“Ben doktor olarak bunları yaşıyorsam hastalar ne yapsın!”

4 yıldır kanser ile mücadele eden Doktor Şule Şahin Onat’ın iki laboratuvardan alınan patoloji sonuçları, birbirinin tam tersi çıktı. Tedavisi hakkında 3 farklı doktorun 3 farklı karar verdiğini söyleyen Onat, bir doktor olarak teşhis ve tedavi sürecinde karşılaştığı sorunlara dikkat çekti. Kanser tedavisi yapan sağlık çalışanlarının mutlaka psikoterapi eğitimi alması gerektiğine vurgu yapan Dr. Onat, “Tıp dünyasında hepimiz kılavuzlara göre hareket ediyoruz ama hasta katılımını göz ardı ediyoruz” dedi.

“Ben doktor olarak bunları yaşıyorsam hastalar ne yapsın!”

Doktor Şule Şahin Onat’ın kanserle yüzleşmesi 2014 yılının Mart ayında gerçekleşti. Antalya’da yapılacak bir kongredeki sunumuna ve akademik hayatının en zor süreci olan doçentlik sınavına hazırlanan Dr. Onat, bir taraftan hastanede koşturup, evde yazılarını yazarken diğer taraftan anne ve eş olmanın sorumluluklarını yerine getirirken kanser olduğunu öğrendi.

CNN Türk.com’dan Esra Öz’e yaşadıklarını anlatan Dr. Onat, bir sabah sol koltuk altında lenf bezi şişliğinin ağrısıyla uyandığını, işe giderken asansörde karşılaştığı doktor arkadaşına, “Koltuk altımda ağrılı bir şişlik var ama neyse ki ağrılı, en azından kanser değilimdir” dediğini söylüyor.

Çünkü kanserin genelde ağrı yapmadığının bilindiğini aktaran Dr. Onat’ın kanserle mücadelesinde yaşadıkları özetle şöyle:

Dr. Onat’ın kongredeki sunumu için yaklaşık iki saati vardır ya posterleri bastırmaya ya da ultrasona gidecektir. Tamamen içgüdüsel olarak ultrasonu seçer. Bu konuda çok iyi bir ekibin başındaki doktorla konuşur, o da nasıl olsa bir şey yoktur ümidiyle “hemen yat, bakayım” der. İşte o anda büyük bir şok yaşar. Ultrasonda zaten çok büyümüş olan kötü huylu kitle çok net bir şekilde görünür. Doktor Şule, beyninden vurulmuşa döner, kendisine hemen mamografi, MRG ve PET çekilmesi gerektiği söylenir.

“Acaba diğer organlara yayıldı mı?” diye ertesi gün PET çekilir ve bekleme süreci başlar. En kötü senaryolar beyninden geçer. Neyse ki yayılım yoktur. Teşhis sonrası tedavi içinde kıvranmaya başlar. Ameliyat olacak sonra kemoterapi ve radyoterapi olacak ama nerede? Kim yapacak?

Gittiği genel cerrah, “Ameliyattan önce biyopsi almamız gerekli” der, biyopsi alınır, sonuç; başlangıç evre kanser şeklinde çıkar. “Ama bu çok mümkün değil” diye düşünür. Tabii bu sırada sonucu beklerken iki gün kaybeder.

Yeni bir doktor arayışı, arkadaşlarıyla elde ettiği US, MRG, PET ve biyopsi sonuçlarıyla, bu konuda çok iyi üç ayrı profesörün muayenehanesine daha gider. İki hoca, kitleyi çıkarıp biyopsiye göndermeyi, sonucuna göre ameliyat yapmayı ama bunun kesinlikle kanser olduğunu söyler. Diğer hoca ise “Hiç bu sürece gerek yok, oyalanma, nasıl olsa bu kanser, yapacağımız ameliyatın içeriğini etkilemeyecek” der.
Bunu söyleyen Dr. Savaş, çok haklıdır. Çünkü biyopsi gibi zor bir işlem yapılacak ve bu ameliyat kararını etkilemeyecektir. Ameliyatı yapacak doktoru bulmuştur ama bu kadarla bitmiyordur bir de medikal onkolog bulmak gerekir. Bu konuda da ’nın en iyi üç profesörüne gider. Fakat, hepsinin söylediği şey aynıdır: “Ameliyattan önce kemoterapi alman gerekli.”

“KARARIMA SAYGI DUYAN VE ONAYLAYAN BİR DOKTOR”

Doktor Şule, içinde fırtınalar yaşar. O süreçte de aklından çok fazla düşünce geçer, yaşadıklarıyla ilgili şunları düşünür:

“Tıp dünyasında birçok alanda hepimiz konuyla en çok ilgili insanların yaptığı bu kılavuzlara göre hareket ediyoruz ama hasta katılımını göz ardı ediyoruz. İkisi, “Önce kemoterapi alıp sonra ameliyat olmalısınız” dedi. Diğer hoca ki bence tedavim sırasındaki ikinci çok büyük şansım Kadri hoca, “Tamam siz öyle istiyorsanız önce ameliyat olun sonra kemoterapinizi verelim” dedi. Kuş gibi hafiflemiştim kararıma saygı duyan ve onaylayan bir doktor bulduğum için.”

“HEP ÜÇER DOKTORA GİTTİM HER BİRİ FARKLI ŞEYLER SÖYLEDİ”

Sol tarafta tüm meme dokusunun ve lenf nodlarının çıkarıldığı radikal mastektomi ameliyatı yapılır. Özel bir merkezden ertesi gün patoloji sonucu çıkar. Şimdiye kadar hep üçer doktora gidip her biri farklı şeyler söylediği için Dr. Onat’ın içi hiç rahat değildir. Patolojiyi okuyan yerden preparatları alarak yine meme patolojisinde çok iyi başka bir hocanın muayenehanesine götürür. İki gün sonra çıkan sonuçla Doktor Şule şok yaşar. Çünkü ilk raporun tam tersi sonuç çıkar.

