Bilgin: Muhabbet kuşunu sıkıp öldürmeyin

BDDK Başkanı Bilgin, bankacılık sisteminin sağlığının önemini ilginç bir benzetmeyle anlattı: "Muhabbet kuşunu severken çok dikkat etmelisiniz. Okşadığınızda çok hoşuna gider. Sıktığınız zaman elinizi gagalar, fazla sıktığınızda ölür."

Bilgin: Muhabbet kuşunu sıkıp öldürmeyin

BDDK Başkanı Tevfik Bilgin, bankacılık sektörüne ilişkin gelişmeleri CNBC-e Business'a değerlendirdi.

"Munzam karşılıkları artırma kararı öncesinde bize danışılsaydı bu çark daha kontrollü dönerdi" diyerek Merkez Bankası'na ikinci kez sitem eden Bilgin, sektörün çok fazla sıkılmaması gerektiğine dikkat çekti.

Tevfik Bilgin sorulara şu yanıtları verdi:

Eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz’a 'munzam kararını gazeteden öğrendik' diye sitem etmiştiniz. Haber vermeli miydi?

Türkiye’de kurumlara, kanunlarla farklı görevler veriliyor ancak bunların kesişim bölgeleri de olabiliyor. Bizle Merkez Bankası’nın kesişim noktası bankacılık. Dolayısıyla sektörle ilgili özellikle hassas, derin, önemli etkileri olacak bir karar alırken bizimle paylaşabilirler. Bizim de görüşlerimiz olurdu. İnce ayarlarla farklı bir pencere açabilirdik.

Siz ne önerirdiniz?

Tarım, enerji, vergi gibi cari açığı engelleyici krediler var. Belki bu konularda bazı istisnai düzenlemeler olabilirdi. Bu kredilerde bugün yapacağınız baskılama, ileride cari açığı olumsuz etkileyebilir. Bugün bazı yatırımlar yapmalı, bazı alanlarda bankaları teşvik etmeliyiz ki ileride cari açıkla ilgili riskli alanlarda önlem alabilelim. Cari açığa engel olabilecek kredilerde bir ayrıma gidilebilinirdi.

Baskılama cari açıkta nasıl bir soruna yol açabilir?

Cari açığa karşı alınan tedbirleri önemsiyoruz. Ama sadece bankacılık sisteminde alınan tedbirlerle cari açık önlenemez. Bugün bankaların hepsini kapatsak, bir ay süreyle çalışmasalar acaba o ayki cari açık bir önceki ayla karşılaştırıldığında ne kadar düşer? Bunu bence ekonomistler çok kolay hesaplayabilir. Cari açığın asıl nedenleri üzerinde durup ona göre tedbir almak daha yararlı olabilir. Ayrıca cari açık konusu fazla konuşuluyor. İnsanlarda risk beklentisi doğuyor, bu ekonomi için iyi değil. Kredi artışının en büyük nedenlerinden biri de faizlerde yükseliş beklentisi olabilir. Çok konuşmak cari açıkla ilgili ters tepkiler yapabilir.

KUŞU FAZLA SIKARSANIZ ÖLÜR

Benim bankalarıma fazla yükleniyorlar mı diyorsunuz?

Eğer ekonominin geleceği için bir şeyler yapılacaksa ve bankalar da ekonominin aktörlerinden biriyse onlar da üzerine düşen görevi yapacaktır. Bankalar eğer yoğurdu üfleyerek yerlerse, cari açık daha kolay kontrol edilebilir. Bankacılığı bu oyunun dışında bırakmak cari dengeye yapılacak en büyük kötülüktür bence. Ama sadece bankalar üzerinden cari açık önlenemez. Parasal sıkılaştırma sadece kredi sıkılaştırılmasıyla eş anlamlı düşünülmemeli. Munzam karşılıkların artırılmasıyla bugüne kadar piyasadan 48-49 milyar TL likidite çekildi. 6 Mayıs itibariyle mevduat toplamı 628 milyar TL. Yani bu rakamın yüzde 10’u kadar bir para sıfır faizle Merkez Bankası’nda duruyor şu anda. Bu ağır bir yük. Sadece bankacılık sektörüne yüklenmek, belli bir ölçünün üzerinde yüklenmek sektöre zarar verebilir. Şunu unutmayın. 2008’de krizlerin en büyüğü yaşandı. Ama Türk ekonomisi hızlıca toparlandı. Sebebi neydi? Bankacılık sisteminin krize sağlıklı bir şekilde girmesi. Diğer krizleri bankacılık sistemi sorunlu olduğu için çok derin hissetmiştik. O günden bu yana Bankacılık Kanunu ve BDDK Demokles'in kılıcı gibi sektörün üzerinde sallanıyor. Dolayısıyla bu sektörü desteklememiz, küstürmememiz lazım. Bankalar sağlam ise finansal istikrar sağlanabiliyor, ekonominin geneli bundan yararlanıyor demektir. Bankacılık sisteminin sağlığı, aktifin kalitesi, hepimizin sorunu olmalı. Bu belki cari açıktan daha önemli bir husus. Bu sıkma ölçüsünü biz kurum olarak 7-8 senedir çok iyi ayarladık. Muhabbet kuşunu severken çok dikkat etmelisiniz. Okşadığınızda çok hoşuna gider. Sıktığınız zaman elinizi gagalar, fazla sıktığınızda ölür.

