'Annelere büyük görev düşüyor'

Aile içinde cinsiyet ayrımcılığının yapılmaması gerektiğini söyleyen  Türkiye'nin 'tek', eğitim tarihinin 'ilk' kadın müsteşarı Civelek, "Kız çocukların eğitim sürecinde kalması, erken evlilik, zorla evlilik, genç anne ve bebek ölümlerini de önler" dedi.

'Annelere büyük görev düşüyor'

Türkiye'nin tek, eğitim tarihinin ilk kadın müsteşarı Esengül Civelek, müsteşarlık görevine atandığında ''Türkiye'nin ilk kadın Milli Bakanı tarafından müsteşarlığa atanan ilk kadın'' olarak haberlere konu oldu.        

Eski Hatay Valisi merhum İsmet Gürbüz Civelek'in eşi olan Esengül Civelek, kamuda 31 yıldır hizmet veriyor. Civelek, kamuda ''Mülkiyeli'' olarak anılan bürokratlardan biri. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden 1979'da mezun olan ve Maliye Bakanlığında Hazine Genel Müdürlüğü ve Milletlerarası İşbirliği Teşkilatı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Dairesi'nde meslek memuru olarak göreve başlayan Civelek, daha sonra Türkiye Kalkınma Bankası'nda Genel Müdür Vekilliğine kadar yükseldi. Nimet Çubukçu'nun devlet bakanlığı döneminde 2005-2010 arasında Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü yapan Civelek, 21 Mayıs 2010'da MEB'e müsteşar olarak atandı.        

MEB Müsteşarlığa atanan ilk kadın olmasının ''büyük bir onur ve gurur'' verdiğini dile getiren Civelek, kendisine duyulan güvene layık olmak için var gücüyle çalıştığını ifade ediyor.        

Doğup büyüdüğü aile ortamında ''cinsiyet ayrımcılığı'' yaşamadığını, erkek kardeşine de kendisine de eşit hak ve imkanların sunulduğunu anlatan Civelek, ''Öncelikle aile içinde cinsiyet ayrımcılığı yapılmamalı. Burada en büyük iş de annelere düşüyor'' diyor.       

Civelek, özel hayatında da ''şanslı'' kadınlardan biri. Üniversitedeyken tanıştığı eşinin desteği büyük avantajı olmuş. Civelek, bu konuda şunları söylüyor:        

''Aile yaşamının sorumlulukları, evlilikle birlikte iş yaşamının uyumlaştırılması sürecinde yaşanan zorluklar, kadınların çalışma hayatında yeterince yer alamamalarının nedenlerinden biridir. Ben iş yaşamının aile yaşamına uyumlaştırılması sürecinde eşimden çok büyük destek gördüm. Özellikle büyük kızım dünyaya geldiğinde de eşim ve annem çalışma hayatından ayrılmamam için bana çok büyük destek oldu.        

Ben 31 yıllık çalışma yaşamım boyunca kadın olduğum, eş olduğum, anne olduğum için hiçbir zaman üst düzey yöneticilerimden bir ayrımcılık talep etmedim. Talep edilmemesi gerektiği düşüncesindeyim çünkü karar alma mekanizmalarında kadın sayısal noksanlığımız söz konusu. Ne kadar zamanınızı mesaiye ayırırsanız, niteliklerinizi artırırsanız, sizin tercih edilebilirliğiniz söz konusu olacaktır. Siz bir kadın, eş anne olarak ayrımcılık talep ederseniz sizin çalışma yaşamınızda verimliliğiniz tartışma konusu olur üst düzey yöneticiler bazında. Birtakım fedakarlıklar olmadan hem çalışma yaşamını, hem de ailevi sorumluluklar birarada götürebilmek bu kadar kolay bir süreç olmuyor. Çalışan bir kadın, bir eş bir anne olarak zamanla yarışıyorsunuz.''        

