Tek taraflı demek çok acımasız

AP Türkiye raportörü Ria Oomen-Ruijten NTV'nin sorularını yanıtladı. Raportör son hazırladığı tasarının Kıbrıs konusunda taraflı olduğu iddialarını reddetti.

Tek taraflı demek çok acımasız

Avrupa Parlamentosu karar tasarısı halindeki yeni Türkiye raporu bugün Strasbourg'daki genel kurul oturumunda tartışılıp oylanacak.


Oturum öncesi, AP Türkiye raportörü Ria Oomen-Ruijten NTV'nin sorularını yanıtladı.

Oomen-Ruijten raporunda Kıbrıs sorununun çözümünde tek sorumluluğu Türkiye'ye yüklediği iddialarına da cevap verdi.

Raporunuz ne diyor, ne mesajı veriyor ?
50 maddelik bu kararda Türkiye'nin katılım süreci hakkında karışık bir resim çiziyorum. Türk toplumu ve Türk hükümetini, halkı ve ülkeyi bütünleştirme konusunda açık bir tartışma başlattıkları için kutluyor, tebrik ediyorum. İlk mesaj bu. 2009 yılında gerçekleşen reformlardan duyduğum memnuniyeti de dile getiriyorum. Ancak özellikle, kadın hakları konusunda, örneğin zorla evlendirmeler, namus cinayetleri ve aile içi şiddet konsuundaki refomların uygulanmamasından duyduğum üzüntüyü de belirtiyorum. Bu konuda yasal mevzuat var ama her zaman gerektiği gibi uygulanmıyor. Yasal mevzuatın eylemle beslenmesi, yayılması ve izlenmesi gerekiyor.

Raporunuzun girşi bölümünde Türk toplumundaki kutuplaşmadan söz ediyorsunuz? Kutuplaşmayla ne ima etmek istiyorsunuz?
Türkiye'de geçmişten gelen bazı hassas konular hakkında önemli tartışmalar yaşanıyor. Örneğin, Kürtler, örneğin Aleviler. Toplumsal birlik konusunda önemli tartışma var. Askerin rolü konusunda da öyle. Asker üzerinde kontrolü nasıl sağlayabiliriz tartışması yaşanıyor. Tüm bu tartışmaları takdirle karşılıyorum. Fakat bu tartışmaların toplumdaki her bireye yansıması için parlamentoda yasal mevzuata dönüşmesi gerekiyor. Kararda söylemek istediğim bu.

HEP AYNI ŞEYLERİ Mİ SÖYLEYECEKSİNİZ?

Raporunuz geçtiğimiz yıllarda yazdığınız raporlarla çok benzerlik taşıyor. Bir nevi kes-kopyala raporu gibi geldi bana. Son birkaç yıldır sanki hep aynı şeyleri söylüyor, Türkiye'de reformlar durdu diyorsunuz. Raportör kaldığınız süre boyunca aynı şeyleri söylemeye devam mı edeceksiniz?
Geçtiğimiz yıllarda her defasında yeni bir konuyu gündeme taşıyordum. Bu yıl ise reformları uygulama konusunu aldım. Bu birincisi. İkinci olarak, ana reformlara baktım. Çünkü Türkiye'de reformlar, eğer Türkiye modern ve refah dolu bir toplum olmak istiyorsa, öncelikle Türk vatandaşları için önemli. Sonra bizim için de önemli elbette. Bu nedenle Türkiye'den yeni bir anayasa reformu istiyorum. Her Türk vatandaşına eşit haklar vermek ve yaratmak için tek temel budur. Benim de yaptığım bu. Ancak, raporumda söylediğim her şeyin eskisiyle aynı olduğu yönündeki görüşünüze katılmıyorum. Böyle olsaydı başka bir raportöre ihtiyacımız olurdu. Şahsen reformlardan duyduğum memnuniyeti dile getiriyorum. Ama Anayasa Mahkemesi'nin Parlamento'nun kabul ettiği bazı reformları geri çevirmesi hayal kırıklığı yarattı. Türk toplumunu birleşmeye çağrıyorum.Tüm siyasi partilerin ve sivil toplumun beraber çalışıp sonuca varmasını ümit ediyorum. Hükümetin parlamentodan geçirmeye çalıştığı yargı reformunu memnuniyetle karşılıyorum. Zira parlamentoda çoğunluğun oyunu alacağını ümit ettiğim bu reform toplumun iyi işlemesi için olağanüstü önemli. Yargı reformunu geçen sefer de gündeme getirmiştim ama bu sefer reform için iyi bir stratejiniz var, yola bunla devam edin diyorum.

