Niyazi Koyuncu: Karadeniz müziği Kazım Koyuncu’dan sonra popüler olmaya başladı
Karadeniz insanı da müziği de oyunu da her zaman merak konusu olmuştur. Karadeniz insanına türlü yakıştırmalar yapılmış, yapılmaya da devam ediyor. Havası ve denizi gibi insanı da her an değişen bir duygu yapısına sahip… Doğasının güzelliği insanının içinde de var. Karadeniz’i, Karadeniz insanını ve müziğini hiç bilmeyen birine anlatmak için yola çıktım. Bu müzik nerede ve nasıl doğdu, ne anlatıyor, hangi enstrümanları kullanıyor, öncüleri kimler? Tüm bu soruların yanıtı için, yüreği hamsi gibi parlayan, deniz gibi bakan ve deniz gibi bakan yüzlerde boğulmak isteyen adam; Karadeniz müziğinin önemli isimlerinden Niyazi Koyuncu ile konuştum. (İrem GÖKBUDAK / irem.gokbudak@ntvradyo.com.tr)
“HÜZNÜN İÇİNDE EĞLENCE, EĞLENCENİN İÇİNDE HÜZÜN VAR"
“Karadeniz insanı hakkında çok şey söyleniyor. Başta sinirli oldukları… Siz Karadenizliler nasıl insanlarsınız?”
Karadeniz gibiyiz. Karadeniz’de on dakikada bir hava değişir. İnsanlarımız da öyle ben de öyleyim. Aniden parlar, bir anda hiç bir şey olmamış gibi davranan bir adamım. Mesela bir konser kaydımı izliyorum, resmen kavga ediyorum. Sesi kapat, sen de izle, biriyle kavga ettiğimi sanırsın. Ama o kadar neşeli bir kavga ki, sonra bir anda her şey yumuşuyor insanlar dans ediyor… Senin de artık gözlerin deniz gibi bakmaya başlıyor… Oradaki herkesi deniz gibi görüyorsun ve orada boğulmak istiyorsun. İşte aşk bu! Bizim müzik aşkımız da, o delirmemiz de böyle bir şey... Yüreği böyle hamsi gibi parlayan adamlarız…
“Desene, olur olmadık zamanda olur olmayan işler yapan insanlarsınız… Ama yüreğiniz hamsi gibi parlıyor. Çok sevdim bunu…”
Fındıklı’da Nurdan Avaşi diye bir ağabeyimiz var. Laz müziğine ve Karadeniz müziğine değer katmış, bir sürü eser kazandırmış bir ağabeyimiz. Onun bir hikâyesi var; kışın bir cenazeye gidiyorlar. Birileri sabaha kadar cenazenin başında beklemek zorunda tabii. Kapıda bir erkek topluluğu var ve üşüyorlar haliyle. Isınmak için ufak ufak sallanmaya başlıyorlar. Ayaklar oynamaya başlıyor. Biri,“Sessiz sessiz oynayalım ısınalım, aman cenaze sahibi duymasın” diyor. Bunlar 1-2-3-4-5-6-7-8 derken bırakmıyor horunu… Cenaze sahibi de duyuyor sesi geliyor. Ne oluyor burada diyor. Bunlar da ezilerek, “çok üşüdük de ağabey” diyorlar… Cenaze sahibi, “bende üşüdüm, bende geliyirum uşaklar” diyor… Böyle şeyler yaşanıyor işte. Bizde hüzün de var eğlence de var. Hüznün içinde eğlence, eğlencenin içinde hüzün var. Ama her ikisi de sabit. Burada cenazeye saygısızlık yapmıyorlar, gerçekten üşüdükleri için bunu yapıyorlar ama başka çözüm de mi yok değil mi? Karadeniz insanı işte.