'Ortadoğu'nun kralı Erdoğan'

Hüsnü Mübarek'in iktidarı terk etmesi halinde Recep Tayyip Erdoğan'ın bölgenin yegane akil hakimi olacağı düşünülüyor.

Tunus'un ardından Mısır'da da meydana gelen halk ayaklanması Avrupa Birliği ile Amerika Birleşik Devletleri tarafından yakından izleniyor. Batı dünyası, Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'in görevden ayrılması veya görevi terk etmek mecburiyetinde kalmasının ardından Orta Doğu'da yaşanacak gelişmeleri hesaplamaya çalışıyor.

Brüksel ve Washington yönetimi, Hüsnü Mübarek'in devrilmesi veya iktidarı terk etmesi ile birlikte Türkiye'nin Orta Doğu'nun yeni hakimi olabileceğini ifade ediyorlar.

Brüksel'de düzenlenen AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi esnasında liderler Tunus ve Mısır'daki siyasi gelişmeleri değerlendirerek, bundan sonra izlenmesi gereken süreç konusunda görüş alışverişinde bulundular.

Bu çerçevede Türkiye'nin Orta Doğu'da artan gücü ve siyasi konumu resmi değerlendirmelerde yer almadı, ancak AB'nin diplomatik yetkilileri, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Orta Doğu ülkelerindeki halk neznindeki sempatisi ve Türkiye'nin bölgede artan gücünü değerlendirdiler.

NTV'nin konuştuğu AB diplomatları, Erdoğan'ın son 5 yıldan bu yana Ortadoğu politikasının bölge halkı tarafından büyük sempati ile karşılandığına vurgu yaptılar. Erdoğan'ın “ezilen Arap halkının sesi” olmasını bildiğine de dikkat çektiler.

Aynı kaynaklar, Mısır, Ürdün, Lübnan, Yemen, Suriye, Irak, ve Kuzey Afrika'da bulunan ve yönetimleri tarafından ezilen halkın her zaman kaygılarını ve düşüncelerini yüksek sesle dile getirme cesaretinde bulunduğunu ifade ederken, Türkiye'nin bölge haklarına ders vermeye çalışmadığını sadece onlara yardımcı olmaya çalıştığını ve ticaretini geliştirmeye yönelik çaba harcadığını da ifade ettiler.

Bu çerçevede gerek Orta Doğu barış süreci, gerekse İran'ın nükleer zenginleştirme programı konusunda Türkiye'nin izlemiş olduğu politikaların ve siyasi söyleminin Türkiye'deki yerleşik düzen ıle Batı dünyasını zaman zaman rahatsız etse bile, bölge halkının beğenisini kazandığını da kabul ediyorlar.

ERDOĞAN ORTA DOĞU'NUN EN CESUR VE DEMOKRAT LİDERİ
AB diplomatları, Arap halkının, Erdoğan'ı Orta Doğu ülkeleri arasında en demokrat siyasetçi olduğunu düşündüklerini ve iktidarını her zaman siyasi rekabet ortamında, demokratik ve saydam bir siyaset ve sandık demokrasisi ile yenilendiğini dile getirirken, İsrail'in dışında bölgede yegane demokrasi örneği olan islam ile demokrasiyi birarada yaşatabilen bir lider olduğunu ifade ediyorlar.

AB reformlarının da yardımıyla sivil asker ilişkilerini batı standartlarına uyumlaştırmaya çalışmasının sadece AB'de değil Arap dünyasında da beğeni toplayan bir reform olduğunu da ifade ediyorlar.

Bölgede ülkelerinin yerleşik düzeninin dışındaki toplumları (orta halli, işçi, çiftçi vs), Erdoğan'ın mazlumlara karşı işlendiğini düşündüğü politikalara başkaldırmasını bildiğini, İslam ve demokrasi konusundaki tabuları ve önyargıları yıkmayı başardığını ve kendi ülke çıkarına zaman zaman karşı olsa bile Batı'ya (Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği) ile İsrail'e karşı cesur açıklamalarda bulunarak başkaldırma cesaretinde bulunduklarını düşündüklerini dile getirdi.

ORTA DOĞU'DA TÜRKİYE MISIR'IN YERİNİ TAMAMEN ALABİLİR
Bugüne kadar Mısır yönetiminin kökten dinci bir rejimin eline geçmemesi için Hüsnü Mubarek yönetimini desteklediğini ifade eden batılı diplomatlar, Orta Doğu barış sürecinde Arap dünyası ile İsrail arasında yegane arabulucuk görevini üstlenen ülkenin Mısır olduğunu dile getirdiler. Mısır ile İsrail arasında imzalanan anlaşmalar, Tel Aviv yönetiminin Mısır'dan enerji ihtiyacının yüzde 40'a yakın bir bölümünü tedarik etmesi, Washington ile Brüksel'in Mısır'a destek olmasına sebep olduğunu da hatırlattılar. Bu çerçevede de gerek Akdeniz için Birlik çalışmalarında, gerekse Orta Doğu barış sürecine yönelik görüşmelerde Mısır'ın her zaman ön planda tutulan bir ülke olduğunu, ancak Mısır'da bir rejim değişikliği olması halinde işbirliğin paradigmasının da tamamen değişme tehlikesi ile karşı karşıya kalınacağını söylüyorlar.

Ancak Türkiye'nın Mısır'ın konumu alabilmesi için, İsrail ile Türkiye arasındaki ilişkilerin de bir şekilde düzelmesi gerekiyor. Erdoğan'ın sert sözleri ile İsrail'in taviz vermeyen tutumu ile kısa vadede zor görünüyor.