Doktor Şule, tıp eğitimi boyunca öğrendiklerinden farklı olaylarla karşılaşır. İçinden şu düşünceler geçer: “Senelerce tıpta tanı koymada en önemli ve en son basamak olarak gördüğümüz patoloji raporu nasıl yanlış olabilir?”

“KUSURA BAKMAYIN DOKTOR HANIM” YANITINI ALDI

Yeni bir dönüm noktası yani patolojinin doğrusunu bulma süreci başlar. Çünkü bu sonuca göre tedavi tamamen değişir. İki farklı çok tecrübeli merkezde bu preparatları okuttuktan sonra ilk raporun yanlış olduğu ortaya çıkar. Raporu yanlış okuyan hocaya giden Doktor Şule, “Hocam böyle bir yanlış nasıl olur, bunu nasıl açıklayacaksınız?” dediğinde, oturduğu yerden sadece raporlara bakan uzman, “Doktor hanım bu 5 binde bir ihtimal, o da sizi bulmuş, kusura bakmayın” yanıtını verir.
Ameliyattan 2 hafta sonra ilk kemoterapisini alır. Tedavi sürecinin en zor kısmının kemoterapi süreci olduğunu düşünen Doktor Şule’ye umut olur Kadri Hoca, çünkü hastaları önemseyen, hastaları tedavinin bir parçası yapan empatiyle yaklaşan bir doktordur.

“BU HASTALIĞIN PENÇESİNDEYKEN MADDİ KAYGILARI GÖZ ARDI ETTİM”

Kemoterapi bitince radyoterapi süreci başlar. Radyoterapi için önerdikleri hoca üniversitede çalışıyordur fakat burada hasta bakmıyordur. Muayenehanesine gider özel bir hastanede radyoterapi verebileceğini söyler. Bu hastalığın pençesindeyken maddi kaygıları göz ardı etmek zorunda kalır. “Sadece beni kurtarsınlar da evimi, arabamı satarım” der.

“BEN TEFLON TAVA, SİZ SÜNGER, İLETİŞİMDE OLALIM’’

Doktor Şule, radyoterapisi bitince hoca şunları söyler: “Hastalık bitti diye bir şey yok. Bu kronik bir hastalık, her an aktive olabilir. O zaman yeniden tedavi edeceğiz. Yaşınız genç olduğu için tümör hücreleri çok saldırgan, metastaz olmaması tümörün saldırgan olmadığını göstermez. Tekrar etmesini mutlaka bekliyoruz ama ne zaman olur bilmiyoruz. Amacımız yaşamda kalım sürenizi uzatmak. Metastazla da gelebilirsiniz. Ben teflon tava siz sünger, iletişimde olalım.’’

“HER ŞEYİN NEDENİ STRES”

Şimdi üç ayda bir kontrolleri devam eden Doktor Şule, akademik ve sosyal çevresinin desteğiyle radyoterapiden sonra girdiği depresyondan çıkınca doçentliğe başvurdu ve bir yıl önce doçent oldu. Sınavdan önceki iki yıllık süreçte lenfödemli kolunda bir yılda dörtten fazla selülit olur. Bu çok zor rastlanılan bir olaydır. Bunu her şeyin nedeninin stres olduğunu vurgulamak için söylüyor. Çünkü son bir yıldır hiç selülit olmaz.

“HASTAYI TEDAVİ SÜRECİNE DAHİL EDİN”

Doktorlara, “Her şeyden önemlisi hastaya kulak verin” diye seslenen Doktor Şule, “İkincisi ise hastayı tedavi sürecine dahil etmek. Siz istediğiniz kadar iyi bilin, hasta bu tedaviyi kabullenmedikçe başarılı olamıyorsunuz. Sizin bilginizle ‘’hasta sensörü’’ dediğim hastanın verdiği geribildirimlerle başarılı olabiliyorsunuz” diyor.

“HASTALARIN UMUTLARINI ÖLDÜRMEYİN”

Özellikle onkoloji alanındaki hekimlerin hastalarına empatiyle yaklaşması gerekliliğine dikkat çeken Doktor Şule, şunları söylüyor: “Hastalarının umutlarını öldürmemeli. Geriye bir hafta ömrü kaldıysa bile ki bunu kimse bilemez, o süreyi iyileşeceğim umuduyla yaşamasına izin verilmeli. Hastaların kendini iyi hissetme hakkını elinden almamalılar.”

“NİTELİKLİ İLETİŞİM EĞİTİMİ VERİLMELİ”

Onkoloji alanında çalışanların psikoterapi konusunda mutlaka eğitim almaları gerektiğini düşünen Doktor Şule, “İletişim uzmanlarından nitelikli eğitimler verilmeli. İnsanla çalıştığını bilen onkoloji alanındaki tüm çalışanların iletişim eğitimi çok önemli, bu konuda bakanlık mutlaka bir adım atmalı” önerisinde bulunuyor.

BU KONUDA DANIŞMA MERKEZLERİ KURULMALI

Yaşadıklarından çıkarttığı önemli noktalardan birinin danışma merkezleri kurulması olduğunu söyleyen Doktor Şule, “Hastaya ‘kansersin’ deniyor ama hasta o an itibariyle ne yapacağını bilemiyor, yaprak gibi o doktordan diğerine savruluyor. En azından yol göstermek için bu konuda danışma merkezleri kurulmalı” diye konuşuyor.

VİDEO: KANSER OLMAYAN ÇOCUĞA 9 SEANS KEMOTERAPİ UYGULANDI

Sayfa Yükleniyor...