Raporunuzda Kıbrıs'a da geniş yer ayırıyorsunuz. Raporu okuduğumda Kıbrıs'taki sorun konusunda tek sorumlunun Türkiye olduğu hissine kapıldım. Haksız mıyım?
Bu doğru değil. Eğer tüm maddelere ayrı ayrı bakarsanız, işin içindeki tüm taraflara çözüm için çağrıda bulunmadığım izlenimine kapılabilirsiniz. Eleştirilerden biri buydu. Bu gerçekten doğru değil çünkü raporun 34'üncü maddesinde tüm taraflardan Kıbrıs sorununu çözmek için fırsat rüzgarını kullanmalarını istiyorum. Zira Kıbrıs sorununu çözerseniz bu sadece Kıbrıs ve adanın kuzey ve güneyinin vatandaşları için iyi olmakla kalmayıp, aynı zamanda Türkiye'nin Avrupa'daki birçok sorununu da çözecektir. Raporun 34 ve 35'inci maddelerinde tüm taraflara müzakere etmeleri ve ada için olumlu bir çözümle gelmeleri çağrısında bulunuyorum. Belki iyi niyet göstergesi olarak şimdiden bir şeyler yapılabilir. Adanın iki tarafının siyasi liderleri arasında yönetim konusunda iyi öneriler olduğunu görüyorum. Eğer öyleyse gerisini de siz getirin. Gerisi de büyük ölçüde adadaki savunma, asker ve ordu konularına bağlı güvenlik meselesi. O halde Türkiye olarak lütfen gelin, adada taraflara olumlu bir adım attığınızı gösterin.

Raporda Türkiye'den derhal adadan ordusunu çekmesi, Türkiye'den getirilenler sorununa çözüm bulması veya Maraş'ı iade etmesi gibi talepler var. Müzakerelerin çok kritik bir noktaya geldiği günümüzde bu tavır yapıcı mı sizce?
Burada söylenen, devam eden müzakerelerin atmosferi için olumlu bir adım olarak Türkiye'den derhal adadaki askerlerini çekmesini istediğimiz. Söylenen bu. Yani Türkiye, asker konusunda bir şey yaparak müzakerelerin havasını etkileyebilir. Söylenen bunun ne daha azı ne de daha fazlası. Değişiklik önergesi verilen son paragrafta da adadaki iki lideri çözüm için gösterdikleri kararlı çabadan ötürü kutluyorum. Herkes bu sürece olumlu enerjisiyle katkıda bulunmalı. Sadece tek taraftan talepte bulunduğumu söylemek çok sert bir eleştiri. Hayır, çözüm iki tarafla yapılır ama desteklenmelidir. Öncelikle güvenlik söz konusu olduğunda Türkiye tarafından, sonra da diğer konularda komşularca desteklenmelidir

HER GREVİ GÜNDEME GETİREMEM

Raporunuzda Türkiye'de sendikal haklarla ilgili yeni bir yasa çağrısı var. Ancak TEKEL işçilerinin grevi konusunda tek bir kelime dahi yok. Bunun özel bir nedeni var mı ?
Her grevi gündeme getiremem...

Evet ama bir açlık grevi söz konusu
Sadece Türkiye'de değil, Belçika'da, Yunanistan'da, orada da greve gidecekler...

Evet ama Türkiye'deki açlık grevi...
İstediğim bundan çok daha önemli. Tüm sendikal haklara saygı duyulmalı. Sendikal haklar konusunda yeni bir yasal düzenleme gerekiyor. Nasıl sendika üyesi olduğunuz, nasıl temsil edildiğiniz, haklarınızın yasal mevzuatta nasıl yer aldığı ve ILO standartlarıyla ne denli uyumlu olduğu, tüm bunlara saygı duyuluyor mu? İstediğim bu. Bu nedenle her grevi gündeme taşımak istemiyorum.

MEDYA İLE KAMU ARASINDA SAĞLIKSIZ İLİŞKİ VAR

Raporda, ifade özgürlüğü konusuna da değinip, Türkiye'de yeni bir basın kanunu istiyorsunuz? Neden?
Bu öneriyi gündeme getirdim zira medya ile kamu sektörü arasındaki sağlıksız ilişkiden haberim var. Eğer bana 'Bazı AB ülkelerinde de, mesela İtalya veya Fransa'da da, durum böyle değil mi diye soracak olursanız, Evet, öyle derdim. Ancak, eğer bazı AB ülkelerinde sağlıksız ilişkiler varsa o halde belki Türkiye kendini bu ilişkilerden sıyırarak o ülkelere örnek olabilir.

Sayfa Yükleniyor...