Pakistan’da Taliban’ın ayak sesleri

NTV Haber Müdürü Mete Çubukçu Pakistan'da büyüyen Taliban tehlikesini yazdı.

Pakistan’da Taliban’ın ayak sesleri

Nereden nereye? 8 yıl önce Kabil’e ilk bombalar düştüğünde Taliban’ın birkaç gün içinde ortadan kaybolması, Bush yönetiminin “teröre karşı global savaş” paradigmasının zaferi olarak ilan edilmişti.

Taliban kaçmıştı ama sadece Kabil’den uzaklaşmış bir süreliğine günlük hayata karışmışlardı. Hepsi Afgan köylüsüydü ve köylerine çekilerek başka bir savaşı devam ettirdiler, Durand Hattı'nı geçtiler, Pakistan sınırını aştılar, hatta başkent İslamabad’ın 100 km yakınına kadar geldiler.

Afganistan’ı “kaybeden” Washington, şimdilerde Pakistan’ı kurtarmaya çalışıyor. Soruna AfPak(Afganistan/Pakistan) diyerek birlikte ele almak zorunda kalıyor. Irak’ın “muzaffer” komutanı General Petreaus, Bosna barışının mimarı Richard Hoolbroke, Genelkurmay Başkanı Mullen mesaisinin büyük bölümünü AfPak’da geçiriyor. Nitekim, Pakistan’da durum göründüğünden daha vahim; “bari Pakistan’ı kurtaralım” telaşındalar.

Pakistan nükleer silaha sahip ve bu silahların Taliban’ın eline geçme olasılığı rüyalarına giriyor. 1980’lerde Sovyetler’i Afganistan’dan çıkarma uğruna yetiştirdiklerdi “talebelerin” ağabeyleri ile başları dertte. Oysa 1980’lerden bu yana Taliban’ın merkezi, Pakistan’ın kuzeyindeki Peşaver kenti. 1996’da Taliban iktidara geldiğinde, Afganistan’a girebilmek için Peşaver’deki Taliban ofislerinden izin kağıdı almak zorundaydınız. Tüm bunlar Pakistan güvenlik kuvvetlerinin gözleri önünde olurdu. Ülkenin kuzey bölümünde Afgan mülteci kampları, Peşaver’deki medreseler, Taliban’ın asker alma şubeleri gibiydi. Üstelik tüm bunlar Amerikalıların bilgisi çerçevesinde oluyordu. Taliban’ın Afganistan’dan sonra Pakistan’ın kuzeyini de ele geçirmesi şaşılacak bir şey değil aslında.

BÜYÜK İSKENDER’DEN AMERİKALILARA
Afganistan’ın yeni nesil mücahitleri nasıl Ruslara karşı savaştıysa, şimdi de Amerikalılara karşı savaşıyor. Çünkü işin esprisi bölgenin dinamiğini anlamayıp dışarıdan müdahale ile düzenlemeye çalışmakta yatıyor. Bu ise Afganların “dışarlıklıya” karşı koyma, işgalcilere karşı savaşma geleneğini radikalleşen biçimde yeniden üretmesine neden oluyor.

Amerikalılar, Büyük İskender’den başlayarak, İngilizler, Ruslar’ın düştüğü tuzağa kendilerinin de düştüğünün farkına geç vardılar. Halk artık ABD’nin atadığı, yolsuzluklara batmış, Kabil dışına adım atamayan Hamit Karzai ile kendilerinin savaşı olmadıklarına inandıkları “teröre karşı savaşta” ABD’nin yanında olan Pakistanlı yöneticilere inanmıyor. Pakistan’a son yıllarda yapılan milyarlarca dolar yardım, askeri operasyonlara harcandı ya da yolsuzluklarla buharlaştı. Bunca yardıma rağmen dünyanın en fakir ülkelerinden Pakistan’ın kuzeyine hiçbir yatırım, sosyal yatırım ulaşmadı. Tüm bunların üzerine Amerika kendi başına operasyonlar düzenledikçe, insansız bombardıman uçakları sivilleri öldürdükçe, halk arasında hükümete olan güven de giderek azaldı.

