BERGMAN 100 YAŞINDA
İstanbul Film Festivali, dünya sinemasının en saygın yönetmenlerinden Ingmar Bergman’ı, doğumunun 100. yılında özel bir bölümle anıyor. Bergman 100 Yaşında bölümü için Türkiye’den 10 yönetmen, çağdaş sinema sanatının en etkileyici filmlerine imza atan İsveçli yönetmen Ingmar Bergman‘ın kendilerini en çok etkileyen filmlerini seçti. Yönetmenler, kariyerlerini ve sinemasal yaklaşımlarını etkileyen bu filmlerin İstanbul Film Festivali’ndeki gösterimlerini bizzat sunacaklar. Bergman 100 Yaşında bölümü Volvo Car Turkey sponsorluğunda gerçekleştirilecek.
Bergman 100 Yaşında seçkisini oluşturan sinemacılar ve seçtikleri Bergman filmleri şunlar:
Kazım Öz – Smultronstället / Wild Strawberries / Yaban Çilekleri (1957)
Emin Alper – Det sjunde inseglet / The Seventh Seal / Yedinci Mühür (1958)
Semih Kaplanoğlu – Nattvardsgästerna / Winter Light / Kış Işığı (1962)
Reha Erdem – Tystnaden / The Silence / Sessizlik (1963)
Can Evrenol – Persona (1966)
Ümit Ünal – Skammen / Shame / Utanç (1968)
Aslı Özge – Viskningar och rop / Cries and Whispers / Çığlıklar ve Fısıltılar (1972)
Melik Saraçoğlu & Hakkı Kurtuluş – Scener ur ett äktenskap / Scenes from a Marriage / Bir Evlilikten Manzaralar (1973)
Yeşim Ustaoğlu – Höstsonaten / Autumn Sonata / Güz Sonatı (1978)
Yaban Çilekleri / Smultronstället / Wild Strawberries - Ingmar Bergman
Yedinci Mühür’ün hemen ardından çektiği Yaban Çilekleri, Ingmar Bergman’ın iyimser ve mizahi yanı güçlü filmlerinden. Sessiz sinema döneminin usta oyuncusu Victor Sjöström, rol aldığı bu son filmde, kendisine verilen bir ödülü almak üzere Stockholm’den Lund’a giden 78 yaşındaki emekli doktor Isak Borg’u canlandırıyor. Taşra yollarında karşılaştığı otostopçular, yaşlılığını iyice hisseden ketum ve soğuk doktorun sık sık dalarak kendi geçmişini düşünmesine, hayatının gözlerinin önünden geçmesine neden olur. Rüyalar, anılar ve yollar arasında gidip gelen, Bergman’ın senaryosunu hastanedeyken yazdığı Yaban Çilekleri, kaçırılmış gençlik fırsatları ve ebeveyn çocuk ilişkilerine dair çok katmanlı bir yol hikâyesi anlatıyor.
Yedinci Mühür / Det Sjunde Inseglet / The Seventh Seal - Ingmar Bergman
Yedinci Mühür, gerçek bir sinema klasiği olmanın yanı sıra ölüm, yaşam ve inanç hakkında çekilmiş en etkileyici filmlerden biri olarak da son derece önemli. Yedinci Mühür, Avrupa’nın Kara Veba salgını altında ezildiği ortaçağda geçer. 10 yıldır savaş ve şeref uğruna yollarda olan şövalye Antonius Block, en sonunda memleketi İsveç’e dönmüştür ama karşısında onu almaya gelen Ölüm’ü bulur. Block, son bir hamleyle kendi hayatı üzerine satranç oynamayı teklif eder; eğer kazanırsa ölüm onu almayacaktır. Ölüm’ün sinemada belki de en unutulmaz biçimde bir bedene büründüğü, Yedinci Mühür, sonsuz felsefi göndermeleri ve eşsiz görselliğiyle sayısız yönetmene ve filme esin kaynağı oldu.
Kış Işığı / Nattvardsgästerna / Winter Light - Ingmar Bergman
Bergman’ın Tanrının Sessizliği üçlemesinin ikinci filmi olan Kış Işığı, üçlemenin diğer filmleri gibi, insanın Tanrı ve dinle ilişkisine yoğunlaşıyor. Varoluşunu sorgulayan, inancını yitirmiş bir rahibin, ondan yardım isteyenler ve ona yardım etmek isteyenlerle olan ilişkilerini konu alan film, İsveç taşrasının karlı ve soğuk günlerini dingin ve şairane bir sinematografi eşliğinde sunuyor. 1960’ların nükleer savaş tehdidinin her anına sızdığı Kış Işığı Bergman’ın kendi yaşamından da izler taşıyor.
Sessizlik / Tystnaden / The Silence - Ingmar Bergman
Tanrının Sessizliği üçlemesinin son filmi olan Sessizlik, iki kız kardeş arasındaki çatışma üzerinden modern dünyada iletişimsizliği konu alıyor. Ester, kız kardeşi Anna ve oğlu, Avrupa’daki yolculukları sırasında, Ester’in hastalığının iyice kötüleşmesiyle, dillerini bile bilmedikleri, isli ve sevimsiz bir şehirde konaklamak zorunda kalırlar. Yerleştikleri otelde zaman geçtikçe, kız kardeşler arasındaki mesafe ve gerginlik iyice artar. Gösterime girdiğinde ahlaksızlık suçlamalarıyla İsveç parlamentosundan kiliseye kadar birçok kurumdan çok ağır tepkiler alan film, bu sayede müthiş bir gişe başarısına ulaştı.