Bu kararlar sektöre ne gibi zarar verebilir?

2010 kârlılık anlamında alınan kararların etkisiyle özel bir yıldı. Net faiz marjları 2009’dan bu yana azaldığı için bu yıl kârlılıkta bir düşüş olmasını munzam olmasa da bekliyorduk. Munzam bunu biraz hızlandırdı. Bankacılık sisteminin yüzde 20’lik potansiyel kârı bu anlamda kaybedilmiştir. Likidite ve sermaye yeterliliğinde kuvvetliyiz. Ama bankacılık giderek zorlaşmaya başlıyor. Bu dönem sektöre biraz daha hassasiyetle yaklaşmamız lazım.

Sermaye yeterlilik rasyosu yüzde 20’lere yakın. Bunun düşme ihtimali var mı?

Şu anda hala yüzde 18,3 seviyesinde. Kredi portföyü arttıkça, kârlılık bir miktar düştükçe elbette aşağı doğru inecektir. Buradaki asıl etki kredilerin büyümesi. Aralık sonundan 6 Mayıs’a kadar yüzde 9.5 yani 49,8 milyar lira arttı. Mevduat ise aynı dönemde yüzde 1.8 yani 11,3 milyar lira arttı. Bu kararların etkisiyle bankalar, açık piyasa işlemleri (APİ) ve yurtdışından sağladığı kaynaklarla kendilerini fonlamışlar. Mevduatın kısıtlı artması bankaların geçen yıldan kalma likit kaynaklarını da kredilere sevk etmeye başladıklarını gösteriyor. Dolayısıyla sermaye yeterlilik oranları düşüyor. Kredi verdikçe düşüyor ama hâlâ bu oran açısından dünyada ilk sıralardayız. Şu an hiçbir bankamız yüzde 12’lik hedefin altında değil.

Munzam artışın ardından sektörde ne gibi gelişmeler gözlemlediniz?

İlk üç ay mevduat faizlerini düşürdüler, bunu kredilere çok yansıtmadılar. Yeni gelir kaynakları bulmak için komisyon ve ücretleri artırıyorlar. Kendi mevduatınızdan para çekerken bile sizden komisyon almaya çalışıyorlar. Bu illegal değil ama etik de değil. Biz bunu eleştiriyoruz ama onlar pedal çevirmenin yolunu arıyor. Dış borç almaya başladılar, sendikasyon gibi. Son dönem mevduat ve kredi faizlerine artış yönünde yansıtmaya başladılar. İkinci olarak bu dönemde büyük nazlı müşteriler yurtdışından kredi olanaklarına ulaşırken, bankalarımız daha çok getiri elde edebilecekleri KOBİ’lere ve bireysel kredilere yönlenmeye başladılar. Kredi portföyünde böyle bir değişim var. İyi bir şey mi? Kârlılık anlamında iyi bir şey ancak marjinal müşterilere yaklaşırsanız bu ilerde takipteki alacakların artışına sebebiyet verebilir. Üçüncü olarak APİ’ye yönlendiler.

Peki bankalara kâr yaratmaları için ne önerirsiniz?

Kredilerden gelir yaratmalılar. Kredi faizleri de bu ağır yük karşısında yükselmek zorunda.