Kadınların üst düzey karar alıcı pozisyonlarda bulunmasına ilişkin bir yasal engel olmadığına işaret eden Civelek, ''Türkiye kadın erkek eşitliği konusunda yasal anlamda reform niteliğinde gerçekleştirdiği düzenlemelerle dünyadaki pek çok ülkenin önünde yer alıyor ama uygulamada yaşanan sorunlar var. Bunun için zihniyet dönüşümü çok önemli. Biz cumhuriyetle birlikte eşit birey eşit yurttaş olduk ama geldiğimiz sürece baktığımız zaman da toplumsal yaşamın her alanında erkeklerle birlikte eşit düzeyde olamadık. Bunun sebebi toplumsal zihniyet yapısıdır. Ama sevindirici nokta artık son yıllarda zihniyet dönüşümünde bir farkındalık, duyarlılıkta olumlu anlamda gelişmeler var'' diye konuştu.
       
''ÖĞRETMENLİKTE KADIN SAYISI ÇOK AMA...''        
Öğretmenlik mesleğinde kadın öğretmen sayısının erkekleri geçtiğini söyleyen Civelek, buna karşın kadın yönetici sayısının az olduğuna dikkati çekti. Bunun sadece MEB'e özgü bir durum olmadığını vurgulayan Civelek, kadın büyükelçilerin, kaymakamların, valilerin de sayısının az olduğuna işaret etti. Şu anda kendisinin 24 müsteşar içinde tek kadın olduğunu kaydeden Civelek, ''Bürokrasimizde kadın yönetici sayısının noksanlığı bir gerçek. Bir ülkenin gelişmişliği nitelikli insan gücünün varlığıyla ölçülüyorsa, bir ülkede sürdürülebilir kalkınmadan bahsedilecekse yönetim kademelerinde kadın varlığı önemlidir'' diyor.        

Bakan Çubukçu döneminde kadın yönetici sayısında büyük artış olduğunu söyleyen Civelek, MEB merkez teşkilatında iki kadın genel müdür, Talim ve Terbiye Kurulunda iki kadın üye bulunduğunu, bunun yanı sıra kadın genel müdür yardımcıları, daire başkanları ve şube müdürleri de olduğunu ifade etti.       

Civelek, eğitimde kız-erkek çocuklar arasında cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırılması için devlet, özel sektör ve medya işbirliğiyle kampanyalar, projeler yürütüldüğünü, bunların sonucunda kız çocukların okullaşmasında büyük ilerleme sağlandığını anlattı. Kız çocukların ortaöğretime devam etmelerinin önündeki engellerin kaldırılması için ilk kez bu yıl ''ortaöğretimde taşımalı eğitime'' geçildiğini belirten Civelek, 28 bin 265 kız öğrencinin bundan yararlandığını, hedeflerinin 55 bin olduğunu bildirdi. Ortaöğretimde taşımalı eğitim uygulamasının kız çocuklarının ortaöğretime yönelmesinde teşvik edici olduğunu vurgulayan Civelek, şunları anlattı:        

''E-okul veri tabanı üzerinden ilköğretimden mezun olan kızların ortaöğretime kayıt yaptırıp yaptırmadıklarını takip ediyoruz. Kayıt yaptırmayan kız çocuklarının aileleri ziyaret ediliyor, kız çocuğun niye ortaöğretime devam etmediğinin nedenleri öğreniliyor. Aile ikna edilmeye çalışılıyor. Eğer ekonomik nedenlere dayanıyorsa, devletin bu konuda destekleri söz konusu. Şu an okul öncesi eğitimden yükseköğretime, yetişkin eğitiminden özel özel eğitime kadar her alanda destek var. Ders kitapları ücretsiz dağıtılıyor, yatılılık, bursluluk imkanları var, şartlı eğitim yardımı var. Biz şu anda kız çocuklarının eğitime erişimiyle ilgili cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyelerini yakalamış durumdayız.''
       