Persona - Ingmar Bergman
Ingmar Bergman’ın en gizemli, en rahatsız edici filmlerinden Persona, David Lynch’ten Claude Chabrol’e, hatta Abba’ya kadar etkisi yayılan, sarsıcı bir psikolojik dram. Bibi Andersson’ın canlandırdığı genç hemşire Alma, Liv Ullman’ın canlandırdığı, konuşmayı reddeden aktris Elisabeth Vogler’in tedavi süreciyle ilgilenmektedir. İkili, birlikte, deniz kıyısındaki bir eve yerleşir. Ancak zamanla tedavi tersine işler; Elisabeth yerine Alma konuşup içini dökmeye başlar; ikilinin kişilikleri birbirine geçtikçe, gerçekle hayal de birbirine girer. Bergman’ın birçok kusursuz başyapıtından biri olan Persona, yönetmenin sözleriyle “yalnızca sinemanın keşfedebileceği sözsüz gizlere dokunuyor”.
Utanç / Skammen / Shame - Ingmar Bergman
Savaşın ortasında kalmış bir çiftin birbirlerine tutunma hikâyesi üzerinden utanç, ahlaki çöküntü ve şiddet kavramlarını ele alan Utanç, Bergman’ın ender distopya filmlerinden biri. Apolitik, sanatçı çift Eva ve Jan, savaştan olabildiğince uzak kalabilmek için ıssız bir adaya yerleşmişlerdir. Ancak eninde sonunda onlara ulaşan savaşın çiftin üzerindeki etkisi son derece yıkıcı olacaktır. Vietnam Savaşı’nın en sıcak döneminde çekilen film, savaşın kendisinden çok, birey üzerindeki psikolojik etkilerine değiniyor. Bergman, kendi yaşadığı ıssız Farö adasında çektiği Utanç’ta asıl savaşın hemen çeperinde süregiden “küçük savaş” kavramına yoğunlaştığını söylüyor.
Çığlıklar Ve Fısıltılar / Viıskningar Och Rop / Cries And Whispers - Ingmar Bergman
Bergman’ın dönem filmlerinden Çığlıklar ve Fısıltılar, 19. yüzyılın sonlarında, iki kız kardeşin ölmek üzere olan kız kardeşlerini ziyaret edişlerini konu alıyor. Kırmızı rengin son derece baskın kullanımıyla gotik bir atmosfere bürünen film, üç kız kardeş ve hizmetçilerinin birbirleriyle olan ilişkileri üzerinden aile bağlarına ve iletişim sorunlarına derinlemesine bir bakış atıyor. Bergman’ın neredeyse en karamsar filmi olan Çığlıklar ve Fısıltılar, yönetmenin sinemasında sıkça kullanılan temaları rüyaların ve gerçekliğin iç içe geçtiği yepyeni, korku sinemasına yakın bir görsellikle işliyor.
Bir Evlilikten Manzaralar / Scener Ur Ett Äktenskap / Scenes From A Marriage - Ingmar Bergman
Sıradan insanların sıradan hayatlarını anlatmasıyla Bergman sinemasında bir ilk olan Bir Evlilikten Manzaralar, on yılın sonunda aşkları canlı kalsa da evlilikleri çöken İsveçli çift Marianne ve Johan’ın hayatını mercek altına alıyor. Altı bölümlük bir mini-dizi olarak İsveç televizyonlarında yayımlanan Bir Evlilikten Manzaralar, ertesi yıl sinema için yeniden kurgulanarak kısaltıldı. Festivalde, bütünlüğü korunarak özgün kurgusu gösterilecek olan Bir Evlilikten Manzaralar, başta Woody Allen ve Richard Linklater olmak üzere birçok usta sinemacının çalışmalarını etkiledi.
Güz Sonatı / Höstsonaten / Autumn Sonata - Ingmar Bergman
Ingmar Bergman’ın efsane oyuncu Ingrid Bergman ile birlikte ilk ve tek çalışması olan Güz Sonatı, yönetmenin tek mekânda geçen “oda sineması” filmlerinin en etkili ve en sarsıcı olanı. Ingrid Bergman’ın canlandırdığı dünyaca ünlü piyanist Charlotte, eşinin ölümünden sonra, yedi yıldır görüşmediği kızı Eva’yı (Liv Ullmann) ziyarete gider. Mesafeli, buz gibi ölçülü Charlotte, küskün Eva ve felçli diğer kızı Helena, birbirleriyle yüzleşir, yıllardır erteledikleri pişmanlıklar, inkâr ve kabullenişlerini ortaya dökerler. Ingrid Bergman, sinemada üstlendiği bu son rolde gösterdiği performansıyla Oscar’a da aday gösterildi.