Kredilerin gidişatı ne olacak? Merkez Bankası’nın istediği gibi artış yüzde 25 sınırında mı olacak?

Piyasada maliyetler ve kredi faizleri yükselecek beklentisiyle bir an önce kredi alalım görüşü yaratıldı. Ocak-Mart aylarındaki kredi artışında bunun etkisi oldu. 2010’da araba belli bir hızla gidiyordu. Arabaya hızlı fren yaptırmak yol güvenliği açısından çok sakıncalı. Araba şimdi yavaşlayacak. Enerji, tarım gibi kredileri çıkarın yıl sonunda yüzde 25 kredi büyümesine ulaşılacağını zannetmiyorum. Bunlar dahi olsa yüzde 25 sınırının çok geçileceğini sanmam. Bazı küçük bankalar yaşamak için çok kredi vermek zorunda. Onun yüzde 40’lık kredi büyümesi büyük bir bankanın iki aylık kredi büyümesi kadar.

Kamu bankaları için ne dersiniz?

Kredilerde Aralık sonu ile 6 Mayıs arasında kamu bankaları yüzde 8.6, özel bankalar yüzde 9.4, yabancılar yüzde 12.7 büyümüş. Kamu bankalarının büyüdüğü alan bireysel krediler. Geçmişte piyasada kaybettikleri payı almak istiyorlar belki, belki de politikalarında bir değişim var.

GEREKİRSE SARI VE KIRMIZI KART GÖSTERİRİZ

Bankaları zaman zaman çok sert uyarıyorsunuz, konut kredilerinde olduğu gibi, lisansınızı alırım dediniz...

Şu anda Türkiye’de konut kredilerinin büyüklüğü sorun yaratmıyor. Ama bazı bankalar bazı metodlara başvuruyor. Bir ekip oluşturdum, konuyu inceliyorlar, 1-2 ay sürer. Evet son uyarım sertti. Ama BDDK uyarılarını bankalarımız hep dikkate almıştır. Bankalar benim sözümü dinler. Almayan varsa biz bunlarla kendi usûlümüzle konuşuruz. Sapmalar olursa sarı kart ve kırmızı kartla önlemini alırız. Bankalar ayrıca gayrımenkul şirketlerinin finansman modellerinde dikkatli davranmalılar.

Sözünüzden sapanlar oluyor mu?

Pazar payı, kendini büyütme kaygısıyla bazen oluyor. Bunları önlemek bizim görevimiz. Geçmişte kredi kartlarıyla ilgili bunu yaptık. Bankalarla en çok kavga eden biziz. Ama nezaket çerçevesinde. Yarın bir şey olsa en sert tepkiyi ben veririm. Mesela bazı bankalar müşterilerin hiç haberi yokken ona sigorta yaptırıyorlar, komisyon kesiyorlar. Derim ki üç ay süreyle kredi kartı hakkınızı geri alıyoruz. Yine de bankaların en çok sevdiği kurum biziz. Bu dengeyi bulmak ve korumak çok önemli.

Bankacılar bu dönem nelere dikkat etmeli?

Kâr marjlarının düştüğü ortamda marjinal firmalara yönelme, kredi değerliliği olmayanlara kredi verme risk doğurabilir. Takipteki alacaklar, kötü varlıklar artabilir. Marjinal firmalarla çalışırken bankalar üç kere düşünmeliler. Son dönemde bu kararlar sonrası bu alana bir yönelme olacağını tahmin ediyoruz. Diğer husus, bankacılık sistemini çok sıktığınız zaman kredi mekanizması yeraltına iner, yeraltı dediğim tefecilik canlanır, Allah korusun başka kredi mekanizmaları doğar.

BİZ ROUBİNİ MİYİZ?

Cari açık engellenmez ise BDDK olarak şapkadan tavşan çıkarma enstrümanınız var mı?

