Yeşil devrim soluyor

Hafta sonu parti kurultayını düzenleyen Alman Birlik 90 Yeşiller Partisi’nin yıldızı son aylarda ilkbaharda olduğu gibi parlamıyor.

Yeşil devrim soluyor

Her ne kadar üye sayısında artış kaydedilse de düzenlenen kamuoyu yoklamaları, Almanya’da olası bir genel seçimde oyların en fazla %15’ini alabileceğini gösteriyor. Bahar aylarında bu oran yüze 20 civarındaydı ve Yeşillerin sosyal demokratları bile geçeceğinden söz ediliyordu. Aslında, Avrupa’da borç krizinin hakim olduğu korku atmosferinde bu dalgalanmaya şaşırmamak gerekir. Yeşillerin sadık seçmeni diyebileceğimiz orta burjuva, iyi eğitim almış, ortalamanın üzerinde para kazanan, yani çevreyi düşünecek kadar lüksü olan kesim zaten toplumun %15’ini oluşturuyor. Bu durumda Yeşiller asıl seçmenlerini henüz kaybetmiş değiller.

Almanya’nın kuzey kentlerinden Kiel’de yaptıkları iki günlük kurultayda kaybetmek istedikleri mesajını verdiler. Daha fazla oy ve iktidar isteyen partililer, bunun için daha halkçı, daha liberal ve daha az marjinal olmayı tercih ettiler. Kiel’de partinin heyecanlı, tartışmalı, çok renkli ve sıra dışı eski kurultay atmosferinden eser yoktu.

SERMAYE DOSTU ÖZDEMİR
Alman Yeşillerin krizle mücadelede önerdiği sistemin adı; “ekolojik sosyal pazar ekonomisi” Sistem özetle, ekonominin lokomotifi olarak yenilenebilir enerjiyi görüyor, iklim, finans ve yoksullukla aynı şekilde mücadele ederek, ekonomik kalkınmanın doğal kaynakların efektif kullanılması ve çevrenin korunması dikkate alınarak sağlanmasını talep ediyor. Sisteme, New Green Deal (Yeni yeşil pazarlık) kavramı altında sermaye de dahil ediliyor. Bir başka deyişle Yeşiller, zengini incitmeden, ondan alıp fakire vermek istiyor. Kiel’deki kongre bunu ancak suya sabuna dokunmadan yapacaklarını gösterdi.

Genç Yeşillerin yeni sözcüsü Sina Doğan’ın maksimum kazanç vergisinin % 53’e çıkarılması önerisi kurultaya sunulan en radikal talepti örneğin. Talep vergi oranı %42’ye düşürülerek kabul edildi. Varlık vergisi önerisi de zenginleri fazla kızdırmadan altı yıllık bir süre için geçici olarak kabul edildi. Kurultayda yaptığı konuşmadan anlaşıldığına göre, partinin eş başkanı Cem Özdemir, iş dünyası ile ilişki kurmaya, yani partinin sermayeye açılan kapısı olmaya devam edecek. Sanayide çevreci dönüşümün işverensiz olmayacağını vurgulayan Özdemir, ekolojik sosyal pazar ekonomisini yerleştirmek için iş dünyasından ortak arama sözü de verdi.

LİDERLER HALA ESKİLERDEN
Kiel Kurultayı, Cem Özdemir’in partinin eski kurtlarından Jürgen Trittin karşısında pek fazla liderlik şansı olmadığını göstermesi açısından da ilginçti. Yeşillerde eş başkanlık aslında pek etkili bir görev değil. Herkes Özdemir’in bununla yetinmediği ve eski Dışişleri Bakanı Joschka Fischer’den bu yana karizmatik bir lider sıkıntısı çeken partinin birinci adamı olmak istediğini biliyor. Hatırlanacak olursa Federal Meclis’e giren ilk göçmen siyasetçi Özdemir’in parti içinde çabuk parlayan yıldızı, resmi uçuşlarından elde ettiği bonusu özel uçuşlarında kullanmasıyla patlak veren skandal yüzünden, çabuk sönmüştü.

İstifasından iki yıl sonra, 2004’te Avrupa parlamentosuna girerek siyasi hayata kızaktan dönüş yapan Özdemir, 2008’de eş başkanlık görevine getirilip Almanya’da aktif siyasetin ucundan tutmayı başardı. Kendi seçim çevresinin, listede kazanamayacağı bir yere koyarak Özdemir’in Federal Meclis’e girmesini engellediklerini de anımsamakta yarar var. Buna karşın yıllarca eyalet ve federal düzeyde bakanlık yapan Trittin’in parti içindeki ağı Cem Özdemir’inkinden çok daha güçlü.