TÜRKİYE'NİN ORTA DOĞU'DAKİ ÇIKARLARI BATI İLE ÖRTÜŞÜYOR
ABD ve AB'ye göre, Türkiye'nin Orta Doğu çıkarları oldukça örtüşüyor. Zira diplomatik yetkililer, Washington, Brüksel ve Ankara'nın Orta Doğu'da Şii hakimiyetini dizginlemeden yana olduklarını, İran'ın Güney Irak, Suriye ve Lübnan'daki siyasi etkisini sınırlama konusunda zımni bir görüş birliği içinde olduklarını ifade ediyorlar.

Türkiye'nin Müslüman dünyasında Sünni hakimiyetine önem verdiğini ve aynı zamanda İran'ın nükleer silaha sahip olmasına da karşı olduğunu, Batı ile Türkiye arasındaki görüş ayrılığının Iİan'ın nükleer kuvvetten arındırma yöntemi olduğuna işaret ediyor.

Bu minvalden değerlendirmede bulunan Amerikalı diplomatlar, Türkiye, Ürdün, Kuveyt, Mısır Suudi Arabistan, İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Umman ile Brüksel ve Washington'un politikalarının örtüştüğüne de dikkat çekiyorlar.

ERDOĞAN ORTA DOĞU ÜLKELERİNE “AKİL ADAM” OLABİLECEK Mİ
Mısır'daki yönetim değişikliğinin ardından Türkiye'nin ve özellikle Recep Tayyip Erdoğan'ın Orta Doğu'da çok önemli bir söze sahip olmasının zamanla kaçınılmaz bir geliş olacağını kabul eden AB, Türkiye'nin sadece Mısır ile sınırlı kalmayacak bir şekilde bütün bölge ülkelerine “akil adam” olma niyeti olup olmadığını sorguluyor.

AB diplomatları “Türkiye, Orta Doğu'daki nüfuzunu, genel olarak ticarete odaklıyor. Bu ülkelere Batı'nın yapmaya çalıştığı gibi insan hakları ve demokrasi dersi vermeye çalışmıyor. Filistin'de Hamas'ın iktidara gelmesinin ardından böyle bir söylemi oldu, hatta bir çabası da oldu ama sonuç vermedi. Türkiye zaten dış politikasında insan hakları ve demokratikleşme unsurlarını ön plana almıyor. Ticareti ön plana almayı tercih ediyor. Oysa Türkiye, Orta Doğu'da bir hakimiyet elde ederse ki bu kaçınılmaz, o takdirde Orta Doğu ülkelerinin yöneticilerini insan hakları, demokratikleşme, hukuk devleti ve batı standartlarında demokrasi konusunda yardımcı hatta ön ayak olması gerekiyor. Mübarek'in görevi terk etmesi yönünde cesur bir açıklamanın dışında Mısır'ın demokratik geçişi nasıl sağlayacağına dair bir açıklaması veya önerisi olmadı. Bu Tunus için de geçerli” diyen AB diplomatları, bu konuda Amerikalı meslektaşları ile aynı frekansta düşünüyolar.

AKP'NİN GENEL SEÇİMLERDE ALACAĞI NETİCE ÖNEMLİ
Brüksel ve Washington'a göre, Erdoğan'ın Orta Doğu'da var olan konumunu pekiştirmesi için Türkiye'nin sadece İsrail ile ilişkilerini düzeltip, Orta Doğu ülkelerine insan hakları ve demokrasi açısından batılı bör söyleme sahip olması da yetmiyor.

ABD ve AB Erdoğan'ın Orta Doğu'nun kralı olması için 2011 yılında yapılacak olan genel seçimlerde partisinin alacağı oy oranı ile Türkiye'nin önümüzdeki üç yıl içerisinde sergileyeceği ekonomik performansın da önem teşkil ettiğini ifade ediyor.

Erdoğan %47 ile %53 arasındaki bir oy oranı ile iktidarını yenileme başarısını elde etmesinin son derece önemli olduğuna dikkat çekiyorlar. Bu oy oranı ile Erdoğan'ın Orta Doğu politikası ile genel olarak politikalarının halkın neredeyse yarısı tarafından desteklendiği anlamına geleceğini ve bu halk gücü ile daha proaktif bir dış politika izleyebileceğini dile getiriyorlar.

Türkiye'nin Orta Doğu'da söz sahibi olabilmesi için ekonomik güce de ihtiyacı var. Oysa Türkiye'nin bir ekonomik krizle boğuşması halinde vaktini dış politika ve hayal ettiği bölgesel güç olma sürecine zaman harcayamaz olur. Bu çerçevede Türkiye'nin izleyeceği ekonomik seyir de önem teşkil ediyor.

Türkiye'nin Orta Doğu'da teorik alternatifleri var ama pratikte çok zayıflar.

Mısır'daki rejim değişikliği ile beraber 'Türkiye'nin Orta Doğu'daki lider konumuna alternatif yok mu?' sorusuna diplomatik kaynaklar oldukça ilginç bir cevap verdiler.

AB'ye göre, değerlendirmelerden Suudi Arabistan ve İsrail'i bir kenara koyarak kısa vadede Türkiye'nin ve Iran'ın dışında mısır'ın siyasi konumunu alabilecek başka bir ülkenin bulunmuyor. Brüksel ve Washington Iran'ın “şer cephesinde” yer alan bir ülke olarak tanımladığı için Türkiye'den başka bir alternatif görünmüyor.

Türkiye gereken adımları atarsa, özlediği ve istediği bölgesel güç olma hayalini gerçekleştirebilir. Ancak bilinçli bir yol izlemesi gerekiyor.

Sayfa Yükleniyor...