin ardından Washington’dan dönerken taşıdığı düşünceler, Arap barış girişimindeki düzenlemenin ‘dönüş hakkını’ içermesini, Arap ülkeleri ile İsrail arasında ilişkilerin doğallaşması için zaman takviminin belirlenmesi ve sadece Filistin yönetiminin değil, barış girişiminin bütünün içine Arapların bir ortak olarak girmesini kapsıyor.

* Birleşik Arap Emirlikleri’nde yayımlanan El Haliç gazetesi, 14 Mart 2009, Mısırlı yazar, Arapçadan çeviri: HALİL ÇELİK

Sayfa Yükleniyor...