''ERKEN EVLİLİĞİN ÖNÜNE GEÇİYOR''
Kadınların birçok sorunun üstesinden eğitimle gelebileceğini vurgulayan Civelek, ''kadının toplumsal yaşamda ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel alandaki konumunu yükseltecek en önemli unsurun eğitim olduğunu'' belirterek, şunları kaydetti:        

''Kız çocukların eğitim sürecinde kalması, bizim ciddi toplumsal sorunlarımız olarak kabul edilebilecek erken evlilik, zorla evlilik, genç anne ve bebek ölümlerini de önleyecektir. Kız çocukları eğitimde ne kadar uzun kalırsa evlilik yaşı bir o kadar öteleniyor. Eğitim olanaklarıyla kadınların bilinç düzeyleri arttığı sürece haklarının, fırsatların, imkanların farkındalığını yaşayacaklar, sosyo ekonomik yönden de güçlenecekler, çalışma hayatında da yer alacaklar. Eğitimsizlik kız çocuklarımızın ve kadınlarımızın kaderi olmamalı. Nitekim artık bu, kader olmaktan da çıktı. Bugün hiçbir ebeveyn 'ekonomik yoksunluk nedeniyle kız çocuğumu okutamıyorum, önceliği erkek çocuğuma veriyorum' diyebilecek noktada değil. Kız çocuğu 12 yıl eğitimde kalmayı başardıysa, muhakkak yükseköğretime devam ediyor. Zaten eğitim hakkından yararlanmış kız çocuğunun da zorla evlilik gibi bir olaya maruz kalabilmesi mümkün değil. Eğitimin her kademesinden geçmiş nitelikli, iyi eğitilmiş bir kız çocuğunun da kadına yönelik şiddet konusunda göstereceği tavır ve davranış da çok farklıdır. Sadece kadına yönelik şiddetle mücadelede değil, ciddi toplumsal sorun olan her konunun üstesinden gelinebilmenin en önemli unsuru eğitim. Ülkemizde yaşanan ciddi toplumsal sorun diyebileceğimiz tüm olayların kökeninde eğitimsizlik, cahillik, cehalet vardır.''        

''Nedeni ne olursa olsun şiddetin kabul edilemeyeceğini'' vurgulayan Civelek, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü döneminde şiddet konusunda farkındalık ve duyarlılık yaratmak amacıyla birçok çalışma yaptıklarını anlattı. Kadına yönelik şiddetin sadece yasalarla engellenemediğini ifade eden Civelek, ''Şiddet ciddi bir toplumsal sorun. Bu sorunun ortadan kalkmasında içinde bulunduğumuz toplumsal seferberliğin devam etmesi gerekiyor'' dedi. Şiddetin öğrenilen bir kavram olduğuna işaret eden Civelek, aile içinde şiddete tanık olan bir kız çocuğunun anneyi rol model aldığını, eşinin şiddet uygulayabileceği kabulüyle annesinde gördüğü sessizliği tercih ettiğini; babayı rol model alan erkek çocuğun ise şiddetin uygulanabilir olduğunu düşündüğünü vurguladı.
      
İKİ KADIN YÖNETİCİ NASIL ÇALIŞIYOR?
Milli Eğitim Bakanı Çubukçu ile Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünde de birlikte çalıştığını anımsatan Civelek, şunları anlattı:        

''Sayın bakan ile sık sık biraraya geliriz. Bakanlığımızın görev alanına giren konuları karşılıklı görüşürüz. Kendilerine arzettiğim konuyla ilgili talimatlarını alırım, bunu ilgili birimlerle paylaşırım. Bunları yanı sıra tabii ki alanımızın dışındaki konuları da rahatlıkla paylaşabiliriz. Güncel konulardan bahsederiz, çocuklarımızı konuşuruz birer anne olarak.      

Ben, güne saat 06.30'da başlarım. İlk önce televizyonu günün haberlerini izlerim. Eğer bakanlığımızla ilgili bir haber geçtiyse onu not alırım ve Bakanlığa gelir gelmez araştırırım. Bakanlıkta da ilk yaptığım iş basın özetlerini okumaktır. Tek tek bütün haberleri okurum. Hiç atladığım haber olmaz. Daha sonra günlük programımıza başlarız. İlgilenilmesi gereken her olayla ilgili bizzat o ilin valisini, milli eğitim müdürünü ararım. Konuyla ilgili detayı onlardan öğrenirim ve bilgi notu isterim. Her bilgi notunu mutlaka takip ederim. Bunlarda ilgili özel dosyam vardır.''

Sayfa Yükleniyor...