Danıştay'dan küçük işletmeye vergi avantajı sağlayan karar

Danıştay 14. Dairesi, Gaziantep'te gözleme, sıkma ve tost satan kadının, gerçek usule göre daha avantajlı olan basit usulde vergilendirilmesi gerektiğine karar verdi.

Danıştay'dan küçük işletmeye vergi avantajı sağlayan karar

Danıştay, gözleme ve tost satan kadının, dükkanındaki malzemeleri ve koşullarını da göz önüne alarak gerçek usul yerine, daha avantajlı olan basit usulde vergi mükellefi olması gerektiğine hükmetti.

Dava dosyasına göre, 'in Şehitkamil ilçesinde açtığı dükkanda gözleme, sıkma, ev ekmeği ve tost satan Fatma Vuraldoğan, basit usulde vergi mükellefi olma talebiyle Gaziantep Vergi Dairesi Başkanlığına başvurdu.

Ancak daire görevlileri, dükkan sahibi Vuraldoğan'ın talebinin, 1 Nisan 1995 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararı ile 183 Seri Nolu Gelir Vergisi Genel Tebliğine uymadığını, dükkanın "lokanta ve benzeri işletme" olduğunu savunarak, kadını gerçek usulde vergi mükellefi olarak kaydetti.

DANIŞTAY'DA DAVA AÇTI

Bunun üzerine iş yeri sahibi kadın, avukatı Kemal Vuraldoğan aracılığıyla Danıştay'da dava açtı. Dava dilekçesinde "gözleme, sıkma ve ev ekmeği imali ve satımı"nın Bakanlar Kurulu kararının ekindeki "Lokanta ve benzeri hizmet işletmeleri" maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceği ve esnaf kadının basit usulde vergi mükellefi olması gerektiği savunuldu.

Vergi dairesi görevlilerinin yaptığı yoklamada dükkanda 50 liralık gözleme malzemesi bulunduğu, dükkanın aylık kirasının 400 lira olduğu bildirilen dilekçede, dükkandaki yiyecek çeşidinin de çok sınırlı olduğu belirtildi.

Gerçek usulde vergi mükellefi kaydedilmesi nedeniyle davacının ayda 100 lira stopaj, 50 lira kadar KDV, 100 lira muhasebeci ücreti ödediği, muhtasar beyannamesi verdiği, ayrıca yazar kasa aldığı aktarılan dilekçede, basit usulde vergilendirilmesi halinde kira stopajından sorumlu olmayacağı, yılda bir defa beyanname vereceği, bir kere muhasebeci ücreti ödeyeceği ve yazar kasa yükümlülüğünün kalkacağı anlatıldı.

Dilekçede, bu ek mali yükümlülüklerin, aylık kar hedefi 1000-1300 lira olan davacı için zarara yol açtığı kaydedildi.

Dava dilekçesinde ayrıca vergi dairesinin kararına gerekçe gösterdiği, kimlerin basit usulde vergi mükellefi olabileceğini düzenleyen 1 Nisan 1995 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararının ekindeki bazı bölümlerin iptali de talep edildi.

DANIŞTAY ESNAF KADININ LEHİNE KARAR VERDİ

Danıştay 14. Dairesi, davacının talebini kabul ederek, Fatma Vuraldoğan'ın gerçek usulde vergi mükellefi kaydına ilişkin işlemin iptaline karar verdi. Oy çokluğuyla alınan kararda şöyle denildi:

"İş yerinde yapılan yoklamada gözleme, sıkma, ev ekmeği imalı ve satımı yapıldığının ve 50 lira tutarında gözleme malzemesi bulunduğunun tespit edildiği, davacının lokanta ve benzeri işletme sahibi olduğundan bahisle de gerçek usulde mükellef kaydının açıldığı anlaşılmaktadır. Olayda, davacının işletmesinin 'lokanta ve benzeri işletmeler' vasfında değerlendirilemeyeceğinin açık olması ve idarenin açıklayıcı düzenleyici işlemlerinde de söz konusu faaliyeti belirtmemiş olması karşısında, davacı hakkında tesis edilen gerçek usulde mükellefiyet işleminde hukuka uyarlık görülmemiştir."

MEVZUATA İLİŞKİN İSTEM REDDEDİLDİ

Bununla birlikte daire, 1995'te yürürlüğe giren 95/6430 sayılı Bakanlar Kurulu kararının ekinin 1'inci maddesindeki "Büyükşehir belediyesi olan illerin" ibaresi ve (e) bendindeki "ve benzeri hizmet işletmelerini" ibaresinin iptali talebini ise reddetti.

Ret kararında, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 51'inci maddesinde Bakanlar Kuruluna (yürürlükteki haliyle Cumhurbaşkanı'na) yöreler itibarıyla gerekli görülenlerin gerçek usulde vergilendirilmesi konusunda takdir yetkisi verdiği kaydedildi ve kanundan aldığı yetkiyle Bakanlar Kurulunca yapılan düzenleyici işlemin hukuka aykırı olmadığı bildirildi.

Davacının, düzenlemedeki "ve benzeri hizmet işletmelerini" ibaresiyle "belirsiz bir alan bırakıldığını" savunduğuna yer verilen kararda, idarenin bir çerçeve sektör alanı çizdiği, genel geçer koşullarda bu sektörlerin belirliliğinin açık olduğu, oluşabilecek muğlaklığı vergi idaresinin başka düzenleyici işlemlerle giderdiğine işaret edildi.

Kararda, verginin hukukiliği açısından idareye tanınmış takdir yetkisinin usulüne uygun olarak kullanıldığı belirtilerek, mevzuata ilişkin işlemler yönünden davanın reddine karar verildiği ifade edildi.

Sayfa Yükleniyor...