Haberler 29.12.2010 - 17:45
Sabah İnternet'ten Alev Derbent'e konuşan Şahin K. üzerine yapışan pornocu damgasını nasıl silmeye çalıştığını, 21 Ocak'ta gösterime girecek komedi filmi 'Günah Keçisi'ni ve yeni projelerini anlattı. İşte Şahin K sorulara verdiği sorulara verdiği samimi cevapları...
Bu projenin yönetmeni Cenk Özakıncı’yla 6 senedir arkadaşız ve 6 senedir de bir proje yapma planımız vardı. Fakat eski yaptığım işler bu planın önünü tıkadı. Bu engelleri aşmak biraz zaman aldı. İlk olarak bu senenin başında “Günah Keçisi” adı altında bir fragman hazırlayıp internette yayına verdik ve video tıklanma rekorları kırdı. Bunun üzerine yavaş yavaş farklı yapımcı firmalardan da teklifler gelmeye başladı. Benim istediğim sevdiğim bir ekiple iş yapmaktı. Medya Mühendisi’nde onu da bulduk. Ve zamanı geldi diye düşündük. Projeyi gerçekleştirdik ve çok mutluyuz. Herkes beklentilerine ulaştı. Benim eski mesleğime başlarkenki düşüncem gerçek bir sinema filminde rol almaktı, bu sayede onu da başardım; ki bugüne kadar porno kariyerinde ünlenip daha sonra bir sinema filminde başrol oynayan benden başka kimse olmadı. Bunun örneği Hollywood’da bile yok.
Sibel Kekilli’nin durumu farklı. İnsanlar onun önceden porno yıldızı olduğunu “Duvara Karşı”da başrol oynayıp da ödül aldıktan sonra öğrendi. Bu filmden önce kimse onun eski kariyerini bilmiyordu. Bense pornoyla ismimi duyurduktan sonra bu filmde başrol oynadım.
Onların rolleri önceden belirlenmemişti, ama senaryoda ikisine de uygun düşecek karakterler vardı. Onlar da teklife sıcak baktılar. Böylece projeye dahil oldular.
Tamamıyla doğru. Zaten senaryonun yazılması aşamasında senariste de bu anlamda yardımcı oldum. Ben hayatımdan bazı hikâyeleri ona anlattım, o da bu hikâyelerden yola çıkarak senaryoyu kaleme aldı. Filmde göreceklerinizin hepsi de benim başımdan geçen gerçek olaylar.
Kısaca, yıllardır görmediği oğluna kavuşma özlemi çeken ve kendisine yepyeni bir hayat kurmaya çalışan bir babanın hikâyesi anlatılıyor diyelim. Fakat eski işinden elde ettiği şöhreti de peşini bırakmıyor bir türlü.
İnşallah, bekliyoruz. Oğlum şu an 18 yaşında, ama ben onu 6 yaşından beri görmüyorum. Şu an sadece internetten yazışıyoruz.
Ben teklifimi yaptım, bekliyorum. Bana olumlu ya da olumsuz bir yanıt vermedi. Umarım gelir.
Benim için yepyeni bir hayatın başlangıcı olacak bu film. “Günah Keçisi”nin benim için maddi hiçbir anlamı yok. Ben porno işine de para için girmemiştim. Onun arkasında bir intikam hikâyesi vardı. O nedenle pornodan komediye geçmek beni manevi anlamda fazlasıyla tatmin etti.
Ben hiçbir karaktere benzemek istemiyorum, sadece Şahin K. olarak bir yerlere gelmek istiyorum. O açıklamayı da tıpkı Recep İvedik gibi bir Anadolu delikanlısı olduğum için söylemiştim. Şahan Gökbakar bana doğrudan söylemedi, ama o karakteri benden ilham alarak yaratmış olabilir.
2005 yılında, atv’ye transfer olduğunda ilk programına beni konuk etmişti. O zaman bana bir film projesinde benimle beraber çalışmak istediğini söylemişti. Fakat olmadı. O istedi ama benim birilerine verilmiş gönül sözüm vardı. Benim için paradan önemli şeyler vardır. Bir erkeğin ağzından bir söz çıktı mı onun geri dönüşü olmaz. Delikanlı adam için söz paradan önce gelir.
Ben emekli olmadım. Emekli olmuş bir insanın miadı dolmuş demektir, benim miadım dolmadı. Sadece ben kendi isteğimle bu işe daha fazla devam etmemin gereksiz olduğunu düşündüm. “İnsanlara vermek istediğini verdin, artık herkes seni nerede görmek istiyorsa oraya gideceksin” dedim kendime. Çünkü benim filmlerimi izleyen çoğu kişi bunları porno filmi olarak değil, komedi filmi olarak izliyordu.
Bu dört yıllık arada üzerimdeki “pornocu” damgasını silmeye çalıştım açıkçası. Bana karşı beslenen önyargıyı yıkmak çok fazla zamanımı aldı. Bu doğrultuda birtakım kısa filmler yayınladık internette ve küfür kullanmadan pek çok şey anlatabildiğimizi kanıtladık.
Bu işe girmeden önce Almanya’da bir fabrikada işçi olarak çalışıyordum. Onun dışında, hem vakit geçsin hem de üç beş kuruş fazladan kazanayım diye, erotik film kasetleri satan bir arkadaşıma dükkânında yardım ediyordum. Benim görevim telefonlara bakıp müşterilerden sipariş almaktı. Ama gönderdiğimiz kasetler hep geri dönüyordu, müşteriler telefon edip “biz doğru dürüst porno film izlemek istiyoruz” diyorlardı. Bunun üzerine kendi kendime “biz daha iyisini yaparız” dedim ve arkadaşımı da ikna edip film çekmeye başladım. İlk filmimiz piyasada bayağı bir yankı uyandırdı. Üstelik satışı sadece gazeteye ilan yoluyla yapıyorduk. Daha sonra Frankfurt’ta sahibi Türk olan ve Alman filmleri satan bir şirket olduğunu öğrendim. Onunla birlikte birkaç film çektik, fuarlara katıldık. Bu sayede bütün dünyaya adımızı duyurmuş olduk ve çeşitli Avrupa ülkelerinden teklifler almaya başladık.
