Uluslararası basın, Afrika ülkesi Zimbabve'de yaşananların darbe ile büyük benzerlik gösterdiğini duyurdu.
Devlet televizyonunu ele geçirerek bir açıklama yapan Zimbabve ordusu ise, darbe iddialarını reddederek suçla mücadele ettiklerini söyledi.
Haber alınamayan Zimbabve Devlet Başkanı Robert Mugabe ve eşinin gözaltında ve güvende olduğu belirtildi. Ekonomi bakanının ise gözaltına alındığı açıklandı.
Ordu yetkilileri amaçlarının Devlet Başkanı Robert Mugabe'yi iktidardan indirmek olmadığını, buna karşın çevresindeki suç şebekesini hedeflediklerini belirtti.
İktidar partisi, Zimbabve Genelkurmay Başkanı Constantino Chiwenga'yı ihanetle suçladı.
Muhalefet partisi de bir an önce anayasal demokrasiye dönüş çağrısı yaptı. Ekonomik kirzle boğuşan ülkede tankları sokaklarda gören halk, para çekmek için gittikleri ATM önlerinde uzun kuruklar oluşturdu.
ABD ve İngiltere büyükelçilikleri ülkedeki vatandaşlarını uyararak "belirsiz bu durum karşısında dikkatli olmalarını ve evlerinden çıkmamalarını" tavsiye etti. ABD başkent Harare'deki büyükelçiliğini bugün kapattı. İngiltere de durumdan endişe duyduğunu açıkladı.
Zimbabve’de bir süredir 1987 yılından bu yana ülkeyi yöneten Robert Mugabe’nin halefinin kim olacağı tartışılıyordu. Mugabe’nin uzun zamandır yardımcılığını yürüten Emmerson Mnangagwa’nın görevine son verilmesi ile ülkedeki siyasi kriz geçen hafta doruk noktasına ulaşmıştı.
Zimbabve’de ordu şimdiye dek Mugabe ve aynı zamanda ordu komutanı Chiwenga’ya yakınlığı ile bilinen Mnangagwa’yı destekliyordu. Mugabe 2018 yılında devlet başkanlığına yeniden aday olacağını duyurmuştu.
Dünyanın en yoksul ülkelerinden biri olarak kabul edilen 15 milyonluk nüfusa sahip Zimbabve’de kriz, Ordu Komutanı General Constantino Chiwenga’nın pazartesi günü Mugabe hükümetini kamuoyu önünce tehdit etmesiyle tırmanmıştı.
Chiwenga, ülkedeki kriz nedeni ile ordunun "müdehaleye" hazır olduğunu söylemişti. Bunun üzerine iktidardaki Zanu-PF partisi salı akşamı yaptığı açıklamada Chiwenga’nın açıklamalarının anayasal düzene karşı şiddete dayalı bir ayaklanmaya tahrik ve vatan hainliği ile eşdeğer olduğunu belirtmişti.
