Maliye Bakanı'ndan faiz kararına ilk yorum

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, NTV/CNBC-e ortak yayınında soruları yanıtladı. Şimşek, Merkez Bankası'nın kararıyla ilgili olarak, "Merkez Bankası bu kararı vermişlerse eminim en doğru karardır" diye konuştu.

Maliye Bakanı'ndan faiz kararına ilk yorum

Merkez Bankası ara Para Politikası Kurulu kararlarını açıkladı. Banka, üç politika faizini de yükseltti.

Marjinal fonlama oranı yüzde 7,75'ten yüzde 12'ye; borçlanma faiz oranı yüzde 3,5'ten yüzde 8'e ve bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı da yüzde 4,5'tan yüzde 10'a yükseldi.

Dolar, kararın ardından kademeli olarak önce 2,20 liranın daha sonra da 2,18 liranın altına geriledi. Euro da 3 liranın altına düştü.

Merkez Bankası'nın sürpriz kararının, ekonomi yönetimi tarafından nasıl değerlendirileceği merak edildi.

Tüm bu gelişmelerin ışığında Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, NTV/CNBC-e ortak yayınında NTV Ankara İstihbarat Şefi Ahmet Ergen'in sorularını yanıtladı.

Röportajın başında Ahmet Ergen, ikiz bebekleri olan Maliye Bakanı Şimşek’i tebrik etti.

Teşekkür eden Şimşek, “Bir sorun yok. Halen eşim ve çocuklarım hastanede, her şey iyi. Çok şükür, sıkıntı yok. İsim konusunda eşimle müzakere halindeyiz. Kendisi henüz kararını vermedi. Birkaç isim üzerinde görüşmelerimiz sürüyor” dedi.

Maliye Bakanı, Merkez Bankası'nın faiz konusunda en doğru kararı verdiğini söyledi.

Mehmet Şimşek'in konuşmasından öne çıkanlar şöyle oldu:

"Prensip olarak ben Merkez Bankası’nın kararları üzerinde yorum yapmak istemiyorum. Çünkü Merkez Bankamız bağımsız ve çok daha önemlisi Merkez Bankası’nın kredibilitesi çok önemli. Türkiye ekonomisinin geleceği açısından her şeye bedeldir. Prensip olarak Merkez Bankası’nın kredibilitesi korumak adına yorum yapmıyorum. Bu kararı vermişlerse eminim en doğru karardır. Bu süreçte Merkez Bankası küresel sorunların olduğu bir ortamda işi iyi götürüyor. Benim değerlendirmem sınırlı olacak. Altını tekrar çizmek istiyorum, kurumların özellikle de Merkez Bankası’nın kredibilitesi çok çok kritik. Ben inanıyorum ki herkes ülkemiz için en doğrusunu yapmaya çalışılıyor, Merkez Bankası da dahil.

Burada vurgulamak istiyorum; dışarıdan da içeriden de bakıldığında önemli olan kurumların doğru kararları doğru zamanda verebilmesi ve bu kararı verirken kurumun kredibilitesinin ön planda olmasıdır. Bu çerçevede bakıldığı zaman yatırımcıların kaygıları önemli ölçüde giderilmiştir. Çünkü hakikaten, sadece Türkiye’yle sınırlı değil, gelişmekte olan ülkelerde son bir iki haftadır ciddi bir türbülans var. Gelişmiş ülkelerde, özelliklerde ABD’de ekonomi ciddi bir şekilde toparlanıyor. Bu da para musluklarının çok daha hızlı kısılmasına yol açabilir. Bu da gelişmekte olan ülkelere olan fon atışını olumsuz etkiler. İki türlü fon akışı var. Parekende olarak nitelendirebileceğimiz, o zaten Mayıs’tan itibaren azalmaya başladı. Toplam fon akışının yüzde 25’ine denk geliyor. Fakat kurumsal yatırımcılar açısından aslında önemli bir çıkış yaşanmadı fakat girişlerde bir yavaşlama söz konusu idi. Ne zaman, diyelim ki geçtiğimiz senenin sonuna kadar.

Gelişmekte olan ülkelerin önemli bir kısmı, bir anlamda baskı altında. Yeni bir döneme giriyoruz. 10 yıllık farklı bir dönemi geride bıraktık. Gelişmekte olan ülkelerin performasını beliryeyen farklı faktörler vardı, önümüzdeki 10 yıl için geçerli olmayabilir. Gelişmekte olan ülkeler çok hızlı büyüme sürecine girdiler. Türkiye’ye olumlu yansıyacak. Varlık fiyatlarının yeniden belirlenmesi doğaldır. Açık bir ekonomiyiz, dünya ekonomisine entegre bir ekonomiyiz.

Eğer biz devam ettirmezsek büyüme daha hızlı zayıflar. Son dönemdeki siyasi operasyonun getirdiği belirsizlik var. Büyümenin hızlı bir şekilde zayıflaması riski yüksek. Büyümeye ilişkin iç talep riskleri arttı. Dış talebini büyümeyi desteklemesi bekleniyor. İç talepte yavaş gidecek ama dış talep artacak. Kısa vadede daha mütevazi büyüme. Cari açıkta önemli bir daralma bekliyorum. Cari açık olması gerekenin üzerinde çıktı.