Ayrıca Fischer’den sonra partideki en baskın ve tecrübeli isim hala sivri dilli Trittin. Anlaşılan Özdemir’in hırsı ve parti içinde soyunduğu işverenle işbirliği görevi, sol kanadın temsilcisi Trittin karşısında hala yeterli değil. Görünen o ki, 2013’deki genel seçim Almanya’ya soyadı Özdemir olan bir dışişleri bakanı getirmeyecek.

NASYONALİZM YERİNE ÇOK KÜLTÜRLÜLÜK
Seçme yaşının 16’ya indirilmesi, halk inisiyatifinin arttırılması, Federal Meclis’in yetkilerinin genişletilmesi, doğru bilgi edinme hakkı, şeffaflık, meclis araştırma komisyonlarına daha fazla görev verilmesi, bakanların görev süresi bittikten sonraki üç yıl içinde lobi çalışmalarına katılmasını yasaklamak gibi öneriler de kurultayda kabul gördü. Aşırı sağla mücadele çerçevesinde NPD’nin kapatılmasını isteyen Yeşiller, istihbarat servislerinin Neonazileri ajan olarak kullanmaktan vazgeçmesini de talep ettiler. Daha sosyal bir AB çağrısı ise Yunanistan’ın kriz nedeniyle istifaya zorlanan eski başbakanı Yorgo Papandreu’nun davet edilmesi ile pekiştirildi. Konuşmasında Avrupa’da kararların birkaç güçlü aktör tarafından alınmasını eleştiren Papandreu’nun en çok alkış alan sözleri, “çok kültürlülük çirkin bir kavram değildir” oldu. “Nasyonalizme ve yabancı düşmanlığına karşı birlik olmalıyız” diyen Yunan siyasetçi, sosyal demokrat yeşil koalisyonun da propagandasını yaptı.

KOALİSYON HESAPLARI ÖNEMLİ
Yeşiller bu propagandadan nasıl etkilendiler bilemiyoruz ama parti, sosyal demokratlarla kurdukları koalisyon bittiğinden bu yana oldukça başarılı bir tablo sergiliyor. Mecklenburg-Vorpommern’deki seçimden sonra Almanya’nın bütün eyaletlerinde meclise girmeyi başaran Yeşiller, beş eyalette de hükümet ortağı oldu. 2013’deki seçimden üçüncü parti olarak çıkmayı planlayan Yeşilleri en çok meşgul eden konuların başında, muhafazakarlar ile koalisyon kurmaya hazır olup olmadıkları geliyor.

Berlin Eyaleti koalisyon pazarlıkları gösterdi ki, Yeşiller artık Sosyal Demokratlar ile uzlaşmakta zorlanıyor. Kaldı ki, anketlere göre, olası bir seçimden sosyal demokratlar zaten ilk parti olarak çıkamayacaklar. Şu anda muhafazakarlarla iktidarı paylaşan liberallerin ise seçim barajını aşması bile tehlikede. Bu nedenle Yeşiller pekala muhafazakarlarla anlaşmak zorunda kalabilirler. Kiel’deki kurultayda bu sorunun yanıtı hayır yönündeymiş gibi görünse de Yeşillerin, ülkede esen siyasi rüzgara göre karar vereceği açık.

YEŞİLLER ÖZÜNE DÖNSÜN
Almanya’da son yıllarda ortaya çıkan siyasi tabloya bakınca giderek kan kaybeden geleneksel kitle partileri arasındaki ideolojik farkının ortadan kalktığını görüyoruz. Sosyal demokratlar muhafazakar, muhafazakarlar çevreci, çevreciler liberalleşirken, aşırı uçlardaki partilerse güç kazanıyor.

Berlin Eyalet seçimlerinde, küçümsenen Piratenpartei, yani Korsanlar Partisi, %5’lik seçim barajını aşarak parlamentoya girmeyi başardı. Korsanlar Partisi öncelikle halkın haklarını savunmayı ve özgürlüğü ilke ediniyor. Herkesin kendi hakkındaki özel bilgilere müdahale etme şansının olmasını isteyen Korsanlar, toplumsal katılımdan ve şeffaflıktan yana. Ve en az Yeşiller kadar çevreci. Berlin’deki seçimden sonra korsanların üye sayısını ikiye katladığını hesap edersek, Yeşiller’in liberalleşme sevdasından vazgeçip, daha alternatif, daha özgün, daha devrimci olmasında, yani özüne dönmesinde yarar var diyebiliriz. Biraz Robin Hoodluk ne mali kriz ne de aşırı sağ ile mücadeleye yetmez. Ayrıca dünyanın New Gren Deal’e değil yeşil devrime ihtiyacı var.

Sayfa Yükleniyor...