Biz Roubini miyiz? BDDK Ankara’daki önemli kurumlardan biri. Kurumlar birbirinin çarkları. Ekonominin geleceği için elbette bu oyunun içinde hep beraber oynuyor, gerekli tedbirleri alıyoruz. İlk munzam kararı alınırken bize sorulsaydı bu çarklar daha kontrollü dönerdi. Hükümetin önceliği ile bizim önceliğimiz elbette ki çatışmaz, gerekli uyarıları gerekli yerlerde aktarıyoruz. Bizim şapkamızda çok enstrüman var ama bankalarımızın sağlığı birinci önceliğimiz. İsminde bankacılık olan tek kurum BDDK. Bankacılıkla ilgili bir sorun olduğunda geçmişte biz hep yalnız kaldık. Tek sorumlu BDDK gösterildi ve kimseyi yanımızda bulmadık. Benim arkadaşlarım yargılandı. Uzun teftişlerden geçtik. Ben geldiğimde 50 müfettiş vardı. Dolayısıyla bankaların sağlığını bütün kurumlardan önce biz düşünür, elimizden geleni yaparız, yaptık. Bankaların cari açığa olumsuz katkıları kadar olumlu katkıları da var. Verdikleri kredilerle enerji ve tarımı canlandırıp cari açığı aşağı çeken bir rolü de var. Analiz edip karar vermek daha doğru, bu analizi de yapıyoruz

Sonraki munzam kararlarından haberiniz oldu mu?

Merkez Bankası (MB) yetkilileriyle bu konuyu konuşmuştuk, görüşlerimi iletmiştim. Diğer kararlarda bizim sizden çok daha önce haberimiz olduğunu söyleyemem.

Sever miydiniz Durmuş Bey’i? Nasıl vedalaştınız?

Çok sevdiğimiz saydığımız değer verdiğimiz başkanımızdı. Her zaman konuşurduk, çok güzel vedalaştık. Kendileri geldi ziyaret etti. Herkes keşke Durmuş Bey gibi rahat bir şekilde alnı açık, vicdanı rahat görevinden ayrılabilse.

Adaylardan biri olduğunuz söylendi. İster miydiniz MB Başkanı olmak?

Medya yazdı. Onun dışında bir malumatım yok. Geçmiş hakkında yorum yapmayalım. Sonuçta olanda hayır vardır.

Peki ya Erdem Başçı? Onunla çalışma ortamınız Durmuş Yılmaz’dan farklı olur mu?

Erdem Bey’i yakın tanıyoruz. Hem akademisyen hem de konulara vakıf. Ben aslında eski başkanlardan Süreyya Bey’e ‘finansal istikrar raporunu yayınlamayın, raporun yüzde 50’si bankacılıkla ilgili, siz başka söylersiniz biz başka söyleriz, çelişiriz’ dedim. Sonra ben de finansal piyasalar raporunu yayımlamaya başladım ama M1, M2, emisyon, enflasyon hedeflemesiyle ilgili yorum yapmadım. Bu kesişim alanları ileride daha net ortaya konulabilir.

Başbakan’ın özel kurullarla ilgili eleştirilerine katılıyor musunuz?

Ben 7,5 yıldır bu görevdeyim. Faaliyetlerimiz, bankacılığın geldiği nokta, toplumun bakış açısı itibariyle bu eleştirilerin bizimle ilgili olduğunu düşünmüyorum.

YURTDIŞINDA BANKA ALIMINDA BİZİMKİLER YAVAŞ KALDI

Madem sermayeleri güçlü, bankalar neden yurtdışında banka almadılar da sattılar?

İstediğimiz kadar olmadı. Lokal sermayeli bankalara görev düşüyor. Büyük güçler başka sorunlarla uğraşırken, Avrupa can çekişirken, fiyatlar düşmüşken neden olmasın? Burada 50 milyon dolar, 100 milyon dolara bir banka aldınız diyelim. Bu para batsa sizin sermaye yeterliliğinizi, gücünüzü etkilemez ki. Ama bu yolda gayret önemli. Yavaş kalıyor bankalarımız, hızlanmalılar.

Siz de yurtdışından banka alımlarını teşvik edici önlem alacaktınız...

Alabiliriz. Örneğin yurtdışında yatırım yaptığınızda buraya ayırdığınız sermayenin rasyosunu yüzde 12 değil de yüzde 8 olarak dikkate alıyoruz. Tamam elimizden geleni yaparız ama bu alışkanlık bırakılmalı. Bankalar gittikleri ülkede kâra, potansiyele bakmalı.

Peki yurtdışından Türk bankacılık sektörüne ilgi ne düzeyde?

İnşallah önümüzdeki aylarda bunun sinyallerini alacaksınız. Alımlar olarak demeyelim. Önümüzdeki günlerde Türkiye’nin potansiyeline inanan bazı bankalar Türkiye’de yer alabilir. Türkiye gibi potansiyeli olan ülke yok. Penetrasyon oranları hâlâ düşük. Bankacılık bu ülkenin yıldızı, ileride daha da parlayacak.

