2010’da neler olacak?

Sektörün önde gelen isimleri gayrimenkul piyasasını ve 2010 yılı beklentilerini tartıştı.

Finans Network İstanbul Ekibi’nin “Modern Mortgage Institute” sponsorluğunda düzenlediği “Makro Ekonomik Gelişmeler Işığında Gayrimenkul Piyasası ve 2010 Beklentileri”  paneline sektörün önde gelen isimleri katıldı.

BGC Partners Baş Ekonomisti Özgür Altuğ, İstanbul Emlak Komisyoncuları Odası 2. Başkanı ve Mortgage Brokerları ve Danışmanları Derneği (MBDD) Kurucu Başkanı Nizamettin Aşa, Denizbank Mortgage Birimi kurucularından Barış Yılmazkaya ve Dumankaya İnşaat Pazarlama ve Satış Direktörü Ufuk Kayador’un katıldığı panelin moderatorlügünü Finans Network Başkanı Serdar Kaya üstlendi.

“DİBE ÇOK YAKLAŞILDI”
2005’ten itibaren sektördeki birçok firmanın lokasyonlardaki ihtiyaçları göz ardı ederek çeşitli yerlerde konut üretiminde bulunduklarını söyleyen Aşa, sosyal değerlerin göz ardı edildiğini ve küresel krizin etkilerinin birleşmesiyle vahim bir tablonun yaratıldığını belirtti.

Aşa, ‘fiyatlarda dibi mi gördük’ sorusuna ise sektörde asla tabela fiyatından satış yapılamadığını ve en az yüzde 25 iskonto ile satış yapıldığını dolayısıyla dibe çok yaklaşıldığını ifade etti.
Yılmazkaya ise bu sorunun cevabının lokasyonlara göre değişeceğini ve örnegin Kurtköy’de dibin görüldüğünü ancak Mecidiyeköy’de görülmemiş olabileceğini kaydetti.

Faiz ve fiyatların konut almak için uygun olduğunu ancak kişilerin gelir seviyesinde bir artış ve  iş garantisi olmadan bunun yeterli olmayacağını söyleyen Yılmazkaya, Türkiye’de 17 milyon gibi yüksek bir sayıda konut bulunduğunu ancak bunların yüzde 25’inin ruhsatsız-kaçak, yüzde 60’ının yirmi yaşın üstünde, bir kısmının da deprem sonrası yıkılıp yeniden yapılması gereken nitelikte konutlar olması dolayısıyla konut ihtiyacının hala yüksek olduğunu belirtti.

Bu ihtiyacın 2005’te başlayan site inşaatları ile giderilmeye başlandığını ancak bu sitelerin lükse kayması ile amacından uzaklaştığını ve TOKİ ve Kiptaş ile de alt gelir grubuna hitap edilirken, orta gelir grubunun ihtiyaçlarının göz ardı edildiğini ifade etti.

“FAİZLERDEKİ DÜŞÜŞ, KREDİ KULLANIM SAYISINI ARTIRDI”
Altuğ, Türkiye’de alım gücü olan 1.8 milyon hane halkının olduğunu, bunlardan 800 bininin mortgage kullandığını, geriye kalan 1 milyon hane halkının ise potansiyel mortgage kredisi alıcısı olduğunu belirtti.  Ancak faizlerdeki her yüzde 0.1’lik düşüşün, kredi kullanabilecek hane halkını 1.9 milyon yükselteceğini söyledi.

EN BÜYÜK PROBLEM; İŞSİZLİK VE İÇ BORÇLANMA İHTİYACI
Altuğ şöyle konuştu:

“2007 sonlarında Amerika’da başlayan subprime mortgage krizinin Türkiye’yi de vuracağı beklenirken, inşaat sektörünün bu krizden beklenildiği kadar kötü etkilenmediği görüldü. Her ne kadar 2008’in Eylül ayından itibaren bankaların tahsili gecikmiş alacak tutarlarında, gittikçe büyüyen oranlar görülse de bunlar eski kriz zamanındaki toplam kredilerin yüzde 20’si gibi oranlar değil, yüzde 3’te başlayıp yüzde 6’lara ulaşan batık oranlardır ve yüzde10’ları da bulması olasıdır. Ancak Türk halkının borcuna sadık olması nedeniyle çok daha yukarılara çıkmayacaktır. “

Krizden ilk çıkışın yine konut sektöründe olacağını belirten Altuğ, “2010’daki toparlanma durumunda Türkiye’de ilk önce konutta hareketlilik olacaktır” dedi.

Altuğ, iki ayrı tehdidin dikkate alınması gerektiğinin altını çizdi:
“ Bunlardan birincisi işsizlik, ikincisi de devletin iç borçlanma oranıdır. Bunlarda azalma olmadan çok büyük ani düzelmeler beklememek gerek.”

Yabancı yatırımcılar açısından çok umutlu olduğunu ve şimdiye kadar Türkiye’nin beklenen yabancı sermayeyi görmediğini belirten Altuğ, dünyadaki kriz rahatladığında ve gerekli hukuksal altyapı sağlandığında 3-5 seneye kadar  büyük oranda yabancı sermayenin Türkiye’ye gelebileceğini ve hükümetin diğer ülkelere iş seyahatlerinde bulunmasının da büyük katkı sağlayacağını dile getirdi.

“AVRUPA TİPİ MORTGAGE SİSTEMİ UYGULANMALI”
Mortgage konusunda ikincil piyasa olmaması nedeniyle gerçek uygulamadan uzak olduğunu ifade eden Yılmazkaya ise Türkiye’de Amerikan değil Avrupa tipi mortgage sisteminin uygulanmasının öngörüldüğünü söyledi.

Gayrimenkul değerleme sisteminin gelişmesinin gerekliliğini belirten Yılmazkaya, aynı caddenin her iki tarafındaki konutların ayrı ayrı değerlendirildiğine dikkat çekti. İndeksleme sisteminin de çok gelişmemiş olduğunu ve bu nedenle yabancı yatırımcıların ve sektörün fiyatlama konusunda zorlandığını belirtti.

2010 BEKLENTİLERİ
Beklentilerin, 2009 yılından farklı olmadığını söyleyen Aşa, orta gelir grubuna yönelik projelerin eksikliğini dile getirdi.

Yılmazkaya da yatırım amaçlı değil, yaşamak için konut almanın tam zamanı olduğunu ve 2010 yılında faizlerde yukarı yönlü bir baskının olabileceğini vurguladı.

Kayador; 2010 yılında sektörün hareketleneceğini dile getirdi.

Devletin iç borçlanma ihtiyacının 2010 yılı beklentilerine yön vereceğini söyleyen Altuğ ise IMF ya da başka kaynaklardan fonlama yapılması durumunda emlak sektöründe ve makro ekonomide pozitif bir büyüme görüleceğinin altını çizdi.

Sayfa Yükleniyor...