Ben Aksaray’ın küçük bir kasabasında tamirci çırağı olarak yetişmiş, hayatında büyük şehir bile görmemiş tipik bir Anadolu delikanlısıydım. Sonra komşu kızına âşık olup Almanya’ya yerleştim. Evlendiğimde 22 yaşındaydım. Bu bir aşk evliliğiydi. Ama eşim beni aldattı. Her şey böyle başladı.
Bu planlı bir şey değildi. Zaten filmler tamamen doğaçlama çekiliyordu. Gerçek hayattaki samimiyeti filmlerimize yansıtıyorduk. Hiçbir zaman “komik olayım” gibi bir kaygı taşımadım.
Hayır, yok. Sonuçta bu filmleri çekenler komik olmanın değil, seks filmi çekmenin peşindeler. Ama ben farklı bir şey yaptım: insanların porno izlerken de gülebileceğini kanıtladım.
Porno sektöründe para yok. Avrupa’da bayanlar bu işi sadece ek gelir sağlamak amacıyla yapıyor. Erkeklere gelince; üzerine para verip oynayanlar bile var. Siz hiç bu işten zengin olmuş bir insan duydunuz mu? Bundan 25-30 sene önce sektör iyi durumdaydı, çünkü o zaman internet yoktu ve insanlar mecburen filmleri satın alıp izliyordu. Şimdiyse çoğu yapımcı şirket kapısına kilit vurdu.
Zaten bu işe başlarken ailemi üzeceğim düşüncesiyle kendi içimde büyük bir savaş verdim. Sonuçta küçük bir kasabadan gelmiştim ve insanlar bana başka gözle bakacaktı. 24 saat boyunca bunları düşünüyordum. Ama tabii ki bazı duygularım ağır bastı. Neticede bu işe girmiş bulundum. Belli bir süre sonra ailemi daha fazla üzmemin bir anlamı olmayacağını düşünüp bırakmaya karar verdim.
Annem ve babam beni tanıdıkları için ve bu işe hangi sebeple girdiğimi bildikleri için hoşgörü gösterdiler. Ya evlatlarını kaybedeceklerdi, ya da durumu kabullenip beni bağırlarına basacaklardı. Elbette aileden kaybettiğim insanlar da oldu ve onlarla hâlâ da görüşmüyoruz.
Aksaray’da en yakın çocukluk arkadaşlarım bile beni görünce yüz yüze gelmemek için sokak değiştiriyorlardı önceleri. Ama hepsinin de benim filmlerimi seyrettiklerini adım gibi biliyordum. Ama ne zaman ki televizyonlarda boy göstermeye başladım, bir anda milli kahraman gibi oldum.
Küfrü ve argoyu sevmek sadece Türk insanına mahsus değil. Bütün dünyada geçerli olan bir şey bu. Örneğin Rusların iki lafından biri küfürdür. Ayrıca insanların beni küfrettiğim için sevdiklerini düşünmüyorum. İnsanların gerçekleştiremedikleri veya partnerlerine söyleyemedikleri bazı fantezileri var. Ben ekranda bunları canlandırdım. İnsanların yapmak isteyip de yapamadığı şeyleri yaptım. Bu nedenle de bana büyük bir sempati duyuyorlar.
Onu herkes merak ediyor, ama bu bir gizem olarak kalacak. Ama şu kadarını söyleyeyim; nüfus cüzdanımda yer almayan bir isim.
Evet, bundan sonra pornoya geri dönmem. Aslında çok ısrar ediyorlar, “sensiz işler yürümüyor” diyorlar, ama söz ağızdan bir kere çıkar. Komedi dışında bir dram filminde oynamayı da çok isterim. Filmimizin yönetmeni de çok iyi dram oynadığımı söyledi.
Evet, çok teklif aldım. Ama biz “Günah Keçisi”nin yönetmeni Cenk Özakıncı’yla 6 senedir tanışıyoruz ve çok iyi arkadaşız. Dolayısıyla Cenk’le beraber bir yola çıktığımız için, onu yarı yolda bırakıp gitmedim. O yüzden de gelen bütün teklifleri reddettim. Bundan sonra da bu ekiple çalışmaya devam etmek istiyorum.
Cem Yılmaz’la birlikte bir komedi filminde oynamak isterdim. Çünkü Cem Yılmaz da benim gibi kendi çabalarıyla, kimsenin omzuna basmadan bir yerlere geldi. Rahmetli Kemal Sunal’ı da çok severdim. Yeri asla dolmayacak bir oyuncu. Onun dışında Türk filmlerinden daha çok yabancı filmleri seyrediyorum. Hayranıyım diyebileceğim oyuncular arasında Robert De Niro, Al Pacino, Nicholas Cage’i sayabilirim. Onların oyunculuklarını kendime örnek alıyorum.
Birisinin kafasına esmiş, Ekşi Sözlük’e benim öldüğümü yazmış. Sonra Facebook’a o kadar çok mesaj geldi ki cevaplamaya yetişemedim. Sonunda ölmediğimi kanıtlamak için kısa bir video çekip internette yayınlamak zorunda kaldım.