"Check-up kanser teşhisinde belirleyici değil"

Prof. Ahmet Demirkazık, kanserden korunmak adına check-up yaptırmanın gereksiz olduğunu söyledi.

"Check-up kanser teşhisinde belirleyici değil"

Uzmanlar, birçok kanser türünden korunmak için başta tütün kullanımının ve tütün dumanına maruziyetin ortadan kaldırılması ve aile öyküsü bulunan risk altındaki kişilerin hekim kontrolünde takiplerini yaptırmaları gerektiğine dikkati çekerken, korunmak adına kapsamlı check-up yaptırılmasının, kanda kanser taraması yaptırılmasının ya da yüksek teknolojik cihazlarla vücudun incelenmesinin gereksiz olduğu uyarısında bulundu.

Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı ve Ankara Üniversitesi (AÜ) İç Hastalıkları ve Tıbbi Onkoloji Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Demirkazık, kanserden korunmada çoğu zaman gereğinden fazla tetkik yapılabildiğini, kimi zaman da bazı tetkiklerin gerekli zaman aralıklarında tekrarlanmadığını söyledi.

Check-up adı altında yapılan birçok tetkikin kanser araştırması için belirleyici olmadığını vurgulayan Demirkazık, çok sayıda kanser türü olduğu ve bunların sadece birkaç tanesinin (kolon karsinomu, kadınlarda meme ve rahim ağzı kanseri) taranabildiğini ifade etti. Demirkazık, 'Kapsamlı tarama adı altında check-up denilerek gerekli gereksiz bir sürü şey yapılabiliyor. Bunlar kesinlikle gereksizdir. Kişi, fazladan radyasyon alır'' uyarısında bulundu.

Kanser metastazlarının belirlendiği PET'in de bir tarama olarak asla düşünülmemesi gerektiğine dikkati çeken Demirkazık, ''PET bir tarama değildir, hekim tarafından önerildiğinde kanser hastalarında yapılmalıdır. Kanser hastalarında bile PET gerekli olanlara yapılmalıdır; tüm hastalara PET yaptırılması da ekonomik kayıptır. Bunun dışında tomografi, hiç bir sorun olmadığı halde kan tahlili, böbrek ya da karaciğer testlerinin yapılması da uygun değildir'' dedi.

Demirkazık, kanserden korunmada en etkili yöntemin sağlıklı beslenme, bol sebze ve meyve tüketme, tütün, alkol ve olumsuz çevre faktörlerinden uzak durma, hekim kontrolü ve olağanüstü bir durum halinde beklenilmeden ilgili uzmana başvurulması gerektiğini kaydetti.
         
MEME KANSERİ RİSKİ TAŞIYANLARA ''MASTEKTOMİ'' AMELİYATI         
Demirkazık'ın verdiği bilgiye göre, genetik geçişi bilinen ve aile geçişi yüksek olan kanserler, meme ve kolon (kalın bağırsak) kanserini kapsıyor. Bir kişinin ailesinde ''meme kanseri'' bulunması halinde, kadın ya da erkek farketmeksizin risk artıyor. Aynı soydan üç kişide olması halinde ise meme kanserinin görülme riski yüzde 60'lara çıkıyor. Bu kişilerin, mutlaka düzenli hekim kontrolünde olması, hatta bu kişilerde hiç kanser ortaya çıkmadan her iki göğsün boşaltılması ve estetik ameliyat yapılması öneriliyor. İki göğsün içinin boşaltılmaması halinde ise mutlaka yılda bir kez hekim kontrolü, kendi kendine muayenesini yapması, 40 yaş öncesi ultrason, bu yaştan sonra da mamografi yaptırması gerekiyor. Bunların, aile öyküsünde kansere yakalanma yaşından on yıl önce başlanılması isteniyor.

Kan tahlili açısından da meme kanserini belirlemek için rutin kan testinde bulunmayan özel belirteçlere bakılabiliyor. Bunlara, meme kanseri için BRCA-1 ve BRCA-2 adı veriliyor. Bunlar, kanserden koruyucu genleri oluşturduğu için, yok olmaları halinde meme kanserinden koruma sağlanamıyor. İki gende de sorun olan kişilerde meme kanserinin görülme riski artıyor. Ancak, bu testlerde iki genin bulunmasının da risk olmadığı ya da ileride olmayacağı anlamı taşımadığı için mutlaka hekim kontrolünün yapılması gerektiğine dikkat çekiliyor.
         
KOLON KANSERİNDE, DIŞKIDA GİZLİ KAN TESTİ YAPILIYOR         
Kolon kanserinde de ailede birden fazla kişide hastalığın bulunması riski artırıyor. Kolon konserinden koruyan genlerin saptanması için kan testi yapılması önerilmiyor. Çünkü, bir kişide kalın bağırsakların alınmasının mümkün olmadığı için, koruyucu genlerin bulunmadığının tespit edilmesi bir işe yaramazken, dışkıda gizli kan testi belirleyici olabiliyor.

Koruyucu tedbir olarak, familyal polipozis olan hastalarda kolon kanserinin görülme sıklığı yüksek olduğu için, bu kişilerin düzenli hekim kontrolünde olması gerekiyor. Riskli ailelerde özellikle ışıklı fiberoptik veya videoendoskopla gerçekleştirilen kalın bağırsakları görsel incelenmesini sağlayan ''kolonoskopi'' en güvenli takip şekli olarak gösteriliyor. Kolonoskopinin, sağlıklı kişilerde 50 yaşından sonra bir kere, ardından 5'er yıl aralıklarla tekrarlanması gerekiyor. Testin, risk grubu yüksek kişilerde de ailesel sendrom riskine göre (yılda bir kez) daha yakın aralıklarla yaptırılması öneriliyor.
         
DİĞER KANSER TÜRLERİNE KARŞI NE YAPILMALI?         
Kolon ve meme kanseri dışında ve özellikle sigara kullanımı ya da maruziyetine bağlı hiçbir kanser türünde rutin bir tarama testi ya da önleyici bir operasyon ihtimali bulunmuyor. Akciğer, yemek borusu, mide, pankreas, bağırsak sisteminin kanserleri, löseminin bazıları, mesane, jinekolojik ve böbrek kanserlerinde sigara kullanımının çok etkili olduğu gösteriliyor. Çünkü, duman içe çekildiğinde kana karışıyor ve kanla gittiği ve atıldığı yollarda hasar bırakıyor.

Akciğer kanserinde erken tanı için yılda bir kez tomografi çektirilmesi önerisinin doğru olmadığı belirtiliyor. Cinsel yolla bulaşan virüs kaynaklı serviks (rahim ağzı) kanserinde, yıllık hekim muayenesi, simir testi ve son olarak genç kızlık yaşlarında uygulanabilen aşının koruyucu önlemler olarak gösteriliyor. Prostat kanserinde ise yaşa bağlı olarak risk artıyor. Özel bir tarama yönteminin bulunmadığı bu kanser türünde, şikayetlere paralel olarak parmakla muayene ile birlikte kan değerlerine bakılabiliyor. Karaciğer kanserinde Hepatit-B taşıyıcı olmak riski artırıyor. Önlem olarak, mutlaka Hepatit B aşısı yaptırılması gerektiği vurgulanıyor. Hepatit B taşıyıcı olmama ve aşırı alkol tüketmeme ile risk azaltılabiliyor.

Sayfa Yükleniyor...