Hollanda ile ne gibi sıkıntılar yaşanıyor?

Hollanda'nın Türk ve Rus bankalarının kullandırdığı krediler için uyguladığı kurallar adil değil. Korumacılığa yakın bir uygulama. Normal karşılanacak bir şey değil. Bir ay önce heyet yolladık, görüşlerimizi ilettik. Sekiz bankayla görüştüler. Şu anki Bankacılık Kanunu’nda mütekabiliyet ilkesi yok. Ama biz Hollanda’nın buradaki müesseselerine menfi bir uygulama yapmadık. Hollanda Merkez Bankası’nın bu yanlışından dönmesini temenni ediyorum. Bu kararla benim ve bankaların canı yandı. Türkiye’yi batma riski olan bir ülke olarak değerlendirip Yunanistan’ı değerlendirmemek büyük haksızlık. Yutkunup yerine oturmamak lazım.

SİSTEM 1.5 TRİLYON LİRALIK AKTİF BÜYÜKLÜĞE ULAŞACAK

Önümüzdeki beş yılı bankalar açısından nasıl görüyorsunuz?

Bankacılık sistemi 1,5 trilyon TL aktif büyüklüğüne çok rahat ulaşacaktır. Türkiye’nin GSYH’sine giderek yaklaşıyor. 90’larda şu an. 100’lere gidecek. Bankacılıkta daha çok şube olacak. Türk halkının bankacılık anlayışı, şubeciliği gerektiriyor. Daha iyi, daha hızlı, düşük maliyetle hizmet veren bankalar öne çıkacak. Bankacılığımızda bundan sonra birinci öncelik KOBİ, ikinci konut kredileri. O yüzden konut kredileri sağlıklı büyüsün istiyoruz.

Sektörde kur riski, faiz riski ne durumda?

Yaptığımız düzenlemelerin ardından sorun yok. Bankalarımız fazla veya açık pozisyonda değil, başabaş noktadalar. Reel sektörün kur riski anlamında ise soru işaretleri gündemimizde.

'YİNE TEKNEDE MİSİN’ DİYE FIRÇA ATTIĞIM OLUR

Görev sürem Nisan 2012’de bitiyor. Sonrasıyla ilgili planım yok. Bizim pozisyondakiler sonrasına göre plan yaparsa yanlış yapar. Hep son ana kadar bu görevde kalacak gibi çalışmak lazım. Geleceğe dönük plan yapmamak lazım. İnşallah alnı açık, vicdanı rahat ayrılırım. Şu an ayrılsam, öyle ayrılırım. Genel müdürleri çok yakın tanıyorum. Bazen günde 10 genel müdür ararım, bazen bir hafta hiç aramam. Bir ara kredi kartlarıyla ilgili çok aradım. Bir ara bazı kalemlerdeki hızlı büyümeyle ilgili aradık. ‘Sermaye yeterliliği düşüyor, gidin para bulun’ diye çok aramışımdır.

Şimdi ne kadar sıklıkla hangi konularda arıyorsunuz?

2008’de dünya çalkalandı. Biz Bankalar Birliği ile çok biraraya gelmedik. Geçmişe göre şimdi çok aramıyorum. Bazen gece ararız ama ulaşamadığımda kızdığım da olur. Yazın Göcek’te olurlar. Arayıp ''yine teknede miydiniz'' diye fırça attığım da olur.

BANKACILARA BANKACILIK KANUNU HEDİYE EDİYORUZ

Çay sohbetleri nasıl geçiyor? Orada sert misiniz?

Yok canım çay içiyoruz, çay içerken sert olunmaz. Ne içersiniz diye sorduğumuzda hep çay dediler. Sektörde dört genel müdür ve 40’a yakın genel müdür yardımcısı değişti. Hepsiyle ben görüştüm, müsait olmadığımda başkan yardımcılarım görüştü. İyi geçiyor. Bana göre diyalog, tanımak, denetlemek ve düzenlemek anlamında çok iyi bir metod. Konuşurken yakaladıklarınız üç aylık denetime bedeldir. Çıkarken de Bankacılık Kanunu’nu hediye ediyoruz.

Sayfa Yükleniyor...