Merkez Bankası enflasyon konusunda değerlendirme yaptı. Merkez Bankası daha vakıf, modelleri var. Enflasyonda öngörülenden biraz daha yüksek olacağını Merkez Bankası ortaya koydu.

Merkez Bankası tarafından yapılan bir akademik çalışma var. 90’lı yıllarda bu oran çok daha yüksekti. Yansımayı sınırlayan bazı faktörler olacaktır. Türkiye’de çok çıktı açığı var. Türkiye’de atıl kapasite var. Firmaların fiyat artırma sınırlıdır. Enflasyonla ilgili konularda Merkez Bankası’nın söylemi esastır, onu referans alırız. En doğrusunu onlar bilirler.

Mart seçimleri, siyasi istikrarın devamını ben inanıyorum ki ortaya koyacaktır. Kamuoyu yoklamaları onu gösteriyor. Kamuoyu yoklamalarına baktığınız zaman siyasi istikrarın zedelenme riski bayağı düşüktür. Marttan sonra en azından iç dinamikler itibarıyla öngörülebilirlik artacaktır. Bu, tüketici güvenine, iş aleminin yatırım kararlarına olumlu yansıyacaktır. Liradaki bir miktar değer kaybının ihracata yansıması olumlu olacaktır. Bütün bunları düşündüğünüzde belki iç talepteki zayıflamayı dış talepteki toparlanma telafi edebilir, ama bu analizleri yapmak için çok erken.

İç talepte bir zayıflama olursa vergi gelirlerine olumsuz yansıması olur. Bunu görmemiz lazım. Liradaki değer kaybı, bu haliyle bile kalsa bunun kurumlar vergisine yansıması olumsuz olur. Çünkü kurumlar kur zararlarını, kur farklarını yansıtacaklardır. Bunu görmemiz lazım. Dolayısıyla olup bitenler mali dengelere yansımaz demek yanlış olur. Ama 2014 bütçesini hazırlanırken her ne kadar siyasi operasyonu öngörmediysek de biz aslında son derece temkinli yaklaşım içine girdik. 2014 bütçesi üzerinde çalışmaya başlayınca temel referans noktamız şuydu: 2014 yılında Amerikan Merkez Bankası parasal sıkılaştırmaya gidebilir. Bu anlamda biz, son derece temkinli muhafazakar bir varsayımla yola çıktık.

2014'te bütçe gelirlerinin yüzde 3,5 artacağını varsayıyoruz. Son gelişmelerin parasal sıkılaştırma dahil olmak üzere, bütçeye yansımasının sınırlı olacağı kanısındayım. Bütçe hedeflerinin gerçekçi olduğu kanısındayım.

Harcamaları da kontrol altına alacak bir yaklaşım içine girdik. Harcamalardaki riskler sınırlıdır, vergi gelirlerindeki riskler de sınırlıdır. Bütçeye yansımasının sınırlı olacağı kanaatindeyim.

Bazı şirketler ödemesi gereken vergileri ödediler. Bunları bir kenara bırakarak bütçe yaptık. 2014 bütçe açığını 1.9 olarak öngördük. Bizim mali disipline odaklanmamız Türkiye’nin kırılganlığını azaltmıştır.

Kamunun bir miktar döviz birikimi var. Kur olumsuz yansıyor. Dövizdeki hareketlilik büyümeyi istihdama olumsuz yansıyacaksa asli olan etki budur. Temel olan etki budur. Aşırı kur hareketliliği ekonomiye olumsuz yansır. Bunu dikkate almamız lazım.

2013’ün ekim ayında çok önemli kararlar verdik. Yıl sonunda o kararların devamı geldi. Yılın başında yeni kararlar geldi. Amaç cari açığı sınırlamak. Özellikle hane halkı tasarruflarını bir miktar artırmak. Devlet geçmişte eksi tasarruftaydı. Bizim tasarrufları, yatırımları artırmamız lazım. Daha dengeli bir büyümeyle yolumuza devam etmemiz gerekir. 2014’te de bu süreç devam edecek.

VERGİ AFFI
Prensip olarak af niteliğinde bir yapılanmayı hiçbir şekilde doğru bulmuyorum. Bu noktada herhangi çalışmamız söz konusu değil. Gündeme gelmesi bile bize olumsuz yansır. Hiçbir şekilde af niteliğinde bir yapılandırma olmamalı, olmayacak. Ne planlamamız ne de çalışmamız var. 76 milyonun hakkını reel anlamda bu yapılandırmayla ödül olarak vermeyiz. Beklenti olmasın, öyle bir çalışmamız yok.