ŞERİAT TAVİZİ TERS TEPTİ
ABD, Pakistan’ın kuzeyindeki Taliban hakimiyetini durdurabilmek amacıyla Irak’ta uyguladığı taktiği denemek istedi. Irak’ın Sünni bölgesinde El Kaide unsurlarına karşı aşiretleri silahlandırıp, maaşa bağlayıp, Genelkurmay Başkanı Özkök’ün “bizden örnek aldılar” dedikleri “korucu sistemi” ile orta Irak’ı kontrol altına almışlardı. General Petreaus Irak taktiğini, Afganistan’dan önce Pakistan’da devreye soktu.

Pakistan hükümeti de Taliban’a karşı savaşma koşuluyla aşiretlerle anlaştı. Anlaşma karşılığında aşiretlerin şeriat yönetimi talebi kabul edildi. Pakistan ve Amerika, şeriat taviziyle Taliban şiddetini önleyebileceğini düşünüyor, Taliban’a göre şeriat ehven-i şer olarak görülüyor. Çünkü Amerika AfPak’ta kendi yarattığı bir deyimle “ılımlı Taliban” ile anlaşabileceğini açıkladı. Bu durum Amerika’nın dış politikadaki pragmatizmi, ilkesizliği, kendi çıkarı için her yolu mübah saymasının yeni bir örneği. Ama, Pakistan’ın kuzeyindeki Paştun aşiretleriyle Taliban aynı etnik kökenden ve aynı tabandan beslendiği için hesap tutmadı.

DOKTORLARA PANTOLON GÖMLEK YASAKLANDI
Taliban, eskinin turistik kayak merkezi olan Svat Vadisi'nin ardından, başkente 100 km. mesafedeki Buner kentine kadar ulaştı. Afganistan’daki uygulamalar burada hayata geçirilmeye başlandı. Kuzey eyaletlerinde doktorların pantolon gömlek giymeleri yasaklandı, kızların okula gönderilmeleri engellendi. Bir cep telefonuna kaydedilen, evlilik teklifini kabul etmeyen bir kızın çamura yatırılıp dövülmesi görüntüsü İslamabad’a ulaşınca soruşturma açıldı. Taliban’ın yanıtı ise “eğer şeriat geçerliyse, kızın öldürülmesi lazım” oldu. Yani ülkenin kuzeyinde iş işten geçti gibi.

ABD TÜM KOZLARINI KULLANIYOR
Pakistan’da ordunun Taliban militanlarını bombalanması sonucu 1947’den bu yana en büyük insan göçü yaşanıyor. Çatışmalardan kaçan insan sayısı 1.3 milyona ulaştı. Hatta yaşananların 1971’deki Pakistan-Bangladeş bölünmesiyle sonuçlanan iç savaştan bu yana en vahim durum olduğu söyleniyor. Hatta iş öyle boyutlara vardı ki ABD tüm savunma sistemini Hindistan’a karşı kurmuş olan Pakistan ordusunun elini rahatlatmak için, Hindistan sınırındaki birliklerin kaydırılmasını sağladı. Amerika, Hindistan’ın bundan yararlanmayacağı garantisi verdi.

Pakistan’da Taliban’ın ayak sesleri - 1 Svat Vadisi'nde kaşan Pakistanlı bir çocuk, Lahor'daki mülteci kampında yemek sırası beklerken.

Pakistan’daki sorun nasıl çözülecek belli değil. Washington daha geçen yıl seçimle göreve gelen devlet Başkanı Ali Asıf Zerdari ve hükümetten umudun kesmiş durumda. Geçen yıl terörle mücadelede başarısız olduğu gerekçesiyle istifaya zorlanan General Pervez Müşerref, darbe ile göreve gelmesine, baskıcı yönetimine rağmen 2001’den 2008’e kadar Amerikan’ın en iyi dostuydu. 7 yıl boyunca “terörü önleme bahanesiyle 10 milyar dolar yardım yapıldı. İşler yürümeyince Müşerref “diktatör” ilan edildi ve demokraside, yani seçimlerde karar kılındı. Ancak, Devlet Başkanı olarak seçilen Benazir Butto’nun kocası Ali Atıf Zerdari, Müşerref’i aratıyor.

