Lüksün devi Türkiye'de

Birkaç ay önce resmi olarak Türkiye’de varlığını ilan eden Rolls-Royce tartışmasız dünyanın en lüks araç markalarından biri. İşte bu özel markanın en beğenilen modeli Rolls-Royce Phantom’u ntvmsnbc.com okuyucuları için test ettik.

Lüksün devi Türkiye'de

Markanın üretiminin yaklaşık yüzde 50’den fazlası tamamen kişinin isteklerine göre üretiliyor. Örneğin; fabrikaya bir kadın pembe rujunu yollayıp, “ben bu renk istiyorum aracımı” diyebiliyor. Yani renginden, koltuk döşemesine işletebileceğiniz isminize kadar her şey isteğinize bağlı olarak size özel üretilebiliyor. Hal böyle olunca Rolls-Royce Phantom hakkında yazıya başlamadan önce türlü senaryolar düşündüm, aracın hangi özelliğinden başlayacağımı belirlemeye çalıştım, okuyucuların böyle bir otomobilde en çok neyi merak edeceğini bulmayı istedim. Kısacası; empati yaptığımda aracın içindeki hissiyattan ve etraftaki insanların tepkilerinden başlamayı seçtim.

Lüksün devi Türkiye'de  - 1

Standart üstü boyutlar

Aracı teslim almaya gittiğimde, kullanacağım otomobilin fiyatını bilhassa sormadım. Rolls-Royce Phantom’un ucuz bir olmadığını bütün dünya gibi ben de biliyordum tabii ki, ama aramıza rakamların ağırlığı girmesin, daha objektif bir değerlendirme yapabileyim istedim. Showroom’un önünde duran Rolls-Royce Phantom’un kapısını açıp koltuğuna oturduğumda, boyutlarının ne denli büyük olduğunu daha iyi anladım. Öyle ki; aracın koltuk ve aynalarını güvenli sürüş için en uygun pozisyona getirdim, fakat bu ölçülerde bir otomobili kullanmaya alışık olmadığım için showroom’dan çıkıp karşı şeride bağlanırken zorlandım. Neyse ki; görevli arkadaşlar hemen imdada yetişti, yolu kısa süreliğine kestiler ve etraftakilerin şaşkın bakışları arasında yola bağlandım. Beni teselli eden, manevra yaparken gülerek seslenen görevli arkadaş oldu; “herkes ilk etapta zorlanıyor, yolu kesmeden çıkabilen yok, merak etmeyin” dedi, ama sanırım biraz kibarlık yaptı. Her açıdan tehditkar bir görünüme sahip aracın, büyük boyutlarına rağmen akıcı tasarımı büyük beğeni topluyor.

Lüksün devi Türkiye'de  - 2

Şaşkınlık yaratıyor

Esas hikaye buradan sonra başlıyor. Kuruçeşme’den başlayan yolculuğum sırasında sınıf, yaş, cinsiyet fark etmeksizin Rolls-Royce Phantom’u gören herkes inanılmaz tepkiler verdi. Aracı gördüğünde Bebek’teki meşhur dondurmacıda bulunan ve şaşkınlıktan üzerine dondurma döken hanımefendinin bana gereksiz yere kızmasından tutun, yan masada aracın fiyatı üzerine iddiaya giren, daha sonra gelip “abi kaç para bu araba?” diyen genç kardeşlerimize kadar ilginç şeylere şahit oldum. En ilginci de; Rolls-Royce Phantom’un İngiliz plakalı olmasından dolayı beni yabancı zannedip, 2 metre ilerimde benim hakkımda dedikodu yapılması oldu. “Abi kimin oğludur bu ya boşver, babasının arabasıdır zaten. Çok zengin olmasa yurt dışından buraya arabayla gelmezdi oğlum, dünya kadar benzin yakar bu!” gibi diyalogların arasından duyduğum sadece bir cümle hoşuma gitti; “bu plaka nerenin oğlum?” diyene, arkadaşı “Valla bilmiyorum, ama adam İtalyan’a benziyor!” dediğinde gülmemek için kendimi zor tuttum. Ne de olsa onların gözünde turistim ve turist kalmalıydım.

