Bakan Akdağ: Domuz gribi yayılacak, kaçış yok

Bakan Akdağ: Domuz gribi yayılacak, kaçış yok

Grip aşısının geliştirilmesinin dinamik bir süreç olduğunu belirten Akdağ, virüslerin şekil değiştirmesi nedeniyle grip aşılarının her yıl yenilendiğini, hangi virüse karşı aşı üretileceğinin DSÖ tarafından kararlaştırıldığını anlattı.

Domuz gribine yönelik aşının, birkaç ay içerisinde geliştirilebileceğini ve aşı üretiminin yaklaşık 3-4 ay sürebileceğini bildiren Akdağ, ''DSÖ, H1N1 virüsüne karşı aşı geliştirilmesi gerektiğini firmalara ifade etti. Çünkü bu özel bir durum, mevsimsel grip değil, yeni bir grip var. Büyük bir salgın gribinden DSÖ endişeli, dünya endişeli. Firmalar çalışmalarına başladı. Dünyada, bu tür aşıyı imal edebilecek birkaç firma var'' diye konuştu.

Aşı üretimi yapabilecek firmalarla bizzat kendisinin görüştüğünü bildiren Akdağ, ''Alıcı olarak biz de masadayız. DSÖ, aşının ülkelere dağıtımı konusunda farklı bazı kurallar koyacak mı; onu da bilmiyoruz. DSÖ'nün henüz bir kararı yok. Biz aşıyı satın alma konusunda masaya oturmuş, önde gelen ülkelerden biriyiz'' dedi.

Akdağ, ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile görüştüğünü, aşı alımı için gerekli parayı harcayabilecek durumda olunduğunu söyledi.
         
AŞIDA ÖNCELİK TANINACAK OLANLAR...
         
Domuz gribine yönelik üretilecek aşının dozu ve kaç kişiye yapılması konusunda Bilim Kurulunun çalıştığını belirten Akdağ, konuyla ilgili tavsiye beklediklerini, görüşme üzere bir heyeti de DSÖ'ye göndereceğini çalışmaların da en geç 1 ay içinde sonuçlanacağını bildirdi.

Aşının öncelikli çalışanlarına uygulanacağını aksi takdirde hizmet alınamayacağını ifade eden Recep Akdağ, aşı yapılacakları şöyle sıraladı:

''Öncelikle sağlık çalışanlarına, emniyet ve silahlı kuvvetler gibi stratejik görevlerdekiler, gümrük memurları, hastalandığı zaman günlük hayatın yürütülmesi konusunda işlerin aksayabileceği alanlardaki memurlar. Bunun dışında 65 yaş üstü, kalp, şeker, akciğer gibi kronik hastalığı olan kişiler, hastalığın daha şiddetli olması ve öldürücü riski bulunan bağışıklık sistemi baskılanmış kişilere öncelik verilecek. Bir de çocuk yaş grubunun özellikle belli bir bölümü.

Bunun dışında aşı talep edenlerin, ücretli olarak kullanmaları da düşünülebilir. Zaten aşı çok pahalı olmayacak. İnsanların rahatça alabileceği seviyede olacak. Önemli olan yeterli miktarda aşıyı piyasadan alabilmek. Dünyada bu aşıya herkes talip. Onun için DSÖ bir usul belirleyecek.''
         
TÜRKİYE'DE İKİNCİL BULAŞMA VAKASI YOK
         
DSÖ'nün vereceği kararın daha ziyade pandemin 6. fazına (gribin son aşaması) geçildiği yönünde olabileceğine dikkati çeken Akdağ, ''Dünyada 6. faza geçilmiş olsaydı alınması gereken tedbirleri biz ülkemizde zaten alıyoruz. 5 ve 6. faz tanımları bir hastalığın yaygın olduğu ülkeler için bazı uygulamalar getiriyor, bir de hastalığın yayılmadığı ülkeler için uygulamalar getiriyor. Biz, hastalığın yayılmadığı ülkeyiz. Her ne kadar bizde de 11 vaka görülmüş olsa bile bu vakalar yurt dışından gelmiş vakalar ve bu vakalar ikinci kişilere hastalığı bulaştırmadılar. Bu hususta, Türkiye çok başarılı görülüyor. Çok ciddi tedbirler aldık. Türkiye'de şu anda ikincil bulaşma vakası yok. Biz, büyük bir salgın varmış gibi hazırlıklarımızı yürüttük'' diye konuştu.
         
ŞİMDİ YAPILAN AŞI 4 AY SONRA ETKİLİ OLMAYABİLİR  
         

Akdağ, turizm mevsiminin gelmesi ve Türkiye'de eğitim gören öğrencilerin eylül ve ekim aylarında Türkiye'ye gelmelerinden dolayı bir paranoya bulunduğuna ilişkin bir gazetecinin sorusu üzerine, şunları söyledi:

''Paranoyaya girmemek, tedbir almak lazım. Paranoya kelimesini kullanmayı sevmiyorum. Siz kullandığınız için ben de kullandım. Tedbir alalım, alıyoruz zaten. Hastalık dünyaya yayılacak, bundan kaçış yok. Herkesi aşılarsanız ancak bağışık yapmış olursunuz, ancak böyle bir şey pratikte mümkün değil. Aşı hazırlama hızı veya birçok ülkenin gücü bu aşıyı alıp da bütün insanlara yapmak durumunda değil. H1N1'in şu andaki yapısına uygun bir aşı hazırladınız, 4 ay sonra bu antijenin değişmeyeceğini kimse garanti edemiyor. Grip virüsü böyle bir virüs...''

SUYA VE SABUNA DOKUNUN

Öncelikle virüse karşı herkesin kendisini korumayı öğrenmesi gerektiğini vurgulayan Akdağ, ''Ne yapıyoruz, sabun kullanmayı, elimizi yıkamayı öğreniyoruz. Başka bir kişinin kullandığı yere elinizi dokundurduysanız elinizi sabunla 20-30 saniye köpürterek yıkayacaksınız. Türkiye'de su bol. Yani bu anlamda suyun olmadığı bir şehir, köy yok. Suyu israf etmeyelim, yıkarken dikkatli kullanalım. Sabunumuz da var, elimizi sabunla yıkayacağız. Böyle olduğu zaman hastalığı tamamen önleyebilir misiniz? Hayır ama hastalığın yayılma hızını çok azaltırsınız. Tedbir alarak hastalığın yayılma hızını azaltabiliriz, toplumumuzu bu şekilde koruyabiliriz. Yoksa grip virüsünden tamamen korunmak mümkün görünmüyor'' diye konuştu.

Sayfa Yükleniyor...