Amerika yeniden yüzünü orduya çevirerek bu kez Genelkurmay başkanı Pervez Kayani üzerine oynamaya başladı. Kayani “ İslamcı militanların hükümete ve halka kendi yaşam tarzlarını empoze etmelerine izin vermeyeceklerini” açıkladı.

DARBE İHTİMALİ
Carter döneminin Ulusal güvenlik danışmanı Brzezinski, "Amerika ve " adlı mülakat kitabında Pakistan-İran karşılaştırması yaparak “İran’da ordunun duruma hakim olamadığı için rejimin devrildiğini” söylüyor. Bu da Pakistan’da durumun daha kötüye gitmesi halinde demokrasiden umduğunu bulamayan ABD’nin, bir darbenin önünün açması anlamına geliyor. Amerika şimdi yeni bir Ziya Ül Hak arayışında; askeri diktatörlük altında bir şeriat yönetimini bile destekleyebilir. Oysa ülkede şu anda en aklı başında isim Kayani gibi görünüyor ve orduyu siyasete bulaştırmak istemiyor; askeri daha profesyonel çizgiye çekmeye çalışıyor. Çünkü her şeye rağmen bu sorunu hükümetin çözmesi, bölgeye acil eknomik ve sosyal destek verilmesini istiyor.

Orduda ise tam bir karmaşa var. İngiliz sistemi ile yetişen eski kuşak askerlerin tersine, yeni kuşakta İslami eğilim hakim. Sovyetlere karşı savaşan Taliban’ı örgütleyen, yetiştiren Pakistan İstihbaratı ISI. Pakistan İstihbaratında bolca Taliban yanlısı var. Tüm taktiklerini, örgütlenme, savaşma biçimlerini biliyorlar. Buna rağmen Taliban’ı geriletemiyorlar, bu da istihbaratın bir kısmının Taliban’la birlikte hareket ettiğini gösteriyor. Hindistan-Pakistan arasındaki ezeli sorun olan Keşmir’de, Hindistan’a karşı savaşan İslamcı mücahitlere yıllardır destek olan yine Pakistan ordusu ve istihbaratı. Yani, hem Afganistan hem Keşmir’de yetişmesine göz yumulanlar şimdi rejimi tehdit ediyor.

Şimdilik darbe vurulan Taliban’ın, bir süre sonra toparlanıp yeniden ülkede boy göstermesi çok doğal. Eğer Pakistan hükümeti işi sadece askeri yöntemlere çözmeye çalışır, insani göç önlenemez ve yeni mülteci kampları yaratılırsa ülkenin kuzeyindeki Talibanistan korkusu gerçeğe dönüşebilir.





ABD, Svat vadisinde Pakistan güvenlik güçleriyle Taliban militanları arasındaki çatışmalar nedeniyle bölgeden kaçanlar için İslamabad yönetimine 110 milyon dolar yardım sağlayacak.

Beyaz Saray, ABD'nin jeneratör, radyo, çadır ve gıda gibi insani yardımlar için 100 milyon dolar yardım yapacağını, Savunma Bakanlığı Pentagon'un da 10 milyon dolarlık muhtelif malzeme yardımında bulunacağını belirtti.

Amerikan Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, gazetecilere yaptığı açıklamada, yapacakları yardımın küresel güvenlik ve ABD'nin güvenliği için gerekli olduğuna inandıklarını, daha fazlasını yapmaya da hazır olduklarını söyledi.

ABD'nin son 30 senedir Pakistan'a yönelik politikalarını eleştiren Clinton, Washington'un 1980'lerde Sovyetler Birliği'ni Afganistan'dan çıkarmak amacıyla Mücahit savaşçıları silahlandırmak için Pakistan ile birlikte çalıştığını hatırlattı.

Clinton, ABD Başkanı Barack Obama'nın Afganistan'dan Pakistan'a kaçan El Kaide militanlarıyla mücadele için Pakistan ile uzun süreli bir ortaklık oluşturmaya karar verdiğini de vurguladı.

Pakistan güvenlik güçlerinden 15 bin kişinin Svat vadisinde kümelenen yaklaşık 5 bin militana karşı savaştığı bildiriliyor.

Sayfa Yükleniyor...