İç mekan

Açıkçası Rolls-Royce Phantom’un içinde kısa sürede olsa kendinizi İngiliz kraliyet ailesine çok yakın, belki de onlardan biri gibi hissediyorsunuz. Hatta “param olsa benim onlardan ne eksiğim var!” gibi psikolojik travma belirtileri başladığı da oluyor. Ama inanın bu otomobilin insana düşündürdüğü çok şey var. Günümüz orta sınıf otomobillerinde dahi ön konsolun rengarenk olduğunu, onlarca düğmeyle panayır yerine benzeyen kokpitlerin tasarlandığını düşünürsek; Rolls-Royce Phantom sadelik ve şıklık dersi veriyor. Aracın içinde dikkati dağıtabilecek, başka yere konsantre olabileceğiniz, göz yoran hiçbir şey yok. BMW’den tanıdığımız bir müzik ve bilgi ekranı var, o da ön konsolda bulunan analog saatin arkasına gizlenmiş ve bir tuşla size kendini gösteriyor.

Lüksün devi Türkiye'de  - 3

Boyutlarından dolayı aracın içi o kadar geniş ki; özellikle arkada oturan iki yetişkinin önüne birer ufak zigon sehpa atabilirsiniz. Konforu en üst düzeyde yaşatan Rolls-Royce Phantom’un herhangi bir çukur veya tümsekten geçtiğini anlamak için görmeniz gerekiyor, aksi takdirde fark etmeniz çok zor. Bavyera’da özel olarak hazırlanan deri sayesinde tüm yolcuları müthiş bir rahatlık hissi sarıyor. Aracın gücü de tam kıvamında diyebilirim. Gaza yüklendiğinizde müthiş tasarlanmış ön bölüm ve Rolls-Royce amblemi hafif bir şekilde havalanıyor ve rahatsız etmeden hızlanıyor. Ön bölüm demişken; aracın burun kısmı o kadar güzel tasarlanmış ki, dakikalarca izleyebiliyorsunuz. Rolls-Royce Phantom’u ilk defa görenleri şoke eden güzellik de buradan başlıyor. Araca arka taraftan baktığınızdaysa çok güçlü bir görünüm hakim. Kaslı, ayakları yere sağlam basan, kolay kolay yenemeyeceğiniz bir rakip gibi duruyor.

Lüksün devi Türkiye'de  - 4

Özetlemek gerekirse; Rolls-Royce Phantom kullanıcısına ve diğer insanlara hissettirdikleriyle gerçekten özel bir otomobil. Aslında içerisinde bir rüya yaşanıyor bile diyebilirim. Ama bu rüyayı devamlı görmek isteyenlerin 1 milyon 400 bin Euro’yu gözden çıkarması gerekiyor.

Teknik özellikler

460hp – 6.7 litre
720nm tork
Karma yakıt tüketimi 14.8 litre
0-100 km/s : 5.9 saniye
Maksimum hız: 240 km/s
Fiyatı: 1 milyon 400 bin avro

Marka ve amblem

Rolls Royce’un araçlarının ön kaput ucunda dikkati çeken bir amblem bulunuyor. Adı;“Spirit of Ecstacy.” İlhamını bir kadından alıyor ve kollarını yana açarak uçmaya hazır bir kadını simgeliyor. 1911 yılında tasarlanan şekil, tasarımcının sevgilisini temsil ediyor. Orijinal adı "Spirit of Ecstasy" olsa da, bu heykele halk dilinde "Emily" adı verilmiş.

Lüksün devi Türkiye'de  - 5

Markanın hikayesi de en kısa haliyle şöyle özetlenebilir; Henry Royce 1884'te elektronik ve makine üreten bir fabrika kurmuş. 1904'te ilk otomobilini yapmış ve aynı yıl Londra'da otomobil satan Charles Rolls'la tanışmış. İkili işbirliği yapmak üzere anlaşınca Royce'un yaptığı otomobilleri Rolls satmaya başlamış. Ve böylelikle markanın adı "Rolls-Royce" olmuş.

Sayfa Yükleniyor...