HURDA ARAÇ
Çevre anlamında bir takım yaklaşımlar içine girmemizi ve teşvikler vermemizi anlıyorum ama böyle bir dönemde böyle bir şeyi (hurda araç düzenlemesi) biz gerçekten düşünmüyoruz. Ekonominin gidişatına bakacağız, gidişatta öngörülerin çok çok ötesinde birtakım daralmalar yaşanırsa ona göre de tedbir geliştiririz. Ama şu an itibariyle ben bu tür değerlendirmeler için çok erken diye düşünüyorum. Mart sonrası resme bakılır.

OTOMOTİVCİLERE SESLENDİ
Buradan otomotiv sanayisine seslenmek istiyorum: Son gelişmeler Türkiye için büyük bir fırsat, Avrupa büyük bir toparlanma içinde. Gelin ihracat seferberliği yapalım, üretimi artıralım, daha çok satalım, daha çok kişiye istihdam sağlayalım. Yatırım noktasında ne istiyorlarsa gelsinler, teşvik anlamında. Kapımız açık, her türlü desteği veririz. Yatırıma, üretime, istihdama her türlü desteği veririz ama tüketimi, özellikle de ithal ürünlerin yoğun olduğu alanlarda teşvik etmemizi kimse beklemesin.

4-C'LİLERİN DURUMU
Milletimizin 4-C’leri anlaması lazım. Hükümetimizden önce yoktu. 2004 yılında işçiler lehine karar verdi. Özelleştirme nedeniyle işini kaybeden kardeşlerimizi işe almışız. Bütün haklarını vermişiz. 2014 yılı Ocak ayı itibariyle 4-C'li kardeşlerimizin maaşları, aile yardımı dahil yüzde 38-45 arası artmıştır. Enflasyonun yüzde 7'ler olduğu bir yıldan bahsediyoruz. Devlet hiçbir dönemde olmadığı kadar 4-C'li kardeşlerimize AK Parti hükümetleri döneminde sahip çıkmıştır. Şu an itibariyle Maliye Bakanlığının yaptığı herhangi bir çalışma yoktur. Eğer Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız bu konuyu getirirse, konu Koordinasyon Kurulu'nda tartışılır, orada değerlendirilir. Oradaki karara göre tabii ki Bakanlar Kurulunda bu konu tartışılır ama şu an itibariyle bakanlık bünyesinde böyle bir çalışmamız yok.

Özelleştirme bizim için önemli bir reform alanıdır. Elektrik dağıtım şirketlerini özelleştirdik, kayıp-kaçak oranı azaldı. Vatandaşın yükü azaldı. 2014 yılına belirsizlikle başladık.

Piyasalardaki belirsizlik üzerine ihaleleri bir süre ertelemeyi doğru buluyoruz. Geçen sene özelleştirmeden Hazine'ye 8,3 milyar lira aktardık, bu sene 6,9 milyar lira öngörüyoruz. Bu rakamın 5 milyar lirası, önceki dönemde yapılmış özelleştirmelerden gelecek taksitlerden oluşuyor. Kalan 1,9 milyar gelmese dahi bütçeye yansıması son derece sınırlı olur. Ama şunu söyleyeyim, sadece birtakım varlıkların satışı bile bahsedilen rakamın çok çok üzerinde bir gelir getirecektir. Termik santrallere çok ciddi talep var, Milli Piyango'ya ilgi son derece yoğun, sadece zamanlamasını doğru yapmamız lazım. Bizim gelir anlamında şu anda bir sıkışıklığımız yok. Biz bir anlamda tok satıcıyız. Zamanı gelince gerekeni yapacağız. Mahalli seçimler sonucunda sürecin tekrar canlanacağına inanıyorum.

'TAKSİT SORULUNCA ŞOK OLUYORUM'
Yıllarca batıda yaşamış bir insanım. Dünyanın başka bir ülkesinde kredi kartına taksit yok. ‘Kredi kartına kaç taksit yapalım' dediklerinde, şok oluyorum. Bizim için önemli olan vatandaşımızın ayağını yorganına göre uzatmasıdır. Biz bir anlamda makro ihtiyati tedbir almak istiyoruz. Kredi kartının kullanılmasını teşvik ediyoruz. Tüketicilerin rasyonel olması lazım. Altından kalkabileceği, üstesinden gelebileceği borcun altına girmesi gerekiyor.

Biz bir anlamda makro ihtiyatı tedbir peşindeyiz. Dünyadaki uygulamaları baz alırsak düzenlemenin kayıt dışına iteceğine inanmıyorum. Kredi kartının yaygınlaşması tabii ki kayıt dışılığı azaltır, biz bu anlamda kredi kartlarının yaygınlaşmasını destekliyoruz, bir anlamda teşvik gerekiyorsa onu da vermemiz lazım. 'Kredi kartına makro ihtiyatı tedbirler kayıt dışını artırır' diye biz onlardan vazgeçmeyiz. Temelde doğru bir yaklaşımdır, tüketicilerin rasyonel olması lazım, üstesinden gelebileceği borcu yüklenmesi lazım. Hedefimiz bu, bence uzun vadede doğru bir karar.

Sayfa Yükleniyor...