ntv.com.tr 12.02.2021 - 10:49
Boldt Şatosu’nun ardında hüzünlü bir hikaye yatıyor. Almanya’dan Amerika’ya göçen George Boldt, karısı Louise’e duyduğu sonsuz aşkın sembolü olarak bir ada satın alıyor ve 1900 yılında buraya bir şato inşa ettirmeye başlıyor.
Ne yazık ki karısı şatonun bitmiş halini görmeden, beklenmedik bir şekilde ölüyor. Boldt bu acıya katlanamayarak kendini depresyonun diplerinde buluyor, şatonun inşaatını durduruyor ve Heart Adası’na bir daha asla geri dönmüyor. Bu hüzünlü yapı 1977’ye kadar terk edilmiş, harabe bir biçimde duruyor. Ardından New York eyaleti yapıyı satın alıp onarıyor ve şato popüler bir turistik destinasyona dönüşüyor.
Aşk uğruna inşa edilen yapıların kuşkusuz en ünlüsü Tac Mahal. Aynı zamanda dünya mimari tarihi için de çok önemli bir mihenk taşı. Yaklaşık 400 yıl önce inşa edilse de hala ziyaretçilerini büyülemeye devam eden bu bina aslında bildiğiniz üzere bir anıt mezar.
Petit Trianon, dünyanın en şatafatlı saraylarından Versailles’ın bahçelerinde yer alan bir köşk. Ardında yatan aşk hikayesi ise 15. Louis ve büyük bir aşkla bağlı olduğu metresi Madame de Pompadour’a ait.
Malezya’ya gidip İskoçya mimarisiyle inşa edilmiş bir şato ile karşılaşmak şaşırtıcı olabilir. İşte bu nedenle Kellie’nin Şatosu, aşkın ve sevdiğini mutlu etme dürtüsünün sınır tanımayan gücünü gösteren bir yapı.
Ukrayna’nın Karadeniz’e doğru uzanan Kırım Yarımadası’nda yer alan Gaspra adlı küçük bir kasaba bu muhteşem şatoya ev sahipliği yapıyor. Tarihçesi tam olarak bilinmese de Alman bir aristokrat, Swallow’s Nest yani Kırlangıç Yuvası’nı 20. yüzyılın başlarında yaptırmış.
Neo-Gotik tarzda inşa edilen bu masalsı binanın neden yapıldığı hakkındaki efsane ise şöyle. Kırım’ı ziyaret eden bu aristokrat, denizden 30 metre yükseklikteki bu tepenin manzarasına hayran kalıyor ve buraya, eşiyle kaçamak yapmak için kullanacakları romantik bir şato inşa etmeye karar veriyor. İki katlı bu eşsiz yapı günümüzde turistlerin ziyaretine açık.
Kaynak: Brandlifemag.com