Aşkın ömrü ne kadar?

Uzmanlara göre, aşkın ömrü hem hormon ölçümleri hem de beyin görüntülerine göre 2.5 yıl... Aşık olmamız ise sadece 1.5 saniye sürüyor ve 12 merkezin aynı anda çalışmasını sağlıyor.

Aşkın ömrü ne kadar?

Bahçeşehir Üniversitesi'nde düzenlenen "İstanbul'un Kalbinde Bilim Konuşmaları" konferansında kalp ve beyin cerrahisi uzmanlarının gözünden aşkın gelişimi ve yarattığı değişiklikler ele alındı.

Konferansta Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Kemal Yücesoy ile Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Özalp Karabay, "Aşkın tıbbi bir tanımı var mı?", "Aşkın kimyası, yaşanan hormonal değişikliklerle birlikte ortaya nasıl bir tablo çıkıyor?", "Aşk bir geçici delilik, akıl tutulması hali mi?" sorularına yanıt aradı.

Prof. Dr. Yücesoy, aşkı "geçici bir delilik hali ve akıl tutulması" olarak tanımlayarak, aşka kapılmanın 1,5 saniye sürdüğünü söyledi.

Aşık olunca beyinde 12 merkezin aynı anda çalıştığını belirten Yücesoy, aşkın beyinde meydana getirdiği değişiklikleri şöyle anlattı:

"Aşk, görsel bir şeyle başlıyor ama görsel bir beğeni insan beyninde sadece saniyenin beşte biri kadar. Beyin, o an bir fotoğraf çekiyor. Bu fotoğraf çekildikten sonra aşka düşme ya da kalp çarpıntısı başlıyor. Bu durum, toplamda 1,5 saniye sürüyor. Bundan sonra bütün iş beyinde dönüyor. Aşık olunca beyinde hummalı bir faaliyet başlıyor, tam 12 merkez birden çalışıyor. Bu geçici bir delilik çünkü o hummalı faaliyeti göstermeye başlayan merkezlerin birçoğu aslında obsesif-kompulsif hastalarda da çalışıyor. Dolayısıyla burada bir takıntı başlıyor, akıl tutuluyor, psikiyatrik bir problem, bir delilik hali ortaya çıkıyor. Bu hummalı çalışma sırasında komuta devre dışı bırakılıyor yani akıl mantık tamamen devre dışı kalıyor. Burada akıl tamamen tutuluyor, her şeyin mantığı kayboluyor, ondan sonra da tüm vücutta hormonal değişiklikler ortaya çıkıyor, kısacası aşk denen mutluluk ve sarhoşluk oluşuyor."

Yücesoy, aşkın oluşumunda birçok hormonun salgılandığını, bunlardan dopaminin heyecandan sorumlu olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Dopamin, mutluluk veren bir hormon. Sürekli mutluluk hali, neşe hali ortaya çıkarıyor. Dopamin, kişiyi heyecanlandırır. Bu heyecanlandırmanın arkasında takıntı ve karşıdakine sahip olma, yani o aşka ulaşma çabası başlar. Aşka eğer ulaşılırsa, duygularınız karşılığını bulur da sevdiğiniz insanla beraber olursanız, bu size mutluluk veriyor, dolayısıyla dopamin yine artıyor. Dopamin arttıkça heyecan artıyor, heyecan arttıkça sahip olmanın mutluluğu da artıyor ve böylece belki de dünyanın en mutlu kısır döngüsüne giriyorsunuz."

Aşık olduktan sonra beyinde devreye giren 12 merkezin 5'ine sahip olan limbik sistemin aslında 3 görevinin bulunduğunu aktaran Yücesoy, bunlardan birinin heyecan, korku gibi duyguları yönettiğini, diğer görevininse türün sürdürülmesi olduğunu kaydetti.

Prof. Yücesoy, çoğalmak için limbik sistemin uyarılması gerektiğine işaret ederek, "Limbik sistemin bizim 5 duyumuzdan sadece kokuyla ilgisi var, diğer duyularımızla etkilenmiyor. Dolayısıyla görmek, dokunmak hiçbir şeyi halletmiyor, mutlaka o kokuyu almak gerekiyor. Burada söz konusu olan, ter bezlerinden salgılanan ve feromon denilen kokusuz kokular. Bunlar sadece beyni uyarıyor ve bu gelen uyarılar eğer limbik yapınıza, kişisel yapınıza, ruh halinize uygunsa bir anlam kazanıyor. Kısacası 2 kişinin arasındaki kimya tutuyorsa aşk ortaya çıkıyor" ifadelerini kullandı. 

Hormonların aşık olmayı etkilediğinin altını çizen Prof. Dr. Kemal Yücesoy, şu şekilde devam etti: "Oksitosin ve vasopressin diye iki madde var ki bunlar da çok önemli. Doğumdan sonra anne sütünün gelmesini ve annenin bebeğini sevmesini sağlayan oksitosin aşkta da ortaya çıkıyor. Oksitosin biriyle kucaklaştığınızda, tokalaştığınızda bile yükseliyor. Vasopressin de bağlılığı gösteren bir hormon. Vasopressinin yüksek olması, tek eşliliği artırıyor. Azsa aldatmalar başlıyor." 

"AŞKIN ÖMRÜ 2.5 YIL"

Aşkın ömrünün hem hormon ölçümleriyle hem beyin görüntülemeleriyle 2,5 yıl olarak belirlendiğini anlatan Yücesoy, 2,5 yıl sonra hormonların düşmeye başladığını kaydetti: 

"İlk yükseldiği zaman akıl tutulması uyanıyor ancak hormonlar düştükçe yüksek kortikal merkezler harekete geçiyor, yani uyanıyoruz, gözümüz açılıyor. Uyandığınız zaman onu karşınızda gördüğünüzde, mantıklı düşünen yüksek kortikal merkezin kumandasında da dengeli bir ilişki yürütebiliyorsanız, mantığınız devredeyken de keyif alabiliyorsanız eğer, o ilişki ömür boyu sürüyor. Eğer o eski sarhoşluk halini özlüyor, yüksek kortikal merkez devre dışıyken yaşadığınız keyfi arıyorsanız, o ilişkinin ömrü 2,5 yıl sürüyor ve siz de sonra yeni aşklar aramaya gidiyorsunuz." 

"AŞK ACISI SADECE RUHSAL DEĞİL"

Prof. Dr. Kemal Yücesoy, aşk acısına da değinerek, sözlerini şöyle tamamladı: "Aşk acısı denen şey aslında sadece ruhsal değil, fizyolojik de olan bir ağrı. Bununla ilgili ilginç bir örnek var. Mutlu evliliği olan kadınlara dışarıdan ağrı verildiğinde, bundan acı duyuyor. Yanına eşini getirip elini tutturduğunuzda, bu acı azalıyor. Mutsuz evliliklerde eş gelip elini tutsa da eğer insan mutsuzsa o acı seviyesi düşmüyor. Dolayısıyla, aşk, içinde sadece mutluluk değil, depresyonu, acısı, deliliği de olan bir yapı."

Sayfa Yükleniyor...